Genel

İNGİLTERE FRANSA’YI NASIL ALDATTI?

İNGİLTERE FRANSA’YI NASIL ALDATTI?

100. yılı vesilesiyle İstanbul’da düzenlenen Birinci Dünya Savaşı Belgeleri Sergisi’ne ATAŞE arşivinden gelen bir vesika oldukça dikkat çekici. Bu tarihî belgede, Çanakkale’de esir edilen bir Fransız askerin ifadeleriyle cepheye hangi yalanlarla gönderildiklerini, OsmanlIların esirlere nasıl muamele ettiğini ve müttefiklerinin İngilizlere bakış açılarını görmek mümkün…

DÜNYA ARŞİVCİLERİ İSTANBUL’DA

Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılı münasebetiyle, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz Mart’ta, İstanbul’daki Osmanlı Arşivi Sitesi’nde ‘100. Yılında Birinci Dünya Savaşı Belgeleri’ isimli uluslararası bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğe 68 ülkeden 125 üst düzey arşiv yetkilisi katıldı. İlmî programın yanı sıra düzenlenen sergide, 42 ülkenin milli arşivinden gönderilen ve ülkemiz arşivlerinden seçilen 121 belge ve fotoğraf yer aldı. Programın en ilginç ve etkileyici yanı, dünyanın muhtelif arşivlerinden fotoğraf ve belgelerin bulunduğu karma sergi oldu.

Sergilenen belgeler arasında I. Dünya Savaşı döneminde ülkelerin iç yazışmaları kadar ülkeler arası yapılan yazışmalar da yer aldı. Bütün Müslümanların şeyhülislam tarafından savaşa çağrılması, Avusturya’Macaristan’ın Sırbistan’a savaş ilanı, Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin’de yaralanan Osmanlı askerleri, Tallin’deki Rus-Baltık tersanesinin şarapnel tesisindeki üretim gibi kıymetli belgeler ve fotoğraflar, sergilenen eserler arasındaydı.

“BÜTÜN HAYATIMIZIN ÜZETÎ SUDUR: İNGİLTERE FRANSA’YI ALDATMIŞTIR”

Sergide ATAŞE arşivinden de belge ve fotoğraflar yer aldı. Bunlardan en ilginci, Çanakkale’de Osmanlı güçlerine esir düşen bir Fransız askerinin Osmanlı yetkililerine verdiği ifadelerdi. Çavuş Henry Plonquet’in tarihe not düşen ifadelerinde savaşa nasıl girdiğini, İtilaf Devletleri komutanlarının askerleri cepheye göndermek için hangi yollara tevessül ettiklerini, esirlerin durumunu ve İngilizlerin müttefikleri tarafından nasıl algılandığını bir askerin adesesinden görme fırsatı buluyoruz:

1

“1914 sınıfındanım. Seferberliğin üçüncü günü çağrıldım. New York’taydım. Le Havre’a 25 Ağustos 1914 günü vardım. Amerika’da otomobil kondüktörüydüm. Maaş olarak ayda 750 frank alırdım. Amerikalı milyarder Madam Gut’un yanındaydım, ilk tahsilim var. Fransızca ve İngilizce biliyorum. 28 Ağustos 1914’te Alman cephesine gönderildim. 17 Ocak’ta sağ ayağımdan yaralandım. Bir hastaneye yatışıldım. 3 ay yattım. Hastaneden sonra Lizyo deposunda bir ay kaldım. General Gioran bir gün teftişe geldi. Dedi ki, ‘Gelibolu şehri ve etrafı zapt edildi. Muharip ordunun arkasında bu zapt edilen yerlerin işgali için gönüllü olarak gitmeye istekli kim varsa çıksın.’ Ben de düşündüm, başka yerlere gönderilip harp etmektense zapt edilmiş bir arazinin işgaline gitmek daha hayırlıdır. İstekli oldum. Lizyo’dan 13 Mayıs 1915’te hareket ettim. 17 Mayıs’ta Marsilya’ya vardım. 25ه askerdik. 18 Mayıs’ta Marsilya’dan hareket ederek 25 Mayıs 1915’te Limni’ye geldik. Karaya çıkmadık. 26 Mayıs günü s^dülbahir’e çıktım. Çıkarken tam vapurun önüne Asya tarafından bir obüs mermisi düşmesiyle vapurumuz bütün süratiyle kaçtı. Sonra geceleyin yanaştı, işte bu obüs beni uyandırdı. Generalin bize yalan söylediğini anlayarak hayal kırıklığına uğradım.

“Seddülbahir’e çıktıktan sonra on gün dinlendik. Sonra birinci hat siperlerine sevk olundum. Dört gün siperlerde, on gün istirahatte idim.

“21 Haziran’a kadar alayımız hiçbir hücuma iştirak etmedi. Çünkü aramızda çok genç vardı. 21 Haziran sabahı saat 04.00’te hücum ettik. Subaylarımızın dışarı diye adlandırdıkları siperi zapt ettik. Hücum edenler 3000 kişiydi. Verdiğimiz kayıp 1800. Bu yarıdan fazladır. Bu mevki hâlâ elimizdedir. Ondan sonra alayım harp etmedi.

“19 Temmuz’da 25 erle beraber bir mevkiye hücum etmek için ansızın emir aldım. Ti’ırkle. esirleri öldürüyor diye bizi şartlandırmalardı. Bu yüzden yanımdaki 25 erle diğer bir er kalıncaya kadar harp ettik. Bunun yalan olduğunu bilseydim bir mermi atmaksızm teslim olurdum. Her neyse, mevkiyi işgal ettikten sonra Türkler tekrar üzerimize hücum ederek bütün arkadaşlarımı telef etti.

Benimle beraber diğer bir er, birkaç yerimizden yaralı olarak esir düştük.Bize çok iyi baktılar.

“Ben Parisliyim, köylü değilim. Ben ve arkadaşlarım şuna inanıyoruz ki hiçbir zaman İstanbul’a varamayacağız. Biz İngilizlere birçok sebepten dolayı derinden gücenmiş bulunuyoruz. Askerlerimiz İngiliz askerleriyle görüşmedikleri gibi subaylar da ender olarak görüşür. Velhasıl orada gayet garip bir ruh hali hüküm sürüyor. Buralarda Müslüman asker yok. Fransa cephesinde çok var.

“Fransız kuvveti 25.000’dir. İngilizleri bilemem. Burada hastanede bir İngiliz yüzbaşısı bana, ‘Çanakkale’de İngiliz kuvveti 19 kolordudan ve 250.000 askerden fazladır.’ dedi.

,,Temmuz ayında herkes diyordu ki şimdiye kadar Fransızların 100.000 askeri muharebe dışı kalmıştır. Ancak fedakârlık hiçbir vakit kazanılan sınırlı toprağa denk olamaz. İaşemiz iyiydi. Su vardı. Kuyular kazdık. Hastalık, dizanteridir. Subaylarımız kış mevsimi için endişeliydiler. Sonra ne oldu bilemem. 176’ncı alayın Fransa’ya gideceğini subaylarımız müjdelemişti.,,Bütün hayatımızın özeti şudur: İngiltere, Fransa’yı aldatmıştır.”

1

1916 yılında Rus ve Alman deniz ▲ ntemleri uçakları ve onları tanıma

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir