KANUN
«Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz» (kimse kanunu bilmediğini ileri süremez). Bununla birlikte, yasal düzenlemelerin ayrıntılarım çok az yurttaş bilir. Bu yüzden, bir dava açmak, bir hakkı tam olarak ortaya koymak, bir yükümlülüğü gerektiği gibi yerine getirmek için meslekten hukukçulara başvurmak gerekir. Ama aynı zamanda herkes kuşkusuz az çok karışık olmakla birlikte, kanunun izin verdiği ve yasakladığı şeyi bilir: kanun metinleri, gerçekten toplumun kolektif bilincinin siyasal ve sosyal ahlakından esinlenilerek yapılmıştır.
İLAHÎ KANUN VE BEŞERÎ KANUNU
Kanun sosyal düzenin temelidir. Her insan grubu (ne kadar ilkel olursa olsun) davranış kurallarım gözetir (dinsel ayinlerle ilgili kurallar, savaş kuralları, nezaket kuralları); bu kurallar kanun değerindedir. Kanun uzun zaman İlahî düşünceyle birlikte oldu: Antikçağ’da, Yunanistan’da veya Roma’da sosyal düzenin bütünü için geçerli kurallar tanrılar adına konurdu. «Hukuk ve din aynı şeydi» (Foustel de Coulanges, «Antik Site»), Fransa’da eski krallık rejimi XVIII. yy’a kadar, «kutsal hukuk»a dayalı monarşiydi. Keza, Osmanlı Devleti, Cumhuriyet dönemine kadar dine dayalı bir devletti. Aydınlanma Çağı’nda bile Rousseau’nun «genel iradenin ifadesi» biçiminde dile getirdiği kanun anlayışı, kutsal «nitelik» taşıyan bir anlayışla örtülüydü. Jean-Jacques Rous-seau, İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin doğrudan esinleyici-si olmuştur. Modem kanunun en önemli temelinin kurucusu odur.
Genel olarak kanun, günümüzde, zorlama düşüncesiyle birliktedir. Sözlüklerde «egemen otorite tarafından konan kural», «uyulması zorunlu buyruk» gibi ifadelerle tanımlanan kanun, asgarî bir sosyal uyumu (uygunluğu) güvence altına almak için var olan «gerekli bir zahmet» gibidir. Eğer bir kanun sık sık ihlal ediliyorsa, belki de iyi yapılmamıştır, koşullara uyamamıştır, iyi anlaşılmamıştır.
Geniş anlamda kanun, yani hukuk, yürürlükte olan yazılı ve yazısız (örf ve âdet) kurallar bütünüdür. Kelimenin dar anlamıyla kanun yasama organı tarafından yapılmış hukuk kurallarıdır. Değişik hukuk normları arasında bir hiyerarşi vardır: hukuk düzeninin tepesinde anayasa yer alır, sonra antlaşmalar gelir, daha sonra da kanun ve nihayet kararnameler.
KANUNUN GENEL GÖR
«Kanun, yasama organı tarafından çıka: dır»: kanunun biçimsel tanımı böyledir. ’ hukuk kuralı olarak içeriği dikkate alınmar
çim veren organa bakılmaktadır. Bir kral, b hurbaşkanı, bir hükümet, hattâ dinsel bir organ. Kimi ülkelerde anayasal geleneğe g netebilen halk, kanunları da yapar. Bunu veya temsilciler aracılığıyla dolaylı olaral bir deyimle söylenecek olursa, kanun geı her alana girebilir. Yürütme kuvveti, kanu gulamakla görevlidir. «Parlamento karar lar»: örneğin Fransa’da, 1920’ye kadar bu Birinci Dünya Savaşı ertesinde, kamu ik sosyal güçlüklerin üstesinden gelmek durı da, çabuk ve kimi zaman da halkın hoşun; ri gerektiriyordu. Bu da, yasama prosedür üzerine «yetki verilerek yapılan» bir kanu ya çıktı ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar c münde kararname. Burada parlamento hüki her zaman değiştirme ve hatta iptal etme ) olsa da sonunda bu yetkilendirme işi kanu ■la açıkça çelişmekteydi. Kanun hükmüne 1971’de yapılan bir anayasa değişikliğiyle’ di ve 1982 Anasayası ile Bakanlar Kurulu olanağı veren bir nitelik kazandı.
Aynı durum, temsilî demokraside «çoğı ettiği zaman da ortaya çıkar. Parlamento v sal eğilimde olduğu zaman birincisi iki: siyasetin kayıt meclisi haline gelir. Bu ko çoğunluk, devirmekten çok desteklemek cassonne). Parlamentonun beşiği Ingiltere’ su bu şekilde iki meclisin (Avam Kamaras yetkilerini sınırlandırır. Oysa, XVIII. yy’d sunun «erkeği kadın yapma dışında» her lenirdi.
Buna karşılık, Amerikan anayasa sisterr ği kavramına belirli oranda sadık kaldı: bu kan ve yönetim) ile yasama (Kongre [Ten nato]) arasında kesin bir ayrılık esasına da
ABD Anayasası’na göre başkan yalm; Kongre’den bilgi almak ve uygun göreceğ çelerini belirtmek» ve «kanunların gerekt gözetmek» hakkına haizdir. Aslında, AB teklifini dolaylı yoldan (bir parlamenter
İlahî kanun:
Musa Peygamber Turi Sina’da (Sina Dağı) On Emir’i tebellüğ ederken (bir Flaman elyazması, XVI. yy ortalan).
iürüne bir kez başlanınca, hiçbir zaman tasarı-de sonuçlanacağını garanti edemez. Kanun yal-ı makam (organ) bakımından değil, içeriği, dü-akımmdan da dikkate alınabilir. Kanunun dü-rı, kararnamenin düzenlediği alan ayrıdır.
MASIL YAPILIR?
/a yetkili organ, çağdan çağa ve ülkeden ülkeye iştir. Mutlak monarşiler döneminde hükümdar, ya ve uygulamaya veya uygulatmaya yetkili tek mda, yasama ve yürütme yetkileri onun elinde lı monarşilere geçiş ve seçimle gelen meclislerin . yetkisinin de hükümdardan koparak demokratlara geçmesi anlamına gelmiştir. Bu açıdan, de-erde, ister sınırlı monarşi (İngiltere gibi), ister emlerinde olsun, kanun yapma yetkisi, seçimle ere aittir. Kanunların içerikleri bakımından genel, kurallar koydukları, bu yönden de tek tek kişile-rtakım İdarî işlemlerden ayrıldıkları genellikle ka-öntem veya yaklaşım, kanunun içeriği açısından ı yol açar ki, bu bağlamda kanun, maddî yapısı ya m öbür hukuk kurallarından (özellikle idari işlem-itelikte olanları) ayırt edilir. Ancak, gerek eski çağ-jünümüzde, genel veya soyut içerik taşımayan ka-jlmuştur, hatta bu nitelikteki, kanunlar çoğalmak-lerin affını, belli kişilere aylık bağlanmasını öngö* junların en bilinen örnekleridir. Aynca, bütçe ka-anma planlarına ilişkin kanunlar da içerikleri bakı-ve genel olmaktan çok, somut ve özel, üstelik ge-ıdirler. Bu özellikler, kanun denen hukuk kuralının, ıe göre tanımlanamayacağı yolunda görüşlere yol nik ya da biçimsel adı verilen yaklaşımlar, yasama ıkartılan hukuk kurallarının, içerikleri ne olursa ol-tanımına gireceklerini kabul eder.
İkinci Meşrutiyet döneminde, 1876 tarihli Kanu-pılan değişiklikten bu yana (1909), yasama yetkisi i meclislerin elindedir. İkinci Meşrutiyet dönemin-.yan ve Meclisi Mebusan, 1920’den başlayarak da n yapmaya yetkili organdır. 1961 Anayasası döne-na meclisi, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu , ikili bir yapı göstermiş olduğu için, yasa yapımın-medis birlikte söz sahibiydiler. Ancak, Millet Mec-a oranla daha etkili bir konumdaydı. 1982 Anayasa-ı tek meclisli yapıya dönüldü; bugün, yasama yetkindir. Anayasa bu yetkinin devredilemeyeceğini bil-
dirmekle birlikte, belli durumlarda Meclis’in Bakanlar Kurulu’na belli süreler içinde kanun hükmünde kararnameler çıkartma yetkisini vermesi ve yine Anayasa uyarınca bu kararnamelerle yasalarda değişiklik yapılabilmesi mümkündür.
Türk hukukunda kanun temel ve aslî işlem niteliği gösteregel-miştir. Şu anlamda ki, kanunun bulunmadığı durumlarda, yürütme de bir işlem yapamamaktadır. Bu anlamda yürütme, yasamaya bağımlı bir karakter taşımıştır. Kanunlar, başta özgürlükler alanı olmak üzere, Türk kamu hukukunda, Anayasa’dan sonra gelen en temel hukukî çerçeveyi oluşturur. Örneğin, temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir, TBMM’de kanun hazırlığında inisiyatif Bakanlar Kurulu’ndan gelebileceği gibi (kanun tasarıları), tek tek üyelerden veya üye gruplarından da gelebilir (kanun teklifi). Tasanlar, kural olarak, Meclis genel kurulundan önce ilgili komisyonlarda görüşülür. Yeni Anayasa, kanun taşanlarının görüşülmesi ve kabulü için aranan çoğunluk oranlarını düşürmekle, yasama işlevinin engellemelere uğramadan ve hızlı biçimde gerçekleşmesine olanak sağlamıştır. TBMM tarafından kabul edilen metin, cumhurbaşkanı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanır. Cumhurbaşkanının, kanunları bir kez daha görüşülmek üzere Meclis’e geri gönderme yetkisi de vardır. Bütçe kanunları bunun dışında kalır. Meclis kendisine geri gönderilen kanuna aynen kabul ederse, cumhurbaşkanı da bunu yayımlamak zorundadır.
Kanunlar, kural olarak Resmi Gazete’âe yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer ve sonuç doğurmaya başlar. Bununla birlite, yasama organı kanunun yürürlüğe giriş tarihini ayrıca kararlaştırabilir. Kanunlar, yürürlükte bulundukları zaman birimi içinde hukukî sonuç doğurabildiklerinden, kural olarak, kendilerinden önceki dönemin hukukî olaylarına uygulanamazlar. Bu anlamda, «kanunun geriye yürümezliği» ilkesi, hukuk devletinin de bir güvencesini oluşturur.
Kanunlar, kural olarak genel ve soyut kuralları içerdiklerinden, bunların somutlaştırılması ve uygulanabilmesi için «ldare»nin ve genel olarak yürütme organının birtakım düzenleyici ve açıklayıcı işlemlerine gerek vardır. Türk kamu hukukunda, Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan ve kanunların nasıl uygulanacağını gösteren, aynca, kanunla konan buyrukların yerine getirilmesini sağlayan başlıca işlem biçimi «tüzükler»dir. Bakanlar Kurulu gibi, başbakan ve bazı kamu tüzel kişileri tarafından çıkartılan yönetmelikler de kanunlann uygulanmasını sağlayan hukukî araçlardan biridir. Ancak, kurallar hiyeraşisi ilkesinin bir gereği olarak, nasıl kanunlar Anayasa’ya aykırı olamazlarsa, tüzük ve yönetmelikler de kanunlara aykırı kurallar taşıyamaz. Kanunlann denetimi Anayasa Mahkemesi’nde yapılırken, idarenin çıkardığı tüzük, yönetmelik gibi genel düzenleyici işlemlerin denetimi de İdarî yargı organları tarafından yapılır. □
Eİleri kelepçeli sanık polis nezaretinde götürülürken.
Anayasa Mahkemesi,
kanunlann Anayasa’ya uygunluğunu denetler.
AYRICA BAKINIZ
-—«a adalet —»-EM anayasa —HMliai hukuk
insan hakları