HİZMET KAVRAMININ DOĞUŞU

Uzaktan verilen hizmetlerin (telehizmetler) gelişmesi,

işletmelerin olduğu gibi, şahıslann da yaşamını değiştirmektedir: kataloglara, tren veya uçak tarifelerine, çeşitli veri bankalanna ulaşma, mal siparişi, bilet ayırtma, rezervasyonlar, telealışverişler, faksla belge alışverişi…
TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜ DURUMU
(1996) toplam nüfus A (bin kişi) 61 933
B 31016
C 30 917
12 yaş ve üstü A 46135
nüfus B 22 950
C 23185
işgücü A 23 030
B 16 208
C 6 821
işgücüne katılma A 49,9
oranı (%) B 70,6
C 29,4
.srdıdam edilenler A 21 698
B 15 252
C 6 446
-5S1Z A 1332
B 956
C 376
oram (%) A 5,8
B 5,9
C 5,5
r dahil A 23 106
£-_5r B 6 742
C 16 364
-:ı- A 15 797
_ _ :: ir_.ii’ B 8 065
C 7 732
– ; «a cm.

Bir yanda, alıcı ile satıcı arasında sabit veya pazarlığa bağlı bir fiyat aracılığıyla gerçekleşen ticarî bir işlemin söz konusu olduğu ticarî hizmetler yer alır. Tıbbî bir muayene yapmak, bir yoluculuğu düzenlemek, geçici bir işçiyi işe yerleştirmek, bir binayı kiralamak, bir hesap denetimi gerçekleştirmek, bir televizyon yayım yapmak, borç vermek, ticarî ilişkilere bağlı hizmet faaliyetlerinden birkaçıdır. Öte yanda, devlet veya yerel yönetimler ve zorunlu kesintilerle finanse edilen bunlara bağlı kuruluşlar tarafından sağlanan, karşılıksız veya hemen hemen karşılıksız, ticari olmayan hizmetler yer alır: millî eğitim, yönetim, hastaneler, adalet, sosyal güvenlik, aile yardımları, vb.

Genellikle ne sınaî, ne de tarımsal bir ekonomik faaliyet olarak, olumsuz bir biçimde tanımlanan ve büyük ölçüde hizmetlerle iç içe olan üçüncü sektör bütün gelişmiş ülkelerde ağırlık kazanmıştır: örneğin bu sektör 1992’de Fransa gibi gelişmiş bir ülkede istihdamın yüzde 67’sini temsil ediyordu. Buna karşılık Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede 1990’da faal nüfusun ancak yüzde 30’u hizmet sektöründe çalışıyor, ağırlık tarım sektöründe bulunuyordu. Batılı sanayileşmiş ülkelerde ekonomik faaliyetin sanayiden hizmetlere kayması (ekonomilerin üçüncülleşmesi) XX. yy’ın ikinci yarısının belirleyici özelliğidir.

Sanayileşmiş ülkelerde bile ne istatistik sistemi, ne ekonomi kuramı bu amansız gelişmeden gerekli sonuçları çıkarmıştır: örneğin tarımı ve sanayi yüzlerce istatistikçi, üçüncü sektörü ise sadece 20-30 uzman incelemektedir. Geçmişin mirası olan bu ters piramit, hizmetlere ilişkin ampirik bilginin, 1980’lerden beri hissedilir ölçüde ilerlemiş olmasına rağmen, neden hâlâ yetersiz olduğunu açıklamaktadır. Ekonomi kuramına gelince, bu alanda sınaî üretim ve mal mübadelesi klişesi egemenliğini korumakta ve çoğu durumda, hizmetlerin çözümlenmesine uygun araçlar sağlayamamaktadır. Bu göreli önemsememezlik, bizzat hizmet kavramının tarihî oluşumu çözümlenmeden anlaşılmaz.
HİZMET KAVRAMININ DOĞUŞU

Elle tutulur maddî bir ürün olan malla, bir yükümlüyle, bir müşteri veya kullanan arasındaki bir ilişki faaliyetinin maddî olmayan sonucu olan hizmet arasındaki aynm, ekonomik düşünce tarihindeki üretken çalışmayla, üretken olmayan çalışma arasındaki ayrıma sıkı sıkıya bağlıdır. Adam Smith’e göre ulusların zenginliğinin kökeninde, bir malın üretimine ve dağıtımına katılan üretken çalışma yer alır; çünkü sadece mallar biriktirilebilir ve stoklanabilir. Buna karşılık hizmet yükümlülüğü, üretildiği anda yok olan, üretken olmayan bir çalışmadır: «Toplumun en saygın zümrelerinden bazılarının çalışması hiçbir değer yaratmaz ve kalıcı hiçbir nesnede veya satılabilir hiçbir malda yoğunlaşmaz veya gerçekleşmez […]. Hükümdar, adalet memurlan veya subaylar üretken olmayan emekçilerdir. Bunlar halkın hizmetkârlandır ve geçimleri, başkalannın çalışmasıyla yaratılan yıllık üretimin bir bölümünden sağlanır.» Hizmet faaliyetini verimsiz ve asalak olarak gören bu anlayış, Smith’ten sonra tartışılıp reddedilmiş olmasına rağmen, çağımızda da birçok kişi tarafından benimsenmektedir.

Neoklasiklere göre üretken çalışma madde değil, fayda yaratır. Hizmetler, tıpkı mallar gibi faydalı ve enderdir; sermayeyle emeğin bir araya gelmesiyle yeniden üretilebilir. Değerleri saptanır ve bir piyasada satılabilir. Bu iktisatçılara göre, mal üretimiyle hizmet üretimi arasında hiçbir hiyerarşi yoktur; çünkü hepsi insanların gereksinimlerini karşılama yeteneğine sahiptir.

Daha yakın bir tarihte, 1977’de P. T. Hill bir hizmet faaliyetini «bir üreticinin, bir kişinin veya bir kişiye ait malın durumunu, onun talebi üzerine ve onayıyla değiştirdiği» faaliyet olarak tanımlamıştır. Bu tanımın, bir hizmetin, geri dönüşü olan veya olmayan, geçici veya kalıcı bir değişiklik gerçekleştirdiğini ve yükümlüyle müşteri arasındaki söze veya sözleşmeye dayalı bir anlaşma olması gerektiğini vurgulamak gibi bir üstünlüğü vardır. Bir
hizmet yükümlülüğü sözleşmesi, bir sonuç yükümü içerebiliı neğin bir taşımacı malı veya kişiyi gideceği yere götürmek zc dadır; söz konusu sözleşme bir kazanç yükümüyle de sınırlı bilir: bir hastalığı gerektiği gibi tedavi etmek, zorunlu olarak leştirileceği anlamına gelmez, bir öğrenciyi sınava gerektiği hazırlamak başarı güvencesi vermez. Bu son örnekleri, hizrr kalitesini, tüketicinin katılımının da belirlediğini göstermekte

Daha genel olarak, hizmet yükümlülüğü, üretim, mübade] tüketimin birbirinden ayrılmaz olduğu bir ilişki’dir: hizmetle stoklanabilir, ne de sonradan dağıtmak üzere toptan satın a bilir. Bu, malla hizmet arasındaki temel bir farklılıktır. Bun birlikte hizmetle mal arasındaki sınır bulanık ve oynaktır: ö ğin su üretim ve dağıtımı Avrupa ekonomik birimler listesind1 mal olarak kabul edilirken, Amerikan ekonomik birimler çize sinde hizmetler arasına yerleştirilir; gene bu çerçevede, ür< alanında bir hizmet olarak görünen bir televizyon yayını, maı tik bir banda kaydedildiğinde, bir mal durumuna gelir.

ÜRETİM SİSTEMİ

Hizmet yükümlülüğü, yükümlüyle müşteri veya kullamcı sında çoğunlukla karşılıklı etkili bir ilişki olduğundan, iki tar birbirine yakınlığı genellikle zorunludur ve üçüncü sektörde j lü bir merkezîleşmeyi engeller: örneğin Fransa’da veya Ti ye’de sadece otomobil üreticisi olarak iki büyük kuruluş varl
TÜRKİYE’DE HİZMET SEKTÖRÜNÜN İSTİHDAMDAKİ VE GSMH’DEKİ PAYI

(1991)
Faaliyet sektörü İstihdam payı GSMH’deki i
(yüzde) (yüzde)
Ticaret 6,5
Bilim, teknik, serbest
meslek alanları 4,4
Telekomünikasyon ve ulaştırma 10,2
Ticarî olmayan işler 6,1
İşadamı, yönetici,
İdarî personel 4,2
Toplam hizmetler 31,4 53,7
Tarım 50,6 16,8
Sanayi 18 29,5
Ekonominin tümü 100 100

HİZMET SEKTÖRÜ

Eskiden Tann’ya, hükümdara veya aile reisine hizmet edilirdi: hizmet, yükümlülük aracılığıyla bir topluluğu efendisine bağlıyordu. Günümüzde bu tür hizmet Batı ülkelerinde neredeyse yok olmuştur. Buna karşılık bu ülkelerde anonim ve her biçime girebilen bir varlığa, kamuya sunulan (karşılıksız olarak veya karşılığı ödenerek) birçok hizmet gelişmektedir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*