Genel

KOPEK

KOPEK
Yaklaşık on bin yıl önce evcilleştirilmiş olan köpek, o zamandan günümüze dek insanın en sadık dostu olarak kalmıştır. İnsanların bu hayvan türüne duydukları hayranlık, köpek ırklarının büyük bir çeşitlilik göstermesinde rol oynamıştır.
Köpeğin kökeni tam olarak bilinmemektedir: yabanî köpek sürülerinin MÖ 8000 yıllarında insanlara yaklaştığı ve avlanmalarına yardımcı olduğu tahmin edilmektedir. Evcil köpeğin yabanî atası henüz ortaya çıkarılamamıştır. Köpeğin çakaldan geldiği varsayımı giderek terkedilmiş, bu konuda iki ayn görüş ortaya atılmıştır; buna göre köpek ya kurt soyundan ya da henüz belirlenemeyen başka bir türden gelmiştir. Bilim adamları, edinilen yeni paleontolojik bulgular yardımıyla bu sorunun cevabına giderek yaklaşmaktadır.

Canis cinsi ilk olarak Üçüncü Zaman’m sonunda, Pliyosen Dev-ri’nde ortaya çıkmıştır. Bu dönemden kalma iki tip iskelet bulunmuştur: bulundukları şehrin adından (Maglemose, Danimarka) dolayı bunlar büyük maglemosyen ve küçük maglemosyen tip olarak nitelenmiştir. Bunların birincisi küçük bir kurda benziyordu; bunun güçlü çeneleri ve uzun bir burnu vardır. Görünüşüne bakılırsa bunun Alman çoban köpeğine veya Alaska kızak köpeğine (Eskimo köpeği) benzediği söylenebilir. Bataklık köpeği adıyla da bilinen küçük maglemosyen ise küt bumu, geniş göğsü ve ince uzun bacaklarıyla, dingoya ve özellikle Eskimo köpeği gibi bir kızak köpeği olan Samoyed köpeğine daha yakın sayılabilir.

Köylerin yakmlanndaki çöp ve atık yığınları içinde, bu iki başıboş köpek türüne ait ısırık izleri taşıyan, tarihöncesi döneme ait kalıntılara rastlanmıştır. Evcil köpeğin {Canis famiîiaris) soyağacıyla ilgili kesinlik kazanan tek bilgi, küçük maglemosyen tipin köpeğin evriminde önemli bir rol oynamış olduğudur. Böylelikle tarihöncesi dönemde yaşayan ve tazı, buldog, Ispanyol köpeği gibi türlerin atası olan köpek ırkları belirlenebilmiştir. Bununla beraber iki maglemosyen türünün kökeni henüz aydınlığa kavuşturulamamıştır.

Büyük maglemosyenin atasının kurt olduğu veya bu türün, kurtla küçük maglemosyenin karışması sonucunda ortaya çıktığı sanılmaktadır. Bu düşünceye göre küçük maglemosyenin atası çok daha eskidir ve bugün Asya’nın güneyinde yaşayan kurt soylarına çok büyük bir benzerlik göstermektedir. Ancak şimdiye kadar bu varsayımı doğrulayacak hiçbir fosil kalıntısına rast-lanamamıştır. Köpeğin olası atasıyla ilgili bir diğer kuram ise köpeğin geçirdiği bir «ruhsal mutasyon» nedeniyle evcılleştirilebil-diğini öne sürer. Mağara resimleri ve Eski Dünya’da bulunan fosil kalıntıları bu türün hızla yayıldığını kanıtladığından, bu görüşte bir doğruluk payı olduğunu kabul etmek gerekir.
Tarihin başlangıcında evcil köpek Yakındoğu’da iyice vh laşmıştır. Mezopotamya’da bulunan kabartmalarda avc:l • lamlan korkunç iri köpekler tasvir edilmiştir. Kitabı Muka:.: köpeğin adı ender geçmekle birlikte tazı ve base gibi kcpr; Eski Mısır’da önemi büyüktü. Roma’da köpekler korums -bokunu yiyip yok etme ve haber taşıma gibi görevlerde İçmiş, küçük İtalyan tazıları ev köpeği olarak beslenmeye baştır. Daha sonra köpek Avrupa’da da yaygınlaşmış ve çeşit! -lerde insana hizmet etmiştir. Amerika’da Siyular köpekler: ; mada, İnkalar lama sürülerinin korunmasında, Aztekler vss : maddesi olarak kullanmışlardır. Roma Impara torluğu ‘nur. s: da kasabalarda başıboş dolaşan yabanileşmiş köpek sur- : rastlanmaya başlamıştır. Köpeklerin hor görüldüğü kısa c:: soyluların avlarda köpeklerden yararlanmalarıyla son bulrr— Doğu seferleri sırasında Haçlılara eşlik eden köpekler, gır: yerlerde başka köpek türleriyle karışmış, yeni türler Avrupa şınmıştır. 1860’da Çin sarayından Avrupa’ya geçirilen Peicn. ği, ondan sonra giderek bölgede yaygınlaşmıştır.

Tarih boyunca bazı türler, Batı Avrupa’da dönem dönerr yük ün kazanmıştır: XV. yy’da bodur epanyöller, XVIII ‘ braklar, XIX. yy’m başlannda finolar, vb. Ingiltere’de boğa f-lerinde kullanılan buldogların adı, İngilizce bulldog («boğa ; ği») sözcüğünden gelir. Sinotekni adıyla bilinen «köpek yeı, me sanatı» XX. yy’da gelişmeye başlamıştır. Birinci Dünya _■ şı’ndan sonra doberman ve Alman çoban köpeği gibi türler gınlaşmış, bunu 1945’te tekel ırkının yaygınlaşması izlem Dalmaçya köpeği ile ve Alman çoban köpeğinin ün kazarr ise çok daha yakın zamanda olmuştur.

MORFOLOJİ VE DUYU ORGANLAR

Minik çihuahadan (chihuahua) dev İrlanda tazısına, A_” buldoğundan, Yorkshire teriyesine kadar birbirinden fark! çok köpek türü vardır. Günümüzde yaşamını sürdüren bı hiçbir hayvan türü bu kadar büyük bir çeşitlilik göstermez : ayıklanma yoluyla köpek türlerinin çeşitlenmesine «hükmeı insanoğlu, bu türün bütün çeşitlenme olasılıklarını titizlikle ; tırmış ve bunu sınırsızca kullanmıştır.

Anatomik özellikler

Türün büyük çeşitliliğine rağmen, anatomik yapı, bir sc~ . diğerine büyük bir benzerlik gösterir. Erişkin bir köpeğin cr başında yüksekliği 12,5 ila 90 cm, ağırlığı ise 2 ila 100 kg aiE-da değişebilir. Diğer yapısal değişiklikler bacakların ve fc~ uzunluğu, kulakların şekli ve büyüklüğü, kuyruğun duruşu r mi ve uzunluğu ile tüylerin sıklığı, rengi ve boyutuyla ilgilir_

Köpek etçiller (Carnivora) takımının köpekgüler (Canidr-milyasında yer alır. Bacakları genellikle ince uzundur. Ön £ larında dört parmak ve bazen de yere değmeyen bir kör pa~
Bütlin memelilerde olduğu gibi

köpeklerde de ana köpek yavrularını meme bezlerinden çıkan salgılarla besler (burada bir epanyöl ve emzirdiği yavrulan görülüyor).
İÇİNDEKİLER

MORFOLOJİ ve DUYU ORGANLARI SOSYAL YAŞAM VE DAVRANIŞLAR HASTALIKLAR KÖPEK VE TOPLUM

Arka ayaktaki parmak sayısı, türlere göre dörtle beş değişir. Köpeklerin dişleri etçil veya hepçil beslenme şe-uygundur. Toplam sayısı 42 olan dişler, fosil etçillerde-ıı diş formülüne göre dizilmiştir: köpeğin her yarıçene-esici diş, 1 köpekdişi, 4 küçük azı, 3 büyük azı bulunur.

.ılar

lerin bütün duyulan eşit derecede gelişmemiştir, insan jenzer yapıda olan gözlerinde, insandan farklı olarak =k bir zar bulunur. Beyazımsı renkteki bu zar, gözün iç e yer alır. Köpeklerin görme duyusu pek kuvvetli değil-tnetre ileride duran bir topluluk içinde sahibini ayırde-tyrıca köpeklerin % 80’inden fazlası miyoptur. Bunun-r yarı-karanlık ortamda görme yetenekleri insandan da-Köpeğin renkleri algılaması ile ilgili kuramlar ise hâlâ konusudur.

ma. Köpeklerin koku alma duyusu çok gelişmiştir. Bey-ıma duyusuyla ilgili bölgeleri oldukça geniştir, insanda 4 cm2 olan burun mukozasının yüzeyi, Alman çoban kö-:30 cm2’ye ulaşır. Aynı şekilde insandaki 5 milyon kokla-:sine karşılık, köpeklerdeki koklama hücrelerinin sayısı )0 milyon arasında değişir. Bu sayılar göz önünde bulun-unda, köpeğin koku alma duyusunun insandakine oranla e bir milyon kat daha fazla gelişmiş olduğu söylenebilir.

Köpeklerin sahiplerinin ayak sesini hemen tanımasının itme duyularının çok keskin olmasıdır, insanın 4 m’den luyamayacağı sesler, köpekler tarafından 25 m’lik uzak-r duyulabilir. Köpeğin işitsel duyarlılığı, bir başka deyiş-ıi hızla takip eden farklı sesleri ayırdetme yeteneği de in-: daha üstündür.

ır en çok 20 000 Hz’e (saniyedeki titreşim sayısı) ulaşan sı frekanslarını duyarken, köpekler 50 000 Hz’lik fre-ılgılayabilmektedir. Köpeklerin sesüstü titreşim çıkaran i duyabilmesinin nedeni de bu yetenekleridir.

inli av köpekleri. Üstteki fotoğrafta kısa tüylü ye, alttakinde ise bir koker görülüyor.
Tatma ve dokunma. Yiyeceklerini pek fazla çiğnemeden yutan köpekte tatma duyusunun çok gelişmemiş olduğu söylenebilir. Dokunma duyusu ise bıyıklar, dudak ve dil mukozaları ile taban yastıkçıları seviyesinde gelişmiştir.

Köpeğin kendini ifade etme yollan. Köpek kendini ifade etmek için çok çeşitli «anlatım» yollarından yararlanır. Köpeklerin sesli anlatımları, kızgınlık ifade eden havlamalar, sevinç ifade eden inleme, ımızganma ve ağlamalardan oluşur. Seslerdeki vurgulamalarsa ırklara göre değişiklik gösterir. Köpekler anlatım aracı olarak çeşitli mimiklerden de yararlanırlar; bu anlamlı mimikler yüz kaslarının oynatılması ve kulak hareketleriyle gerçekleştirilir. Buna göre, dikilmiş kulaklar (kulak yapısının buna izin verdiği ırklarda) büyük bir dikkati ifade ederken, öne doğru yönelmiş kulaklar tehlike habercisidir.

Köpek karşısındakini korkutmak için boğuk homurtular çıkararak dudaklarının kenarını yukarıya doğru kaldırır. Bu harekete son vermesi saldırıya geçeceğinin ifadesidir. Korku ve saldırı dürtüleri bir arada bulunduğunda tehdit mimiği ortaya çıkar: burun ve alın bölgesinin kırışmasıyla dudaklar yukarı doğru çekilir ve dişler açığa çıkar. Köşeye sıkıştırılmış veya sahibini koruyan köpekte bu davranış abartılı bir şekil alır.

Köpek duygularım ifade etmek için kuyruğunu da kullanır: kuyruk hareketsiz durduğunda endişeyi, hızlı hızlı sallandığında neşeyi, bacaklar arasına sıkıştırıldığında korkuyu ifade eder. Yaptığı bir hatayı affettirmek isteyen bir köpek sahibine sürtünür, yanına oturur ve ona bir patisini uzatır. Bir dövüş sırasında yenilen köpek «bağışlanmasını» dilemek için sırtüstü yatar, galip gelen de tutukluk (öfkenin yatışması) olgusu gereğince onu bağışlar.

Köpeklerin dış yapısı ve iskeleti. Köpeklerin iskeleti (B) bütün ırklarda aynı parçalardan meydana gelir. Yalnızca kemik şekli ve boyu farklı ırklara göre değişiklik gösterir. Burada örnek olarak siyah iabradorun iskeleti (A) şematize edilmiştir. Labradorlann kalın kemiklerine ve yuvarlak kaburgalanna karşılık tazı gibi köpeklerde ince kemikler ye uzun kaburgalar bulunur. Omuz yüksekliği (C) omuzun yerden en yüksek olduğu nokta esas alınarak düşey doğrultuda ölçülür (1). Uzunluk (2) ise omuzlann kenarından kalçanın ucuna kadar olan mesafeye tekabül eder.
CEHENNEM KÖPEKLERİ

Eski Yunan ve Roma mitolojilerinde, Ölüler Ülkesi’nin Tanrısı Pluto’nun köpeği, cehennemin bekçiliğini yapar; üç başlı (nadiren elli başlı olarak da anlatılır) ve Kerberos adlı bu korkunç köpek canlıların içeri girmelerine engel olur.

Pek çok başka mitolojide de buna benzer cehennem köpeklerine rasdanır. Hint mitolojisinde ölüler, Ölüm Tanrısı Ya-ma’nın yeraltı krallığına iki korkunç köpek eşliğinde götürülür; Rİgveda’da (X, 14, 11) bu köpeklerden «yolu koruyan ve insanları izleyen dört göz» olarak söz edilir. Aztekler ölüler ülkesine giderken Güneş’e eşlik eden köpektanrı Ksolotl’a da tapınırlardı. Mısır mitolojisindeki tanrı Anubis ölülerin ruhunu kalacakları yere götürür. Germenlerde ise ölüler ülkesi Niflheim’in kapısını Garm adı verilen dev bir köpek korur. Bu köpek «Tanrılar güçten düşünce» ölecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir