wiki

İŞÇİ

i. (işten iş-çi). Bir fabrikada, bir atelyede, bir madende, bir tarım işletmesinde beden gücüyle bir gündelik veya ücret karşılığında çalışan kimse: Fakat sonra işçiler gelecek, perde değişecek (H. Z. U- şaklıgil). || Herhangi bir çalışma alanında ustalık sahibi kimse: İnşaat işçisi. || Argo. Foto. A. Kamacıojjlu, Hürriyet arşivi (MEYDAN) Dalavereci, dolandırıcı, hırsız. || Sıf. İş yapan. || İşçi kadın, evlerdeki temizlik işleri için gündelik karşılığı tutulan kadın. || İşçi karnesi. Bk. k a r ne. || İşçi sınıfı. Bk. s in if . || İşçi sikortası. Bk. SOSYAL SİGORTA. || Fikir işçisi, fikir gücüyle çalışan kimse. — Huk. İş sözleşmesine dayanarak ve işverenin emrine bağlı olarak çalışan kişi. (İşçiyi, vekilden ve eser [istisna] sözleşmesine dayanarak iş yapandan ayıran, bir görüşe göre bu bağlılık unsurudur, diğer bir görüşe göre ise işçinin zamana bağlı olarak çalışmasıdır.) [Bk. h İz m e t sözleşmesi.] (Bk. a n sİk l.) || İşçi çalışma ve kimlik karnesi, işverenin çalıştırdığı işçilere vermek zorunda olduğu belge. (Bk. a n sİk l.) || işçi çizelgeleri, işyerinde çalışan işçileri gösteren çizelge. (Bk. a n sİk l.) || İşçi federasyonu, aynı işkolunda mevcut ve o işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az üçte birini temsil eden iki sendikanın biraraya gelmesiyle kurulan teşkilât. || İşçi kantini, şehir ve kasabalardan uzak işyerlerinde işverenler tarafından kurulması gerekli satış yeri. (Bk. a n sik l.) || işçi konfederasyonu, Türkiye çapında faaliyet gösteren işçi sendikası ve federasyonlarından (bunların, sigortalı işçilerin üçte birini üye olarak bulundurmaları şarttır) en az üçte birinin biraraya gelmesiyle kurulan teşkilât. || İşçi sendikaları, işçilerden veya kanunun bu nitelikte saydığı kişilerden kurulu, üyelerinin İktisadî, sosyal ve meslekî durumlarını korumak ve menfaatlerini temsil etmek a- macı taşıyan tüzel kişi. (Bk. se n dİk a.) |j İşçi ücreti, bir iş sözleşmesiyle bağlı olarak çalışan işçinin hak ettiği iş parası. (Bk. ü c r et). || İşçi ve müteahhitlerin kanunî ipotek hakkı. Bk. İp o t e k. || işçinin çalışma yeri, işçinin iş yerinde eylemsel olarak çalıştığı yer. (Bk. a n sİk l.) || İşçinin işe devamsızlığı, işçinin işe gelmemesi. Bk. ANSİKL. — İşletmec. İşçi takımı, aynı işte çalışan işçilerin tümü. Çeşitli işlerde, aynı süre içinde çalışan işçileriA tümü. || Bağımsız işçi takımı, hizmetini işletmeye satan, bağımsız bir hücre şeklinde çalıştığı varsayı- labilecek bir alt işletme bölümü. || Döner işçi takımı. Bk. a n sİk l. || Muhtar yönetimli dayanışma işçi takımları. Bk. an- SİKL. — Sanay. El emeği işçisi, kendisine verilen malzeme ile belli bir ücret karşılığında h»r mamul yaratan işçi. || Seri imalât işçisi, bir montaj zincirinde çalışan ve belli bir hızla aynı hareketleri tekrarlayan işçi. || Uzman işçi, âlet-makine, montaj, montaj zinciri veya fırın üstünde çalışan, öğretimi herhangi bir belge ile onaylanmayan ve ancak bir intibak devresi geçirilmesini gerektiren işlemler yapan işçi. || Vasıflı (kalifiye) işçi, işletme içinde, gerekli meslekî deneme devresi geçirmiş ve yaptığı işteki bilgisi bir istidat belgesiyle onaylanmış veya işindeki bilgi ve maharet bu istidat belgesiyle onaylanmamış olmasına rağmen, öğrenimi belge ile onaylanmış herhangi bir işkolundaki maharet ve bilgiyle mukayese edilebilecek olan işçi. || Yerinde çalışan işçi, sınaî veya ticarî bir işletme hesabına, kendi yerinde (genellikle ikametgâhında) tek başına, aile üyeleriyle ve kimi zaman da ücretli tutulmuş bazı kimselerle birlikte çalışan işçi. — Ter. El işçisi, bir elbisenin, elle dikilecek yerlerinin (baskı, sürfle, biye, tela işlemesi v.b.) dikimini üzerine alan ve götürü çalışan işçi. — Zool. Toplu halde yaşayan böceklerde (arılar, karıncalar, divikler) toplumu besleyen, yuva yapan, kurtçuklara bakan, gerektiğinde toplumu savunan kısır birey: İşçi arı. İşçi karınca. — a n sİk l. Huk. İşçi deyimini karşılamak için kullanılan «emekçi», «çalışan», «amele» gibi terimler eşanlamlı değildir. Emekçi, ister statü hukukuna bağlı olsun, ister iş sözleşmesine dayansın, hayatını fikrî ve bedenî çalışması ile kazanan kişidir. Deyim, hukuki olmaktan çok sosyalist literatürün ortaya çıkardığı ve proleter karşılığı kullandığı, geniş kapsamlı bir kelimedir. Çalışan, memur vc işçi gibi iki büyük grubu kapsar. Emekçi deyiminden daha dar kapsamlıdır. Amele, işçi deyiminin eski karşı 149 lığıdır ve giderek küçültücü bir anlam kazanmıştır. işverenin emrine bağlı olarak çalışan anlamına gelen işçi kavramı, çeşitli kanunların kapsamı bakımından bütünlük göstermez. Başka anlatımla, İş kanununun uygulanacağı işçi kavramı ile işçi sendikasına üye olabilecek işçi kavramı farklıdır. A- nayasa mahkemesi kararıyle iptal edilen 931 sayılı İş kanunu, iş sözleşmesine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişiyi işçi olarak tanımlamakta ve bu kanunun bazı istisnalarla bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışılan konuya bakılmaksızın uygulanacağını göstermekteydi (md. 1/1, 2). 931 Sayılı İş kanununun uygulanmayacağı durumlar şunlardı: deniz ve hava taşıma işleri; orman tali yolları dahil, tarım işleri; bir ailenin üyeleri ve hısımları arasında, dışarıdan başka biri katılmayarak evlerde, el sanatlarının yapıldığı işler; ev hizmetleri; 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar kn. md. 2’nin tarifine uygun, üç işçinin çalıştığı işyerleri (daha sonra yapılan bir değişikliğe göre, sadece 18 yaşını bitirmemiş çıraklar); aile ekonomisi içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri; sporculuk; Yardım Sevenler derneği merkez ve taşra atelyelerinde çalışanlar; rehabilite edilenler (md. 5). [Bk. k a p ic i.] Daha önce yürürlükteki 3008 sayılı İş kanunu ise bedenen veya bedenen ve fikren çalışan işçi ile sırf fikren çalışan işçi ayrımını yapmakta; sonuncuları işçi saymamakta, uygulama alanı dışında tutmaktaydı. Bu kanunun uygulanmasında bir başka sınırlama da, kanunun günde en az on işçi çalıştırmayı gerektiren işyerlerine ve burada çalışan işçilere uygulanmasıydı. Bakanlar Kurulu kararı ile kanunun uygulama alanına, 4-9 işçi çalıştıran işverenler de girmekteydi (md. 1,2). 3008 Sayılı kanun yürürlükte iken çıkarılan 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetleri Düzenleyen kanun ve onu değiştiren 212 Sayılı kanun, gazetecilerin iş ilişkilerini düzenlemektedir. Bu kanun, gazete ve mevkutelerde, haber ve fotoğraf ajanslarında, her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş kanunundaki işçi tanımına girmeyen kişilere ve bunların işverenlerine uygulanır. Denizlerde, göllerde ve akarsularda türk bayrağını taşıyan yüz ve daha yukarı gros tonilatoluk gemilerde, hizmet akdi ile çalışan gemi adamları ve bunların işverenleri ise 20.IV.1961 gün 854 sayılı Deniz İş kanununa bağlıdırlar (md. 1/1). Yukarıda anılan Basın İş kanunu, Deniz İş kanunu ve yürürlükleri sırasında 3008 veya 931 Sayılı kanunların uygulanmadığı işçilere, Borçlar kanunu hükümleri uygulanır (özellikle md. 313 v.d.). İş Mahkemeleri kanunu da, İş kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesiyle ilgili olarak, gerekli yerlerde İş mahkemelerinin kurulacağını öngörmektedir (md. 1). Sonuç olarak, iş mahkemesine sadece İş kanunu çerçevesine gi İş bankası Haşim İŞCAN ren işçiler başvurabilecek, Borçlar kanunu- detnamesi veya çalışma belgesi yahut bon- na bağlı olanlar, genel mahkemelerde haklarını arayacaklardır. 274 Sayılı Sendikalar kanunu ise, işçi sendikası kurabilecekleri şu şekilde sınırlandırmaktadır: iş sözleşmesine göre, çalışma yı veya taşıma sözleşmesine göre, esas itibariyle bedenî iş görmeyi veya yayın sözleşmesiyle eserini kitapçıya vermeyi meslek edinenler; herkese açık âdi şirkette beden veya fikir emeği geçenler. 274 Sayılı Sendikalar kanunu uygulamasında, özellikle sendika üyesi sıfatıyle kimlerin grev haklarını haiz olacağı tartışmalara yer vermiştir. Yargıtay 5434 sayılı Emekli Sandığı kanununa bağlı olan veya 3656, 3659 Sayılı ve diğer kanunlar gereğince kadro karşılığı ücret alanların işçi olmadıklarına, tayin ile statü hukukuna dahil olduklarına karar vermiştir. Böylece hem 274 sayılı Sendikalar kanununun, hem 275 sayılı Grev, Lokavt ve Toplu İş Sözleşmesi kanununun hem de İş Mahkemeleri kanununun uygulama alanı daraltılmaktaydı. 274 Sayılı Sendikalar kanununun 29 temmuz 1970 gün ve 1317 Sayılı kanunla değiştirilmesi sırasında Emekli Sandığı kanununa bağlı olanlarla kadrodan maaş alanların (devlet veya kamu tüzel kişilerince yürütülen hizmetlerde veya İktisadî devlet teşekkül ve müesseselerinde veya iştiraklerinde veyahut özel kanunla kurulmuş kurumlarda çalışanların), bedenen çalışanlar veya bedenen ve fikren çalışanlardan bedenî çalışması fikrî çalışmasına üstün olanların, iş kanunlarına bağlı olacakları, işçi sendikası kurabilecekleri, grev ve toplu sözleşme hakkını haiz olacakları kabul edilmiştir (değişik 274 sayılı Sendikalar kanunu md. 2/IV ve V). Böylece statü hukukuna bağlı işçiler bakımından 3008 sayılı eski İş kanununda yapılmış olan, fikren çalışan işçi, fikren ve bedenen çalışıp fikrî çalışması bedenî çalışmasından üstün işçi, fikren ve bedenen çalışıp bedenî çalışması fikrî çalışmasına üstün işçi ayırımı yeniden ortaya çıkmış olmaktadır. Devlet Memurları kanunu da iş kanunları ile 274 sayılı Sendikalar kanunu ve Sosyal Sigortalar kanununa göre, işçi sayılan ve devlet memurları kanununa tabi olmayan kişileri işçi saymaktadır. Yine aynı konuda tanımlanan sözleşmeli personel de genel anlamda işçidir ve bu personeli iş kanunlarına bağlı olması gerekir. 27 Sayılı Sendikalar kanunu değişikliğine göre, bedenî çalışması fikrî çalışmasından üstün olanlarla sadece bedenen çalışanlar işçi olduklarına göre, statü hukukuna bağlı olarak çalışanların kanunlarına bağlı oldukları, uyuşmazlıklarını iş yargısı önüne götürebilecekleri, işçi sendikası kurarak bunlara üye olabilecekleri, bu teşkilâtlar aracılığı üe toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını haiz bulundukları şüphe dışıdır (31.VII.1970 gün ve 1327 Sayılı kanunla değişik 657 sayılı Devlet Memurları kn. md. 4). Sosyal Sigortalar kanunu bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan ların sigortalı sayılacaklarını göstermiştir. Fakat çarşı ve mahalle bekçileri bu nitelikte sayılabildiği halde, büyük bir işçi kitlesi, özellikle tarım işçileri sigorta mecburiyeti dışında tutulmuştur. Ayrıca kanunun uygulama alanı, şehir ve kasabalarda ve belediye sınırları içinde 4 kişi, bunlar dışında 8 işçi çalıştıran işyerleriyle sınırlandırılmış, bundan daha az işçi çalıştıran işyerlerine Bakanlar Kurulu kararla- rıyle uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece işçi ve sigortalı işçi deyimleri arasında fark meydana gelmiştir. Bu farkın ortadan kalkması sosyal güvenlik için gerekli bir tedbir olacaktır (Sosyal Sigortalar kn. md. 2, 3, Geçici md. 1). Bk. sİgortalar. Ceza hukuku bakımından memur deyimi iıe işçi kavramı arasında her zaman tam bir ayrılık yoktur. Pek çok işçi, Cz. kn. md. 279 anlamında memur sayılır. Misal olarak P.T.T. ve D.D.Y. işçileri gösterilebilir. Çeşitli kanunlar bakımından özellikleri ortaya konulan işçi kavramının içine, çırak ve stajyerler girmez. Çırak belirli bir meslek veya sanatı öğrenmek için usta (işveren) ile sözleşme kuran kişidir (Borçlar kn. md. 18). [Bk. çibak.] Stajyer ise meslekî eğitimini uygulamada tamamlamak için ücret almadan çalışan, kişidir. Halen teknik üniversite ve okul öğrencileri böyledir. Bk. a v u k a t l ik, m e m u r .
• İşçi çalıgma ve kimlik karnesi, iş şaha- servis olarak adlandırılan ve işten ayrılan işçiye verilen belgeden farklı olarak, işçinin çalıştığı süre içinde bulunduracağı belgedir. Bu karne, İş ve İşçi Bulma kurumu tarafından tek tip olarak bastırılır ve parası karşılığında işverenlere verilir. Çalışma ve kimlik karnesinin verilmemesi halinde, 931 sayılı İş kn. ve Deniz İş kn. para cezası öngörmektedir (931 sayılı İş kn. md. 21, 98/V; Deniz İş kn. md. II, 50/b). • İSÇİ çizelgeleri. Her işveren çalıştırdığı işçilerin doğum yılları itibariyle kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı çizelgeler yapmak zorundadır. Bu çizelgede işten ayrılan işçinin ismi karşısına gerekli açıklama yapılmalıdır. İşveren istediği zaman bu çizelgeler» yetkili memurlara göstermek zorundadır. Yetkili memurlar iş müfettişleri, bölge çalışma müdürlüğü yetkilileri olabilir. Hâkim de iş yargısındaki res’en araştırma görevi gereği bu çizelgenin dosyaya konmasını emredebilir. Fakat işverenin, ayrıca taahhüt etmedikçe, bu çizelgeleri işçi teşkilâtlarına gösterme borcu yoktur. Çizelgede işçilerin- adı ve soyadı, işyeri numarası, doğum tarihi ve yeri, baba ve anasının adı, tabiiyeti, sigorta sicil numarası, işyerine giriş tarihi, gittiği işyeri (biliniyorsa) yazılmalıdır. Anayasa mahkemesi tarafından iptal edilen 931 sayılı İş kanununun sadece sürekli iğler için kabul ettiği bu işçi çizelgesi düzenleme mecburiyetinin yeni kanunla da kabul edileceği söylenebilir (931 Sayılı kn. md. 71). • İşçi kantini. Anayasa mahkemesince iptal edilen 931 sayılı İş kanunu işçi kantinlerini düzenliyordu. Yeni çıkarılacak İş Kanunu da benzer hükümler taşımak zorundadır. Çünkü bu konu 24.X.1960 gün ve 109 Sayılı kanunla onanan «Ücretin Korunması hakkında 95 sayılı Milletlerarası Çalışma sözleşmesi»nde de vardır. Anılan İş kanununun 22. maddesine göre işverenlerin işçi kantinleri açmalarının mecbur olması için gerekli şartlar şunlardı: ilk ve önemli şart, böyle bir kantinin işçiler için yararlı olması, ikinci şart ise işyerinin şehir ve kasabalardan uzak bulunması, burada işçiler tarafından veya işçilerle işverenler tarafından kantin açılmamış olmasıdır. Kantinlerin açılması yukarıdaki iki şartın gerçekleşmesi sebebiyle mecburî olunca, işveren, Çalışma müdürlüğünden izin almalıdır. Kantinlerin açılması için gerekli işlemler kantinlerin işleyişi için bir yönetmelik çıkarılması öngörülmüşse de, bu yönetmelik henüz çıkarılmamıştır. Kantinlerde ancak işçi ve ailesi için gerekli olan yiyecek, içecek, giyecek ve yakacak maddeleri satılabilir. İşçiler bu kantinlerden alışveriş yapmağa zorlanamazlar. 931 Sayılı İş kanunu gerekli şartlara uymadan ve izin almadan kantin açan ve kantin açılmasını düzenleyen kanun hükmüne aykırı davranan işveren için hafif para cezası ön- göremkteydi (931 sayılı İş. kn. md. 981 VI). • isçinin çalışma yeri, işyeri kavramından farklıdır. İşyeri içinde birden fazla çalışma yeri bulunabileceği gibi, tek çalışma yeri de olabilir. Bir fabrikada taşıma, yıkama, ayıklama, torna, tezgâh, montaj, paketleme ve etiketleme faaliyetlerinden her biri, bir çalışma yeridir. İşyeri ile çalışma yeri arasındaki ayrılık, işçinin uzmanlaşması, vasıflı işçi niteliği kazanması ve korunması bakımından önemlidir. İlke olarak işyerinde çalışan işçilerin yönetimi ve onların hangi işlerde çalışacaklarını belirlemek, işverenin yetkisine girer. Fakat uzman bir işçiyi çalıştığı torna makinesinden alarak büro hiz metine vermek, iş şartlarının esaslı şekilde değiştirilmesi olur; böyle bir durum, işçiye iş sözleşmesini mehilsiz fesih yetkisi verir. İşveren bu halde diğer şartları gerçekleşmiş ise kıdem tazminatı da öder (931 sayılı İş kn. md. 16 Il/e, 14). Uygulamada, toplu iş sözleşmelerine, işçinin çalışma yerinin işveren tarafından değiştirilmeyeceğine ilişkin hükümler konarak belli işte çalışma hakkı olarak nitelendirilebilecek bu durum, iş şartlarında esaslı değişiklik niteliği taşıması bile garanti altına alınmak istenmektedir. Küçük işyerlerinde, özellikle aynı tip çalışma ile yürütülen işyerlerinde işçinin çalışma yeri önemli bir rol oynamaz. • İşçinin işe devamsızlığı, sadece işyerine
hiç gelmeme değil, geldiği halde işbaşı yap- mamayı da ifade eder. İşçinin işe devamsızlığı haklı bir sebebe dayanabileceği gibi haksız da olabilir. Anayasa mahkemesi tarafından kaldırılan 931 sayılı İş kn. işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın, art arda iki gün veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki işgünü yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesini, onun iş sözleşmesinin işveren tarafından mehillere uymaya hacet kalmadan ve herhangi bir tazminat ödenmeden feshi için sebep saymaktaydı (931 sayılı İş kn. md. 17 Il/f). Gemi adamları da herhangi bir limanda geminin hareketinden önce gemiye dönerek hizmete girmemeleri veya gemiye hiç dönmemeleri halinde aynı şekilde mehilsiz ve giderimsiz işten çıkarılabilirler (Deniz İş kn. md. 14 I/a). işe devamsızlıktan dolayı iş sözleşmesinin feshinin işçi bakımından bir başka önemli sonucu da, böyle bir fesihten sonra, üç yılı doldurmuş olmasından dolayı kazandığı kıdem tazminatı hakkını da kaybetmesidir (391 sayılı iş kn. md. 14; Deniz İş kn. md. 20). işe devamsızlığı haklı gösteren sebepler varsa, işveren, sırf bu sebeple iş sözleşmesini feshedemez. Bu sebepler; bir yakının ölümü, tanıklık, bilirkişilik, hastalık, oy verme, kadın işçiler için lohusalık ve gebelik, yangın, su basması, deprem gibi tabiî âfetler ve hepsinden önemlisi, işveren tarafından işçiye izin verilmiş olmasıdır, işçi, devamsızlığını haklı gösteren bir sebep varsa bunu işverene bildirmeli, onun gerekli tedbirleri almasına imkân vermelidir. İşe devamsızlık, işçinin hafta tatili ücretine ve yıllık ücretli izne hak kazanmasını engelleyen bir sebep olarak da etkili olabilir. Genellikle hafta tatili ücreti, haftanın tatilden önceki altı işgü- nünde çalışmış olan işçi için gerçekleşir. Yıllık ücretli izin hakkı da, en az bir yıl çalışmış olanlara verilir, iş kazası, doğum öncesi ve sonrası kanunî izin, işyerinin zorlayıcı sebeplerle kapanmasından dolayı çalışılmayan günlerin 15 günü, hafta tatili, millî bayram ve genel tatil günleri gibi özel durumlarda, çalışılmadığı halde, bu sebeplerle geçen süreler de çalışılmış gibi kabul edilir (iptal edilen 931 sayılı iş kn. md. 41, 49, 51). Gemi adamları da hafta tatili ücreti için, tatilden önceki günlerde sürekli olarak ve yıllık ücretli izne hak kazanabilmek için, bir takvim yılı içinde en az altı ay çalışmış bulunmalıdırlar (Deniz İş kn. md. 41, 40). Gazeteciler de her altı günlük fiilî çalışmanın sonunda bir gün ücretli izne hak kazanırlar; bir yıl çalışarak yıllık ücretli izin hakkı elde ederler (Basın İş kn. md. 19, 21). Sosyal Sigortalar kanununa göre, bir halde işçinin işe devam etmemesi mecburiyeti vardır: iş kazası veya meslek hastalığına tutulan bir işçi, tedavisinin sona erdiğini ve çalışabilir durumda bulunduğunu gösteren bir belge almadan işe devam etmemelidir. Ederse, böyle bir işçiyi çalıştıran işvereninden bu hastalığı sebebiyle yapılacak masraflar alınır, işçi yeni bir işveren yanında çalışırsa, masraflar kendisinden alınır (Sosyal Sigortalar kn. md. 38). Diğer taraftan malûllük sigortasından yararlanabilmek için, sigortalının malûl olması yanında, her yıl için ortalama olarak en az 150 gün veya toplam olarak 1 800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmalıdır. Primler çalışma karşılığı olan ücret ve ekleri üzerinden tahakkuk ettirildiğine göre, işçinin devamsızlığı malûllük sigortasından yararlanmasını etkiler. Aynı şekilde yaşlılık ve ölüm sigortasında da belli sayıda prim ödemesi aranmaktadır ((Sosyal Sigortalar kn. md. 54, 60, 66). Bk. SOSYAL SİGORTALAR. — İşletmec. • Döner işçi takımı. Çalışmanın yorucu niteliğinden ötürü sık sık dinlenmeyi gerekli kılan bazı sanayi dallarında döner işçi takımı sistemi, işin hiç aksamayacak şekilde düzenlenmesini mümkün kılar. Çünkü döner işçi takımı, çeşitli takımların dinlenmesi sırasında postanın devralınmasını sağlar. Ancak uygulamada görülen kötü kullanmalar sonucu, kanun- koyucu, çeşitli ülkelerde ve özellikle Fran- sada, bu sistemi yasakladı. Fransız iş kanunu, sürekli işlerde birbirlerini izleyerek
çalışan işçi takımlarının düzenlenmesine i- zin verir. • Muhtar yönetimli dayanışma isçi takımları. İşletmeleri bu şekilde teşkilâtlandırma sistemi, yarbay Rimailho ve M. Hyacinthe Dubreuil tarafından ortaya atıldı. Sistemin özelliği, bu kişilerin mesleklerinde kendini gösterir. Bunlardan biri patronlar çev- resindedir; diğeri ise sendikacıdır. Bu sistem, büyük işletmelerin bir «federasyonudur. Federasyon fikri, işçi komanditlerinden ve ikinci Dünya savaşından önce kurulan bir Çekoslovak ayakkabı fabrikasından alınmıştır. Her işletme, emeğin teşkilâtlanmasının sosyal ve İnsanî yanının gerektirdiği ve teknik yanının elverdiği ölçüde takımlara bölünür. Her takım, aynı «iş birimi» ile ölçülebilen bir iş yapar. Takım kendi kendini teşkilâtlandırır, üyelerini toplar ve başkanını seçer. Ürünü, belli bir imalât safhasında alır ve onu yeni bir safhaya ulaştırır, böylelikle, bir «bütçe birimi» meydana getirir, imalât çevriminde, kendinden önce gelen takımdan kendisinin işleyeceği ürünleri satın alır ve bunları işlenmiş olarak kendinden sonraki takıma satar. Bu çeşitli ticarî işlemlere uygulanabilecek tarifeler, işletmenin yöneticilerinden ve takım şeflerinden meydana gelen bir kurul tarafından ayarlanır. Tahminî bütçede gerçekleştirilen her tasarruf, bu tasarrufu yapan takıma aittir. Her takım kendi belirlediği bir sisteme göre, üyelerine ücret verir (çoğunlukla «katsayılar» usulü uygulanır) ve her üyenin çalışması arkadaşları tarafından değerlendirilir Fransa’daki «türdeş bölümü» sanayi muhasebe sisteminin, bu metotların uygulanmasını kolaylaştırmasına (çünkü bu sistem bir türdeşlik gösteren her imalât bölümüne ilişkin maliyet fiyatı unsurlarını bildirir) rağmen, bu teşkilâtlandırma usulünün tüm olarak uygulandığı görülmemiştir. Bununla birlikte, çeşitli kısmî uygulamalar yapıldı. Girişilen deneyler çoğunlukla atelye veya bölge bütçesi kavramının sınırları içinde kaldı ve takım veya bölüm primi verilmesi sonucuna ulaştı. Bu prim gerçek verim ile oranlı idi ve üretimin nitelik ve niceliğini göz önüne alıyordu. Aynı zamanda âletler ve masraflardan tasarrufu da hesaba katıyordu. Bu yolla gerçekleştirilen maliyet fiyatı indirimine personelin ilgi duyması, iş- sağlıyor gibi görünmektedir. Rimailho – Dubreuil sisteminin tümünün uygulanması denenmedi. Çünkü bu sistem emek ve sermaye ilişkilerini tehlikeye düşüren bir sistem olarak görüldü. Mesele şöyle ortaya konmaktadır: «eğer formül tüm gelişmesi içinde uygulanırsa, durum tersine dönmeyecek midir? Böylece, işçi, kapitaliste işgücünü satacağına kapitalist işçi takımına âletlerini kiralayacaktır.» (H. Fuss). [-* Bibliyo.]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir