İNANCI
ır
i-::, Tann’nın oğluna vahyettiği gerçekler üzerine -iTiiHîi benimsemeye dayanır. Tam olarak bu ger-m vollarının tanımlanmasıyla ve bu gerçeklere ula-:t adilen ahret mutluluğuyla nitelenir: vahiy, Kilise îvrdmaz bir bütün oluşturur.
-_r.5 göre Tanrı, kişiliğinde canlandığı oğlu (ölen ve :;:iğıyla tamı tamına kendisini ifade ederek vah-ıcr ~j~:s de, Yahudi halkının tarihi boyunca insanoğulla-ur : -: :;k bu halka ittifak teklif etmiştir. te – _ tsıde canlanan Tanrı tek olmakla birlikte üçlü bir le ~’-za çıkar: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. O her şeyin atı- satıcısıdır. Yarattıklarına karşı iyiliklerle dolu olan c . : O’nun çarmıha gerilerek kendisini feda edişiyle t :j_‘. ‘■’£ diğer tüm insanlarla olan ittifakını yeniler ve ur: sonunda hayat ölümden daha güçlü olacaktır.
bt : trezsL Luka’nın Incil’indeki şu cümle ile özetlenebildi I_ • «Rabbım, bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün zr. ■■ i ’s-tün fikrinle ve komşunu kendin gibi sevecek-kelimesi Tanrı ile insanoğlu arasında karşılıklı bir ,:ı;£sr: Tanrı ile tüm insanoğulları arasında bir «daya-. •—r.a gelir. Böylece, inancın tümüyle benimsenmesi, -:: ._nısal dayanışmayı zorunlu kılan bazı sorumluluk-
: – rjtün olarak hayatta, ölümde ve İsa’nın öldükten _ ; sis mevcuttur. Kilise’nin yarattığı ve Kilise geleneği n_ – -.-Jhafaza edilen Kitabı Mukaddes metinleri, ilk Hini… – -esliden nesile intikal ettirdiği ifadelerdir.
ı-i-Tk Kilisesi
– gerçeklerinin tek yetkili yorumcusu ve muteme-z ır,anç birliğinin ve bütünlüğünün gözetilmesinden
– — Katolik inancına göre kutsal yazılar bireysel bir es . ir teker Hıristiyanlara değil, Kilise’ye, yani mümin-ır— -“.e gönderilmiştir.
c _ – –5esi birden çok Hıristiyan Kilisesi’nin varlığım ka-ar:: cüyük güçlük çekti. İznik Konsili’nde kabul edilen r ■ r:re İsa’nın isteği, Kilisesinin «tek, kutsal, evrensel ve d? – ‘ -lâirisine uygun» olmasıydı ve bu sadece teolojik bir i.:., ulayıp, Ortodoksların ve Protestanların da ileri sür-r r – semut olarak gerçekleştirilmeliydi. r – h _3esi’nin tüm Hıristiyanları kendi çatısı altında top-yasal olarak sahip bulunduğu tezi, üç temel unsu-
ı ı~ -‘
is. kesintisiz sürmesi: piskoposlar papa aracılığı ile c j£.ere yüklediği görevi sürdürürler. Onların atanma tö-e : ~ e ve düzenin kutsanma ayinleri) onlara yönetme, öğ-t – 5 ıra-Oğul ve Kutsal Ruh adına kutsama yetkileri verir. e ük Hıristiyanlar İsa’dan Kutsal Ruh’u aldılarsa, Kar-
ıt’ .; :is: ve papa
i, r;rçek-
tikleri zaman Kutsal Ruh’un etkisi altındadırlar;
– kutsama ayinleri: Isa’nın Kilise’deki varlığı, bizzat Kilise’yle ve Ruh’un, Tanrı’nın insanoğullarına verdiklerini güncelleştirmesi anlamındaki kutsama ayinleriyle (Kilise’nin başlangıcından itibaren nesilden nesile aktarılan törensel davranışlar) kendini gösterir. Katolik Kilisesi yedi çeşit kutsama ayini veya töreni yapar: vaftiz ve kudas (bütün Hıristiyan kiliselerinde yapılan ayinlerdir), vaftizi pekiştirme, evlilik, papazlık payesi verme, günah çıkarma ve hastalara kutsal yağ sürme. Bu kutsamalar Ortodoks kiliselerinde de yapılır. Papazlık payesi verme kutsamasıyla papaz çömezleri ve diyakoslar, papazlar ve piskopos-metropolitler, Tann’mn sevgisini kutsama aracılığıyla aktarma yetkisini alırlar.
Gelenek
Kilise, İsa’nın mevcudiyetini çağlar boyunca sürekli güvence altına alırken yalnızca kutsal yazıların koruyuculuğunu ve bekçiliğini yapmaz; aynı zamanda geleneği elinde tutan bir kuruluş olarak da işlevini yerine getirir.
Katoliklikte gelenek, Kilise’nin tarihi boyunca uyarlamış olduğu bütün inançları, öğretileri, dogmaları ve ayin usullerini kapsar. Hantallaşması sonucunda İsa’nın gerçeğini aktaracak şeffaflıktan uzaklaşacağının bilincinde olmayan Katolik Kilisesi, gelenek sayesinde gerçeğin değişmez ve bir bütün olarak aktarılacağına inanır. Tan-rıbilimsel dogmatik, törensel, hattâ toplumsal etkinlikleriyle Kilise, hiç durmadan Hıristiyanlığın sırrını çözmeye çalışır. Geliştirdiği yeni dogmalar, yeni gerçekler getirmez, ama Isa’nın kusursuz bütünlüğünün vahyettiği gerçeğin yeni veçhelerini aydınlatmaya yarar. Böylelikle müminlerin ki-lise’sinin belli bir zamanda seçtiği gerçek, onu izleyen nesiller tarafından inkâr edilmez, yok sayılmaz, ancak yeniden yorumlanarak gelenek yolu ile muhafaza edilir.
Geleneğin «doktrinci» kavramından uzaklaşma ve Kilise’nin doktrinci söyleminin tarihî boyutunu hesaba katma eğilimi gösteren dogmaları uyarlamak için çağdaş bir yaklaşım söz konusudur. Papa XXIII. Johan-nes’in II. Vatikan Konsili’ndeki (1962) sözleri bu konuda aydınlatıcıdır: «İnancın gerçekleri ayrı bir şeydir, bu gerçeklerin nasıl ifade edildiği ise başka bir şeydir; yeter ki her durumda gerçeğin yönü ve anlamı muhafaza edilebilsin.»
Her çağda ve değişik kültürlerde, Katolik Kilisesi, kutsal mesajı Kutsal Ruh’tan aldığı yardımla güncelleştirip yorumladığına, sübjektif yorumlardan koruduğuna ve başlangıçtaki bütünlüğünü muhafaza ettiğine inandığını göstermiştir.
161
Münzevî rahipler. Kilise’nin Roma İmparatorluğunca tanındığı III. yy sonlan ve IV. yy başlannda en ateşli Hıristiyanlar, gevşemiş ve çürümüş bir toplumdan kaçmayı ve dünyadan el etek çekmeyi tercih ettiler. Çöllerde, özellikle de Mısır’da kendilerini herkesten ve her şeyden tecrit ettiler, ama göçebelerin akınlan onlan manastırlara kapanmaya zorladı. Fotoğrafta, Sina Çölü’nde inşa edilen Sainte-Catherine Manastı rkalesi görülmektedir.
Geyik figürü taşıyan kudas pulu,
eski Hıristiyanlık çağının simgeciliğini gösteren ilginç bir örnektir.