JEOLOJİK ZAMANLAR

Colorado ’daki Büyük Kanyon.jeolojik_zaman_tablosu

Stratigrafide tabakaların üst üste binmesi (aşağıdan yukanya doğru), bunlann birikim sıralanın ortaya koyar (en eskiden en yeniye doğru).
İÇİNDEKİLER

TARİHÇE JEOLOJİK ZAMAN ÖLÇEĞİ DÜNYA’NIN JEOLOJİK TARİHİ
Dünya’mn tarihine ilişkin bilgilerimiz oldukça yemdir. Bulunan fosiller, insanların ilgisini çok önceden beri çekmişti, ne var ki, bunlann sınıflandırılması ve oluşum sırasının belirlenmesi, ancak XIX. yy’da gerçekleştirilebildi. 1950’lerde geliştirilen teknikler sayesinde de, Dünya’mn yaşının kesin olarak hesaplanması mümkün oldu.

TARİHÇE

XVII. yy’ın ortalarında, insanların doğaya ilişkin ilgisi belirli konular üzerinde yoğunlaştı, doğabilimciler, Dünya’mn oluşum anma kadar zaman içinde geri gidebilmek amacıyla, art arda gerçekleşen doğa olaylarının tarih sıralamasını yapmaya giriştiler. İrlandalı piskopos Ussher, Kitabı Mukaddes’te adı geçen insan kuşaklanın değerlendirerek, Dünya’nın, MÖ 4004 yılında yaratıldığı sonucuna vardı. Bu iddia, Aydınlanma Çağı filozofları tarafından tartışıldı. Buffon, Dünya’nın yaşını deneysel olarak belirlemeye çalışan ilk düşünür oldu. Bu düşünüre göre, Dünya, başlagıçta eriyik halde bir cisimken, sonradan soğumuştu. Top güllelerinin soğuma süresi üstünde yaptığı deneylerden çıkardığı sonuçlara dayanarak, Dün-ya’nın yaşını 75 000 yıl olarak hesapladı. Ne var ki, XVII. yy’da, Kitabı Mukaddes’in ortaya koyduğu normların dışına çıkan yorumla-nn yapılmasına izin verilmediği için, Buffon geri adım atmak zorunda kaldı. Bununla birlikte, 1830’da Ingiliz Charles Lyell’in geliştirdiği üniformitarizm (birbiçimcilik) ilkesi (bu ilkeye göre, bugün jeolojik olaylar üstünde etkili olan doğa yasaları geçmişte de var olmuştu) jeologlara jeolojik olayların süresi konusunda yeni bir yaklaşım zemini sağladı. Eski çağlara ait öğelerin, mesela, fosillerin (ki, bunlar doğanın gelişmesinin gerçek birer arşivini oluşturur) ya da katmanların incelenmesi sayesinde, yeryüzü tarihinin o zamana kadar düşünülmüş tüm tarihlendirmelerin öncesine uzandığı anlaşıldı. Jeologlar dördüncü bir boyut keşfetmişlerdi, ki, bu boyut zamandı. 1859’da, Charles Darwin, yaşamın bugün bildiğimiz çeşitli biçimleriyle ortaya çıkabilmesi için milyonlarca yıl süren dönüşümlerin gerçekleşmiş olması gerektiğini keşfetti.
XIX. yy’m sonunda, bilim asa—. hesaplamayı umarak, bazı Ezikse.

John July, okyanusların tarihin:, ıçejj.ı re belirlemeyi önerdi. Okyanuslarda er. rı üzerine yapılan hesaplamalar. „ a milyon yıl olduğunu gösteriyordu. Baz. ritmini temel alan ve hesaplamalarını. t: na dayandıran daha başka araştırmaca İ/â âûOm/JyonyjJarasında değ/fen i’aş; s..

■ Bu hesaplama yöntemleri ne yazık kı c.ç_r. ması, dayandıkları varsayımların da tartış-: yanlıştı. Fizikçi Kelvin, Buffon’un Dünya’r_: haldeki bir cisim olduğu düşüncesini yenidenim 25 ila 100 milyon yaşları arasında olac-:

JEOLOJİK ZAMAN ÖLÇEl

Jeoloji alanındaki bilgilerin artması sonucu saptanması giderek daha büyük önem kaza kayaçların kesin olarak tarihlendirilmesm: araçların olmaması yüzünden, bu konuda he yor, çağlara kesin olarak bölünemiyordu yy’da, jeoloji biliminin temel uğraşı, jeolc” belli başlı olayları doğru bir sıralamayla gss manın yapılması üzerinde yoğunlaşmıştı j nispî ölçeği yavaş yavaş gerçekleştirildi. XIX yoaktifliğin bulunması, bu nispî ölçekten rr.ut ne geçilmesini sağladı.

Nispî zaman ölçeği

Fizikçiler, değişik yöntemler kullanarak Du: tamaya çalışırken, jeologlar, fosil türlerini gc: yordu. Yer katmanlarının üst üste yığılmasın; birbirlerine oranla katmanlaşma sürelerim bas diriyorlardı. Böylece, Dünya’nın tarihi, onu ol jeolojik malzemelerin (ya da yer katmanlarına olaylara bağlı olarak dönemlere bölündü. 3: dünyasında, mesela, hayvan veya bitki grup! genel olarak ortadan kalkması veya ortaya çıkî gelişmelerdir. Bunların dışında, Dünya’mn et!” olaylar dikkate alınabilir. Denizlerin düzeyinde ler, iklim değişiklikleri, dağ zincirlerinin ortaya ğişimler, yer yüzeyinde uyumsuzluk adı verile kendini gösterir. Mesela, dağlar aşınmaya uğra gıçta yatay durumda olan toprak katmanlanmr. cu ortaya çıkmıştır), yeni toprak katmanları bu üstünü yatay şekilde örter; buna süreksizlik adı

Jeolojik zaman ölçeğinde en önemli (ve ge; olarak adlandırılır; zamanlar kendi içinde döne. de bölüm’lere ayrılır. Dönemler ve bölümler dt katlara, katmanlara bölünür. Bu konuda kullanıl, çok çeşitlidir ve söz konusu ölçeğin yapıldığı Katlar, içerdikleri fosillere veya özgün fasiyes v< lunduğu yerlere göre adlandırılır.

Dünya’mn doğuşundan günümüze kadar ol. süreleri birbirinden çok farklı beş zamana bölür

Prekambriyen Zaman. Dünya tarihinin ili zaman, farklılık gösteren ilk deniz faunasının (d> arasında trilobitler grubu) anî gelişmesine tekabı

Birinci veya Paleozoyik Zaman. Omurga çoğunun ortaya çıkmasıyla başlayıp, çok sayıd, oluşması, daha sonra da aşınmasıyla (özellikle, Hersinyen dağ zincirleri) sona erer. Sonraki zarr sinyen adı verilen uyumsuzluk dönemini kapsar.

ikinci veya Mezozoyik Zaman. Kıta alanlar rının altında kalmasıyla başlar, deniz faunalarını ve kıta faunalarının (özellikle, sürüngenler) oluşu

Üçüncü veya Senozoyik Zaman. Faunalard len önemli süreksizliklerle ve su altında kalan tc den dağılımına tamk olunur. Bu zaman dilimi, Alf rimleştiği, memelilerin ve çiçekli bitkilerin gelişti;

Dördüncü Zaman, insanın ve evcilleştirilebil (sığır ve at) ortaya çıkmasıyla belirginleştiğinden, mi oldukça antropolojik olarak ve süresinin kısalı; fazlaca kesin olmayan bir biçimde tammlanmıştıı

Mutlak tarihlendirme

1896’da, Henri Becquerel doğal radyoaktifliğ «radyojenik» olarak nitelenen bazı kararsız elemi
JEOLOJİK ZAMANLAR

Dünya’nın oluşumundan bu yana milyarlarca yıl geçti. Ne var ki Dünya tarihinin en büyük olayı, kuşkusuz, bundan üç milyar yıl kadar once yaşam tohumlarının ortaya çıkmış olmasıdır. Canlılar, jeolojik zamanlar içinde gelişerek Dünya’yı uzayda bir vaha haline getirdi.

Karbonifer (-360’tan -295 milyon yıla kadar) eğrelti, atkuyruğu ve kibritotu cinsinden bitkilerin olağanüstü yaygınlığıyla belirgindir. Atkuyruğu ve kalamites türleri (1) en tipik türlerdi: Crucicalamites (2) ve Diplocalamites (3) türlerinin yüksekliği 18 m’ye, çapı 60 cm’ye varıyordu; yosunların atalan olan Sigillaria (4) ve Lepidendron (5) gibi bitkiler de çok büyüktü. Aynı büyüklüklerdeki Cordaltales cinsi bitkiler (6) sulak topraklarda, eğreltiotlanyla (8) birlikte yetişiyordu. Bunladan bazılan, mesela Medullosa (7) çok bol miktarda bulunuyordu. Kanat açıklığı 65 cm olan ve kızböceğini andıran Meganeura (9) ve Stenodictya (10), Diplovertebron (11) gibi ilkel ikiyaşayışlı hayvanlarla birlikte bataklıklarda doğup büyüyordu.
İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ

alarm ve bunların içindeki fosillerin incelenmesi bazı li bir dönemin iklimine ait, sıcaklık, yağış, mevsimler gibi parametreleri elde etmemizi sağlayabilir. Dün-bir noktasından, art arda sıralanan jeolojik katmanla-!e elde edilen veriler, çoğunlukla iklim parametreleri Igi verir; bu bilgiler kimi zaman çok önemli olabilir, rda bu gelişmenin nedeni, ele alınan bölgenin üstün-;küre levhasının yer değiştirmesidir. Bu durumda, söz jir enlem değişmesi meydana gelir, dolayısıyla da, bu eğindeki iklim kuşağı içinde yer değiştirmiş olur. Bu, leşen bir değişmedir ve süresi milyonlarca yılla ifade

ırdaysa, Dünya’nın bütününde gerçekleşen bir gelişir. Bunun birçok nedeni olabilir, er. Dünya’nın ısı dengesi kısmen, atmosferle okya-değişimlerle belirlenir. Oysa, sulann ve havanın do-;üde okyanusların morfolojisine ve kıta kütlelerinin dağılımına bağlıdır. Bu parametrelerin hepsi levha-le düzenlenir, dolayısıyla da, bunlarda meydana ge-iklim değişikliklerine yol açabilir. Ne var ki, bunlar ı değişimlerdir.

-in yol açtığı nedenler. Yanardağların anî püskür-kan muazzam miktarlardaki tozlar çok yükseklere ır çok uzun bir süre içinde atmosfer içinde her yöne iucu olarak da gökyüzü kararır. Bu olay uzun süre-ı yüzeyinin İsısında hızlı ve önemli ölçüde bir düş-

lenler. Bunlar, Dünya’nın Güneş çevresinde döner-: meydana gelen değişikliklerden ve kendi dönme taşmalardan ileri gelir. Dünya’nın çizdiği elipsin dişli (100 000 yıllık dönemler halinde) değişime uğrar, ı, Dünya’nın yörüngesi belirli bir oranda daireye an, elipsin büyük ekseninin yönelimi Güneş’in çev-klaşık 20 000 yıllık dönemler halinde). Bu durum, lirli anlannda Güneş’e en yakın konuma getirir ki, konusu dönem içinde evrime uğrar. Bunların dışın-nme ekseniyle kendi eliptik yörüngesinin düzlemi

000 yıl dolayında bir dönem içinde değişikliğe uğ-)ünya’nın her iki yarıküresinin aldığı Güneş ışını k yaratır.
liginden parçalanması olayıydı. Bertam Boltwood, radyoaktif uranyumun parçalanarak kurşuna dönüşmesinde, bu elemende-ri içeren kayaç içindeki Pb/U oranının, bu kayacın eskiliği oranında arttığım kanıtladı.

Gerçekten de, radyoaktif parçalanma hızı üstel özellik gösterir. Elementlerin ayrışma veya bozunma yasası, her izotop için bir «periyotla» veya «yarı ömürle» belirginleşir ki, bu, başlangıçta «ana» radyoaktif elementin yarı kütlesinin, kararlı element veya kararlı izotop olan «oğul»a dönüşmesi için geçen zamandır. Mesela, bir radyoaktif maddenin yarı ömrünün 1 milyon yıl olduğu bilinirse, bu maddenin bir mineralin içinde yer almasından bir milyon yıl sonra, kütlesi yarıya inecek, 2 milyon yıl sonra dörtte bire inecek ve bu, böylece sonsuza kadar sürüp gidecektir. Dolayısıyla, bir kayacın içerdiği ana ve oğul elemenderin miktarı ölçülebildiğinde, bu kayacın gerçek yaşı hesaplanabilir.

Radyoaktif yanlanmamn hızı bilinirse, bir kayacın gerçek yaşı hesaplanabilir, böylece, jeolojik çağlar «mudak» zaman ölçeğine yerleştirilebilir. Kayaçların bu radyometrik tarihlendirilmesin-de, özellikle, bazı uranyum izotoplannm parçalanarak kurşuna dönüşmesi veya rubidyum izotoplarının stronsiyuma dönüşmesinden yararlanılır. UC (karbon) izotopu dışındaki tüm radyoaktif maddelerin yarı ömrü çok uzundur, dolayısıyla, Dünya’nın yaşımn belirlenmesinde kullanılabilirler. Yan ömrü en kısa olan (5 750 yıl) 14C izotopundan yalnızca birkaç bin yıllık yeni oluşumların yaşımn hesaplanmasında yararlamr.

Yeryüzünde ölçümü yapılmış en eski kayaç Güney Afrika’dadır. Bu kayacm yaşı 3,8 milyar yıldır. Radyometrik tarihlendirme teknikleri sayesinde Paleozoyik Zaman’ın günümüzden yaklaşık 540 milyon yıl önce, Mezozoyik Zaman’ın 245 milyon yıl önce, Dördüncü Zaman’ın da 1, 65 milyon yıl önce başladığı hesaplanmıştır. Bunun dışında bazı göktaşları ve Amerikalıların Apollo programı sırasında Ay’dan getirdikleri kayaçlar üstünde yapılan ölçümler, Güneş Sistemi içindeki gezegenlerin yaşlarının 4,65 milyar yıl olduğunu göstermiştir.

Nispî ölçeğin sıralanması

Radyokronolojide yararlanılan radyoaktif elementlerin çoğu magmatik kayaçlarla başkalaşım kayaçlannın içinde yer alır; buna karşılık, nispî zaman ölçeğinin dayandırıldığı fosillere tortul kayaçlar içinde rastlanır. Eğer tortul oluşumlarla lavlar veya volkanik küller gibi magmatik kayaçlar iç içe geçmişse, tortulların mutlak tarihlendirmesi nispeten kolaydır. Öteki durumlarda jeologlar, radyometrik olarak tarihlenen kristal kayaçlarla tortul katmanlar arasında bağlantı kurabilmek için, bölgeler arasında bağlantı kurmaya çalışırlar. Bir tortul oluşumun üstü 250 milyon yıllık bir magmatik kayaçla örtüldüğünde, tortulların daha eski olduğu açıktır; fakat ne kadar eski olduğunu bilemeyiz. Magmatik kayaç da zamanla ikinci bir tortul oluşumla örtülürse, bunun 250 milyon yıldan daha yeni bir oluşum olduğunu saptayabiliriz, ama yaşını kesin olarak hesaplayamayız. Bunu yapabilmek için bir başka magmatik kayacın bu oluşumu örtmesi gerekir.
YAŞAMIN ÖYKÜSÜ

Dünya tarihinin geçirdiği 4,6 milyar yıl, bizim takvimimizdeki bir yılla karşılaştmlabilir. Mesela, şu anda 31 aralık günü, saat 24 olduğunu, buna göre de Dünya’nın bundan bir yıl önce 1 ocakta, saat 0’da doğmuş olduğunu düşünebiliriz. Buna göre, Dünya üstündeki yaşam, şubat ayının üçüncü haftasında başlamış olacaktır. Bu durumda, oranlamalara bütünüyle uyduğumuzu düşünerek, yeryüzünün uzun süre boş kalmadığım görürüz. Ne var ki, kabuklu hayvanlann ve Birinci Zama-n’ın başladığım görmek için 16 kasımı beklememiz gerekecektir. Gerisi, yılın bu son bir buçuk ayı içinde olup bitmiştir. îlk omurgalı hayvanlar, 21 kasımda ortaya çıkar; bitkiler, suların dışında, 28-30 kasıma doğru gelişmeye başlar ve bunları 1 aralığa doğru omurgasız hayvanlar izler, daha sonra, 4 aralığa doğru omurgalı hayvanlar gelir. Sürüngenler 6-7 aralığa doğru ortaya çıkar, İkinci Zaman, 13 aralıkta başlar. Dinozorlar 14, memeli hayvanlar 16, kuşlar 20 aralıkta ortaya çıkar. 26 aralık akşamı îkinci Zaman sona erer ve sürüngenler Dünya’ya egemen olur, insanın nihayet ortaya çıkması için 31 aralık, saat 20’yi beklemek gerekecektir. Miladî tarihin başlangıcına gelince, bu tarih başlayalı ancak 14 saniye olmuştur!

DÜNYA NIN JEOLOJİK TARİHİ

Dünya’nın tarihi 4 milyar yılı aşan bir zaman süresine yayılır. Dünyanın nasıl oluştuğu, her zaman tartışma konusu olmuştur. Bununla birlikte, bilim adamları, Dünya’nın çekirdek, manto ve daha sonra da yerkabuğu bölümlerinin yaklaşık 4,6 milyar yıl önce farklılaşmış olduğu üzerinde anlaşmaktadırlar. Böylece, Ev-ren’in doğuşuyla başlayan yıldızlar tarihinden Dünya’nm jeolojik tarihine geçilmiştir.
Prekambriyen Zaman

Prekambriyen Zaman, Dünya’nm oluşumundan bu yana geçen sürenin onda dokuzunu kapsar. Bu çağın tarihi az bilinir; çünkü bu çağdan günümüze kalan canlı organizma kalıntısı çok azdır. Bu çağ dört büyük evreye bölünür. İlk yerkabuğu, bu evrelerin birincisinde, bir lav akıntısında gözlemleyebileceğimiz sertleşmeye benzer bir şekilde oluşmuştur. Bu kabuğun başlangıçta ancak birkaç yüz metre olması, kimyasal bileşiminin de taşsı göktaşlarının (aerolit) bileşimine yakm olması gerekiyor. Dünya küdesinin kendi çevresinde dönmesinin oluşturduğu oturmanın basıncıyla ve radyoaktif parçalanmalar sonucunda oluşan ısının etkisiyle bu kabuğun sıcaklığı başlangıçta çok yüksekti. Kısmen erimiş halde bulunan bu küdeden gazlar çıkıyordu (bu gazların en hafif olanları hidrojen ve helyumdu). Meydana gelen su buharı, esas olarak karbon gazından oluşan ve yerçekiminin oluşturduğu çekim gücüyle Dünya’nın çevresinde kalan atmosferin içinde bulutlar oluşturuyordu.

Sıcaklık daha sonra düştü, öyle ki, kabuğun dış bölümü, oluşum tarihinden yaklaşık 250 milyon yıl sonra, 100 “C’nin altına
indi. O dönemden başlayarak su, artık sıvı halde kebilir ve ilk denizleri oluşturabilirdi. Böylece, suy ilk dönemde başladı.

İkinci evrede, sistemin sürekli soğuması, bu araç kütlesinin farklılaşmasıyla ortaya çıkan granitik m fif magmatik malzemelerin eklenmesi ve soğum; yerkabuğunun kalınlığının artması sürdü. Yerkabu rak bugünkü kalınlığının dörtte birine ulaştı. Bu k yinde sertleşen bu magma küdeleri, girintili çık oluşturdu, ki bunlar kıta kabuklarının ilk öğeleri ol şekillerinde kendilerine yatak bulan akarsular, çöi elementleri ve erozyon ürünlerini denizlere doğru da ilk tortulların oluşmasına yol açtı. Grönland’d tortul kayaçlar 3,8 milyar yıl yaşındadır.

Üçüncü evrede, oksijen hayatî rol oynamaya baş küçük bir bölümü, yanardağ püskürmeleri sonucur içinden çıkıyor, ama esas olarak deniz yosunlarının ği fotosentezle oluşuyordu. Deniz yosunları fotosen tirmek için atmosferde ve kısmen de sularda eriyik nan karbon gazım kullamyordu. Fotosentez olayımr ni gösteren ilk klorofil izleri 2,7 milyar yıl geriye d ki, bilinen en eski hücre izleri (bunlar, belki de foto dan önceye dayamr) yaklaşık 3 milyar yıl önce orta

Başlangıçta oksijenin büyük bir bölümü, esas ola bulunan demirin zararına, oksiderin oluşumunda 1 Bu olay, bu dönemin karakteristik özelliği olan mu; lardaki mineral küdelerinin (şeridi demir cevheri) c lirler. Sulardaki karbon dioksit miktarının düşme: kalker kayaçların çökelmesine yol açtı. Bunların biı yeşil yosunlar (mavi suyosunları ve mavi bakteri gerçekleştiriliyordu. Bu birikimlere stromatolit adı ’

İlk çokhücreliler, özellikle, selentereler ve hal Prekambriyen Zaman’ın sonuna doğru ortaya ç ya’da Ediacara’da keşfedilen bu çokhücreliler, P. man’da faunaların farklılaşmasının habercisidir.

Yerkabuğunun kalınlaşması, dağların ve deniz d tabakaların yükselmesi, Prekambriyen Zaman’ın d sinde de sürdü. Neredeyse bugünkü kalınlığına ul taşküre (litosfer) birçok levhadan oluşuyordu. Bu le kederinin, bugün bilinen sistemde gördüğümüz izlediği düşünülebilir. Böylece, bundan 3,5 ila 0,6 smda değişen bir süre önce birçok dağ zinciri oluşt lerine bugün (magmatizmden etkilenen tektonik t de) kıta küdelerinin, kalkan adı verilen (Kanada 1 kalkanı, Brezilya kalkanı, vb) en eski çekirdeklerin

Paleozoyik Zaman

Prekambriyen Zaman ile Paleozoyik Zaman ve man arasındaki geçiş dönemi, tortul tabakalar aras sillerinin birden ve bol miktarda ortaya çıkmasıy Bu durum, denizlerdeki genel yaşamda değil, bu meydana gelen büyük değişikliği gösterir. Prek man’daki biçimlerde kabuğa rasdanmazken, yeni
Alt Eosen Dönemi Avrupa’da sıcak ve nemli bir iklimle belirginleşir. Örneğin, bu dönemde Ingiltere’nin güneyinde timsah türü sürüngenlere (3) ve Podocnemis gibi akarsu kapiumbağaianna (4) rastlanır. Sudan çıkmış kara parçalannın üstünde tropikal ve subtropikal bitkilere rastlanıyordu. Bu bitkiler, bataklık servisi (1) gibi, iğne yapraklı ağaçlan, manolya ağaçlannı (5) ve nipa (2) ve sabalit (6) gibi palmiyeleri içeriyordu. Buralarda ilk memeli hayvanlar ve kuşlar gelişti. Bunlar, bugünkü yalıçapkınına (8) benzer odontopteriks (7) ve akbabayı andıran lithornis (9) gibi kuşlardı. O dönemde bir köpek büyüklüğünde olan atın atası eohippus (10) ile bir arada yaşayan coryphodon (11) cinsi hayvanlar da vardı.
Stromatolit, denilen ince tabakalar halindeki bu karbonatlı yapılar çok küçük mavi suyosunlannm ürünüdür. Bugün de oluşumunu sürdüren bu katmanlar, karşımıza mantar kayalar olarak çıkar. Avustralya’da 3,5 milyar yıl öncesine ait benzer kayaçlar bulunmuştur.

ayvanlar birden gelişmişlerdir. Bunun nedeni, belki de .nn kimyasal bileşiminde meydana gelen değişmedir. ;,ık Zaman’da daha başka hayvan türleri, daha sonra -rleri ortaya çıktı. İlk omurgalılara, çenesizlere, daha «Lara oldukça erken tarihlerde rastlanır. Hem suda, hem şayan hayvanlara Paleozoyik Zaman’ın orta dönemle-•jzanan kayaçlarda rastlanır. Daha yeni oluşumlarday-izlerine rastlanır. Günümüzden 500 ila 400 milyon avada yaşam başladı. Bunun nedeni, atmosferdeki ok-innın artması, olasılıkla da havada uçan hayvanlan za-ş ışınlarından koruyan ilk ozon tabakasının oluşmasıy-Leozoyik Zaman’ın ortalarında, eğreltilerle akraba bit-a çıkarak ekvatora yakın bölgelerdeki geniş alanlarda ormanların gelişmesine yol açtı. Bunların oluşturduğu anları, kömürlerin oluşmasını sağladı. Bu dönem (Kar-:r.emi), Paleozoyik Zaman’ın sonunu belirler.

;,ık Zaman’ın başında, kıta kütlelerinin başlıcaları geniş :alinde bir arada bulunuyordu (anakıta). Bunlar bir süre rinden ayrılarak uzun, dikey doğrultuya yakın çizgileri tjs bölgelerini oluşturdu. Daha sonraki dönemler bo-;kyanus kütleleri yeniden birleşerek tek bir bütün oluş-ritüne Pangea adı verilir. İşte bu hareket sırasında, Kabirleri ortaya çıktı (İskandinavya, İskoçya, Ameri-^su). Bunlan, eski okyanus bölgelerinin yerini alan Her-::rler izledi (İngiltere, Kuzey Afrika, Orta Avrupa, Ural-oyik Zaman boyunca, yeryüzünü bütünüyle etkileyen m değişiklikleri meydana geldi. Çağın ortalarına ve oğru, özellikle, buzlanma dönemleri yaşandı.

zoyik Zaman

yik Zaman’a ait kayaçlarda rastlanan flora ve fauna smanda Paleozoyik’e göre önemli değişimler olduğu-Kıtalar üstünde, büyük sürüngenler, bu arada, dino-agm özelliğini oluşturur; bu zamanda kuşların ataları küçük memeli hayvanlar yeryüzüne daha çok yayıl-dünyasında, zamanın ilk dönemlerinde iğne yapraklı mendi; daha sonraları çiçekli bitkiler (bugün, bildiği-eriyle çiçek açan ağaçlar) ortaya çıktı. Denizlerdeki hücreli hayvanların çok kısa sürede gelişip evrimleş-?ni mercan biçimlerinin, yumuşakçaların ortaya çık-irginleşti. Paleozoyik Zaman’da ortaya çıkmış olan, :nı çağda ortadan kalkan tribolitleri, daha başka ka-an türleri izledi. Bu zamanın çok rastlanan yumuşak-afadanbacaklılardı. Bu aileden olan ammonitler çok :ok çeşitli fosiller bırakmıştır. Daha Paleozoyik Za-lannda ortaya çıkan ilk kafadanbacaklılar, bu çağın redeyse bütünüyle yok olmuştu; ne var ki, ardından zoyik Zaman’ın başında yeni kafadanbacaklı hayvan •a çıktı. Bunlardan olan ammonitler, Jura Dönemi’n-ırak çok büyük ölçüde gelişip farklılaştı, ne var ki, zzıa doğru bütünüyle ortadan kalktı.

:lk Zaman’m sonunda tek bir kara parçası halinde :=a. Mezozoyik Zaman’ın hemen başında ayrılmaya Antarktika’yı, Hindistan’ı ve Avustralya’yı oluştu-

■ koptu, daha sonra, ana kıta blokunun orta kesi-verilen bir okyanus alanı oluştu; bu alan giderek kaymaya başladı, r^zv-ımüzden 100 milyon yıl önce, Kuzey Amerika-: rutunü, Güney Amerika-Afrika bütününden, bu-Okyanusu’nun orta kesimiyle Akdeniz’in yerinde b:r okyanusla birbirinden ayrıldı. Bu güney blok :~j:a güney kısmından açılarak Güney Adantik’i . -1 5cma, Mezozoyik Zaman’ın sonlarına doğru Ku-

2: birbirinden ayrılması, yeryüzünde yaşa-
yan bazı canlı topluluklarının birbirinden ayrı düşmesine ve kimi zaman da birbirinden farklı şekilde gelişmesine yol açtı. Öte yandan, derinliği az olan, canlıların yaşamasına özellikle elverişli denizlerin büyük ölçüde derinleşmesi, denizdeki canlı türlerinin kısa sürede gelişip ortaya farklı türlerin çıkmasını sağladı.

Kıtaların birbirinden ayrıldığı bu dönem, dağ zincirlerinin oluşumunda durmaya yol açtı. Bununla birlikte Pasifik Okyanu-su’nun kıyıları boyunca, öteki alanların genişlemesini dengeleyen, okyanus taşküresinde görülen dalma-batma hareketleri, yer şekillerinde önemli değişmelerin ve büyük magmatik olayların oluşmasına yol açtı. Bu dönem, Amerika Kıtası’ndaki sıradağların ve Pasifik Okyanusu’nun Asya kıyılarındaki dağ zincirlerinin oluştuğu dönemdir. Tetis Okyanusu ile onu çevreleyen kıtalarda meydana gelen ilk sıkışmalar (dolayısıyla da ilk şekil bozulmaları), Alp Dağları’nın oluşmaya başlamasının habercisiydi.

Senozoyik Zaman

Mezozoyik ile Senozoyik zamanlar arasındaki geçiş dönemi, Dünya’da yaşayan canlılarda net bir kopuşun ortaya çıkmasıyla belirlenir. Bu kopuşun belirtileri, yaşam kazanan türlerin, bu arada, ammonitlerin ve büyük sürüngenlerin (jeolojik ölçekte) yok olmasıdır. Bu olayı açıklamak için çeşidi varsayımlar ileri sürülmüştür. Bunun nedeni, çok önemli bir volkanik etkinlik sonucu veya Dünya’ya çok büyük bir göktaşının çarpmasıyla çok kalın dev bir toz bulutunun meydana gelmiş olmasına bağlanır.

Bununla birlikte, birçok canlı türü, bu koşullara dayanır ve gelişimini sürdürür. Mesela kuşlar, memeli hayvanlar, böcekler ve taneli bitkiler gelişir. Bugün bildiğimiz bütün canlı grupları, insan türünün ataları da dahil farklılaşır.

Senozoyik Zaman’dan kalma fosiller, bu gelişmenin aşamalarım daha kolay izlememizi sağlar. Mesela, o çağda köpekten biraz iri olan atların ataları beş toynaklıydı. Çağın ortalarında, atların boyları büyüdü, toynak sayısı üçe düştü. Bugün, atların her ayağında bir toynak ve bir parmak bulunur.

Adantik Okyanusu’nun açılması sürdü, bunun sonucunda, Kuzey ve Güney Amerika kıtaları öteki kıtalardan aynldı. Afrika kütlesiyle Hindistan küdesinin kuzeye doğru hareketi, Tetis Okyanu-su’nun ortadan kalkmasıyla sonuçlandı, kıta kütlelerinin birbirine bağlanması sonucunda da, Batı Akdeniz’den başlayıp Asya’mn güneydoğusuna kadar uzanan muazzam sıradağlann yükselmesine neden oldu. Bu sıkıştırma harekederi, özellikle, Afrika’nın doğusunda (Doğu Afrika rifti, Kızıldeniz) ve Batı Avrupa’da (Ren Çukuru, Rhone Çukuru) gerçekleşen kınlma harekederini doğurdu. Bu tektonik hareketler, yoğun volkanik harekeder eşliğinde sürmektedir.

Dördüncü Zaman

Kimi zaman Senozoik Zaman’ı oluşturmak için Üçüncü Zaman ile aynı gruba sokulan Dördüncü Zaman, ilk insanların ortaya çıkışından yaklaşık 1,65 milyon yıl önce başladı. Dördüncü Zamanın yaşının belirlenmesi, gerçekten de ilk insamn ortaya çıkışına bağlıdır. Burada sorun, atalarımızdan hangisine bu adın verilmesi gerektiğini saptamaktır.

İnsan soyu gerçekten de çok daha geri dönemlere kadar gider; çünkü insanın türediğinin varsayıldığı primadar, daha Üçüncü Za-man’ın başlarında ortaya çıktı. Bundan yaklaşık 30 milyon yıl önce maymunlar ortaya çıktı; sonra, yaklaşık 4 milyon yıl önce de Aust-raloyitckus’l&ı yeryüzünde belirdi. İnsan türünün Australopitekus’lar-dan geldiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, insan soyu bundan 2 milyon yıl önce Afrika’mn doğusunda, Homo türüyle (Homo habilis) ortaya çıktı. İnsanlar daha sonra, buradan Avrupa’ya ve Asya’ya yayıldı. Homo sapiens, bundan 100 000 yıl önce, modem insan da (Homo sapiens sapiens) bundan yaklaşık 10 000 yıl önce doğdu.

Son birkaç milyon yıl boyunca, büyük coğrafî bütünlerin konumunda çok az değişiklik meydana gelmiştir; buna karşılık, iklimlerde özellikle büyük değişmeler görülmüş, soğuk dönemleri (buzulların oluşması) sıcak dönemler (iki buzullarıma arasında yer alan ara dönemler) izlemiştir. Bu olay, kuşkusuz, ilk kez meydana gelmiyordu; fakat bıraktığı izler doğal olarak daha belirgindir, çünkü daha yakın dönemlerde meydana gelmiştir.

Bu iklim değişimleri sırasında faunalar ve floralar yer değiştirdi veya bulundukları alanlarda evrimlerini sürdürdü. Soğuk iklim dönemlerinde kıtalarda oluşan buzların muazzam miktarlardaki suyu toplaması, okyanusların düzeyinin düşmesine yol açtı. Bu alçalma yüzlerce metreyi buldu. Sonraki sıcak dönemde bu buzların erimesi, denizlerin yüzeyinin hızla yükselmesine neden oldu. Uzak atalarımızın yaşam koşullarım ve bugün içinde yaşadığımız coğrafya koşullarını işte bu tür iklimler, yani, sıcak dönemlerin soğuk dönemleri izlediği, kuraklık dönemlerinin sulak dönemleri izlediği iklim koşulları belirledi. □

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*