Câbir’den rivâyet edildiğine göre Rasûl-i Ekrem (s.a.) minbere çıkınca -cemâata- selâm verirdi (ibn Mâce) 22. es-Sâib b. Yezid’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Hz. Peygamber, Ebü-Bekir ve Ömer zamanlarında cuma günü ilk ezan, imam minbere oturunca okunurdu. Hz. Osman halife olup halk çoğalınca Zevrâ üzerinde -okunmak üzere- üçüncü ezanı (5) ilâve eyledi. Rasûlullâh’ın sadece bir müezzini vardı. (Buhârî, Nesâî, Ebû-Dâvûd). 23. İbn Mes’ud’dan rivâyet edildiğine göre Rasûl-i Ekrem (s.a.) şehâdet getirdiği zaman şöyle derdi. «Hamd Allah’a mahsustur. O’ndan yardım diler, O’ndan mağfiret niyaz eyleriz ve nefislerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah’ın doğru yola ilettiğini şaşırtacak yoktur; saptırdığını da doğru yola iletecek yoktur. Tanıklık ederim ki Al- lah’dan başka mabud yoktur, yine tanıklık ederim ki Muham- med Allah’ın kulu ve elçicisidir. Allah O’nu, kiyâmetin önüsıra, müjdeleyici ve uyancı olarak göndermiştir. Allah ve Rasûlüne itâat eden makûl ve doğru davranmıştır. Onlara itâat etmeyen ise ancak kendisine zarar verir; Allah’a hiçbir zarar veremez.» (Ebû-Dâvûd) 24. Câbir b. Semüre’den rivâyet edildiğine göre Rasûlul- lâh (s.a.) ayakta hitâbeder, iki hutbe arasında otururdu; -hutbede- âyetler okur ve halka gerekeni söyleyip hatırlatırdı. (Ahmed Müslim, Nesâi…) 25. Yine Câbir’den rivâyet edildiğine göre Rasülullâh (s. a.) cuma günü -hutbede- vaazı uzatmazdı; hutbe birkaç cümleden ibaret idi.» (Ebû-Dâvûd). 26. Ammâr b. Yâsir’den rivâyet edildiğine göre Rasûlul- lâh’m şöyle dediğini işitmiştir: «Kişinin namazının uzun, hutbesinin kısa olması -dini- iyi anladığının işâretidir; namazı uzatın, hutbeyi ise kısa tutun.» (Ahmed, Müslim).
Câbir b. Semüre’den şöyle rivâyet edilmiştir: «Rasu- lullâh (s.a.)’ın namazı da hutbesi de mutedil idi.» (Ahmed, Müslim, Tirmizî…)
- Ebû-Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: «Cuma günü imam hutbe irad ederken yanmdakine «sus!» dediğin takdirde cumanın sevabını kaybetmiş olursun.» (Buhârî, Müslim, Ahmed…)
- Bureyde’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlul- lâh bize hitabediyordu. Haşan ve Hüseyin üzerlerinde kırmızı birer elbise ile düşe kalka geldiler; bunun üzerine Rasûlullâh minberden inerek onları kucağına aldı, çıkarıp önüne oturttu sonra da şöyle buyurdu: Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir; «Mallarımız ve çocuklarımız ancak fitnedir (imtihan vesilesidir), şu iki çocuğun düşüp kalktığım görünce dayanamayıp sözümü kestim ve onları çıkardım.» (Müslim, Ebû-Dâvûd, Tir- mizi, İbn Mâce).
- Enes’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullâh (s.a.) cuma günü minberden inince adamlar O’na muhtaç oldukları hususu söyler. O onlara cevap verir, sonra namaz kıldırdığı yere geçer ve namazı kıldınrdı. (Müslim, Ebû-Dâvûd, Tirmizî)
- Enes’den rivâyet edildiğine göre cuma günü Rasûlullâh (s.a.) ayakta hutbe irâd ederken bir adam dâru’l-kazâ’nm (6) karşısındaki kapıdan mescide girdi, ayakta olarak Rasûl-i Ekrem’e döndü ve şöyle dedi: «Ey Allah’ın Rasûlü! Mallarımız mahvoldu, yollar kesildi (seferler durdu). Allah’a duâ et, bize yağmur göndersin!» Bunun üzerine Rasûlullâh (s.a.) ellerini kaldırdı, sonra şöyle duâ etti: «Allah’ım bize yağmur ver! Allah’ım bize yağmur ver!..» (Buhârî, Müslim, Ahmed).(7).
Bu duâ üzerine bol yağmur yağmış, ertesi cuma aynı adam Rasûl-i Ekrem’den yağmurun kesilmesi için duâ etmesini rica eylemiştir.
Buraya kadar tercemelerini sunduğumuz hadisler, bahisler içinde yeri geldikçe açıklanacak, hangi hükümlere kaynak oldukları ifade edilecektir.