Buğdayı Gerek «İd* edilen miktar ve gerekse Unmııun ytpıld alanın gentgllğl bakımından buğday bütün toprak ürünleri İğinde bt gelir. XX. yüzyılın baslarından beri bir yandan nüfusun büyük bir hı artması, öte yandan da tarım tekniğinin gelişmesi Ue buğday üret artmıştır. 1948-1952 yıllan arasında dünya buğday üretimi ortâl* olarak 170 milyon tondu. Halbuki 1971 -75 ortalaması 360 milyon tı ulaşmıştır. Yani yirmi üç yıl gibi kısa bir süre içinde hemen hemen kat artmıştır
Buğday üretimi (1971-1975 ort. milyon ton)
— Buğday üretimi.
Coğrafî dağılışına gelince; gerçekten ilginçtir: Çok yaygın, çok { yüzeyler kaplar, örneğin, Türkiye’de 1974’te, nadas hariç, tarla alanla genişliği 16 milyon hektardı. Bunun 13.5 milyon hektan tahıla ve bu a
8.6 milyon hektarı da buğdaya aitti. Demek ki bütün tarlaların yaı fazlasını tek başına buğday işgal eder. Bu oranlar pek çok ülkede h< hemen aynıdır.
Mevsimlerin İki yarımkürede birbirinin zıddı olması nedeniyle yılın herhangi bir ayında dünyanın herhangi bir yerinde buğday hasadı yapılır. Yalnız Türkiye’de bile (iklim bölgelerinin, memleket genişliğine göre ol* dukça çeştili olması sebebiyle) hasat, bölgelere göre mayıstan eylül ayma kadar uzayabilir.
Esas itibariyle ılıman iklimlerin malıdır. Fakat yerel iklim koşullan nedeniyle tropikal bölgelerde de yetişebilir. Çünkü tropikal bölgelerin denizden bir iki bin metre yüksekte kalan platolarında orta kuşaktakine benzeyen iklim koşulları görülür. Kutuplara doğru en çok sokulan bitkilerden biri de yine buğdaydır. Kuzey yarımkürede 60 derece paraleline kadar çıkar. Buğday tarımının bu derece yaygın olması insan iradesinin ve tekniğinin bir başarısıdır.
Çeşitli ülkelerde buğday üretimi için farklı metodlar kullanılır. Bazılarında ekstansif (yaygın) denilen metot uygulanır: Geniş topraklar ekilir. Fakat verim azdır (hektar başına 5-10 kental). Kuzey yarımkürede» Fas’ın Atlas okyanusu kıyılarından Hindistan ve Çin’e kadar uzanan geniş alanda böyledir. Bütün Akdeniz çevresi ve Orta Doğu ülkeleri de bu alan içinde kalır. Tarlalar oldukça seyrek ve kesintilidir. Çünkü toprakların üçte biri dinlemesi için boş bırakılır; sürülür, fakat ekilmez (nadas). Verim düşük olduğundan, hızla artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için son 50 yıldan beri tanm alanlarını genişletmek yoluna gidilmiştir. Fakat buğdaya aynlan topraklar artık maksimum sınırlara ulaşmıştır. Bu memleketler için bundan sonra verimi artırmaktan başka çare kalmamıştır (Türkiye’de de durum böyledir). Buradaki ülkelerden çoğu, nüfuslarının büyük kısmı kırlarda yaşamakta olduğu halde dışarıdan buğday satın almak zorunda kalırlar. Bu zorunluk kurak geçen yıllarda kendim büsbütün hissettirir.
Bazılarında intansif (yoğun) denilen metot uygulanır. Batı Avrupa’daki yoğun nüfuslu endüstri ülkeleri böyledir. Tarım topraklan azdır. Fakat mümkün olabilen en yüksek verimi almak için tekniğin bütün olanaklarından yararlanılır. Bu yüzden Belçika, Hollanda gibi memleketlerde hektar başına düşen verim 50 kentale kadar çıkarılmıştır.
Nihayet Kanada, Arjantin, Avustralya, hatta A. B. Devletleri ve Sovyetler Birliği gibi nüfuslanna göre çok geniş arazileri olan ülkelerde daha değişik bir metot uygulanır. Tarım yine ekstansiftir. Fakat ekile-bilecek topraklar sınırsız derecede geniştir ve tarımın her aşaması raa-kinalaşmıştır. Bu sebepten elde edilen ürün miktan çok kez kendi ihtiyaçlarını aşar. Dünya pazarlarına en çok buğday satan bu ülkelerdir.
11)71-75’tfi ı«n t;ok buftday Uıvton 10 ülk<> »unlardır: S.S.C.B. 90.7, A.B.D. 47.9, Cin 3(5, Hlndlntan 21.5, Fnıııım 17.1, Kanada 15, Türkiye 12.4, Avuitralya 8.8, İtalya 9.4 ve Pakistan 7.2 milyon ton.
Bu sıralanma gerçekte önemli değildir. Çünkü memleketlerin üretimleri karşısında nüfuslarının miktarım da göz önünde tutmak gereklidir. örneğin, Hindistan 24. Avustralya 10 milyon ton buğday üretmiştir. Halbuki Hindistan’ın nütusu yarım milyarı aştığı ve bu yüzden yetiştirdiği 24 milyon ton buğday çok yetersiz kaldığı halde, Avustralya’nın nüfusu sadece 12 milyondur ve üretiminin çok büyük kısmım ihraç edebilir.
Soğuk iklim bölgelerinin olanakları: Bazan kuzeye, bazan güneye inmek üzere kutup dairesi boyunca uzanan soğuk bölgelerin koşullan, bundan önce incelediklerimizden farklıdır, Biz burada daha çok kuzey kutbu çevresindeki soğuk bölge üzerinde duracağız. Çünkü güney kutbu bölgesi beşerî hayat ve ekonomi bakımından hemen hiç bir önem taşımaz. Antarktika adı verilen güney kutbu kıtası (aslında 14 milyon km.kare yüzölçümü ile Avrupa’dan daha büyük bir kıtadır), geniş okyanuslarla, kuşatılmış ve uygar dünyanın çok uzağında kalmıştır. Üstelik hemen her yerinde kalın bir örtü buzulu ( — inlandsis) ile kaplıdır. Bu yüzden’insan yerleşmiş olarak oturamaz. Kıyıları zaman zaman balina avcıları veya incelemeler için kutuplara gönderilen ilim heyetleri tarafından ziyaret ©düir.
Halbuki kuzey kutbu bölgesi (= Arktik) böyle değildir. Arktik’in en büyük kısmı Amerika, Asya ve Avrupa arasında kalan bir iç deniz denizle kaplıdır. Fakat bu denize serpilmiş bulunan adalarla, yukarıda adı geçen kıtaların bu denize açılan kıyılarında göçebe ve yerleşmiş olarak insan yaşar. Bu kıyılarda en geniş topraklara sahip olan Sovyetler Birliği, Kanada ve A. B. Devletleri (Alaska dolayısiyle) dır. Bu kutup topraklarını ekonomi bakımından değerlendirmek için büyük çabalar sarf etmektedirler.
Bitkisel hayat çok fakirdir. Ancak güneyden gelen sıcak deniz akıntılarının etkilerini taşıyan bazı kıyılarda, nispeten az rüzgâr alan kuytu yerlerde bazı bitkiler yetişebilir (Çavdar gibi). Bölge yazın da serindir. Fakat yaz mevsiminde gündüzler çok uzundur. Bu yüzden güneşlenme süresi hemen hemen süreklidir. Bütün çalışmalara rağmen yetiştirilen toprak ürünleri tabiî çok azdır ve ancak yerel ihtiyacın bir kısmım kargılar.
Hayvancılık çok dahâ önemlidir; kendisine özgü hayvanlan vardır: Ren, misköküzü, bizon, kürkleri veya derileri kıymetli daha birçok av
hayvanları. Bunlar içinde ren (jeyiği d’kkııti çeker. Başlıca İki türü vardır.1! Kanada’nın Arktik bölgesinde yagayan knribu daha çok bir ev hayvam- i dır. Halbuki İsveç’ten Berin’g boğazına kadar uzanan geniş Avrupa-Aa-ya Arktik kıyılarında yaşayan asıl ren bir evcil hayvandır. Yerli halk gücünden, derisinden, etinden ve sütünden yararlanır. Sıcak çöllerde deve göçebe için ne ise, ren de bu soğuk bölgelerin göçebeleri için aynıdır. Sov-yetler Birliği, A. B. Devletleri ve îsveç gibi devletler bu hayvanları korumak, nesillerinin tükenip yok olmasını önlemek için büyük çabalar sarfetmektedirler. öte yandan buradaki halkı göçebelikten kurtarıp elverişli yörelere yerleştirmek, onlara yerleşmiş insanlar olarak yeni yaşama olanakları bulmak için çalışmaktadırlar. Orta kuşaktan getirilen bazı hayvan ve bitkiler, melezleştirilerek bu bölgenin koşullarına alıştırılmışlardır.
Arktdk’in en zengin yanı denizlerindeki balık bolluğudur. Deri ve kürkleri kıymetli a,v hayvanlan da ayn bir gelir kaynağıdır. Balıkçılık ve kürklü hayvan avcılığı en kârlı ekonomik etkinliktir. Zaten geçen yüzyıllarda dünyanın en çetin doğal şartlarının hüküm sürdüğü bu ıssız bölgelere ilk sokulan insanların da amaçlan bu îdi. Kunduz, vizon, mavitilki, başlıca av hayvanlarıdır. Denizlerde de en çok fok (özellikle Alaskada) ve balina ile morina, ringa (tirsi) ve som balığı avlanır.
Kuzey kutbu bölgesi yeraltı kaynaklan, hava ulaşımı ve askeri amaçlar bakımından gittikçe artan bir önem kazanmaktadır.
ödev ve Sorular
1 — Orta kuşağın başlıca tanırı maddeleri nelerdir. Bunlar içinde “buğday niçin en önemli yeri tutar?
2 — Dünyada buğday üretiminin coğrafî dağılışını açıklayınız. Bu ürünün tarımında hangi metotlar uygulanır ?
3 — Arktik ve Antraktika bölgelerini beşerî hayat ve ekonomi bskunırdan karşılaştırınız.