Kuzeyde ve batıda Çin’le, doğuda Japon takımadalarıyla çevrili olan Kore Yarımadası, Uzakdoğu’nun tam ortasında yer alır. Çin’den aldığı eski medeniyeti Japonya’ya aktarmış, Japonya’dan da sanayi çağının tekniklerini almıştır. «Sakin sabah ülkesi» de denen bu ülke 1948’den beri iki devlete bölünmüş durumdadır: kuzeydeki Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti komünist diktatörlüğe iktidarın babadan oğula geçmesi ilkesini eklemiş; güneydeki Kore Cumhuriyeti ise Uzakdoğu üslubunda bir kapitalizmin ilkelerini benimsemiştir.
KORE YARIMADASI
Moğol asıllı halkların ortasında yaşayan yaklaşık 68 milyon Koreli, fiziksel özelliklerinden çok dilleri, medeniyetleri ve özgün ulusal mizaçlarıyla belirgindirler. Bugün, bütün yarımadaya yayılmış «benzersiz» bir halk olduğu yolundaki görüşü çürütmek için dilbilim, arkeoloji ve etnoloji alanlarında ortak çalışmalar yürütülmektedir.
Yüzey şekilleri
Kore, Uzakdoğu’nun belirgin özelliğini oluşturan ve Kamçat-ka’dan başlayıp Japonya üzerinden Vietnam’a kadar uzanan dağlık yay sisteminin bir parçasım oluşturur; sistem doğuya doğru gittikçe dışbükeyleşir. Güney, İkinci Zaman’da, doğuda Vonsan’dan Pu-san’a kadar Japon Denizi’ne dik inen yükseklikler oluşturarak çarpılmış bir bloktur. Şiddetli bir aşınmayla parçalanmış olan (Tebek ve Sobek dağları) bu yükseklikler, batıda yavaş yavaş alçalır. Bu blok, kuzeyde Japon Denizi’ni Sarı Denizle birleştiren bir çöküntü olan büyük Seul-Vonsan tektonik engebesine dayanır; bunun ötesinde, kırıklarla engebelermiş olan ve volkanik Pektu Dağı’nda
2 744 m’ye yükselen dev bir yüksek toprak kitlesi uzamr.
Güney’in ve Kuzey’in yükseklikleri batıya doğru yerlerini, gittikçe genişleyen ovaların açıldığı (ama hiçbir zaman çok genişlemeyen) tepelik bölgeye bırakır; bu ovaların ortasında ülkenin tarihî merkezi olan Pyongyang ve Seul ovalan yer alır. San Deniz’e doğru, açıklarda adalara ve adacıklara bölünen burunlarla birbirinden ayrılmış güzel alüvyon ovaları genişler; bunlar yüksek ve kapalı olan doğu kıyısıyla çarpıcı bir zıtlık oluşturur. Japon Denizi’ne dökülen Tümen ve güneye doğru akan Naktong dışında, nehirler batıya doğru akar. Sağ yakası Çin’e ait olan Yalu, ülkenin en uzun nehridir (790 km).
İklim ve bitki örtüsü
34. ve 43. enlemler arasında uzanan Kore, Kuzey’de Sibirya iklimine benzeyen (ocak ayı ortalama sıcaklığı yukarı Yalu’da
-21 °C’nin altına iner), güneyde neredeyse tropikal oLar. şik kesimlerde yazın muson rejiminin etkisinde kalan ;■ üçte ikisi haziranla eylül arasında düşer) iklimine rağrr,;” enlemlerde yer alır. Kışın kıtadan dondurucu rüzgârlar : musonu ise güneyde 1 400 mm’den kuzeydoğuda 5: inen yağışlar getirir. Böylece güneye yazların yarı yany= ğı ve kışların daha sert geçtiği (temmuzda 4 15 “C’lik sıcaklık farkı) kuzeyden daha fazla yağış düş^:
Dağlık ve nemli olan Kore, gene de artık ormanlık bir ■_ dir. Ormanların yarısından fazlası, halkın yakacak ve inş= = mesi ihtiyacım karşılamak için tahrip edilmiştir. Yoğur, : altı örtüsü ve hep yeşil kalan ağaçlarla son derece gür olsr manları, kuzeyde daha çok iğne yapraklı ağaçlar, güney-; yeşil kalan bitkiler (kamelya, manolya, sarmaşıklar ve üs:: bakımından zengindir; bambu her yerde görülür. ZirveLe:: laşmanın sebep olduğu aşınma, her iki cumhuriyette de y yemden ağaçlandırma kampanyalarına rağmen önleneni;’
Doğal kaynaklar
Kuzey ve Güney toprak ve yeraltı zenginlikleri hs: da birbiriden farklıdır. Halk Cumhuriyeti özellikle zer. naklara sahiptir: ülkenin güçlü bir hidroelektrik potar. bol miktarda maden cevheri vardır: taşkömürü (kokken timine elverişli değildir), demir, kurşun, çinko, moiit^; nezyum, volfram, altın, gümüş; ülke sadece petrol :tr.: zorundadır. Sadece bir miktar taşkömürü, bakırı ve £. Güney ise ağır sanayiini ve enerji tüketimini önemi : petrol ithalatıyla karşılamak zorundadır.
Efsaneye göre ülkenin kurucu atası kadına dönüşnr_-: ayının oğlu olan Tangun’dur; bununla birlikte MÖ I. yy. lerini Çin vakayinamelerinden öğrendiğimiz beş on -• varlığı tespit edilmiştir. Kuzey kabileleri Sibirya halklar.: liklerini taşırdı: bunlar avcılık ve balıkçılık yapan, -yay.; savaşan kaba saba adılardı; Güney kabileleri at ve sığır ipek ve kenevir eğirir, inciler ve süsler takar, çalgı çı ederlerdi. Yavaş yavaş kendini hissettiren, kuzeybatın Han etkisi, Kore’nin tarih sayfalarına girmesini sağladı . raç ödeyen ilk devletler (kuzeyde Koguryo, güneybatı güneydoğuda Silla) bu sırada kuruldu. Silla’nın diğer L-sınırlarına katmasıyla (735) yarımada birleşti. Silla Har.; 935’te çökmesi, önce Koryo (918-1392), ardından da _ kadar) Hanedanı’na iktidar yolunu açtı; bu sırada inek! silikleştiren bir Çinlileşme süreci yaşandı.
Çin’le Japonya arasında
MÖ III. yy’dan itibaren, güçlü Sibirya kimliğinin üz* raltma oyulmuş barınaklar, deri giyecekler, ayının efsa:
KO R E İNSANLAR VE MEDENİYETLER
• ® E £0 o t-, n nro iil L*»rıi t-> t’iTrıım ofacı L’acîınn rinnıicr1*’ •
Kore Yarımadası boyutları, tarih, başkentinin yeri (bataklık bir İrmak ağzının yakınındaki tepeler) ve Kuzey’le Güney arasındaki çarpıcı zıtlıklar sebebiyle, genellikle İtalya çizmesine benzetilir. Ülkenin tanmı gelişmiştir; pirinç, yukandaki resimde geleneksel bir köyün çevresinde olduğu gibi, daha çok ovalarda, diğer üç önemli tahıl (buğday, arpa, dan) ise teraslarda yetiştirilir (yanda).
İÇİNDEKİLER
KORE YARIMADASI İNSANLAR VE MEDENİYETLER BİR ULUSUN PARÇALANMASI SANAT VE MİMARÎ H KUZEY KORE ■ GÜNEY KORE
^ ^ ■ /f/hS)?ı
•amanizm), birbirini izleyen dalgalarla Çin medeniyetinin un-:;rları eklendi. Harflerin yazılışından başka, tapınakların ahşaba :ayanan mimarîsi, Budizm ve özellikle Konfüçyüsçülük Uzak-:oğu kültürünü biçimlendirmiştir. Bu iki din, sanatlar, toprak kâ-unliği ve sulu pirinç tarımı Kore’yi özellikle Çin’e, ama aynı zamanda Japonya veya Vietnam’a yaklaştırır. Bununla birlikte Im’in katkıları asimilasyon şeklinde olmamıştır: Şamanizmin :^rüp gitmesi, ayrı bir ulusal giyim tarzı, özel bir bahçe sanatı, :ayın ender görülmesi, yasa karşısında doğaya tanınan öncelik, -îıristiyan dinlerin başarısı ve hepsinden önemlisi Koreliyi Çinli eya Japon komşularından güçlü bir biçimde ayıran nispî bir bi-aycilik bunu gösterir.
Kore Japon takımadalarının Çin medeniyetini benimsemesin-:e aracı rolü oynamıştır; ülkenin sanatçıları, aydınları ve keşişle-~ sayısız Çin sanatını ve yöntemini doğulu komşularına öğretti. <X. yy’da bu akım tersine döndü: 1910-1945 arasında Japonca’nın sömürgesi olan Kore, modem tekniklerin ve modern bir ikonominin katkılarından yararlanma imkânını buldu. Koreliler-e Japonlar arasındaki ilişkilerde hâlâ göze çarpan ciddî «uyuşmazlık» büyük ölçüde bu geçmişten kaynaklanır: Koreliler kenelerini Japonlara «medeniyeti tanıtan halk» olarak görür, Japon-ar ise Kore Yarımadası’nı uzun süre geri kalmış bir bölge olarak >;abul ederler.
Birey ve toplum
Ulusal Kore kimliği, Kuzey ile Güney arasındaki farklılıkların besindedir; Kuzeyliler sert bir doğada yaşarlar; Güneyliler Ku-
zeylileri dayanıklı, hatta sert bulurlar; zaman zaman Kuzeyli hemşerilerine yumuşamış ve saldırganlıktan uzak görünürler. Genel olarak ele alındığında Koreli kılı kırk yaran, özenli ve Konfüçyüsçü düşünce tarafından biçimlendirilmiş bir insandır. Yumuşak başlı ve konuksever olan Koreli, Çin inceliğinden veya Japon kaçamaklarından çok farklı dolaysız bir heyecanla tartışmayı sever. Ezelden beri onları rahatsız eden bu iki komşu arasında yaşayan Koreliler, güçlü ve uzlaşmaz bir ulusal duygu geliştirmişlerdir.
Geleneksel toplumsal yapı diğer Uzakdoğu halklarınınkine benzer: kasabalardaki zanaat loncalarının ve ticaret burjuvasizi-nin hâkimiyetinde kalabalık bir köylülük. Bu üç kategori de, devlet görevlerine girebilen tek sınıf olan okumuş Yangban aristokrasisine tabidir. Yangbanlar otoritelerini katı Konfüçyüsçülük ilkelerine, servetlerini ise toprak mülkiyetine ve getirildikleri yüksek yönetim görevlerine borçludurlar.
Geleneksel ekonomi
Kırsal kesimde, büyük nüfus yoğunlukları çok erken tarihlerden başlayarak demografik baskıya yol açmıştır (sadece tarıma elverişli bölgeler ele alındığında ortalama 1 300 kişi/km2). Yüksek doğurganlık, bu yüzyılın başına kadar çok yüksek olan ölüm oranıyla dengelenmiş ve bunun sonucunda toplam nüfus artmadan kalmıştır.
Kırsal hayat. Bütün Uzakdoğu’da olduğu gibi Kore’de de hayvancılık ikinci plandadır: güneyde manda, bütün bölgelerde domuz ve kümes hayvanları. Pirinç tarıma hâkim olmakla birlikte, tek besin bitkisi değildir: darı (özellikle de kocadan), buğday, mısır ve soya, pirinçle birlikte ekilir. Susam, yerfıstığı ve kolzadan bitkisel yağ elde edilir.
Pirinç kırsal manzaraya ve köylünün hayatına hâkimdir. Önceden su basılan tarlalara dikilen pirinç fideleri, köylünün sık sık sulamaya başvurmasına rağmen, yılda 1 300 mm dolaylarında yağış gerektirir. Ustaca hazırlanan gübreler toprağı zenginleştirse de, gene de suya hâkim olmak, tarlaların yukarısındaki haznelerde suyu biriktirmek ve bu arada ekili alanları ve pirinç tarlalarını su baskınlarından korumak gerekir. Tamamen elle çalışan, basit ve etkin aletler bu teknik ortamı tamamlar. Kış mevsimi köylüye geçici olarak zanaatçılık yapmak veya işportacı olarak çalışmak üzere şehre göç etme imkânı verir. Yaz, yoğun çalışma mevsimi, şubat ise dinlenme ayıdır.
Tanm dışı etkinlikler. Balıkçılık, göletler ve kanallar ağında geleneksel biçimde yürütüldüğü köylerle, bu işte uzmanlaşmış topluluklara canlılık kazandırdığı kıyı kesimlerini karşı karşıya getirir. İki Kore bugün okyanuslarda tutulan toplam balık miktarının yüzde 4,6’sım avlamaktadır.
Zanaatkârlık yaklaşık 120 günlük kış dinlenmesi boyunca köylünün, özellikle de kasabalarda yaşayan ve geleneksel olarak loncalar içinde teşkilatlanmış olan uzmanların elindedir. Demirciler, kâğıtçılar ve çömlekçiler atölyelerini hammaddelerin çıkarıldığı bölgelerin yakınında kurarlar. Dokumacılar, sepetçiler, soya sosu, hasır veya tarım aletleri imalatçıları her yere biraz dağılmıştır. Beş günde bir kurulan pazarlar, çok eski tarihlerde başlamıştır. VIII. yy’da, birbirine ortalama 20 km mesafede bin kadar pazar olduğu tahmin edilir.
Japon sömürgeciliği
XVII. yy’dan beri dünyadan kopuk yaşayan «münzevî krallık», ilk olarak kapılarını Ruslara açtı (1860). Çin-Japon Sava-şı’yla, 1895’te Çin vesayetinden kurtuldu; 1910’da Japon imparatorluğu tarafından ilhak edildi. 1945’te, Kore’de yaşamakta olan 700 000 Japon, ülke hayatını tamamen kontrol ediyordu. Japonlara göre iki kaynak kategorisinin Kore’yi zenginleştirmesi gerekiyordu: Güney’de çok ustalıklı bir üretim biçiminin geliştirilmiş olduğu pirinç; madenler (bunlar kısmen yerinde işleniyordu) ve enerji (Kuzey’de inşa edilen büyük barajlar sayesinde elde ediliyordu).
Japonlar yarımadaya bütün modern teknikleri soktular: yüksek verimli tarım, ağır ve hafif sanayi, ulaşım ve haberleşme araçları (karayolları, demiryolları, telgraf). Kore, Japonya için yiyecek ve ham veya yarı mamul sanayi ürünleri üreten dev bir «fabrika» durumuna geldi. Japonlar kamu kesimine ve özel hayata (din, dil) bütünüyle el koyarken, bir yandan da güçlü bir ulusal direnişe yol açan ve özellikle 1919’da ayaklanmalara sebep olan zora dayalı bir «öğretim» faaliyeti sürdürdüler. Modern bir planlama büyük şehirleri (Pyongyang, Seul, Pusan) ve Japon Denizi kıyısındaki limanları biçimlendirdi; sürekli şehirleşen nüfus 1910-1946 arasında 14 milyondan 25 milyona yükseldi.
«ONDOL»
Bu geleneksel ıs:”r.c. 5:s:e~_ Kore evinin en özelliğidir. Başlan^çra icat edildiği yer o’.ar. kuzeyinde, halter. –
lerde kullanılan cr.c:’. . -evlerine de girmiş ve yır~–z3-nın tamamına yayılmış” : ~ boru şebekesi,
mutfaktan alıp bir veya :ki odanın altından geçirerek dışar. şır. Bu yeraltı ocağının üsrl üzerinde çıplak ayakla dallan kat kat yağlı kâğıda sar.rr.2j yassı taşlarla kaplıda. Doğrudan bir ısıtma sistemi olar: oc-dol, Japon «kotatsu»s hatta Çin «kang»ından bir biçimde gelişmiş bu ıc^t anlayışının işaretidir.
349
BİR ULUSUN PARÇALANMASI
Otuz beş yıl demir yumrukla yönetilen 1945 Koresi, adeta Japonya’nın bir parçasıydı. Pasifik Savaşı’nın sonunda (Yalta antlaşmalarına uygun olarak) Japon ordularının 38. enlemin kuzeyinde Sovyetlere, güneyinde ise Amerikalılara teslim olmasma karar verildi; siyasî bir parçalanma söz konusu değildi (zaten bu konuda Korelilerin görüşü alınmadı). Yeni işgalciler, sınırın her iki yanında kendi işlerine gelen bir yönetimin kurulması için çaba harcadılar; 15 ağustos 1948’de Syngman Rhee «Kore Cumhuriyetimin başkanı oldu; ertesi ay Kim II Sung «Kore Demokratik Halk Cumhuriyetinin başına geçirildi.
Hükümetleri ve müttefikleri (kuzeyde Çinliler, güneyde Birleşmiş Milletler bayrağı altındaki Amerikalılar) tarafından birbirine düşürülen ülkenin iki yarısı, 25 haziran 1950’den 27 temmuz 1953’e kadar, ardında yaklaşık bir milyon ölü ve kayıp bırakan kanlı bir savaş yaşadı: savaş, karşılıklı konumların mutlak olarak dondurulması ve 38. enlemde askerden arındırılmış bir bölgenin kurulmasıyla sonuçlandı. Savaşın sonunda her iki Kore de Japonlar tarafından kurulmuş ekonomik yapıların bir bölümünü devraldı: ileri düzeyde sanayileşmiş, enerji bakımından zengin, ama tarımı yetersiz Kuzey ve zengin bir tarımı olan, ama ağır sanayiden ve yeterli enerji veya doğal kaynaklardan mahrum Güney.
SANAT VE MİMARÎ
Kore sanatı ayrı özellikler taşımakla birlikte, Çin’den derin bir biçimde etkilenmiştir. Buna karşılık Kore gelenekleri Çin ve Japon medeniyetleri arasında bağlantı işlevi görmüştür: Budist sanat VI, yy’da Japonya’ya Kore aracılığıyla ulaşmıştır.
Yaklaşık MÖ III. binyıla kadar uzanan ilkel Kore sanatının bilinen örnekleri arasında, oyarak gerçekleştirilmiş basit geometrik süslemeleri olan Neolitik çanak çömlekler sayılabilir. Maden işleme sanatı MÖ X. yy’dan sonra gelişti. MÖ III. yy’dan itibaren dökme tunçtan aynalar ve Çin üslubunun etkisine işaret eden diğer günlük eşyalar belirir.
MÖ 108’de Kuzeybatı Kore’nin Çinliler tarafından fethi, bugünkü Pyongyang’ın yakınlarında bulunan Luolang şehrini Han Hanedanı’mn (MÖ 206-MS 220) taşradaki bir ileri karakolu durumuna getirdi.
Üç Krallık döneminde (MÖ I. yy sonu-MS 668) sırasıyla ülkenin kuzeyini, güneybatısını ve güneydoğusunu kontrol eden Ko-guryo, Pekçe ve Silla’daki yerel güçler Kore Yarımadası’nda üstünlüğü ele geçirmek için savaştılar. Koguryo Krallığı’nın karakteristik sanatı esas olarak, MS V. ve XI. yy’larda, Yalu’nun orta çığırı boyunca inşa edilen mezar odalarım süsleyen duvar freskleriyle günümüze ulaşmıştır. VI. ve VII. yy’larda Pekçe Krallığı Japonya’yla sıkı bağlar kurdu; bu krallığın sanatı esas olarak, Japonya’da korunmuş olan zarif Budist heykellerden öğrenilmiştir: Nara yakınlarındaki Horyu-ji Tapınağı’nda bulunan kâfur ağacından yapılıp üzeri boyanmış büyük Kudara Kannon heykeli, eğer Kore’den getirilmemişse, Japonya’da çalışan Pekçeli bir zanaatçı tarafından yapılmış olmalıdır. Silla sanatı maden işçili-
KORECE
Genellikle Altay dilleri ailesine bağlanan bir dil olan Korece, ait: ? lehçeyi kapsar. Bunların en yaygın olanlan kuzeyde konuşulan (Pyongyang ve Hangyong eyaleti ağzını temel alır) ve güneyde * lan pyocumal’dir (Seul ağzını temel alır). Sözdizimde, yüklemin r-sonunda yer alması ve ilgeçler yaranna örneklerin olmaması dikkî Kelime hâzinesi çok sayıda Çince kökenli kelimeden (% 52) orjs yy’da geliştirilmiş alfabetik bir yazı olan hangul 10 ünlü, 14 üreten meydana gelmiştir. Hangul, XIX. yy’ın sonuna kadar Çin :61 lannı kullanan aydınlar tarafından fazla basit bulunmuştur. Bugün artık 21 ünlü ve 19 ünsüzden oluşan hangulu kullanır; klasik rJ 1 800 kadar Çince ideogramla zenginleştirildiği Güney’de ise. r canlı tartışmalara konu olmaktadır.
ğine katılan incelikten fark edilir. Silla Krallığı’nm Kyongju’yu kuşatan anıtsal tümülüslerden, başta aîr: üzere şaşırtıcı miktarda takı çıkarılmıştır,
Silla 668’de yarımadayı birleştirerek büyük Silla K (668-918) başlatan tek bir krallık oluşturdu. Bu döner: ta Kyongju yakınlarındaki VIII. yy’ın ortalarından ke dist Pulkuk-sa Manastırı ve içinde taştan dev bir Buck etkileri taşıyan zarif kabartma heykeller bulunan Sy: kaya tapınağı olmak üzere, etkileyici granit anıtlar irs Silla döneminin demir eşya yapımcıları tapmaklar 15: sık sık 4 m’yi aşan büyük tunç çanların yapımında us: lardı.
Koryo Hanedanı sırasmda (918-1392) Budizmin res runması, tapmak ve manastır yapımındaki artışla kendi: di; bunların ayakta kalmış en önemli örneği, Pusoksa rı’nda (XIII. yy) bulunan ve Kore’nin en eski ahşap yap kabul edilen Ebedî Hayat Tapınağı’dır. Taş işçiliği ve h. ği Koryo Hanedanı sırasında yok olmaya yüz tutsa da culuk, sedef kakmalı lake işleri ve özellikle seramik ber inceliğe ve kaliteye ulaştı. XI. yy sonunda Çin’in Zhejia tinden ithal edilen porselen tekniği, bu tekniğin Kore’ versiyonu olan Koryo seladonlarını yaratan Koreli zam rafından hızla özümsendi. Büyük bir dinginlik veren, ■ vi-yeşil rengindeki bu kaplar, Asya’da üretilen gelmiş ş güzel porselenler olarak kabul edilir.
Budizmin yerine Çin esinli yeni Konfüçyüsçü bir t çiren Li Hanedam’mn (1392-1910) ilk yıllarında, Koni temel ilkelerine dayanan muhafazakâr şekilcilik sanat da anî bir gerilemeye yol açtı. Çin’de yönetimde olan nedanı’yla sıkı ilişkiler sürdürmeye çalışan mutlak mc ni başkent Seul’de inşa edilen Kyongbok Kraliyet S; yy) gibi, Pekin’deki örnekleri taklit eden dev anıtla: Resim alanında, aristokrat amatör ressamlar gibi sara lan da, sık sık, Çin’de geçerli olan konulara başvurdu neminin bazı sanatçılarının Kore’ye ait çizgiler tuttı için XVIII. yy’ı beklemek gerekecektir. Bu sanat önemlisi olan Cong Son, Çin üslubunda manzara 1 vazgeçerek, Elmas Dağlar rulosunda tasvir edildiği gifc li Kore manzaralarının resmini yaptı. Manzara resmi mi sanatçılarının akademik Çin eserlerini körü körün mekle yetinmedikleri bir başka alandı: Sin Yunbok (1 Kore’ye özgü bir ustalık ve mizah duygusuyla bir ru gerçekleştirdi.
Japon sanat meraklılarının beğendikleri Li dönemir nak çömlekleri, ister kakmalı lake işleri, ister Kore ha! nnı anlatan hoş resimler olsun, bütününde, Kore zana özgü bir canlılığa ve diriliğe işaret ederler.
•, //
Güney Koreli bir sınır muhatın.
Komünist blokun çökmesinden sonra, iki Kore’nin yakınlaşması, hatta birleşmesi yolunda girişimler başlatılmıştır.
Mürekkeple yapılmış tekrenkli manzara (Üniversite Müzesi, Seul). Çong Son’a (1676-1759) ait olan bu eser, resim sanatının geç U döneminde yararlandığı yenilikleri gösterir. Çong Son ısrarla Kore’ye ait konulan işleyen ilk sanatçılar arasındadır.
Seladon vazo (XII. yy; Güzel Sanatlar Müzesi, Seul). Siyah ve beyaz renklerdeki kakma motif Koryo döneminin (918-1392) ayırt edici özelliğidir.