karagöz
Türk halk tiyatrosunda deriden kesilmiş bazı şekillerin (insan, hayvan, bitki, eşya, vb.) arkadan ışık verilerek beyaz bir perde üstüne yansıtılması temeline dayanan gölge oyunu.
“Gölge oyunu”nun bazı kaynaklara göre ilk olarak Çin’de, bazı kaynaklara göre de Hindistan’da ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. XII. yy’dan sonra Doğu Islâm dünyasında görülmeye başlanan gölge oyununun, Türklerde ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılara (sözgelimi, Georg Jacob) göre, Çinlilerden Moğollara, Moğollardan da Türklere geçmiştir. Anadolu’da ne zaman ortaya çıktığı konusunda da çeşitli görüşler vardır: Evliya Çelebi’ye göre Türk gölge oyununun başlıca kahramanlar Karagöz ile Hacivat, Anadolu Selçukluları döneminde yaşamışlar,
bunların arasındaki tartışmalar ve çekişmeler “hayali zıll”a (gölge oyunu) koyulup oynatılmıştır. Halk ve karagözcüler arasındaki inanışa göre de, Karagöz ile Hacivat, XIV. yy’da Bursa’da yaşamışlardır.
XVI. yy. Osmanlı dünyasında, ramazan ayında kahvelerde, başka zamanlarda da saraylarda, konaklarda ve evlerde yapılan eğlencelerde karagöz, başlıca eğlentiler arasında yeralmış, XX. yy’ın başına kadar etkinliğini sürdürmüş, cumhuriyet döneminden sonra gerileyerek, yerini tiyatro ve sinema almıştır. Ama günümüzde de bazı eğlentilerde, özellikle de sünnet düğünlerinde, klasik ya da modern karagöz oyunlarına hâlâ yer verilmektedir. Çeşitli karagöz oyunları sahneye, televizyona baleye uyarlanmakta, sergiler açılmakta, karagöz oyunu yarışmaları düzenlenmektedir.
Karagöz, 1 m x 1,20 m boyutlarında beyaz bir perdenin gerisinde oynatılır. “Ayna” adf da verilen bu perdenin arkasında, aydınlatmak amacıyla mum ya da elektrik lambaları yakılır. Perdede oynatılan ve “tasvir” denilen şekiller, genellikle deve derisinden, 35-40 cm boyunda yapılır; kökboyası ile boyanıp, bir değneğe geçirilerek perdede oynatılır. Oyun sırasında hayalciye (karagöz oynatıcısı) “yardak” adı verilen kişi yardım eder; tef çalıp, taklitlerin şarkılarını söyler ve tasvirleri sırası geldikçe hayalciye verir.
Karagöz oyunu dört bölümden oluşur: Giriş, muhavere, fasıl, bitiş. Oyun başlamadan önce perdeye ağaç, fıskiyeli havuz, zümrüdüanka gibi süsleri gösteren tasvirler (“göstermelik” adı verilir) yerleştirilir. Girişte, Hacivat bir semai söyleyerek perdeye gelir. “Hay Hak” diye seslenip, bir perde gazeli okur. “Yâr bana bir eğlence” diye seslenince de, perdeye Karagöz gelir ve kavgaya tutuşurlar. Muhavere bölümü, asıl oyunun konusuyla ilgili değildir. Çeşitli nüktelerle Hacivat ve Kara- göz’ün atışmalarından oluşur. Fasıl, oyunun asıl bölümüdür; bu bölümde oyuna, kendi kılık, şive ve kişilikleriyle başka kişiler (Çelebi, Zenne, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Acem, Arap, Laz, Kürt, Yahudi, vb.) de katılır. Bitiş bölümü de, Karagöz ile Hacivat’ın kavgasıyla son bulur. Karagöz ve Hacivat’ın tasvirlerinin perdeden çekilmesinden sonra, mum söndürülür.
Araştırmacılara göre, karagöz oyununun klasik dağarcığı 28 oyundan oluşmaktadır. Eldeki karagöz oyunları, “eski tip karagöz oyunları” (Abdal Bekçi, Ferhat ile Şirin, Yalova Sefası, Canbazlar, vb.) ve “yeni tip karagöz؛ oyunları” (Aşçılık, Bakkal, Hançerli Hanım, Ortaklar, Karagöz’ün Fotoğrafçılığı, Karagöz Dans Salonunda, vb.) diye iki bölümde toplanmaktadır. Her dönemde yeni karagöz oyunlarının ortaya çıktığı da bir gerçektir.
Karagöz oyununun önde gelen özelliği, bir güldürü olmasıdır. En acıklı konular bile, karagöz oyunlarında komedi havası içinde işlenir. Karagöz oyunlarının temel özelliklerinden biri de, toplumsal bir yergi niteliği göstermesidir. Eski ve yeni tip pek çok karagöz oyununda, bazı tutumlar, önemli kişiler ya da olaylar, bazen üstü kapalı olarak, bazen de açıkça yerilir. Karagöz oyunlarının başlıca kişileri olan Karagöz ile Hacivat bile, niteleyici özellikleriyle yergi kapsamındadırlar.