«Süleymân Aleyhisselâm mâl, ilim ve hü-
kümdârlık arasında muhayyer iken ilm’i tercih etti ve bu sâyede
diğer ikisine de mâlik oldu.» buyuruyor.
İbn Mübârek’e sordular:
«— Kâmil insânlar kimdir? İbn Mübârek:
— Âlimlerdir, dedi. Yine sordular:
— Melikler kimlerdir? İbn Mübârek:
— Zâhidler [Dünyâyı terk edip Allah için çalışanlar]’dır, dedi.
—- Alçak seviyeli insânlar kimlerdir? diye sorulunca İbn Mübârek:
— Dîn kisvesi altında dünyâ menfaati sağlıyanlardır,» diye cevâb
vermiş ve âlimden başkasını kâmil inşân saymamıştır. Çünkü
insânm diğer cânlı mahlûklardan ayrılığı, ilmi sâyesindedir. İnşân
hangi husûsiyetle diğerlerinden ayrılırsa, kemâli de o sâyededir.
Şüphesiz, inşânın dîğer mahlûkattan imtiyâzlı olması, güç ve kuvvetiyle
değildir! Çünkü deve kendisinden kuvvetlidir. Vücûd iriliğiyle
de değildir. Çünkü fil insânların hepsinden büyüktür. Yiğitlikle de
değil; zira arslan herkesden yüreklidir. Çok yemesiyle de değil! Çünkü
öküzün karnı daha büyüktür. Bunun gibi cinsî münâsebet bakı
mından da değil. Çünkü bu husûsta da, en küçük mahlûkattan olan
serçe kuşu, insanlardan daha kudretlidir. Şu hâlde inşân, ancak ilim
için [Allah’ı bilmek için] yaratılmıştır.
Dîğer bâzıları: «Câhillerin kazançları ile âlimlerin zararlarının
ne olduğunu bilemedim» demişlerdir. Hattâ bu husûsta Peygamber
Efendimiz (S.A.) de şöyle buyuruyorlar:
\ d s J j l (j\ji j i j J ü l ®
«Kur’ân’ı okuyup anlıyan kimse buna karşılık başkasındaki varlığı
daha üstün görürse; Allahu Teâlâ’nm büyüttüğünü küçültmüş
İ b n Abbâs (R.A.) :
02
Şub