Kopernik, Mikolaj
Polonyalı astronom (Torun 147 5- Frauenburg 1543). On yaşındayken babası ölünce, Frauenburg piskoposu olan amcası tarafından yetiştirilen Mikolaj Kopernik, dinbilim öğrenimi görmesi için Krakovv’a ve İtalya’ya (1496) gönderildi. İtalya’da Ferrara, Roma, Padova ve Bologna üniversitelerinde okuyarak kilise hukuku, tıp, Yunanca, matematik ve astronomi konularında bilgilerini geliştirdi. O sıralar herkesin kabul ettiği Ptolemai- os’un dünya sisteminden daha iyi bir dünya sistemi kuramı ortaya atmayı, böylece astronomiyi yenileştirmeyi düşünüp, 1 506’dan amcasının ölümüne (1512) kadar kentin dinsel ve laik yönetiminde ona yardımcı oldu (yapıtının ana çizgilerini o dönemde tasarladığı sanılmaktadır). Sonra hekimlik yapmaya başlayıp, ayrıca çeşitli mali ve siyasal görevlerde bulundu. Ama kendini astronomiye adamak istediğinden, yavaş yavaş dinsel, ve siyasal yaşamdan uzaklaşıp, eliyle yaptığı araçlarla gerçekleştirdiği gözlemlerine dayanarak, son güçlüklerin de üstesinden gelmeyi başardı: 1539’da onu görmeye giden matematikçi Rheticus, ertesi yıl, Koper- nik’in hazırladığı yapıtın ilk bölümünün özetini Narratio Prima adıyla yayınladı. Yapıtının yayınlanmasının yaratacağı tartışmalardan çekinmesine karşın, sonunda dostlarının baskısıyla geri kalan elyazmalarını da Rheti- cus’a vermesiyle, I r>4.î’te Nürnberg’de yayınlanan yapıtı (De Revolutioniubus Orbiunı Coelcstıum, Libri VI [Gök Cisimlerinin Dolanımı Üstüne, Kitap VI]), Yer’in o güne kadar sanıldığı gibi evrenin merkezi olmadığını ve öbür gezegenlerle birlikte Güneş’in ç evresinde döndüğünü kanıtladı.
kopolimer
En az iki farklı bileşiğin çok küçük moleküllerinin oluşturduğu uzun molekül zinc irlerinden oluşan bileşik. Sentetik liflerin ve elementlerin çoğu, kopolimerdir.
Koptagel, Yüksel
Türk kadın piyanocu ve besteci (İstanbul 19 51). Madrid Konservatuvarı’nı (1955) ve Paris Schola Cantorum Yüksek Müzik Okulu Piyano ve Kompozisyon bölümünü bitiren (19.58) Yüksel Koptagel, yurda dönünce (1962), Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda çalmaya başladı. Daha sonra İstanbul Senfoni Orkestrasına geçti (1972) ve bir süre yöneticiliğini yaptı. Piyanoculuğunun yanı sıra, besteciliğiyle de ün saldı: Tam- zara (Türk dansı),Toccata(Paris Radyosu En İyi Piyano Bestesi Ödülü, 1959), Minorca Sonatı, Üç Türk Dansı, Hiroşima Liedleri ya da japon Balıkçısının Şarkıları, Brian’s Diarv (piyano için süit), vb.
Kopuz, Mehmet Fahri
Türk bestecisi (İstanbul 1882-Ankara 1968). Vefa İdadi- si’ni bitiren, Cemi Bey’den kanun, ut ve lavta öğrenen Mehmet Fahri Kopuz, bir süre Harbiye Nezareti’nde çalıştı. İsmail Hakkı Bey’in Musiki-i Osmani Cemiye- ti’ne girip (1 908), Darüttalimi Musiki’nin kurucu üyeleri arasında yeralciı (1916) ve yöneticiliğini yaptı. Ankara Radyosu’nda çalıp, Türk Müziği bölümü şefi ve öğretmeni olarak çalıştı. Darüttaliın heyetiyle Berlin’e ve Ka- hire’ye giderek konserler verdi. Saz semaileri ve şarkılar besteleyip, birçok öğrenci yetiştirdi. Ayrıca, bir ut metodu yazdı: Nazari ve Ameli Ud Dersleri (1920).
Korad, Suna
Türk kadın opera sanatçısı (İstanbul 1 931). Küçük yaşta girdiği Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Ulvi Cemal
IIP
H |
mm
Küçük yaşta piyano ve daha sonra şan dersleri alan Suna Korad, kısa sürede ün yaparak, çeşitli ülkelerin opera salonlarında sahneye çıkmıştır.
Erkinle piyano çalışan Suna Korad, daha sonra P. Sava- rosh ve E. de Hidalgo’dan şan dersleri aldı. 1954’te Ankara Devlet Operası’nda çalışmaya başlayıp, Nevit Ko- dallı’nın Van Gogh operasının ilk oynanışında sahneye çıktı. Devlet tarafından Almanya ve İtalva’ya gönderilerek, opera repertuvarı üstüne çalışmalarda bulundu. Ses ve oyun gücüyle ün kazanarak Avrupa’nın La Scala, vb. birçok opera salonunda sahneye çıktıktan sonra La Boheme, Rigoletto, La Traviata, Sevil Berberi, Romeo ve luliet, Sihirli Flüt, vb. önemli operalarda rol aldı. 1981 ‘de “devlet sanatçısı” unvanı verildi.
koral
Birtür dinsel müziği belirtmede kullanılan müzikterimi. Luther, müziği her zaman ön planda tutmuş, dindarların evlerinde ve kutsal yerlerde ezberden söyleyecekleri ezgiler oluşturmak istediğinden, daha Reform’un başlangıç dönemlerinde, arkadaşlarıyla birlikte bir “koral” repertuvarı oluşturmuştur. Kısa tümcelerle bölünmüş, soluk alıp verme ritminde, uzun ya da kısa notalı melodiler (bir bölümü, halk müziğinden kaynaklanmıştır) olan bu ilk korallerden sonra, repertuvar gün geçtikçe zenginleşmiş ve Almanya sınırlarını aşmıştır.
Koraller ya halk tarafından ve org eşliğinde ya da çok sesli bir koro tarafından söylenmek için bestelenmişler- dir. Orgçunun, halka eşlik amacıyla, koral kıtaları arasına doğaçtan prelüd ve interlüdler sıkıştırdığı, kısaca “koral” denen bu “koral prelüdleri”nin en güzel örneklerini, J. S. Bach vermiştir.
Koral, Füreya: Bk. füreya.
Koraltan, Refik
Türk siyasetç isi (Divriği 1889-İstanbul 1974). Hukuk Fa- kültesi’ni bitirip (1914), Trabzon emniyet müdürlüğü yaparken birinc i TBMM’ye milletvekili seçilen (1920) Refik Koraltan, 1935’e kadar milletvekilliğini sürdürdü. Daha sonra Çorum (1935), Trabzon (1937), Bursa (1939-1942) valiliklerinde bulunup, 1942’de yeniden milletvekili seçildi. Dörtlü Takrir’i imzalayarak Halk Partisi’nden ayrılıp (1946), DP’nin kurucuları arasında yeralarak, 1950-1960 arasında Meclis başkanlığı yaptı. 27 Mayıs’tan sonra yargılanarak idam cezasına çarptı- rıldıysa da cezası ömür boyu hapse çevrileli ve çıkarılan at yasası gereği serbest bırakıldı.
Koray, Kenan Hulusi
Türk öykü yazarı (İstanbul 1 906-Adapazarı 1943). İstanbul Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren Kenan Hulusi Koray, Vakitte gazeteciliğe başlayıp (1934) bir süre sonra, yazıişleri yöneticisi oldu; dergi ve magazinlerde öyküler yayınladı, ikinci kez ye- deksubaylığını yaparken yakalandığı tifüsten kurtulamadı.
ilk öyküsü Servet-i Fünuıı dergisinde yayınlanan
(1928) Kenan Hulusi Koray, Yedi Meşale topluluğunun tek öykücüsüdür. Topluluk dağıldıktan sonra Vakit te Sadri Ertem’in çevresinde toplanan öyküc üler arasında dikkati çekmiş, Ömer Seyfettin-Sadri Ertem etkisinde gelişen yeni gerçekçi akıma bağlanmış, klasik öykü kuruluşuna bağlı kalmakla birlikte, ilgi çekici tipler çevresinde şaşırtıcı sonuçlara ulaşan öyküler yazmıştır.
Başlıca yapıtları: Bir Yudum Su (1929), Osmanoflar (roman, Vakitte tefrika edildi, 1938), Bahar Hikâyeleri (1939), Son Öpüş (1939), Bir Otelde Yedi Kişi (1940), Bir Yudum Su (yayınlanmamış öyküleri, 1944), Hikâyeler (öykülerinden seçmeler, 1973).
Korean, Kerim
Türk yazarı (Aktefek köyü, Adapazarı 1918-İstanbul
1990) . Eskişehir Akçalan ilkokulu’nda başladığı öğrenimini, dördüncü sınıfta bırakmak zoruda kalan Kerim Korcan, çeşitli işlerde çıraklık yaptı. İstanbul’da berber kalfasıyken tutuklanıp, gizli örgüt kurmak suçundan on yıl cezaevinde kaldı (1938-1948). Serbest bırakılınca marangozlukla geçimini sağlayıp, |954’te kurulan Vatan Partisi’yle ilgili davada yeniden tutuklanarak, iki yıl tutuklu kaldıktan (1957-1958) sonra, aklandı.
Kendi kendini yetiştiren Kerim Korcan, Milliyetgaze- tesinin “Bir Memleket Gerçeği” konulu 1962 Karacan Armağanı yarışmasında Köse adlı röportajıyla ikincilik ödülü kazanınca dikkati çekmiş, o tarihten sonra cezaevi günlerinin gözlemlerini değerlendirdiği, yer yer araya girerek çözümlemeler yapıp çıkış yolları gösterdiği toplumsal gerçekçi yapıtlar vermiştir.
Başlıca yapıtları: Linç (roman, 1967, tiyatroya ve sinemaya uyarlandı), Tatar Ramazan (öykü, 1969), İdamlıklariroman, 1971), Ter Adamları (roman, 1975), Canlı Bayraklar (öykü, 1985), Ateşten Köprü (roman,
1988) , Ey Gaziler (şiir, 1989), Harbiye Kazanı (anı,
1989) , Acılar Çemberi (çocuk romanı, 1990).
kordalılar
Sırtında bir korda (sırtipi) bulunan hayvanlan içeren üst- şube (Bil. a. Chordata). Katatassızlar, gömlekliler ve omurgalılar şubelerini içeren kordalılar üstşubesi üyeleri, bir sırtipleri (korda) ve beslenme ve soluk almada kullanılan yutak yanı delikleri bulunmasıyla nitelenirler. Gene ortak özelliklerinden birkaçı, bir iç boru (sindirim kanalı) ile bir dış boru (beden çeperi) arasında yeralan bir iç beden boşluğu (sölom) bulunması, sırtta sinir sisteminin ve özelleşmiş duyu organlarının bulunmasıdır.
Kordofan dilleri: Bk. afrİka dîllerİ.
kore
Özellikle kol ve bacak köklerinde (ama yüzde ve bedende de) istemsiz, rastgele kas kasılma hareketleriyle nitelenen sinir bozukluklarını belirten genel terim. Koreler üçe ayrılır: İvegen bir hastalık olan, bir streptokok enfeksiyonundan ve romatizmadan kaynaklanan Sydenham koresi (ya da Saint-Guy dansı); çeşitli bulaşıcı çocuk hastalıklarından kaynaklanan süreğen koreler; kalıtım kökenli olan ivegen Huntington koresi. Ayrıca, küçük atardamarlardaki damar sertliğinden kaynaklanan yaşlılık koresi de, daha ender rastlanan bir süreğen kore çeşididir.
Kore
Doğu Asya’da yarımada. Sarı deniz ile japon denizi arasında yeralan, karada kuzeyde Çin’le, kuzeydoğuda Rusya’yla sınırlı olan Kore yarımadası, eskiden birleşik bir krallıkken, 1945’te, 38. enlem dairesi boyunca iki işgal bölgesine (kuzeyde Sovyet bölgesi, güneyde ABD bölgesi) ayrılmış ve 1948’de kuzeyde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (ya da Kuzey Kore) güneyde de Kore Cumhuriyeti (ya da Güney Kore) arasında ikiye bölünmüştür (Bk. KORE CUMHURİYETİ ve KORE DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ).
-i«1. y \ |
Kore (Kore dilinde, “sakin sabah ülkesi” anlamında Coson) geçmişte, Çin kültürünün Japonya’ya, Japon etkisinin de Çin’e ulaşmasında bir kültür köprüsü işlevi görürken, kendi kültürü de bu ilişkiden önemli ölçüde etkilenmiştir. Tarihinin büyük bölümünde Çin’in ya da Japonya’nın siyasal egemenliği ve baskısı altında kalmış olmasına karşın halkı, farklı ve bağımsız bir topluluk olarak ulusal kimliğini korumayı başarmıştır. Kore adı, yarımadayı 91 3’ten 1 392’ye kadar yöneten Koryosüla- lesinden kaynaklanmıştır.
OŞMNMHTAEEKA |
YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR Kore, Asya kıtasın’ih doğu kesiminde, güneye doğru 965 km boyunca uzanan, genişliğiyse-320 km kadar olan dağlık bir yarımadadır. 8 700 km boyunca uzanan girintili kıyıları açığında, çoğu küçük ve ıssız 3 000’den çok ada (başkası güneybatı kıyısının yaklaşık 120 km açığındaki Çicu adası) yeralır. Yarımadanın ancak % 20’si, yerleşmeye ve tarıma elverişli düzlüklerle kaplıdır ve nüfusun çok büyük bölümü, dar, kesintili kıyı ovaları ile batı kıyılarına açılan iç vadilerde toplanmıştır.
Yarımadanın geri kalan % 80’i, damlık ve tarıma elverişsizdir.
Dağlar, doğu kıyısı boyunca, aşama aşama alçalarak, kuzeydoğu bölgesi dışında elverişli limanları bulunan dar kıyı ovasına açılır. Batıdaki dağlarsa daha yumuşak eğimlerle alçalarak, geniş, verimli tarım ovalarına açılırlar. Çin sınırı boyunca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Pektu dağlarında (Cangbai dağları) ülkenin en yüksek doruğu olan Pektu doruğu (2 744 m) yükselir.
Ovaların doğusunda, Vonsan’dan başlayarak güneye doğru uzanan Debek (Taebaek) dağlan, yarımadanın eksenini ve su bölümü çizgisini oluşturur. Japon denizi kıyısında dar kıyı ovasından başlayarak aşama aşama yükselen Debek dağlarının yükseltisi, Elmas dağlarında 1 709 m’yi bulur. Güneyde, Sobek dağları güneybatı doğrultusunda yarımadayı baştan sona aşarak, batı dağlarını güneydoğu kıyısından ve Naktong vadisinden ayırır.
Toprak yapısı. Kore’nin tarıma en elverişli toprakları, akarsu vadileri ile kıyı ovalarındaki alüvyon topraklarıdır. Aslında bu topraklar da kumludur ve yoğun gübre kullanılmadıkça, verimli sayılmazlar. Dağlardaki topraklar genellikle verimsizse de, yer yer, ormanı yakarak tarla açma yöntemiyle, geçici olarak tarıma elverişli duruma getirilir..
İklim. Kore’de hem kara ikliminin, hem de muson ikliminin etkileri görülür. Kışlar, Asya kıtasının içlerinden esen nemsiz kuzey ve kuzeybatı rüzgârlarının etkisiyle kuzey kesimde1 uzun, soğuk ve kar yağışlıdır (Pyong- yang’da ocak avı sıcaklık ortalaması yaklaşık -8 “O; güneyde, ııc kesimlerdeyse, d,ıha yumuşak ve daha kı-
Kore
yarımadasındaki iki kentin iklim çizelgeleri, yarımadanın iklinı bölgelerini de yansıtmaktadır. Kuzey Kore’nin başlıca limanı olan tapon denizi kıyısındaki Vonsan’daki ve Güney Kore’nin başlıca limanı olan Pusan’daki aylık sıcaklık ortalamaları kırmızı
Vonsan dikdörtgenlerle,
aylık yağış ortalamaları da F° mavi
dikdörtgenlerle gösterilmiştir. Vonsan, Kore’nin büyük bölümünün olduğu gibi, büyük sıcaklık farklarıyla ve nispeten az yağışla nitelenen kara iklimi etkisindedir. Astropikal iklim etkisindeki Pusan’da, sıcaklık „ farkları ölçülü, Pusan yağışlar yoğundur.
sadır (Seul’de oc ak ayı ortalaması -5 “O. Yaz mevsiminde güney yönünden, çevre denizler üstünden kıyılara doğru esen muson rüzgârlarının etkisi başlar ve yarımadanın her yanında temmuz sıcaklık ortalaması, dağlık bölgeler dışında 27 “C’tır. Don olayına rastlanmayan, tarıma elverişli dönem, güneyde, iki kez ürün alınmasını olanaklı kılan 220 günden, kuzeyde ancak tek ürün alınmasına olanak veren 175 günün altına kadar değişir. Yıllık yağış tutarı, güneyde 1 525 mm’nin üstündeyken, kuzeyde yaklaşık 510 mm’ye düşer. Yağışlar daha çok yaz aykırındadır.
Akarsular, bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Kore ırmakları, kısa, hızlı akışlı ırmaklardır ve gerek sulamada, gerek hidroelektrik enerji üretiminde geniş ölçüde yararlanılır. Başlıca ırmaklar arasında kuzey kesimde Yalu ve Tümen, orta kesimde Dedong, Han ve Kum, güneydoğu kesimde Naktong sayılabilir.
Kuzey kesimde ve güneyin uzak bölgelerindeki yüksekliklerde, çam, köknar, karaçam ve ladin gibi kozalaklı ağaç kırın ağır bastığı ormanlara rastlanır. Ilıman bölgelerdeyse yapraklarını dökmeyen ağaçlardan ve çamlardan oluşan ormanlar ağır basar. Yerleşmenin dağınık olduğu kuzey kesimde ve yarımadanın yüksek bölgelerinde, kurt, ayı, leopar, kaplan gibi yırtıc ı hayvanlara rastlanır.
Demiryolu En Yüksek ya da Alçak Noktalar XXX) |
i |
Doğal kaynaklar. Kore yeraltı gelir kaynakları (kömür, demir filizi, bakır, altın, gümüş ve tungsten yatakları) bakımından zengindir. Siyasal bölünme sonucunda kömür, vb. yeraltı gelir kaynaklarının yanı sıra, ticari açıdan değerlendirilebilir nitelikteki ormanlar ve hidroelektrik enerji kaynakları, Kuzey Kore’de kalmıştır. Buna karşılık, tarıma elverişli toprakların büyük bölümü Güney Kore’dedir.
TOPLUM YAPISI
Kore halkı, yarımadada bütünlüğün ilk kez sağlandığı i.S. VII. yy’dan başlayarak tarihi, dili ve kültürü ortak olan, Moğol ırkından bir halktır.Gerek Kuzey Kore’nin, gerek Güney Kore’nin resmî dili olan Kore dilinin, Çince ve Japonca’dan birçok sözcük içermekle birlikte, binlerce yıl önce Tunguzca’dan türediği sanılmaktadır. Ayrıca uzmanlar, H<mguladı verilen, XV. yy’da geliştirilmiş Kore abecesinin, Doğu Asya’nın ilk sesçil abecesi olduğunu ileri sürmektedirler.
Kuzey Kore resmî devlet ideolojisi olarak marksçılığı benimsemiş ve dinsel örgütlenme yasaklanmıştır. Güney Kore’de halkın büyük bölümü buddhacılığa ve konfüçyüsçülüğe (komünist yönetimin iktidara gelişine kadar Kuzey Kore’de de durum aynıydı) bağlıdır. Ayrıca, Güney Kore’de nüfusun yaklaşık % 28’ini oluşturan bir hıristiyan topluluğu vardır. Doğa güçlerine inancı temel alan şamanlık ile XIX. yy’da doğan, konfüçyüsçü- lük, taoculuk ve buddhacılığın bireşimi olan Çundo Kyo (1905’ten önce Tonghak) da, oldukça yaygındır. TARİH
Kore’nin tarihi İ.Ö. 3000’e doğru, Ural-Altay dillerinden bir dil konuşan Tunguz kabilelerinin yarımadaya yerleşmeleriyle başladı. Efsaneye göre kral Tangun, İ.Ö. 2333’te ilk krallığı (Çoson Krallığı) kurdu. Çin’den tunç aletlerin getirilmesiyle ve İ.Ö. 108’de ilk Çin birliklerinin ülkeye yerleşmeleriyle, yarımadada Çin etkisi yaygınlaşmaya başladı.
|
Üç krallık dönemi. Çin egemenliğine karşı, İ.Ö. III. yy’da ortaya çıkmış Koreli kabile federasyonları, birer krallığa dönüştü. İ.Ö. 57’de Silla, İ.Ö. 37’de Kogurgo, İ.Ö. 18’de de Bekçe krallıklarının kurulması, Kore tarihinde “üç krallık dönemi” adı verilen dönem başlattı. Önceleri Mançurya’nın güneydoğu kesiminde kurulmuş olan Kogurgo Krallığı, sonradan güneye doğru genişleyerek, İ.S. 313’te Kore’deki son Çin krallığı olan Luolang’ı topraklarına kattı.
Bu dönemde Kore’de, Çin kültürünün konfüçyüsçü- lük, taoculuk ve buddhacılık gibi dinleri yayıldı. Silla Krallığı, IV. yy’da kıyıda bir merkez kurmuş olan Japonları püskürttükten (562) sonra, Çinlilerden yardım alarak, 660-668 arasında Bekçe ve Kogurgo krallıklarını ele geçirerek, yarımadada bütünlüğü sağladı. Merkezden yönetilen bu birleşik krallıkta, gerek buddhacılık, gerek güzel sanatlar büyük ölçüde gelişti.
Bununla birlikte, IX. yy’da taşra illerinde ayaklanmalar başladı ve ayaklanmacılar yönetimi ele geçirerek, Koryo sülalesini kurdular.
Koryo sülalesi dönemi. Koryo sülalesi döneminde başlangıçta ülke sivil yöneticiler tarafından yönetildi ve Kore’nin siyasal, toplumsal, ekonomik sistemleri ile eğitim sistemi, büyük ölçüde Çin’in etkisinde kaldı. 1170’e doğru askerler yönetime ağırlıklarını koyup, buddhacı- lığı yasakladılar. XII. yy. sonunda ülkeyi yönetmekte
olan asker sülalesi Çoeler döneminde, özellikle 1231 ‘de başlayan ilk Moğol akınlarından sonra, köylüler arasında sık sık ayaklanmalar patlak verdi ve Çoe sülalesini deviren (1238) sivil sülale, Moğol egemenliğini kabul etti.
Moğolların egemenliğindeki barış döneminde, yeni bir basımcılık sisteminin bulunması, buddhacılık ve konfüçyüsçülük metinlerinin çoğaltılmasını ve yayılmasını sağladı. Bu arada güzel sanatlarda, özellikle de seramik alanında, büyük bir gelişme gerçekleşti. Ne var ki, 1 356’da Moğollara karşı bir ayaklanma patlak vermesiyle, bu barış dönemi yeniden bozuldu ve sonunda, Moğol sülalesi Yuanların Çin’de devrilmesinin ardından, Çin’de işbaşına gelen yeni sülaleden (Mingler) de destek gören Koreli Yi sülalesi, 1392’de Moğolları altetmeyi başardı.
Yi sülalesi. Hanyang (günümüzde Seul) kentini başkent yapan Yi sülalesi, buddhacılığı yasaklayıp, konfüçyüs- çülüğü resmî din ilan etti; ekonomik ve toplumsal alanlarda da reformlar yaptı. Konfüçyüsçü bürokrasinin başarılı yönetimi altında, eğitim sisteminin yanı sıra, bilim ve teknoloji alanında da büyük bir gelişme gerçekleştirildi. Kore’ye özgü abece sistemi (1443) Hangul, bu kültür gelişmesinin doruk noktası oldu.
Ama XVI. yy’da konfüçyüsçü okullar (Ki ve Li) arasındaki çekişmeler, devlet işlerinin kötü yönetilmeye başlanması, saray entrikaları ve dış ticaretin gerilemesi, gerek siyasal sistemin, gerek toplumsal ve ekonomik sistemlerin gerilemesine yol açtı.
)apon imparatoru Hideyoşi’nin gönderdiği orduların başarısız, ama büyük zarar veren istila denemesi (1 592- 1598) ve Mançuların saldırıları (1627-1637) durumu günden güne kötüleştirdi ve sonunda, Mançuların üstünlüğünün kabul edilmesi, Koreliler arasında yabancı düşmanlığım şiddetlendirdi. Bu arada köylü ayaklanmaları, iç durumu daha da kötüleştirdi.
Batı’yla ve Japonya’yla ilişkiler. XVII. yy’da katoliklik, Çin yoluyla Japonya’ya girdi ve “Batı öğretisi” adı altında yayılmaya başladı. Bu arada, 1860’a doğru ortaya çıkan yeni yerel din Tonghak (ya da “Doğu öğretisi”), özellikle kentlerdeki yoksullar ve yoksul köylüler tarafından hızla benimsendi. Hıristiyanlara baskı uygulamaya başlanması ve 1866’da bir ABD şilebinin batırılması, Fransa’nın 1886’da, ABD’nin de 1871’de askerî güç gösterilerine yol açtı.
Koreliler bu tehditleri savuşturmayı başardılarsa da, 1876’da laponlar, Kore hükümet yetkilerinin yozlaşmışlığından yararlanarak, bir ticaret antlaşması imzalatmayı başardılar. Bunu izleyen altı yıl içinde, “dışa kapalı krallık” Kore, yabancı etkilerine açıldı ve gerek ABD’yle, gerek öbür Batı ülkeleriyle ticaret antlaşmaları imzaladı.
Bu dışa açılma dönemini, yabancıların zayıf Kore hükümetini etki altına alma çabaları (özellikle Çin, Japon- ya ve Rusya’nın) izledi. 1894’te Tonghak dinine bağlı olanların ayaklanmasından yararlanmak isteyen Çin, ayaklanmanın bastırılmasına yardımcı olma bahanesi altında Kore’ye birlikler gönderdi, laponya’nın da asker göndermesi, ilk Japonya-Çin Savaşı’na (1894-1895) yol açtı ve savaşı kazanan Japonya, kâğıt üstünde bağımsızlığını koruyan Kore’yi egemenliği altına aldı. Hemen ardından, Rus-Japon Savaşı’nda (1904-1905) da Rusları bozguna uğratıp, Kore’yi himaye rejimini kabul etmeye zorladı ve kısa bir direnme döneminden sonra, Kore’yi ilhak ettiğini açıkladı (1910).
Yakın dönem, laponya’nın fiili sömürgesine dönüştüğü süre (1905-1945) boyunca Kore’ye, siyasal alanda ağır baskılar uygulanırken, zenginlikleri sömürüldü; ayrıca ülkedeki japonlar tarafından Korelilere gerçek bir ırk ayrımı uygulandı ve |apon kültürü zorla benimsetilmeye çalışıldı. 1919’da sömürge yönetimine karşı Korelilerin başlattıkları kitle gösterileri kanlı biçimde bastırıldı. Bu baskılar halk arasında bağımsızlık isteklerini artırırken, İkinci Dünya Savaşı sırasında Kore, Japonların kıtadaki yayılmasının başlıca ekonomik ve askerî üssü haline getirildi.
Japonya’nın 1945’te teslim olmasıyla, Kore, Japon egemenliğinden kurtulduysa da, bu kez 38. enlem boyunca, ABD ve Sovyet etki bölgelerine ayrıldı. Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler, birleşik ve bağımsız bir Kore hükümeti kurulması yolunda karar aldı; ama, seçimlerin yapılmasından sorumlu BM komisyonu, yalnızca güney kesimde (ABD bölgesi) seçim yaptırmayı başarabildi. 1 5 Ağustos 1948’de, Kore Cumhuriyetinin kurulmasıyla, güney kesimdeki ABD askerî yönetimi sona erdi. Kuzey Kore’deyse, komünistlerin ağır basmasıyla, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu açıklandı (Eylül 1948). Böylece 38. enlemin oluşturduğu geçici sınır, iki Kore devleti arasındaki sınır haline geldi. (Bk. KORE CUMHURİYETİ; KORE DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ; KORE SAVAŞI.)
Kore Cumhuriyeti
Kore yarımadasının güney kesiminde devlet. (Yüzeyşe- killeri, toplum yapısı ve doğal kaynaklar için Bk. KORE.) Nüfus. Günümüzde Kore yarımadasının toplam nüfusunun % 66’sı, dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek ülkelerinden biri sayılan Kore Cumhuriyeti’nde (ya da Güney Kore) yaşamaktadır. Kuzey Kore’de olduğu gibi, Kore Cumhuriyeti’nde de nüfusun en yoğun olduğu bölgeler, batı kıyısındaki ovalardır. Toplam nüfus artışındaki yavaşlamaya karşılık, kentli nüfus sürekli artmaktadır. En büyük kentler Seul (başkent), Pusan, De- gu, inçon (Seul yerleşme alanının limanı) ve Guang- cu’dur.
Eğitim ve sağlık. 6-11 yaş arası çocuklar için ilköğretim ücretsiz ve zorunludur ve bu yaştaki çocukların tümü okula gitmektedir. Ayrıca, çocukların % 75’ten çoğu da ortaöğrenim görmektedir. 1948’den sonra yükseköğrenim olanakları da artmıştır; ülkenin başlıca ünivesitesi Seul Ulusal Üniversitesi’dir (kuruluşu 1946). Sağlık hizmetlerindeki olumlu gelişmeler sonunda, bebek ölüm oranlan büyük ölçüde düşmüştür. Batı tıbbının yanı sıra, bitkilerle tedaviye ve akupunktura dayanan geleneksel tıp uygulamaları da yaygındır.
EKONOMİ
Güney Kore ekonomisi, Kore Savaşı sonrasında ABD’nin, 1960 yıllarının ortalarından başlayarak da Japonya’nın sermaye yatırımları yardımıyla büyük ölçüde gelişmiş, 1960-1 970 yılları boyunca ekonomik büyüme hızı, yılda % 7- % 10 arasında olmuştur. 1980 yılındaki duraklama dışında, 1980 yılları boyunca da ekonomik gelişme sürmüştür. Denizaşırı ülkelerle, özellikle Ortadoğu ülkeleriyle yapılan inşaat anlaşmaları, ülkeye büyük gelir sağlamaktadır.
Sanayi ve enerji. Kore Cumhuriyeti’nin dışsatım gelirlerinin büyük bir bölümünü, imalat sanayisi karşılamaktadır. Kore Savaşı sonrasında, ekonomiyi geliştirme çalışmaları öncelikle elektronik ve dokuma sanayisi dallarına yöneltilmiştir ve günümüzde Güney Kore yapımı televizyonlar, videolar, kumaşlar, Japonya’da üretilenlerle boy ölçüşmektedir. Ayrıca, son yıllarda kâr marjı yüksek dallara ağırlık verilmiştir; Petrokimya sanayisi; demir-çelik sanayisi; gemi yapımı; çimento sanayisi; otomotiv (otomobil ve kamyon) sanayisi. Sanayi tesis-
&–ı •’ V |
V*
fc£_A
KORE CUMHURİYETİ
GENEL BİLGİLER. ^ u/ulc umu % 484 km Baş kı ntı \t en bu\uk kenti Seul ıld 7dı) ıi[)D nııl..
TOPLUM YAPISI. Sumsu ‘I4‘)| Mİ’, ı 4 i 2-if, 111.10, nulıısyoğunluğu Km’\e439kısı Suiusda- gılıını11’l‘fUr kenlleıde 74, kırsal kesimde Jh > ıll’k nulııs aılis lıı?ı’1‘1‘Ki’ O.ü. Kcsmidılı Kmi’dılı Baslıı a dinle1 Bııddhaı ı lmıstı\.ın, knıı- itn,\usıiı, şaman dini (. uikId K\o EĞİTİM VE SAĞLIK. ()kuma \a/ma dmhi i lfı(ı I \ eliskııı nulusun <-)f)’sı UıııvefsıU’ sausi f 19J56′. il Hastane \atak sav. ısı ‘ 1 ‘){i— >. ¡5) i.-1‘. Hekim s,i\iîi ‘ I9B–‘. 14 lin t )rtakıma umut. 199 I: kadınlarda—7 ’> cikekleıde— 67. Bebek olum ora- ‘i. Ili‘l 11’ I dili) ( anlı doğumda 2 5 EKONOMİ. C,S,\HI M’i’lD’ ’ 5(1 nıılvaı ılular; kışı Ivsına ulusal gclıı i I ‘■)4ıiı. ’> 600 dolaı. Llkm nulııs flugılıniı ı 1990;: Huııet \e lıı/nn’tlcı — 42; manavı —”. 2îî. t.ııını \.e halikı ılık—I \ apı sana- >.ısı—6. kamu goıe\ lılerı -‘Y 4 Dış lıuıiet
11tıt) 11. Dışalım—fil milyar dolar dışsatım—7| milyar dolar Ticaret \aplığı başlıca ülkeler ABD, l.ıponv.ı Paıa bııimı: 1 \.oıı – -100 çoıı. YÖNETİM. Imu Başkanlık lıpı t umhıımet ‘ı ,ts,ı- nu gııc u. Mıllel Vıeclısı. \onotim bokımloıımesı
ULACIM. Dt’inırvollaıı ı Il,fü5i. lonlamb i”>6km kar.udllan ı 1 t*fîHı 1’nplam “>”1 778 km. Boslu a limanlat li Baslu a ha\ a.ılanl.ırı 4
Ulaşım. Seul, Decon, Degu ve Pusan’ı birbirine bağlayan ana demiryolu hattının yanı sıra, Seul’den güneye ve batıya ikinci, doğuya da üçüncü bir hat uzanmaktadır. Büyük çaplı otoyol ağı yapımı, demiryolu taşımacılığında gerilemeye yol açmıştır.
Ticaret. Güney Kore ekonomisinin gelişmesine en büyük katkıyı dış ticaret sağlamakta, 1960 yıllarından günümüze, dışsatımda büyük bir artış gözlenmektedir. Güney Kore’nin Çin’le, SSCB’yle ve Doğu Avrupa uluslarıyla ticareti, 1980 yıllarında hızla artmıştır. Günümüzde ülke, dışsatımda, sanayileşmiş pek çok ülkeyle rekabet halindedir; ama ABD ve öbür Batı ülkelerinin son yıllarda Güney Kore ürünlerine koydukları kotalar ülke ekonomisi için bir tehlike oluşturmaktadır. DEVLET YAPISI
1978 Anayasasina (1948’den bu yana altınc ı anayasa) göre, Kore Cumhuriyeti başkanlık tipi bircumhuriyettir. Devlet başkanı, 5 yıl için halk tarafından seçilen cumhurbaşkanıdır. Yasama gücü, üyeleri genel oy sistemiyle seçilen Millet Meclisi’nde, yürütme gücü cumhurbaşkanı ile cumhurbaşkanı tarafından atanan başbakanda ve hükümettedir.
TARİH
Kore’nin ikiye bölünmesinin ardından, 15 Ağustos 1948’de yapılan seçimlerde cumhurbaşkanlığına Syngman Rhee seçilmiş, hemen ardından 1950’de başlayan Kore Savaşı 1953’e kadar sürmüştür (Bk. KORE SAVAŞI).
1953’ten günümüze Kore Cumhuriyeti. Ağır zararlar veren Kore Savaşı’ndan sonra, ekonomik bunalıma yuvarlanan Güney Kore’de, Mart 1960’ta yeniden başkanlığa seçilen Syngman Rhee,öğrenci gösterileri sonucunda, bir ay sonra görevden ayrılmak zorunda kaldı. Yeni başkan Yun Po-Song, 16 Mayıs 1961 ‘de bir askeri darbeyle hükümeti deviren general Park Çong-hee’yi (Park Cong-hi) başbakanlığa getirerek yerini bir süre daha koruduysa da, 1962’de başkanlık sistemine geçilmesini kabul etmek zorunda kaldı ve ordudan istifa eden Park Çong-hee, Aralık 1963’te yapılan başkanlık seçimini kazandı. Ekonomik refahın sağlanması için çalışmalar yapan Park Çong-hee, 1971’de yeniden başkanlığa seçildikten sonra baskıcı yönetimine karşı tepki-
Cüney Kore’nin kuzeybatı kesimindeki Han ırmağı kıyısında yeraian, 1300 yıllarında kurulmuş olan Seul, ülkenin başkenti, en büyük kenti, başlıca kültür ve sanayi merkezidir. 1953’te Kore Savaşı’nın sona ermesinden sonra, aşağı yukarı bütünüyle yeniden yapılmıştır. |
leri sırasıyla Seul, Pusan, Ulsan (petrol rafinerisi; tersaneler) ve Yoçon’da (petrokimya sanayisi ve demir-çelik sanayisi) toplanmıştır.
Kore Savaşı’nın ardından, nükleer enerji santralları dahil pek çok santral kurulmuş ve 1989’da 80 milyar kilovat saat elektrik üretilmiştir (1966’daki üretimin 16 katı). Bu enerjinin büyük bölümü, yurt dışından getirilen petrolla çalışan termik santrallarda elde edilmektedir. Tarım, balıkçılık ve ormancılık. Topraklarının % 21’i tarıma elverişli olan Kore Cumhuriyetinde, GSMH’nin % 10’unu tarım ürünleri sağlar. Başlıca tarım ürünleri arasında pirinç (yoğun gübre ve meleztohumlarkullammı, sulama, makineleşme ve güçlü bir kooperatifler topluluğu sayesinde, pirinç üretimi dünyanın en yüksekleri arasındadır), buğday, mısır, patates sayılabilir. Bununla birlikte besin (et dahil) ürünlerinin önemli bir bölümü yurt dışından satın alınır. Ülke halkının temel besin kaynaklarından balıkçılık, 1950 yıllarından bu yana önemli ölçüde gelişmiştir ve Güney Kore balık üretiminde, Japonya ve Çin’den sonra dünyada üçüncü sırada yeral- maktadır. Ormanlar ülke yüzölçümünün yaklaşık % 66’sını kaplamakla birlikte, ormancılık ürünleri, ülke gereksinmesini karşılamaya henüz yeterli değildir.
lere, Kuzey Kore’yle sınır çatışmalarını bahane ederek, sıkıyönetim ilan etmekle yanıt verdi. Yönetimde askerlere ağırlık verilerek, 1975’te muhalefet partileri yasaklandı. Park Çong-hee’nin 1979’da Merkezi İstihbarat müdürü Kim Çe-gü tarafından öldürülmesinin ardından, Çe Gü-ha cumhurbaşkanlığına seçildi.
Mayıs 1980’de askerî yönetime karşı ayaklanmalar patlak vermesinin ardından, general Con Du-huan başkanlığında bir askerî cunta yönetime el koydu ve ekim ayında yeni Anayasa’nın kabul edilmesinden sonra, Con Du-huan cumhurbaşkanlığına seçildi. Muhalefet partilerine izin verilmesiyle görünüşte demokratikleşen, ama aslında son derece baskıcı bir rejimle yönetilen ülkede, 1985 seçimlerinde, sürgünden dönen Kim De-cung’un desteklediği Yeni Demokrat Parti, oylarını önemli ölçüde artırdıysa da, Con Du-huan, Kim De-cung’u sık sık tutuklatarak, baskıcı rejimini sürdürdü. Bununla birlikte, muhalefetin gün geçtikçe şiddetlenmesi ve muhalefet önderleri Kim De-cung ile Kim Yung Şam’ın birleşerek 1987’de Demokratik Birleşme Partisi’ni kurmaları sonucunda, yeni bir Anayasa hazırlanmasını ve cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini kabul etmek zorunda kaldı, iktidarın aday gösterdiği emekli general Ro Te Vu’nun, muhalefetin istediği temel reformları gerçekleştirme sözü vermesinin ardından yapılan seçimlerde (Aralık 1987), Ro Te Vu cumhurbaşkanlığına seçilirken, Nisan 1988’de yapılan seçimlerde, üç muhalefet partisi, Millet Meclisindeki 299 milletvekilliğinden 164’ünü kazanmayı başardı. Bu arada eski başkan Con Du-huan, yönetimi sırasında elindeki gücü kötüye kullandığından ötürü halktan özür dilediğini açıkladı. 1990’da üç muhalefet partisinin kurdukları Demokratik Liberal Parti, yerel seçimlerde büyük bir başarı kazanırken, 1991’de Kore Cumhuriyeti, Kore Demokratik Cumhuriyeti’yle birlikte, Birleşmiş Milletler Üyeliğine kabul edildi. 1992’de yapılan seçimlerde Demokratik Liberal Parti 299 milletvekilliğinden 149’unu kazanarak iktidara geldi; başbakanlık seçimleri için aday gösterdiği eski muhalefet önderlerinden Kim Yung Sam da, Aralık 1 992’de cumhurbaşkanlığına seçilip, 25 Şubat 1993’te göreve başlayarak, Huang in-sung’u başbakanlığa atadı. Bu arada Güney Kore, Kuzey Kore’nin tek müttefiki Çin’le 1992’de yeniden diplomatik ilişki kurdu. Aralık 1993’te istifa eden Huang İn-sung’un yerine başbakanlığa getirilen Hov-Çang’ın da, Nisan 1994’te, devlet işlerindeki denetimini artıracağını açıklamasının yol açtığı siyasal çalkantıyla istifa etmek zorunda kalmasının ardından, cumhurbaşkanı Kim Yung Sam, başbakanlığa eski başbakan yardımı ısı Lee Yung-dug’u atadı.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti
Kore yarımadasının kuzey kesiminde devlet. (Yüzey- şekilleri, toplum yapısı ve doğal kaynaklar için Bk. KORE.)
Nüfus. Günümüzde Kore yarımadasının toplam nüfusunun yaklaşık % 34’ü Kore Cumhuriyetinde (ya da Kuzey Kore) yaşamaktadır. Güney Kore Cumhuriyeti gibi, Kore Demokratik Halk Cumhuriyetinde de batı kıyıları boyunca uzanan ovalarda nüfus yoğunluğu yüksektir. Doğum oranının hızla artışına paralel olarak ölüm oranlarında düşme nedeniyle, nüfus hızla artmaktadır. Doğal nüfus artışına karşın, özellikle Kore Sa- vaşindaki kayıplar ve 1948’den sonra Kuzey’den Gü- ney’e 3 milyondan çok kişinin göçmüş olması nedeniyle, ülke ciddi bir etkin nüfus yetersizliğiyle karşı karşıyadır. Kentli nüfusu, kırsal nüfusa oranla yüksektir ve kent-
KORE DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ
GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 120 538 km2. Başkenti ve en büyük kenti: Pyongyang (1 500 000 nüf., 1992 tah.).
TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 21 815000; nüfus yoğunluğu: Krrr’ye 181 kişi. Nüfus dağılımı
(1989) : Kentlerde % 62, kırsal kesimde % 38. Yıllık nüfus artış hızı (1990): % 1,7. Resmî dili: Kore dili. Başlıca dinler: Dinsel uygulamalar yasaklanmıştır.
EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1989): Yetişkin nüfusun % 99’u. Üniversite sayısı (1986):
- Hastane yatak sayısı (1987): 289 000. Hekim sayısı (1987): 57 800. Ortalama ömür (1991): Kadınlarda—73; erkeklerde— 67. Bebek ölüm oranı (1991): 1 000 canlı doğumda 32.
EKONOMİ. GSMH (1990): 29 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir: 1 069 dolar. Etkin nüfus dağılımı (1990): Sanayi— % 39; tarım ve balıkçılık— % 43; devlet görevlileri—% 18. Dış ticaret (1989): Dışalım—2,8 milyar dolar; dışsatım—1,9 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler— Rusya, Çin, Japonya. Para birimi: 1 von =100 çon. YÖNETİM. Türü: Komünist halk cumhuriyeti. Yasama gücü: Yüksek Halk Meclisi. Yönetim bölüm- lenmesi: 9 il, 3 kent.
ULAŞIM. Demiryolları (1989): Toplam 8 533 km. Karayolları (1987): Toplam 22 000 km. Başlıca limanları: 6. Başlıca havalanları: 1.
lere göç sürmektedir. Başlıca kentler Pyongyang (başkent) Gesong, Congcin ve Hıngnam’dır.
Eğitim ve sağlık. 1948’den bu yana okul çağındaki nüfusun yaklaşık % 99’u okuma-yazma bilmektedir. 5-16 yaşlar arasındaki çocuklar için ilköğretim ücretsiz ve zorunludur; ayrıca, öğrencilerin % 20’si yükseköğrenim görmektedir. En büyük yükseköğretim kurumu Pyongyang’daki Kim İl Sung Üniversitesi’dir. Sağlık hizmetleri ücretsizdir. Batı tıbbının yanı sıra, akupunktur vb. tedavi yöntemleri yaygın biçimde uygulanmaktadır.
EKONOMİ
Kore Savaşı sırasında pek çok sanayi kuruluşu, demir, kömür, vb. yeraltı gelir kaynaklan ile Kore yarımadasının Japon işgali altında kaldığı dönemde (1910-45) yapılan hidroelektrik santrallar Kuzey Kore’de kalmıştır. Kore Savaşı sırasında ülkenin gördüğü zarar da SSCB’nin ve öbür Doğu Bloku ülkelerinin parasal ve teknik yardımlarıyla karşılanınca, Kuzey Kore ekonomisi 1960 yıllarında hızla gelişmeye başlamıştır. Bununla birlikte 1970 yıllarının sonlarında, ekonomik büyüme hızı yavaşlamış ve 1980 yıllarının sonlarında GSMH, Güney Kore GSMH’sinin altıda birine (bazı yıllarda da-
hadaaltına)düşmüştür. Ülkede bütün sanayi kuruluşları devletleştirilmiş, tarım da ortaklaştırılmıştır.
Sanayi ve enerji. 1960 yıllarından başlayarak demir-çe- lik ve kimya sanayileri ile makine yapımı ve metalürji alanlarında gerçekleştirilen gelişmeler, ülke ekonomisinin kendi kendine yetebilen, askerî açıdan güçlü bir konuma gelmesini sağlamış, ağır sanayiye yöneltilmiş çabalar 1970 yıllarından sonra, uzun süredir ihmal edilen tüketim ürünlerine kaydırılmıştır. Günümüzde başlıca sanayi kuruluşları arasında takım tezgâhı fabrikaları, kamyon, traktör, buldozer ve tarım araçları fabrikaları, elektrik jeneratörü fabrikaları sayılabilir. Pyongyang, Çongcin, Kimçek ile Gapgson ve Gangso (her iki kent de Pyongyang yakınındadır), başlıca metalürji merkezleridir. Petrokimya sanayisi tesisleri Hungnam’da, kâğıt ve kâğıt ürünleri fabrikaları Sinıycu’da toplanmıştır.
Elektrik Yalu ırmağı ve kuzey kolları üstündeki hidroelektrik santrallerından sağlanır. Kömürle ya da yurt dışından getirtilen petrolla çalışan termik santrallar da, kurak mevsim boyunca hidroelektrik enerjiye destek olur. 1989’da Kuzey Kore’de 40,2 milyar kilovat saat elektrik üretilmiştir.
Tarım, balıkçılık ve ormancılık. Etkin nüfusun yarısından azının (1948’de % 75’i) çalıştığı tarımda, başlıca ürün pirinçtir. Makine kullanımı ve sulama teknikleri önemli ölçüde geliştirilmiştir. Batı kıyısındaki gelgit etkisinde toprakların bir bölümü de tarı.na elverişli duruma getirilmiştir. Doğu kıyısı boyunca başlıca gelir kaynağı balıkçılıktır; balık ve balık ürünleri de dışsatımın önemli bir bölümünü oluşturur. Ormancılık, özellikle ülkenin kuzeyindeki dağlık kesimde gelişmiştir.
Ulaşım. Geniş bir demiryolu ağıyla Çin’e bağlanan ülkede, başlıca liman ve kentler de yoğun hatlarla birbirine bağlıdır. Yük ve yolcu taşımacılığının büyük bölümü demiryoluyla yapılır. Karayollarının daha az gelişmiş olmasına karşın, Pyongyang büyük bir otoyolla Kaison- ga’a ve Vonsan ile Nampo’ya bağlanmıştır.
Ticaret. Başlıca dışalım ürünleri arasında petrol, kok kömürü, buğday, pamuk ve çeşitli makineler, başlıca dışsatım ürünleri arasındaysa da pirinç, çeşitli metaller çimento, çeşitli makineler, balıkçılık sanayisi ürünleri ve petrokimya sanayisi ürünleri sayılabilir. 1970 yıllarında
Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang, Dedoııg ırmağı kıyısında yeralır. Kore Savaşı sırasında aşağı yukarı bütünüyle yıkılmış, sonra yeniden yapılmıştır. Arka planda Kim il Sung’ıın heykeli ve Devrim müzesi görülmektedir. |
İsveç, Finlandiya ve öbür Batı uluslarıyla ticaretin gelişmesi için gösterilen çabalar, ticaret bilançosunda sorunlara yol açmış ve Kuzey Kore dış borçlarını ödeyememe ya da geciktirme gibi durumlarla karşılaşmıştır. 1990’dan sonra, ticareti geliştirmek ve laponya gibi kapitalist ülkelerle teknik bağlantılar kurmak için, yoğun çabalar harcanmaya başlanmıştır.
DEVLET YAPISI
Kuzey Kore, siyasal gücün Kore Emekçi Partisi’nde olduğu komünist bir ülkedir. 1972 Anayasasina göre, yürütme gücü Halk Merkez Komitesi’nde, yasama gücü, üyeleri tek dereceli seçimle işbaşına gelen Yüksek Halk Meclisi’ndedir (aslında bu meclisin, Halk Merkez Komitesinin aldığı kararları onaylamaktan başka işlevi yoktur).
Yürütme gücü, devlet başkanı ile devlet başkanının atadığı başbakan tarafından yönetilen Devlet Yüksek Konseyi’ndedir.
TARİH
Kore’nin ikiye bölünmesinin ardından, Kim il Sung’un başbakanlığa (1972’de cumhurbaşkanlık kurulunca cumhurbaşkanı oldu) getirilmesinin hemen ardından, 1950’de başlayan Kore Savaşı, 195 3’e kadar sürmüştür (Bk. KORE SAVAŞI).
1953’ten sonra Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti.
Kore Savaşı boyunca Çin birliklerinin Kuzey Kore’ye yardım etmiş olmalarına karşın, Kuzey Kore 1960 yıllarında Çin ile SSCB arasında başgösteren anlaşmazlıktan uzak kalmaya çalışarak, 1966’da siyasal bağımsızlığını ilan etti. 1968’de ABD gemisi Pueblo’ya el koyulup, casuslukla suçlanınca ABD’yle ilişkiler iyice gerginleştiyse de, Çin de, SSCB de, olaya karışmadılar. Yarı tanrı konumuna getirilen Kim ilSung’un, büyük oğlu Kim Cong İÜ vâris ilan ettiği ülkede, 1990’da Japonya’yla ilişkilerin düzeltilmesi için çaba harcanacağı açıklandı. 1991 ‘de Kuzey Kore, Güney Kore’yle birlikte BM üyeliğine kabul edilince, nükleer çalışmaların denetlenmesine izin verileceği açıklandı.
1990’da yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmiş olan Kim İl Sung’un, sonradan bu sözden vazgeçerek, nükleer silahlar açısından denetlenmeye karşı çıkması, 1994’te ülkeyi ABD’yle savaşın eşiğine getirdiyse de, Haziran 1994’te ABD eski başkanı jimmy Carter’ın Pyongyang’da Kim İl Sung’la görüşmesinden sonra, BM uzmanlarının ülkede inceleme yapmasına izin verileceği bildirildi. Ertesi ay Kim il Sung’un bir kalp krizi sonucu ölmesi (9 Temmuz 1994) üstüne, oğlu Kim Cong il’in, “ülkenin en üst görevlerine” getirildiği açıklandı.
Kore dili
Kore yarımadasında yaklaşık 65 milyon kişi (Kore Cumhuriyetinde 43 246 000 kişi; Kore Demokratik Cumhuriyetinde 21 815 000 kişi) tarafından konuşulan dil. Kore yarımadasının siyasal açıdan ikiye bölünmüş olması, iki devlet arasında belirli dil farklılıkları ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Ural-Altay dillerinden olan Kore dilinin, yarımadaya Cilalıtaş döneminde göç eden Tunguz kabileleri tarafından getirildiği sanılmaktadır. Ülkenin “üç krallık” döneminde (Bk. KORE) üçe bölünmesinden sonra konuşulan Eski Kore dilinin, tek bir dilin üç lehçesinden mi doğduğu, yoksa birbirine yakın ama farklı üç dilin birleşmesiyle mi oluştuğu henüz aydınlatdamamıştır. Orta Kore dilinin, Eski Kore dilinin üç çeşidinden birinin konuşulduğu Silla Krallığinda özellikle VII. – X. yy’lar arasında geliştiğiyse, aşağı yukarı kesindir. Orta Kore dilinin konuşulduğu dönemin sonuna doğru, Hangul adı
verilen özel abece sisteminin ortaya çıkması (1443- 1444’e d.), modern Kore dilinin oluşmasına büyük katkıda bulunmuştur.
Günümüzde Kore dili Kore Demokratik Cumhuriyetinde yalnızca Hangul abecesiyle yazılmaktadır. Güney Kore’deyse, Hangul abecesiyle yazımın desteklenmesine karşın, Çin abecesinin kullanılmasına da izin verilmektedir.
t” v i \ * – t ■ i ■* “‘V |
Dans hareketlerinin, koreograf (bale düzenleyicisi de denir) adı verilen kişiler tarafından, görsel bakımdan |
Dansın duygusal ve dramatik yanlarına, teknik virtüözlükten daha büyük ağırlık vererek balede bir devrim
gerçekleştiren Ceorges Noverre, 7776’dan başlayarak Paris Operası ‘nın bale topluluğunu yönetmiştir. |
koreografı
hoşa gidecek ana kalıplar içinde düzenlenmesi. Söz konusu kalıplar dekoratif, anlatısal, yorumlayıcı (ister müzik, ister mizaç, ister duygu olarak) kalıplar ya da salt yaratıcı (dansçının teknik virtüözlüğünü sergilerler) kalıplar olabilir. Koreografi terimi Yunanca khoria (“dans ediş”) ve graphia(‘‘yazı”) sözcüklerinden türetilmiş, önceleri (1700’e d.) basit olarak dans adımlarının birtakım simgelerle kâğıda geçirilmesi anlamında kullanılmıştır.
Birçok hareket biçimi, disiplinli eğitim gerektirir. Özgür doğaçlama olmayan, yani adımların kendine özgü bir sırayla uygulanması yerine, kendilerinden başka bir şeyin anlatımları olarak, tiyatroya özgü birdüzen içinde yorumlandığı bütün danslar, “günümüzde koreografi” diye adlandırılır.
Öbür görsel sanatların tersine, koreografi, uzam kadar zamanı da doldurmak zorundadır. Birtablo duvara asılıp, boş bir zamanda incelenir ya da zevkle seyredilir. Danstaysa, her hareket, başlamasını izleyen saniyeler içinde biter; her an, bir hareketin yerini yenisinin alması gerekir. Koreografi, sürekli olarak gözün önünden, genellikle ona eşlik eden müziğin düzenlediği bir hızla geçtiği için, amaç aldığı etkiyi birikimsel bir biçimde yapar. Koreograf, adımları gözün ve aklın gitmesini istediği yere götürecek biçimde düzenleyerek, yapıt ilerledikçe izleyicinin anımsadığı anlık birçok etkiden, tümel bir etki yaratmak zorundadır.
Bilinen ilk dans yazısı, Mısır hiyerogliflerindedir. Çağlar geçtikçe, beden bölümleriyle hareket düzenini temsil etmek için çubuk figürleri, müzik notaları, sayılar ya da soyut simgeler kullanan birbirini izleyen dans yazısı sistemleri, tasarlanmıştır. XVIII. yy’ın sonu ile XIX. yy’ın başında Salvatori Vigano ve Georges Noverre,
- yy’da Rudolf von Laban (1928’de), Rudolf Benesh (1956’da) ve Noa Eshkol ile Abraham YVachmann (1958’de) tarafından geliştirilen dans yazısı sistemleri, ortaklaşa benimsenerek en geniş çapta uygulanmış dans yazısı sistemleridir.
(Solda)XX. yy’ın en ünlü dansçı ve koreograflarından Michel (ya da M i hail) Fokine’in (resmin sağında), Rus Baleleri Topluluğu’nun kendi
koreografisiyle sahnelediği Şehrazat’ia Altın Köle’yi canlandırdığı sahnelerden birinde çekilmiş fotoğrafı.
Koreograf George Balanchine(resmin solunda), koreografisini yaptığı Hayırsız Oğul ’un provalarından birinde, Barişnikov’la. Balanchine1 in yönetiminde, New York Kent Balesi, dünyanın en yaratıcı ve en saygın balelerinden birine dönüşmüştür. |
Koreografi zamanla birlikte evrim geçirmektedir. George Balanchine klasik bale dağarını çağdaş müzikle kaynaştırmayı başarmış, Antony Tudor, dansı ruhbilim- sel güdülenmeyle ilgili duruma getirmiştir (koreografi- lerinde kişiler, kafalarındaki düşünceleri, hareketleri kadar açıklıkla dile getirirler). Evrim sonucunda aldığı ve alacağı biçim ne olursa olsun, koreografi, izleyicinin gözleri, anıları ve zekâsıyla izleyeceği dansçılar tarafından gerçekleştirilen düzenlenmiş hareket kalıpları olma özelliğini sürdürmektedir.
Kore Savaşı
Güney Kore ile Kuzey Kore arasında, Çin Halk Cumhuriyetinin Kuzey Kore’nin yanında, BM güçlerinin de Güney Kore’nin yanında katılmalarıyla büyüyen savaşa verilen ad. 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusunun iki ülke arasında sınırı oluşturan 38. enlemi aşarak Güney Kore topraklarına girmesiyle başlayan savaşa Türkiye, BM örgütünün çağrısına uyarak, örgüt üyelerinden öbür 1 5 ülke gibi, tugay kuvvetinde 5 000 kişilik bir kuvvet gönderdi. 17 Ekim 1950’de Kore’ye varan ve hemen ateş hattına sürülen Türk birliği, özellikle Çin ordusunun 24 Kasım 1950’deki büyük saldırısına karşı verilen Kunuri Savaşinda büyük bir başarı gösterdi: Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin geri çekilmeye başlamaları üstüne artçı görevi verilen Türk tugayı, bu görevi yerine getirir ve geri çekilme hareketini korurken Sinnimni kö-
Kore Savaşı sırasında, Seul’de ABD tankları ve askerleri.
28 Haziran 1950‘de Kuzey Korelilerin ele geçirdikleri Seul, Eylül 1950‘de, ABD birliklerinin limanı inçon’a yaptıkları çıkarma sonucunda geri alınmıştır. |
yünde baskına uğrayıp, uzun çarpışmalardan sonra Ku- nuri’ye varınca Çin birlikleri tarafından kuşatıldıysa da, göğüs göğüse süngü savaşıyla kuşatmadan kurtulmayı başardı. Uzun ve kanlı çarpışmalardan sonra, 27 Temmuz 1953’te barış sağlanarak, 38. enlemin yeniden iki ülke arasında sınır olması kararlaştırıldı. Savaşın sonuna kadar sürekli ateş hattında kalarak 721 şehit veren Türk birliğinde, 2 147 kişi yaralandı; 234 kişi tutsak düştü ve 175 kişi kayboldu. Savaştan sonra da Kore’de kalan Türk Birliği, 17 Mayıs 1960’tan sonra aşama aşama azaltılarak, son manga da 27 Haziran 1971’de geri çekildi.