Khorana, Har Gobind
(d. 9 Ocak 1922, Raipur, Hindistan), Hint asıllı ABD’li biyokimya bilgini. Hücre çekirdeğinin kalıtsal bileşenlerinin protein bireşimlenmesini denetlediğini gösteren araştırmasıyla 1968 Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü Marshall W. Nirenberg ve Robert W. Holley ile paylaşmıştır.
Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Lahor’daki Pencap Üniversiteşi’nde ve devlet bursuyla gittiği Liverpool Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Doktora çalışmasını 1947’de Liver-pool’da tamamladı. Cambridge’de Sir Alexander Todd’un yanında çalışırken nükleik asitler üzerine araştırmalar yapmaya başladı. İsviçre’deki Zürich Federal Teknoloji Enstitüsü, Kanada’daki İngiliz Kolumbiyası Üniversitesi ile Wisconsin Üniversitesi’nde dersler verdi. 1971’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde öğretim üyesi oldu.
Biyokimyaya yaptığı en önemli katkı, 1960’ların başında, yapısı kesin olarak bilinen küçük nükleik asit moleküllerini yapay bireşim yoluyla elde etmesidir. Bu moleküller uygun maddelerle birleşince tıpkı hücrede olduğu gibi proteinlerin bireşimlenmesini sağlıyordu. Bu proteinler nükleik asitlerle karşılaştırıldığında, nükleik asidin belirli parçalarının proteinin bir bölümünün kodu olduğu görüldü. Khorana, nükleik asit bire-şimlenmesi üzerine araştırmalarının yanı sıra 1970’te ilk kez bir maya geninin yapay kopyasını hazırlamayı başardı.
Khrysippos (d. İÖ y. 280 – ö. İÖ y. 206), Soloi’lu (Soli) Eski Yunan filozof. Stoa felsefesini sistemleştiren başlıca kişidir. Ze-non ile birlikte Atina’daki Stoa Poikile felsefe okulunun kurucusu sayılır. Ayrıca, önermeler mantığını bir disiplin olarak sistemleştiren düşünürlerden biridir. Yaklaşık 750 yapıtının olduğu sanılmaktadır.
Khrysoloras, Manuel (d. y. 1353, Kons-tantinopolis [İstanbul] – ö. 15 Nisan 1415), Yunan yazınının Batı’da yayılmasına öncülük eden Bizanslı bilgin.
Bizans imparatoru II. Manuel Palaiologos tarafından, OsmanlIlara karşı yardım sağlamak üzere İtalya’ya gönderildi. 1394’ten
Khrysoloras, kimliği bilinmeyen bir sanatçının çiziminden ayrıntı, y. 1400; Ulusal Kitaplık, Paris
J P Zırolo, Pans
sonra Avrupa’yı dolaştı, İmparator II. Ma-nuel’in Avrupa ülkelerine yaptığı gezilere katıldı. II. Manuel’in 1403’te Konstantino-polis’e geri dönmesinden sonra Khrysoloras daha çok Batı’da yaşadı. Floransa’da Yunanca dersleri verdi, Homeros ile Platon’ dan yaptığı çevirilerle ünlendi. Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleşmesini gündeme almak üzere bir genel konsil toplanması çalışmalarında da etkin rol oynadı. Ortodoks Kilisesi’nin temsilcisi olarak Konstanz Konsili’ne (1414-18) katılmak üzere yola çıktıktan kısa bir süre sonra öldü. Soru-yanıt biçiminde hazırlanmış Yunanca dilbilgisi kitabı Erotemata (Sorular), bazı mektuplar, eski ve yeni Roma’yı karşılaştırdığı Synkrisis (Karşılaştırma) ve Platon’un Poli-teia (Devlet, 1942,1946) adlı yapıtının Latince çevirisi Khrysoloras’tan günümüze ulaşan yapıtlardır.
Khrysostomos, Aziz İoannes (d. y. 347, Antiokheia [Antakya], Suriye – ö. 14 Eylül 407, Komana [bugün Tokat’ta], Helenopon-tos; Batı’da yortu günü, 13 Eylül; Doğu’da yortu günü, 13 Kasım), ilk Kilise Babalarından, Kitabı Mukaddes yorumcusu ve Konstantinopolis (İstanbul) başpiskoposu.
Aziz ioannes Khrysostomos, bir mozaikten ayrıntı, 12. yy; Palatine Şapeli, Palermo
Anderson – Alınan, Art Resource / EB İne
Özellikle halka yönelik ateşli ve yalın vaazları dolayısıyla Yunancada “altın ağızlı” anlamına gelen Khrysostomos adıyla anılmıştır.
Yüksek rütbeli bir subayın oğlu olan İoannes, babası öldükten sonra annesi tarafından Hıristiyan olarak yetiştirildi. Putperest retorikçi Libanios’un yanında hukuk öğrenimi gördü. Ama aynı zamanda ilahiyat da öğrendi ve çok geçmeden münzevi keşiş olmak üzere mesleğini bıraktı. Sağlığının bozulması üzerine Antiokheia’ya dönerek önce diyakozluğa, ardından da papazlığa atandı. 386’yı izleyen 12 yıl içinde vaazlarıyla ün kazandı. Kutsal metinlerde yer alan öğretileri hoşgörüyle, ama ödün vermeden başarıyla günlük yaşama uyguluyordu. Ayrıca etkileyici anlatımı ve ahlak öğretisi evrensel bir yaklaşımı yansıtıyordu. Özellikle yoksulların ve ezilenlerin manevi ve dünyevi gereksinimlerini vurguluyordu. Kilise Babalan arasında, servetin kötüye kullanılmasına karşı çıkan, özel mülkiyetin bütünüyle kişisel bir hak değil, bir emanet olduğunu vurgulayan ve kişinin gereksinimlerini karşılamak için gerekli olandan fazlasını başkalanna vermesi gerektiğini öğreten başka din adamları da vardı. Ama hiçbiri sadaka yükümlülüğünü onun kadar etkili ve duygulu bir biçimde dile getirmemişti.
İoannes 398’de başpiskopos olmak üzere Konstantinopolis’e çağrıldı. Bu görevi gönülsüzce kabul etti, ama başkent onun reformcu tutkularını gerçekleştirmesi için fazlasıyla olanak sağlıyordu. Yeterince ihtiyatlı olmadığı için çevresinde kısa sürede pek çok kişi toplandı; servetin kötüye kullanılmasını kınaması da zengin ve nüfuzlu çevrelerin tepkisini çekti. Doğu Roma imparatoru Arcadius’un karısı Eudoksia ve rakip İskenderiye başpiskoposu güçlü The-ophilos, İoannes’e karşı gözü kara bir ittifak oluşturdular. 403’te Theophilos, Boğazın Anadolu yakasında kendisine bağlı Suriye ve Mısır piskoposlarıyla bir sinod (Meşe Sinodu) topladı. Burada İoannes’e genellikle haksız ve kışkırtıcı suçlamalar yöneltildi. Bunların en önemlileri Theophilos’un düşman olduğu Mısırlı bir keşiş topluluğunu koruduğu ve İmparatoriçe Eudoksia’nın kişiliğine halkın önünde saygısızlık ettiği suçlamalanydı. Sinodda konuşmayı reddedince Khrysostomos suçlu bulundu ve piskoposluktan azledildi, imparator Arcadius onu kentten uzaklaştırdı. Daha sonra geri çağırdıysa da bunu izleyen yıl gene kentten uzaklaştırıldı ve Kukusos’ta hapsedildi.
Khrysostomos bunun üzerine Papa I. In-nocentius’a başvurdu. Papa Batı Roma imparatoru Honorius’un aracılığıyla olaya müdahale etmeyi denediyse de Khrysosto-mos’un düşmanları yüzünden çabaları sonuçsuz kaldı. Ama İoannes sürgündeyken de kendisini destekleyenlerle mektuplaşmayı sürdürdü. Kukusos’ta geçirdiği döneme ilişkin birçok ayrıntı kadın diyakoz Olympi-as ile başkalanna yazdığı mektuplarla günümüze aktarıldı. Khrysostomos’un dostlarının, cemaatinin, Suriye’de ve Gotlar arasında sürdürdüğü misyonların akıbetinden duyduğu kaygı da bu mektuplarda yansıyordu. Şiddetli kışlar sırasında sağlığının bozulmasına karşın nüfuzunu koruması yüzünden Konstantinopolis’ten gelen bir emirle Karadeniz’in doğu ucunda daha ücra bir yere gönderileceği bildirildi. Ama Khrysostomos bu yorucu yolculuktan sağ çıkamadı. Eski saygınlığına yaklaşık 31 yıl sonra, naaşı Komana’dan Konstantinopolis’e taşındığında kavuştu.
Khrysostomos seçkin bir ilahiyatçı ya da ilahiyat yazarı değildi. Yapıtları kutsal metinlere ve başka konulara ilişkin vaazlar ile bazı deneme ve mektuplardan oluşuyordu. Yapıtlarının bugün başvuru için en uygun olan derlemesi J. P. Migne’nin Patrología Graece (Yunan Kilise Babaları’nın Metinleri) dizisinden Patrologiae Cursus Comple-fus’un (Eksiksiz Bakışla Kilise Babalan’nın Öğretileri) 47-64. ciltleri arasında yer alır. Ortodoks Kilisesi’nde Komünyon Ayininin en çok kullanılan üç metninden biri Aziz İoannes Khrysostomos Ayini olarak adlandırılır, ama onun bu ayinlerle ilişkili olduğu pek kesin değildir. İngiltere Kilisesi’nin Book of Common Prayer’ ında (Toplu Dua Kitabı) yer alan Aziz İoannes Khrysostomos Duası, bu ayin metninden alınmıştır.