Genel

Kırmızı Gezegene Doğru

Mars’ın gizlerini çözmek için sürdürülen sa­vaş hiç de kolay olmamaktadır. 19. Yüzyıl son­larında Percival Lowell güçlü teleskopu ile Mars’ı bilindiğinden daha değişik gördüğünü açıkladığı zaman bütünüyle yanlış yorumlara da neden olmuştu. Percival Lowell büyük kanal şebekeleri gördüğünü sanmış ve bunların, iklim değişikliğinin neden olacağı büyük bir afete karşı, tarım ürünlerini korumak amacıyla Mars­lılar tarafından inşa edilen ve bütün gezegeni saran geniş su yolları olduğunu düşünmüştü.

İnsanlar, uzun süre Mars’ın acımasızlığına ve kendilerine hiç de dost olmadığına inandılar; tıpkı Savaş Tanrısı gibi; ve bu nedenle de ona bu ismi taktılar.

Bilim adamları, ilk Mariner sondalarında kay­dedilen Mars yüzeyindeki yoğun fırtınaların, müthiş bir güçten kaynaklandığını sanmışlardı. Martin Marielta Aerospace’den Benton Clark, “Ancak, sanıyoruz ki Dünyadaki en az bir canlı türü Mars’ta da yaşayabilir” demektedir; hatta “Yalnız başımıza orada yaşayabilirz” diye ifade etmiştir. 1970’lerin ilk yıllarında NASA’nın Mar­s’a 40 günlük bir ziyaret için 6 adet Satürn tipi roket motoru Ue teçhiz edümvş biv ApcsUo mo­dülü tasarladığı az çok biliniyordu. Ancak ge­zegenler arası insanlı uçuşların yapılabilmesi için uzay çalışmalarının başlatılmasından bu yana uzun zaman geçmiştir. Bugün 1990′!ı yıllarda Mars’ın sınrlarınm yeryüzünde yaşayanlara ta­mamen açılabileceğine inanan küçük bir grup uzay personeli, Mars’ın keşfi için çalışmalarını sürdürmektedir, ayrıca, uzay kurumiarına karşı davalarını kanıtlamakta kararlı görünüyorlar.

California State Üniversitesi Sosyal Bilim­ler Uzmanı Billy Jean: “Önceleri bu çalışmaları çok saçma ve boş şeyler olarak görmüştüm, ancak onları dinleyip de varmak istedikleri sonucun ne olduğunu anlayınca fikrimi değiştirdim şeklinde açıklamada bulunmuştur.

Nasıl ki balon uçuran öğrencilere, toy fıayel- perestlere veya serüven meraklısı göçmenlere bir tepki olmuşsa aynen gezegenler arası ku­ramcılara da benzeri tepkiler gelmiştir, ama bü­tün bu tepkilere karşı Mars’ın bu yeraltı örgütü

sessiz, sağlam ve yerine oturmuş profesyonel­lerden kurulmuştur. Bu kuramcılardan çoğu dok­torasını yapmış olup, müdendislik, uzay aracı tasarımı, tıp, psikoloji, basın-yayın ve akademi gibi değişik kariyerlere sahiptir. Mars yeraltı örgütünde ayrıca ilk astronotlardan biri de yer almaktadır. Birbirlerini yalnızca ünlerinden do­layı tanıyan bu öncülerin büyük çoğunluğu ilk kez geçen ilkbaharda Colarado-Boulder’da bir araya geldiler ve şimdiye kadar fırsatını bula­madıklar bir konuyu ciddi şekilde konuşma zev­kini tattılar: Kırmızı Cezeqene gitmek için neler yapılmalıydı? Örneğin Mars’a gidecek uzay ara­cının biçimi nasıl olacaktı ve bu aracı ne şekilde yapacaklardı? Bu uzun yolculukta mürettebatın karşılaşabileceği tıbbî zorluklar neler olacaktı? Ne gibi psikolojik gerilimler ortaya çıkacaktı? Ucuza mal olan ama yüksek Verim sağlayabilen ne gibi bir itici güç sistemi oluşturulmalıydı? Oraya varıldığında neler yapılacaktı? Yeryüzüne geri dönüş nasıl sağlanacaktı? Bütün bunların maliyeti ne olacaktı? Başka endîşelerin gideril­mesi için neler yapılmalıydı?

1970 yıllarında yörüngeye oturtulan Mari- ner ¡le Marsa inmeyi başaran Viking araçlarının gönderdiği bilgiler Kırmızı Gezegen’in şaşırtıcı jeolojik görünümünü ortaya koydu; Geniş çaplı kraterler, kum tepeleri ve kocaman volkanlar (belki bazıları halâ canlıdır), derin vadiler, ne­hir yatağı şeklinde oyulmuş upuzun geniş kanal­lar bölgesi, büyük bir ihtimalle epeyce zaman öncesinde oluşmuş esrarengiz ve kuru akarsu veya buz nehir yatakları.

 

Bu gizemli dünyanın kendi dünyamıza ben­zeyen taraflarını, ya da ayncalık gösteren yan­larını daha iyi tesbit etmek için nasıl bir çalış­ma yapmalıyız? insansız uzay araçları ile Mars’- da yapılan araştırmaların da kendine göre so­runları vardır. Mars’a inen Viking araçları küçük kaya parçacıklarını toplayan ve analiz eden do­natımlara sahip olmasına rağmen aracın indiği bölge yakınında hiç böyle küçük kaya parçacık­ları yoktu, bu nedenle araç yalnızca yakındaki tozları analiz etmek zorunda kalmıştı. Belki bu iş için özel olarak teçhiz edilmiş roverler (arazi araçları), numune toplama ve analiz işini göre­bilirlerdi, ancak, Jet Propulsión Laboratuvarından James French bu konuda ‘‘Roverler hem çok hızlı hareket edemeyeceklerdir, hem de arazide yol alırken arızalanması olasılığını da gözden uzak tutmamak gerekir”, şeklinde dikkati çekmiş­tir.

French bir başka seçeneğin de “Mars topu” olabileceğini ileri sürmüştür ve şöyle devam etmiştir: “Bu, tıpkı bir deniz topu gibi olup Mars rüzgarı ile şişecektir; ne var ki, Mars’da çok rüzgar esmez dolayısıyla böyle bir top bel- k\ de bir çanak kratere takılıp kalacaktır. Eğer şişirilebilir büyük tekerlekler biçiminde bir tadi­lat düşünülürse soruna bir çözüm getirilebilir,

o  zaman roverlerin aşamadığı engelleri böyle böyle tekerlekler atlayabilecektir.” Mars örgütü üyelerinin çoğunluğu, Planetary Science Institu- te (Gezegenler Bilim Enstitüsü)’den Jim Cutts’ın flkirlerine katılıyor. Jim Cutts şöyle diyor: ‘‘En akıllıca kaya örnekleri insan eliyle alınabilir. İn­san yerine kullanılan makinelerin tasarımları hem çok karışık olmakta heı.< de onların sakarlı­ğı önlenememektedir, yani böyle bir İşe elverişli değildir.” Benton Clark o u destekliyor ve: ‘‘Mü­kemmel örnekler getirebiliriz, öyle ki tonlarca kayalar arasından en uygun olanlarını seçebili­riz.” diyor.

Bununla birlikte Jim Cutts, insanla yapıla­cak araştırmaların, daha önceden yapılacak in­sansız uzaktan kontrol edilen karışık araştırma­ların gelişmesine bağlı olduğunu da vurgulamak­tadır. Bu karışık uzay araçları ve sondalar Gama -ışınlı spektrometreler, radar ve çeşitli diğer ölçme cihazları ile donatılmış olup, Mars’ın at­mosferi, yüzeyi ve toprak altı yapısı ile ilgili bilgilerin derinleşmesine büyük ölçüde yardımcı olacaktır.

Colorada Üniversitesi Atmosferik ve Uzay Fiziği Laboratuvarından Charles Barth’ın Mars’da su araştırması ile ilgili çalışmaları vardır. Char­les Barth; “Uzay aracına daha fazla miktarda buz ve su buharı detektörleri, sıcaklık ölçme cihazları, ultraviyole atomik hidrojen detektör­leri, radar cihazları, altimetre gibi ölçmo aletleri yerleştirilebilir. Bunlar bir servis paketi halinde hazırlanabilir. Bugünki teknoloji bunu yapabile­cek seviyededir.” demektedir.

insan taşıyan bir Mars uzay aracı mühendis­lerin düşlerine, sanatçılara ve filmlere zaman zaman konu olmuştur. Yeni bir görüşe göre Mars’a gidecek araçlar uzayda inşa edilebilir. Bunun için, her biri Uzay laboratuvarından (Sky- lab) beş misli daha geniş hacimli yakıt tankla­rından oluşan bir istasyon kurulacaktır. Bu tank­lar Hint Okyanusuna atılmış durumdadır. Ek güç sistemi ile har tank belli bir yörüngeye oturtu­lacak ve artık uzayın bir parçası olacaktır. Yakıt tanklarının yeterli sayıda olması, 200 kişiyi ba­rındırabilecek, dev bir halka şeklinde, dönen bir uzay kentinin yapılmasına olanak tanıyacak­tır. Böyle bir kent, bir kez Mars çevresinde yö­rüngeye oturtulduktan sonra kalıcı bir üs gibi kullanılabilecek ve artık, İnsanlar daha hızlı araç­larla Mars ile Dünya arasında gidip gelecekler­dir.

Başka bir çarpıcı senaryo da, aylar süren bir çalışmayla, Dü ya çevresinde alçak bir yörün­gede gövde ve güç sisteminin montesi düşünü­len bir uzay gemisidir. Ay aracı Apollo’dan bü­yük bir ihtimalle beş kez daha büyük olacak bu uzay gemisinin motorları, her iki buçuk yılda bir Mars ile Dünya ‘‘pencere’ adı verilen uygun bir konuma geldiklerinde ateşlenecektir. Motor­lar ister nükleer güçle, isterse kimyasal yakıtla çalıssın, hatta uzay mekiği motorlarından 20 kez daha üstün itici güce sahip geliştirilmiş solar- elektrik gücüyle çalıştırılsa bile henüz çözülme­miş bir sorun olarak ortada durmaktadır. Füs- yon enerjisi ile çalışan bir Rigatron roketi sa­yesinde insanlar, Mars’a üç günde gidebilecek­lerdir; ne varki, bu roketlerin geliştirilmesi an­cak 100 yıl içinde mümkün olacaktır. Şimdiki du­rumda kimyasal yakıtlı roketlerle oraya ancak dokuz ayda gidilebilecektir.

YÜK GEMİLERİ

Güneş enerjisinden yararlanan, yakıta hiç gereksinme duymayan bir kargo aracı tasarısına göre, Mars sınırına ulaşan astronotlar, gerekli teçhizatın çoğunu orada kendilerini bekler bula­caklardır. Mars yörüngesine yerleştirilecek bu yük gemileri Mars’a giderecek keşif ekibinin tüm gereksinmelerini, malzemelerini ve yakıtla­rını çok öncesinden stok edebilecek, böylelikle hareket sırasında lojistik önem taşıyan yüklerin çoğundan kurtulmuş olunacaktır.

Mars’a yaklaşan uzay ekibi, kendilerine Mars atmosferinden süzülerek geçebilecek dar bir “koridor” arayacaklar ve hava direncinden ya- rararlanarak hiç yakıt veya frenleme roketi kul­lanmadan uzay gemilerinin hızını keseceklerdir. Bu tekniğe “Aero-Frenleme” denmektedir. Bu şekilde astronotlar daha küçük bir araçla Kırmı­zı Gezegene alçalma imkanı bulacaklardır. Mars atmosferindeki bu hava direnci aracın hızını % 98 oranında yavaşlatacaktır ve kulanılacak küçük roketler vasıtasıyla kırmızı bir toz bulutu altın­da yumuşak İniş sağlanacaktır. Uzay ekibi bu­rada araziyi isterlerse yayan, isterlerse roverler- le veya Mars’ın İnce atmosferi için tasarlanmış bir “Mars uçağı” Ne dolaşabilecekler, yüzeyde günlerce, haftalarca hatta aylarca bile kalabile­ceklerdir. Bu süre içinde, birkaç yüz kilo çeşitli Mars taşları toplayabilecek, derin sondajlarla numuneler alarak su arayacaklar, kaynak araş­tıracaklar, sebze yetiştirmek için deneyler yapa­caklardır. Ekip, ayrıldıktan sonra bile uzun süre çalışacak sismik kaydediciler yerleştirecektir.

Mars yüzeyinde işlevlerini tamamlayan ekip topladıkları örneklerle birlikte minik uzay kabin­lerine binecekler ve roketlerini ateşleyerek, yö­rüngede kendilerini bekleyen ana uzay gemisiyle buluşacaklardır. Gezegensel uygun roket sağlan­dığında son roket kademesi ateşlenerek Dünya’ya uzun geri dönüş yolculuğu başlayacaktır. Kom­şu gezegenden ayrıldıktan 6 ay kadar sonra dünya’ya dönecek uzay gemisi atmosferden sü­zülerek hızını kesecektir. Bundan sonra, ya sa­bit bir yörüngeye oturarak uzay servisi (Uzay Mekiği) ile yeryüzüne dönecek, ya da doğrudan doğruya paraşüt takımlarını kullanarak okyanusa iniş yapacaktır.

Mars ekvatoruna yakın bölgedeki, Valles Marineris adı verilen geniş kan­yonlar sistemi üzerinde parlak bir kuy­ruklu yıldız görülüyor. Bu bölge insanlı uzay aracının İnmesi istenen bir yer­dir; çünkü, burada hava koşulları daha uygundur, ayrıca Dünya ile günlük 12 saat haberleşme olanağı tanıyacaktır.

Mars yolculuğu aşağı yukarı iki yıl süreceğin­den 6 ayı gidiş, bir yıl orada kalış, 6 ay dönüş – ve mürettebatın en az yedi veya sekiz kişiden olması işe yarayacağından (belki de emniyet açı­sından iki ayrı araç düşünülebilir), gerekil ihti­yaç maddeleri çok önemli uir sorun teşkil ede­cektir. Bütün uzmanlar, Maro’a gönderilecek ilk insanlı araçla birlikte tüm ihtiyaç maddelerinin de birlikte götürülmesi gerektiğini savunuyor­lar. Bunların başında “yaşam-destek sistemi” gelmektedir. Yaşam-destek sistemi konusun da uzman bir bilim adamı olan, NASA’nın Ames Araştırma Merkezinden Phillip Ouattrone, “ya- şam-destek sistemi herşeyi içine alır: Yaşam için gerekli temiz havanın sağlanması, su İhti­yacının giderilmesi, atıkların yeniden kullanılır hale getirilmesi, gıda maddelerinin yetiştirilme­si ve hatta koruyucu giysiler gibi gereksinme­ler.” demektedir ve şöyle devam etmektedir. “Ayrıca, karbondioksit kontrol sistemine, oksijen ve azot üretim sistemine, sıcaklık ve nem kont­rol sistemine ihtiyacımız olacaktır; ve bu yal­nızca bir başlangıçtır. Bu alanda teknolojimiz ne yazık ki yavaş ilerleme kaydediyor. Uzay mekiğinde bile 15 yıl öncesinin Mercury ve Ge­mini araçlarında kullanılan oldukça basit yaşam- destek sistemleri yer almıştır.”

Uzay gemisinde bulunanların çıkardıkları karbondioksit, etrafı çok çabuk kaplayabilir. Be­lirli aralıklarla kabinden dışarı atılmazsa başağ- rısına, göz kararmasına ve nihayet ölüme neden olabilir. Karbondioksitin giderilmesi için reaktör­ler yapılmıştır ancak uzayda denenmesi gereki­yor. Phillip Quattron, “Atıkların yeniden kullanılır duruma getirilmesi için kuru ve yaş Oksidasyon metodu uygun olabilirdi fakat, bu çok pahalı ola­cak, ayrıca enerjiye ihtiyaç gösterecekti; bu du­rumda, pis suların arzu edilen şekilde yeniden kullanılmasını sağlamak, arıtma sisteminin geliş­tirilmesine bağlıdır.” diyor.

Mars yüzeyinde bulunan ekipin sağlığını teh­dit edecek asıl tehlike radyasyon olabilir. Uzay hekimliğinde çalışmalarını sürdüren genç bir ctoktor, Dan Woodard: “Şiddetli güneş fırtınala­rına karşı bir korunak bile olsa, yine da astro­notlar bu gezide 200 rem (1)’Iik bir radyasyona maruz kalacaklardır. Bu sanayi işçileri için, bütün meslek yaşamları boyunca izin verilen en yük­sek dozdaki radyasyon şiddetine eşdeğerdir.”

İnsancğlu elverişli bir atmosfer ya­ratır ve de toprağı işlemeyi başarırsa,

Mars belki birgün Dünya’nın bir benzeri olabilir. Ufak kraterlerle kaplı Mars ayı Phobos, güneş enerjisi ile çalışan ge­milerle İhtiyaç maddelerinin sevkedildi- ği bir ara istasyon görevini üslenebilir.

diyor. VVoodard’a göre bu durum, lösemi (kar, kanseri) veya diğer kanserlere sebep olan rad­yasyon riskini % 2-3 daha çok göze almak de­mektir.

Uzay ekibi, hiçbir yardım alamayacak kadar Dünya’dan uzakta bulunacağına göre, normalden çek daha fazla miktarda tıbbî malzeme, ilaç, vi­tamin ve diğer teçhizatı beraberlerinde götürme­leri gerekecektir. VVoodard, bu yolculukta, rönt­gen cihazı vo malzemesi EKG monitörü, bir kan tahlil laboratuvarı, cerrahi gereçler, tıbbî yayın­lar, solunum destek cihazları ve çok miktarda tedavi için çeşitli ilaçlara gerek duyulacağı gö­rüşündedir.

Columbus’dan temsili bir görünüm. İlk Mars seferinin tasarımcıları, her türlü acil duruma kar­şı ve bilgi toplama şansını daha çok artırmak için büyük bir olasılıkla üç uzay gemisi fırlatma­yı düşünüyorlar. Yukarıda hızla yol alan ve yü­zeyden yalnızca 18000 mil (30000 km.) uzakta bulunan uzay filosu görülüyor.

Bedensel tıbbı sorunların üstesinden gelin­mesi gibi zorlukların yanısıra, yeryüzünden iki yıl gibi uzun bir süre uzak kalacak ekipin, psi­kolojik probiemleri ile başa çıkılması daha da zor bir konu olarak karşımıza dikilmektedir. B.J. Biuth, “Böyle bir uzay uçuşu için henüz bir de­neyimimiz yoktur” diyor ve ekliyor: “Antartika’da ve denizaltılarmda benzeri durumlar yaşanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir