Kobayaşi Hideo

Kobayaşi Hideo

(d. 11 Nisan 1902, Tokyo -ö. 1 Mart 1983, Tokyo, Japonya), Japonya’nın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden.
Fransız dili ve edebiyatı okuduğu Tokyo İmparatorluk Üniversitesi’ni 1927’de bitirdi. 1930’lann başlarında Bungaku-kai adlı dergide Kavabata Yasunari ve Yokomitsu Riiçi adlı romancılarla ilişki kurdu. Derginin yayın yönetmeni milliyetçiliğin giderek güçlendiği II. Dünya Savaşı öncesinde tutuklanınca, 1935’te derginin yönetimini üstlendi. O dönemde Koyabaşi edebiyatın toplumsal sorunlarla ilgilenmesi, edebiyat eleştirmenlerinin toplumsal sorumluluklar üstlenmesi gerektiğini savunuyordu. Savaş sırasında çağdaş edebiyat üzerine eleştiriler ve toplumsal konularda yorumlar yazmayı bırakarak, Japon klasik sanatı, müziği ve felsefesi üzerine çalışmaya başladı. Başlıca yapıtları Dostoyevski, Mozart, van Gogh ve Japon edebiyatında Şişosetsu (“Ben” romanı) adı verilen otobiyografik roman türü üzerinedir. Savaş sonrasında yazdığı edebiyat eleştirilerinde daha çok insan ruhunun yaratma gücünü konu almıştır.
Kobayaşi Kiyoçika (d. 10 Eylül 1847, Asakusa, Edo [bugün Tokyo] – ö. 28 Kasım 1915, Kyoto, Japonya), özellikle ağaç baskılarında, Batı sanatının çeşitli oyma ve taş baskı tekniklerini Japon sanatına uygulayan baskı ustası.
Önce geleneksel Japon resmini öğrendi, daha sonra fotoğraf ve yağlıboya konusunda çalıştı. Başlangıçta Ando Hiroşige ve Utagava Kuniyoşi (1797-1861) gibi Ukiyo-e(*) sanatçılarının etkisi altında kaldı. Daha sonra çeşitli Batı tekniklerinden uyarladığı ve kosen-ga (güneş ışınlarının resimleri) adını taktığı baskılar üretti. Öncelikle ışık-gölge oyunlarına yer verdiği Tokyo manzaraları yaptı. 1882’den sonra Batı resminden uzaklaşarak ulusal Japon akımlarının etkisine girdi ve tarihsel temalı eğitici çizgi romanlar hazırladı. “Tokyo ve Banliyöleri” ve “Tuvaldeki Kedi” adlı dizileri en önemli yapıtlarıdır.
Kobayaşi Kokei, asıl adı kobayaşi şİoeru (d. 11 Şubat 1883, Niigata ili – ö. 3 Nisan 1957, Tokyo, Japonya), çağdaş Japon resmine katkılarıyla tanınan ressam.
Küçük yaşta yetim kaldı. On yedi yaşında Tokyo’ya gitti ve Kacita Hanko’nun (1870-1917) yanında geleneksel Japon resmini
Kobayaşi Masaki (d. 4 Şubat 1916, Otaru, Hokkaido, Japonya), Japon sinema yönetmeni. Görkemli bir savaş eleştirisi olan Ningen no coken (1959-61; İnsanlık Durumu) başlıklı 9,5 saatlik üçlemesi toplumsal içerikli yapıtlarına en iyi örnektir.
II. Dünya Savaşı sırasında, 1942’de askere alınan Kobayaşi, Okinava’da tutsak düştü. 1946’da serbest bırakılınca, daha önce çalışmış olduğu Tokyo’daki Şoçiku Film Şirke-ti’ne (Shochiku Co. Ltd.) dönerek yönetmen yardımcılığına başladı. İlk filmi Musu-ko no seişun’u (Oğlumun İlkbaharı) 1952’de çekti. Bunu izleyen Kabe atsuki heya’da (1953; Kalın Duvarlı Öda) Japon yaşamının özelliği olan katı toplumsal düzeni eleştirdi. A nata kamaştı (1956; Seni Satın Alacağım) da Japon beyzbolunun para üstüne kurulu dünyasını açığa çıkaran, toplumsal bilinçle yapılmış ilk filmlerindendi.
Ningen no coken üçlemesi Kobayaşi’ye büyük ün kazandırdı ve uluslararası’ film şenliklerinde övgüyle karşılandı. Aynı ilgiyi gören ve geleneksel savaşçı ahlakını sorgulayan Seppuku (1962; Harakiri) adlı yapıtı birçok eleştirmen tarafından en iyi filmi sayıldı. Öteki filmleri arasında, dört hayalet öyküsünden oluşan Kaidan (1964; Hayalet Öyküsü) ve ölümü yaklaşan bir adamın yaşamı yeniden değerlendirmesini konu alan Kaseki (1974; Fosil) sayılabilir.
Kobayaşi Takici (d. 13 Ekim 1903, Şimo Kavazoe, Akita ili – ö. 20 Şubat 1933, Tokyo, Japonya), II. Dünya Savaşı öncesinde Japonya’da gelişen işçi edebiyatı akımının önde gelen yazarı.
Hokkaido Adasındaki Otaru Yüksek Ticaret Okulu’na devam etti ve orada edebi yeteneğiyle dikkati çekti. 1924’te mezun olduktan sonra Otaru’da bir bankada çalışmaya başladı, edebiyata olan ilgisi de giderek arttı. Şirakaba dergisi etrafında toplanan yazarların insancıl tutumunun ve bu yazarlardan Şiga Naoya’nın gerçekçi anlayışının etkisiyle toplumsal sorunlarla yakından ilgilenmeye başladı. 1926’da Otaru’daki işçi hareketine katılarak komünistlerle birlikte davranmaya başladı. Gizlice çiftçi grevlerine, işçi direnişlerine katıldı. Tutukluluğu sırasında yakından tanıdığı polis vahşetini ve bir polis baskınında yaşanan olayları Senkyuhyaku nicu haçinen san-gatsu cugo niçi (1928; Mart’ın On Beşi) adlı yapıtında anlattı. Bu öykünün
409 Kobe Steel, Ltd.
na alındı ve sorgulama sırasında gördüğü işkence sonucu ertesi gün hapiste öldü.
Kobayaşi, siyasal kimliğiyle Japon işçi hareketinin kahramanlan arasına girmiştir. Edebiyata olan katkısı ise, toplumsal adaletsizliğe duyduğu derin öfkeyi denetlenmiş bir gerçekçilikle dile getirerek, siyasal propagandaya edebi değer kazandırma çabasında yatar.
Kobayaşi Yataro bak. İssa
kobdas, noiade denen Lapon şamanlannın esrime durumuna ulaşmak ya da kehanette bulunmak için kullandıkları davul. Ahşap bir gövde, bir halka ya da çanağın üzerine Ren geyiği derisi gerilerek yapılırdı. Derinin üstü kızılağaç kabuğu özüyle boyanmış tanrı figürleriyle, noiade’nin koruyucu ruh-lanna ve öbür dünyaya ilişkin betimlemelerle bezenirdi. Davulun altına ya da kenar-lanna küçük sallantılı süsler, kemik parçala-n, diş ya da hayvan pençeleri de asılırdı. Kehanette bulunmak için kobdas’ın üstüne arpa denen küçük bir parça konarak T ya da Y biçimli bir tokmakla vurulurdu. Kemik ya da metal bir üçgen, pirinç bir halka ya da noiade’nin koruyucu ruhunu temsil eden küçük bir kurbağa biçiminde olabilen arpa, böylece davulun üstünde gezinir, noiade de onun hareketlerini yorumlayarak hastalıklar, yitirilen ya da çalman eşya gibi konularda kehanette bulunur, fal bakardı. Kobdas, Fin-Ugor halklan arasında yalnızca Laplar, Mansiler (Vogullar) ve Hantılarda (Ostyak-lar) görülmesine karşın Finlerin ve öbür Baltık-Fin halklarının kevgir yardımıyla aynı biçimde fal bakıp kâhinlik yaptığı bilinmektedir.
Kobdo bak. Hovd
Kobe, Japonya’da, Honşu Adasının orta-güneyinde, Hyogo ilinin (ken) merkezi kent. Komşusu Osaka ve yakınlanndaki Kyoto’yla birlikte, Japonya’nın ikinci büyük sanayi bölgesi olan Keihanşin Sanayi Bölge-si’nin(*) merkezini oluşturur.
Japon İç Denizinin (Seto-naikai) doğu ucunda, Ösaka Körfezi kıyısında, Osaka kentinin yaklaşık 32 km batısındadır. Rok-ko Dağlanyla (sanchi) deniz arasında kalan dar bir kıyı şeridinin üzerinde yer alır. Yüzölçümü 542 km2’dir. İklimi ılımandır; kışlar serin, yazlar sıcak ve nemli geçer. Yıllık yağış miktan yaklaşık 1.360 mm’dir. Her yılın eylül ayında çevreye büyük zarar veren kasırgalar görülür.
Kentin kıyı şeridi liman ve sanayi tesislerinin kurulması amacıyla doldurulmuştur. Ana alışveriş merkezi olan Motomaçi Caddesi (dori) kentin iki ana demiryolu istasyonu arasında uzanır. İş merkezi ise limanın yakınlarında yer alır.
Uzun süredir Japonya’nın en önemli limanlarından biri olan Kobe limanı 1970’lerin başlarında yönetsel bakımdan Osaka limanıyla birleştirilmiştir. Bir deniz ulaştırmacılığı merkezi olmanın yanı sıra gemi yapımı ve çelik üretimi açısından da önem taşıyan kent otoyollarla Osaka, Kyo-to ve Nagoya’ya bağlanır.
Kentte* başta Kobe Üniversitesi ve Hyogo Eğitim Üniversitesi olmak üzere çok sayıda yükseköğretim kurumu vardır. Rokko Dağlan üzerinde bulunan Japon İç Denizi Ulusal Parkı’na karayoluyla ya da teleferikle ulaşılır. Parkta bir golf sahası, yüzme havuzları, Arima’da da bir kaplıca vardır. Nüfus (1986 tah.) 1.422.922.
Kobe Steel, Ltd., Japonya’nın başlıca demir-çelik, demirdışı metal ürünleri ve makine üreticilerinden. Tokyo ve Osaka’da
“Kıyo-hıme Irmak Kıyısında”, Kobayaşi Kokeı nin bir çalışması; Tokyo Ulusal Müzesi,
Tokyo National Museıım
öğrendi. Akademik geleneğe karşı çıkan Nippon Bicutsu-in adlı gruba katılarak grubun en önemli üyelerinden biri oldu. Başlangıçta “Bambu Toplayıcısının Öyküsü”
(1914) gibi geleneksel konularda çalışırken, kısa bir süre sonra çağdaş görünümlere ve ölüdoğalara yöneldi. Çahşmaları anlık değişimleri incelikle yansıtan dinginlikleri ve klasik anlatımlarıyla tanınır. “Amitabha Binası” (1914), “Sıcak İlkbahar” (1918) ve “Bukleler” (1931) ünlü yapıtlarından birkaçıdır.
yanı sıra Şimen no tameni (Vatandaş Uğruna), Fuzai-cinuşi (Uzaktaki Toprak Sahibi) ve Kani-kosen (Konserve Gemisi) adlı ya-pıtlanyla yeni gelişen işçi edebiyatı akımının en başarılı yazarı olarak adını duyurdu. Bankadaki işinden çıkanhnca 1930’da Tokyo’ya gitti. Örada, giderek daha radikal bir nitelik kazanan siyasal etkinliklere katıldı ve Japon İşçi Yazarlar Birliği’nin genel sekreterliğine seçildi. Polis baskısının giderek yoğunlaşması üzerine 1932’de yeraltına indi; ama takma adla yazmayı sürdürdü. Bir polis ajanı tarafından ihbar edilerek gözaltı-
Koblenz 410
büroları bulunan şirketin genel merkezi Kobe’dedir. 1905’te kurulan şirket, 1960’lann sonlarında Japonya’nın en büyük çelik üreticilerinden biri durumuna geldi. Başlıca ürünleri pik demir, hadde ürünleri, çelik boru, aluminyum ve aluminyum alaşımları, bakır ve çelik yapılar, demirdışı metal dökümler ve dövme ürünleri, tezgâh takımları ve bakır alaşımlarıdır.
Şirket, özellikle ürettiği makinelerle tanınır. Bunlar arasında kimyasal madde, çimento, demir ve çelik üretiminde, madencilikte, kauçuk ve plastik işlemede kullanılan makineler, inşaat ve kaynak makineleri ile fabrika donanımları yer alır. Şirketin yabancı ülkelerde ortak yatırımları vardır.
Koblenz, AFC’nin ortabatısında, Rheinland-Pfalz eyaletinin (Land) orta kesiminde il (Regierungsbezirk). Kuzeyde Kuzey Ren-Vestfalya, doğuda Hessen, güneybatıda Saarland eyaletleriyle, güneydoğuda Rhein-hessen-Pfalz, batıda Trier illeriyle çevrilidir. Eyaleti oluşturan üç ilden en büyüğüdür ve 8.092 km2’lik bir alanı kaplar. Tarihsel Ren ve Nassau bölgelerinin güney bölümünü içine alır. Bugünkü sınırlan 1969’daki yönetsel düzenleme sırasında eski Montabaur ve Koblenz illerinin birleştirilmesiyle çizilmiştir. Adını en büyük kenti ve yönetim merkezi Koblenz’den ahr.
Orta Ren Irmağı vadisi Orta Ren Yükseltilerinde yer alan il topraklarını güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda keser. Irmağın dayanıklı kuvarsit kayaçlar içinde aktığı güney kesimde vadi çok dar ve diktir; daha yumuşak arduvaz kayaçların bulunduğu kuzeyde bir miktar genişler. Vadinin oluşturduğu korunaklı ortam ve sıcak iklim şarapçılığın gelişmesini sağlamıştır. Güzel manzaralı küçük şarapçı köyleri, sekili üzüm bağlan ve dik tepelerde kurulu şato kalıntı-lanyla ünlü olan vadi, ülkenin en fazla turist çeken yörelerinden biridir. Aşağı Mosel (Moselle) Irmağı Ren’e, yörenin başlıca tanmsal alanı olan Neuwied Havzasındaki Koblenz kentinin içinde, güneybatı yönünden katılır. Havzanın süngertaşı ve lösten oluşan verimli topraklannda patates ve şeker pancan üretilir. Lahn Irmağı, Mosel’ in döküldüğü noktanın 11 km kadar yukan-sında Ren’e katılır. Mosel ve Lahn’ın kıyıla-nnda yaşam Ren Vadisindekine göre daha durgundur. Mosel’in dönemeçli ve dar vadisinin güneye bakan güneşli yamaçlarındaki dünyaca ünlü üzüm bağlan yörede büyük kentlerin ve sanayinin gelişmesini önlemiştir.
Ren, Mosel ve Lahn ırmakları Orta Ren Yükseltilerini dört bölgeye aymr. Mosel’in güneyinde kalan dalgah Hunsrück Platosu ildeki yükseltilerin güney bölümünü oluşturur. Yaprak döken ağaçlardan oluşan doğal orman örtüsünün yıkıma uğramasıyla açılan alanlarda sığır besiciliği yapılır. Ren Irmağı Hunsrück Platosunu benzer özellikler taşıyan doğudaki Taunus Platosundan ayırır. Mosel ve Ren vadilerinin kuzey ve batısındaki Neuwied Havzası ve Maifeld, ortalama 600 m yüksekliğinde ağaçlıklı bir plato olan Eifel’e geçiş bölgesi niteliğindedir. Yalnızca ormancılık ve sığır besiciliğine elverişli olan Eifel’de huni biçimli birçok volkanik krater vardır; kraterlerin çoğu suyla dolarak küçük göller oluşturmuştur. Kuzeydoğuda yer alan Westerwald Platosu arduvaz kayaçlardan ve kubbe biçimli bazalt tepelerden oluşur. Westerwald’in kuzeyinde Kuzey Ren-Vest-falya eyaletinden Koblenz’e kadar uzanan, sanayileşmiş Sieg Vadisi yer ahr.
Ren Vadisinin Lahn Irmağı ağzının kuzeyinde kalan bölümü kilometrekare başına
200-500 kişiye ulaşan nüfus yoğunluğuyla ilin en kalabalık yöresidir. Demir-çelik sanayisi Koblenz ve Neuwied kentlerini çevreleyen sanayi bölgesinde yoğunlaşmıştır. Koblenz önemli bir ulaşım kavşağı ve Ren üzerinden yapılan şarap ticaretinin merkezidir. Neuwied Havzasında yüzeye yakın yataklardan elde edilen süngertaşı hafif yapı malzemesi üretiminde kullanılır. Westerwald’daki Kannenbâcker yöresi çömlekçiliğiyle ünlüdür; Hunsrück’ün güney sınırındaki Nahe Vadisinde yer alan Idar-Oberstein kenti ise değerli taşlar ve mücevher ticaretinde AFC’nin önde gelen merkezlerinden biridir.
Koblenz’in yerli nüfusunu Frank kökenliler oluşturur; Germen halklanndan olan Frankların İS 3. yüzyıldan başlayarak Ren Bölgesi’nde yaşadıklan bilinmektedir. Hunsrück’ün güney kesimlerinde ve Taunus Havzasında yaşayanlar Ren Frankeni lehçesi konuşur; Mosel Vadisinde ve kuzeydeki platolarda Mosel Frankeni lehçesi yaygındır. Katolik ve Protestanlann sayısı hemen hemen eşittir. Egemen kırsal yerleşme dokusu sıkışık düzenli köylerden oluşur. Nüfus (1983 tah.) 1.359.815.
Koblenz, AFC’nin ortabatısında, Rhein-land-Pfalz eyaletinde (Land) kent. Ren ve Mosel (Moselle) Irmaklannm birleşme noktasında yer alır; Roma Dönemindeki adı Confluentes, “birleşme noktası” anlamına gelir. Eifel, Hunsrück, Westerwald ve Taunus platolanyla çevrilidir. İÖ 9’da bir Roma kenti olarak kuruldu. İS 6. yüzyılda Frank-lann kraliyet merkeziydi. 1018’de II. Hein-rich tarafından Trier başpiskoposuna verildi, 1214’te berat aldı. 1815’te Prusya’nın eline geçtikten sonra, Prusya’ya bağlı Ren Eyaleti’nin merkezi (1824-1945) oldu. I. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Ren Bölgesi İtilaf Devletleri Denetleme Komisyonu burada görev yaptı (1919-29). II. Dünya Savaşı’nda büyük bölümü yıkıldı; tarihsel yapılann çoğu sonradan onanldı. Yeniden inşa çahşmalan kente, temel öğesini düzenli ve geniş caddelerin oluşturduğu modem bir görünüm kazandırmıştır.
Ren’in ötesinde kalan Ehrenbreitstein Kalesi ve çevresi Koblenz’e 1937’de katıldı. Eskiden kalenin yerinde 11. yüzyılda inşa edilmiş bir şato bulunuyordu. 12. yüzyılda Trier başpiskoposluğuna geçen şato, dört yıllık bir kuşatmadan sonra 1801’de Fransızlarca havaya uçuruldu. 1816-32 döneminde yeniden inşa edilerek Avrupa’nın en güçlü kalelerinden biri durumuna gelen Ehrenbreitstein günümüzde bir tarih ve folklor müzesini barındırmaktadır. Mosel kıyısındaki eski kale (1280-87) ve yeniden inşa edilen Elektörler Sarayı (1780-86)
geçmişte Trier elektörlerinin elindeydi. Ortaçağdan kalma başlıca kiliseler St. Castor (836) ile ikisi de 12. yüzyılda inşa edilen Liebfrauenkirche (Meryem Ana Kilisesi) ve St. Florin’dir. Belediye Binası (1690-1700) eskiden bir Cizvit okuluydu. Öteki önemli yapılar arasında yeniden inşa edilen De-utschherrenhaus (1216), AvusturyalI devlet adamı Klemens Metternich’in (1773-1859) doğduğu Metternich Evi ve Belediye Tiyatrosu (1787) sayılabilir. Orta Ren Müzesi’n-de önemli sanat koleksiyonları ile çeşitli tarihsel buluntular sergilenir.
Mosel üzerindeki Baldwin Köprüsü 1343’te Elektör Baldwin tarafından yaptml-mıştır. Ren ve Mosel’in birleştiği nokta olan Deutsches Eck’teki (Alman Köşesi) I. Wil-helm’in atlı heykeli II. Dünya Savaşı’nda bombardımanda yıkılmış, kaidesi ise onanl-dıktan sonra, iki Almanya’nın birleşmesi umudunun simgesi olarak 1953’te yeniden açılmıştır. Ren kıyısındaki Weindorf (Şarap Köyü) Alman şarapçılığının önemli mer-kezlerindendir. Birçok eğitim kurumunu ve teknik enstitüyü barındıran Koblenz, ırmak ulaşımının yanı sıra orman ve göllerle kaplı çevresinden dolayı konferans ve turizm merkezi olarak da önem taşır. Eski çağlardan bu yana önemli bir ticaret merkezi olan kentteki başlıca sanayi kollan mobilyacılık, konfeksiyon ve kimyasal madde üretimidir. Öteki sanayi kuruluşlan kentin varoşlarında toplanmıştır. Mosel’in yeniden inşa edilen limanı Orta Ren petrol limanlannm en büyüklerindendir. Nüfus (1987 tah.) 110.277.
Koblenziyen Kat, eskiden, Devoniyen Dönemde (y. 395-345 milyon yıl önce) oluşan kayaç katmanları ve bu kayaçların çökeldiği zaman dilimini belirtmek için kullanılan tanım; günümüzde kullanılmamaktadır. Adını, AFC’deki Koblenz yakın-lannda saptanan yüzey oluşumlanndan ahr. Koblenziyen Kat, bugün Alt Dovoniyen’in iki ayn bölümü olarak kabul edilen, Sizeni-yen Kat ile bunun üzerinde yer alan Emsi-yen Katı içerirdi.
Kobold, Alman folklorunda iyi kalpli, muzip ev cini. Genellikle günlük işlere yardımcı olup değerli hizmetlerde bulunmasına karşın, sık sık ev ve çiftlik aletlerini saklar ya da eğilen insanlara tekme atar. Çabuk kızar, gerektiği gibi beslenmediği zaman öfkelenir. Bazen çocuklara şarkılar söyler.
Bazı Kobold’lar mağara ve yeraltı cini olarak betimlenir. Bazılannın kendilerine özgü adları vardır. Örneğin Hödeken, koca-lannı aldatan kadınları korkutur, Goldemar ise din adamlannın gizli günahlannı görür. Ayrıca bak. Poltergeist.
S
’ J”. *•”
Koblenz’de Ren kıyısındaki Ehrenbreitstein Kalesi, AFC
Malak – Shostal / EB İne
Kobra, adını üyelerinin doğum yeri olan üç kuzey Avrupa başkentinden (Kopenhag, Brüksel, Amsterdam) alan dışavurumcu ressamlar grubu. Grubun iki büyük sergisinden ilkini 1949’da DanimarkalI ressam As-ger Jom, Amsterdam Belediye Müzesi’nde düzenledi. İkinci sergi 1951’de Belçika’nın liège kentindeki Güzel Sanatlar Sarayı’nda
“Kompozisyon”, Kobra grubu ressamlarından Karel Appel’in bir yapıtı;
Sâo Paulo Sanat Müzesi, Brezilya
Anadolu Yayıncılık Arşivi
açıldı. Grubu oluşturan Karel Appel(*), Corneille (Corneille Guillaume Beverloo), Constant (Nieuwenhuis), Pierre Ale-chinsky, Lucebert (Lambetus Jan Swaans-wijk) ve Jan Atlan şiirlerden, filmlerden, halk sanatlarından, çocuk resimlerinden, İlkel Sanattan esinlenerek yan soyut bir anlayış geliştirmişlerdi. Resimlerinde Hareketli Soyutu(*) anımsatan parlak renkleri ve sert hareketli fırça vuruşlarını dışavurumcu bir anlatımla kullandılar. İmgeler resmin oluşum süreci içinde kendiliğinden oluşuyor, figürlerde vahşice biçim bozmalar görülüyordu. Kobra grubu, Avrupa’da daha sonra gelişen Soyut Dışavurumculuğu derinden etkiledi.
kobra, Elapidae familyasından kaburga kemiklerini yana ve başa doğru açarak boyun bölgesini genişletebilen zehirli yılanların ortak adı. Kobralar Afrika’nın ve Asya’nın sıcak bölgelerinde yaşar ve özellikle Hindistan’da yılan oynatıcıları tarafından gösteri hayvanı olarak kullanılırlar. Yılanın ön bölümünü kaldırıp boynunu yanlara doğru şişirmesi bir uyarı davranı-
Kara boyunlu kobra (Naja nigricollis) E. S. Ross
şıdır. Kobralar havadan gelen titreşimlere duyarsız olduklarından gösteri sırasında çalınan düdüğe değil oynatıcının hareketlerine uyarak dans ederler. Bu hareketleri saldın anım kollamaya yöneliktir. Ama gösteriyi yapan sallanmasına ara vermez ve yılanı aşın kışkırtmamaya özen gösterdiği gibi
olası bir saldından sakınmayı da bilir. Kobranın soktuğu insanlarda ölüm oranı genellikle yüzde 10 dolayında olmakla birlikte bu oran bazı türler için çok daha yüksektir.
Çin’in güney kesimlerinden Filipinler’e ve Endonezya’ya kadar uzanan bölgelerde görülen kral kobra (Ophiophagus hannah) bilinen en iri zehirli yılandır. Uzunluğu 3,5 m’yi aşan bu yılanın 5,6 m’ye ulaşan bir örneğine rastlanmıştır. Kral kobra yapraklarla hazırladığı yuvaya 20-40 yumurta gömer ve yuvanın üstüne çöreklenir. Başlıca besinini yediği öbür yılanlardan sağlayan bu tür, insanları seyrek olarak sokmaktadır.
Akşam alacasında sık sık fare yakalamak için evlere giren Hint kobrası (Naja naja) ise her yıl binlerce insanın ölümüne neden olur. Uzunluğu 1,7 m dolayında olan bu tür İran’ın doğu kesiminden Filipinler’e kadar uzanan bölgelerde yaşar. Şişen boynunda çeşitli desenler ortaya çıkarsa da Hindistan’ da görülen bir alttürü gözlük biçiminde desenlidir ve bu nedenle gözlüklü kobra adıyla da tanınır. Kral kobranın doğuda yaşayan alttürlerinde zehir dişlerinin öne bakan dip bölümünde zehiri püskürtmeye yarayan bir delik vardır. Bu özelliğin en çok geliştiği türlerden Hemachatus hemachatus Afrika’nın güneyinde yaşar ve tüküren kobra olarak tanınır. Kuzey Afrika dışında hemen hemen bütün Afrika’ya yayılmış olan ve önceki tür gibi tükürme davranışı gösteren kara boyunlu kobra (N. nigricollis) zehiri kurbanının gözüne doğru püskürtür. Yaklaşık 3 m uzaklığa erişebilen zehir damlacıkları hemen yıkanmazsa geçici ya da sürekli körlüğe yol açar. Afrika’nın büyük bölümünde ve Arabistan’da yaşayan Mısır kobrası (N. haje) yaklaşık 2 m uzunluğunda, boynunu fâzla genişletemeyen, koyu renkli bir türdür. Afrika’nın Ekvator bölgesinde Pseudohaje cinsinden üç kobra türü bulunur. Bu türler mambalarla birlikte Elapidae familyasının ağaçta yaşayan üyelerini oluşturur.
kobra bitkisi (Darlingtonia californica), Sarraceniaceae familyasından, Darlingtonia cinsinin tek türü olan böcekçil bitki. Cali-fornia’nın kuzey kesimleri ile Oregon’un güney kesimlerindeki dağlık yörelerde yetişir. Mor lekeli dilsi çıkıntılar taşıyan sarımsı
Kobra bitkisi (Darlingtonia californica)
Verna R. Johnston
yeşil renkli, kıvrık ve borumsu yapraklany-la kobra yılanını andıran bir görünüm sergiler. Toprak altındaki köksaplardan çıkan sapsız yaprak sürgünleri 40-85 cm’ye kadar uzar. Dilsi çıkıntılar üzerinden balözü almaya gelen böcekler borumsu yaprağın ağzından içeri girdiklerinde yaprağın tabanında birikmiş suya düşer. Bitki kaygan duvarlar ve aşağı dönük tüylerden ötürü tuzaktan kurtulamayan avını sıvıdaki bakteriler yardımıyla parçalayarak sindirir.
411 Kobus
Kobra bitkisinin tek tek duran, sarımsı mor renkli, sarkık çiçekleri yaprak uzunluğundaki bir sap üzerinde açar. Çiçeklerin yeşil renkli beş çanakyaprağı ile kırmızı damarlı, beş yeşil taçyaprağı vardır.
kobragiller bak. Elapidae
Kobuk Vadisi Ulusal Parkı, eskiden kobuk vadîsİ ulusal aniti, ABD’de, Alaska eyaletinin kuzeybatısında ulusal park. Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinde yer alır. 1978’de ulusal anıt ilan edilen parkın adı ve sınırlan 1980’de değiştirildi. Kobuk Irmağı vadisinin doğal yapısı korunarak oluşturulan parkta kuzey iklimine özgü bir orman ve Büyük Kobuk Kumulları vardır; parktan Kobuk ve Salman ırmakları geçer. Arkeolojik kazılarda 10 bin yıldan öncesine tarihle-nen yerleşmeler ortaya çıkarılmıştır. Ren geyiklerinin göç yollan üzerinde bulunan parkta boz ve kara ayılar, tilki, sığın, kurt ve su kuşlan yaşar. Toplam yüzölçümü 692.300 hektardır.
Koburg bak. Coburg
Kobus, Artiodactyla (çifttoynaklılar) takımının Bovidae familyasından antilop cinsi. Genellikle altı türe ayrılan bu cinsin üyeleri Afrika’da, Sahra’nın güneyinde kalan kesimlere dağılmıştır. Genellikle ovalar, taşkın ovaları, bataklıklar ve ağaçlık yerlerde
Su antiloplarından Kobus defassa
Leonard Lee Rue III
sürüler halinde yaşarlar. Omuz yükseklikleri puku türünde (K. vardoni) 75-100 cm’den başlayarak su antiloplannın K. ellip-siprymnus ve K. defassa türlerinde 130 cm’ye ulaşır. Bütün türlerin erkeklerinde geriye doğru uzadıktan sonra yukan kıvn-lan uzun ve boğumlu boynuzlar bulunur.
Su antiloplan kaba tüylü, bataklık antiloptan küt burunlu, uzun toynaklı ve uzun kuyruklu, kob (K. kob) kısa, parlak tüylü ve zarif yapılıdır. Puku koba b’enzer, ama tüyleri daha uzundur. Post renkleri arasında belirgin farklar görülür. Örneğin puku kahverengimsi, Uganda kobu (K. k. thomasi) kızıl kahverengi, K. ellipsiprymnus grimsidir.
Bataklık antiloplanndan K. leche smithema-ni alttürünün ve K. megaceros türünün postu erkekte siyaha çalan koyu kahverengi, dişide kızıl kahverengidir. Bu antilopların vücudunda çeşitli biçimlerde lekeler de görülür. Örneğin kobun bacaklannda siyah lekeler, K. ellipsiprymnus türünün sağrısında geniş beyaz bir halka vardır.
kobya 412
kobya (Rachycentron canadum), Percifor-mes takımının Rachycentridae familyasını oluşturan, tropik ve astropik denizlerde yaşayan, çevik ve ince uzun yapılı balık türü. Çok yırtıcı olan bu tür 1,8 m uzunluğa ve 70 kg ağırlığa erişebilir. Alt çenesi çıkık,
Kobya (Rachycentron canadum)
Chicago Natural History Museum
başı yassı, yanlan açık kahverengi ve uzunlamasına ikişer kahverengi çizgilidir. Uzun ve yumuşak ışınlı sırt yüzgecinin önünde aralıklı olarak dizilmiş kısa dikenlerle kolayca tanınır.
Koca Mustafa Paşa Camisi, atik Mustafa paşa ve hazret-1 cabİr CAMİSİ olarak da bilinir, 16. yüzyıl başında camiye dönüştürülen Bizans kilisesi. İstanbul’da Ayvansa-ray semtinde, Haliç surlannm hemen arkasında, Çember Sokağı üzerindedir. Eskiden Hagioi Petrus ve Markus Kilisesi olarak anılmışsa da, elde bu azizlere adandığını gösteren güvenilir bilgi yoktur. Yapım tarihi de belli değildir. II. Bayezid’in sadrazamı Koca Mustafa Paşa (ö. 1512) bu yapıyı Hagi-os Andreas Manastın Kiüsesi’nden sonra camiye çevirtmiştir. Yaklaşık 150 m güneyindeki hamamın da o sırada yapıldığı sanılır. Hamam 19. yüzyılın sonlarında yıkılmıştır. 1692’de de caminin karşısına, sokağın öbür yanına bir çeşme yapılmıştır.
Kapalı Yunan haçı planlı yapının yalnızca çok alçak bir kasnağa oturan .merkezî bir kubbesi vardır. Haçın kollarının arasını doldurarak planı kareye tamamlayan köşe mekânlanmn üzeri kubbeyle örtülü değildir. Benzer Bizans kiliselerindeki uygulamadan aynlan bu durumun, Osmanlı Dönemindeki onanmlardan birinde çatı örtüsünün tümüyle elden geçirilip yenilenmesinden ileri geldiği düşünülebilir. Güneydoğu duvan, dışa doğru çıkıntı yapan yanm altıgen planlı yan yana üç tane apsisten oluşur. Bu apsislerden en güneydekinin içinde bulunan mezann, Hz. Muhammed’in sahabilerinden Cabir bin Abdullah el-Ensa-ri’ye ait olduğuna inanılır.
Koca Mustafa Paşa Camisi, eskiden
HAGİOS ANDREAS MANASTIRI KİLİSESİ, 15. yüzyılda camiye çevrilen Bizans kilisesi. İstanbul’da, Cerrahpaşa semtinde, Koca Mustafa Paşa Caddesi üzerindedir. Aynı yerde 6. yüzyılda bir rahipler manastınnın, 8. yüzyılda da bir rahibeler manastınnın olduğu, gene 8. yüzyılda İkonoklazm hareketi sırasında öldürülen Giritli Aziz Andreas’m da buraya gömüldüğü bilinmektedir. 9. yüzyılda İmparator I. Basileos buradaki Havari Andreas’a adanmış bir kiliseyi (büyük olasılıkla manastınn kilisesi) yeni baştan yaptırdı. 13. yüzyılın sonlanna doğru İmparator VIII. Mikhael’in yeğeni Prenses Theodora bütün manastırı yeniletti.
Osmanlı kaynaklannda adının Kızlar Ke-nesesi (Kilisesi) biçiminde geçmesinden, İstanbul’un fethi sırasında da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yapıyı Kapıcıbaşı (sonradan Sadrazam) Koca Mustafa Paşa 1486-91 arasında camiye çevirtti; çevresinde bir tekke kurdurarak Halveti tarikatına verdi. Avluda kendisi için yaptırdığı türbeye, daha sonra Bursa’da öldürülmesi üzerine, kızı Safiye Sultan gömüldü. Zaman içinde cami avlusuna, tarikatın şeyhlerinden Sümbül
Sinan Efendi’ninki başta olmak üzere başka türbeler de yapıldı. Cami haziresine de Halveti tarikatından pek çok kişi gömüldü.
17. yüzyılın ilk yansında Ekmekçizade Ah-med Paşa zaviye, mektep gibi yeni yapılar,
18. yüzyılda Hekimbaşı Giritli Nuh Efendi caminin güneybatı köşesine bir medrese ekletti. 1766 depreminde kubbesi çöken cami büyük bir onanmdan geçirildi. 1834/ 35’te kötü durumdaki son cemaat yeri yenilendi; 1847/48’de yeni bir avlu duvarı ile avluya iki yeni sebil yapıldı. 20. yüzyılda gerçekleştirilen onanmlar sonucunda yapı bugün iyi durumdadır.
Hagios Andreas Kilisesi’nin orta mekânını, dört ayağın taşıdığı bir kubbe örter. Bu mekân, üzeri yanm kubbeli bir apsis nişiyle öne doğru uzatılmıştır. İki yanda ve geride ayaklann arasında ikişer sütun yer alırken, Osmanlı Döneminde yanlardaki sütunlar
Koca Mustafa Paşa Camisi’nin güneyden görünüşü, Cerrahpaşa, İstanbul
Erkin Emiroğlu
kaldırılmıştır. Bunların arkasında “U” biçiminde dolaşan bir koridor, yapıyı dehlizli plan tipine sokar. Bu çevre koridorunun bugün birer yanm kubbeyle örtülü iki yanının da (“U”nun iki ucu) zamanında, gerideki bölümün üzeri gibi birer beşik tonozlo örtülü olduğu düşünülebilir. Kilisenin güneybatıdaki narteksi, iki kenarda ve ortada yer alan üç küçük kubbe ve bunlann arasındaki iki çapraz tonozla örtülüdür. Narteks duvannın dışında, cephenin ortasında minare yükselmektedir. Kilisenin apsis ekseni, çoğunlukla görüldüğü gibi doğu-batı değil, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda olduğu için, yapının güneydoğuya bakan yan duvan kıbleye denk düşmektedir. Bu durum mihrabın doğrudan güneydoğu duvannın ortasına yapılmasına olanak vermiş, kiliselerden çevrilen çoğu camide olduğu gibi çarpık yerleştirilmesine gerek kalmamıştır. Mihrabın karşısındaki kuzeybatı duvannın dışına da beş kubbeli bir son cemaat yeri eklenerek caminin girişi bu yöne alınmıştır.
Koca Sinan Paşa Külliyesi, Bursa’nın Yenişehir ilçesinde cami, medrese, imaret, kervansaray ve arastadan oluşan külliye. Yemen Fatihi Koca Sinan Paşa tarafından 1572-82 arasında yaptınldığı sanılmaktadır.
Külliyenin güneyinde yer alan cami, pandantiflere oturan tek kubbeli bir yapıdır. Son cemaat yeri kare kesitli dört ayakla üç birime aynlmış, bunlann üzeri de birer aynalı tonozla örtülmüştür. Mihrabın kenarlan, pencerelerin çevresiyle kemer alınlıkları, cümle kapısının üstü ve minarenin gövdesi İznik çinileriyle kaplıdır. Sıraltı tekniğiyle yapılmış bu çiniler lacivert zemin üstüne turkuvaz, beyaz ve kırmızı renklerin
egemen olduğu kıvnkdallarla ve çeşitli çiçek örgeleriyle bezelidir. Pencere almlıkla-nndakı yazı levhalan lacivert zemin üstüne beyaz harfli çinilerle oluşturulmuştur. Caminin içinde kuzey duvannın üst, öbür üç duvann alt bölümleri yaklaşık 1 m kalınlığında bir bantla çevrilidir. Bu bandı oluşturan altıgen çiniler turkuvaz, aralanndaki üçgen parçalarsa kırmızı renklidir.
Medrese, caminin kıble ekseninin kuzey uzantısı üzerinde, bir sıra halinde yan yana dizili yedi hücreden oluşur. Bunların güneyden başlamak üzere ikinci, dördüncü ve yedincisi önleri doğuya bütünüyle açık birer eyvan gibi düzenlenmiştir. Öbür hücreler ise gene doğuya kapılarla açılmaktadır. Hepsi, eş büyüklükte kubbelerle örtülüdür.
İmaret, külliyenin kuzeyinde yer alan “L” planlı bir yapıdır. “L”nin doğu-batı doğrultusundaki uzun kolu, batıdan doğuya doğru birincisi bir, İkincisi iki, üçüncüsü üç kubbeyle örtülü, yan yana üç mekâna bölünmüştür. Kısa kolda ise iki kubbeyle örtülü tek bir mekân vardır. Bu kola doğudan bitişen karşılıklı iki tonoz sırasının arasta olduğu sanılmaktadır. Külliyenin yalnız yazılı kaynaklardan bilinen kervansarayından ise günümüze hiçbir iz kalmamıştır.
Koca Sinan Paşa’nın İstanbul’da da Çarşı-kapı semtinde, Yeniçeriler Caddesi ile Bi-leyciler Sokağı’nın köşesinde bir külliyesi vardır. 1593’te Mimar Davud Ağa’nın yaptığı bu külliye bir medrese ve bir sebille Sinan Paşa’nın türbesinden oluşur.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*