Lisan Hastalığı
Hoyratça kullanılan, her türlü yazılı ve görüntülü mecrada “kusa çevrilmiş” ve kelime hâzinesi mangırlarla dolu bir dil bugünkü. Bakın 64 yıl önce, 24 Mayıs 1951 tarihli Ulus gazetesinde Peyami Safa, hastaya benzettiği dilimiz için neler yazmış…
Bir hastanın başucunda
Türkçe hastadır. Meşruti- yettenberi alfabesi, grameri, kelime hâzinesi, imlâsı, şivesi, diksiyonu buhran geçiriyor. Burhan Felek gibi di] titizliğini çok sevdiğim arkadaşlar, spikerlerimizin yol mânasına gelen “tarik” kelimesini Özel isimdeki gibi “a” yı uzatarak okumaları nevinden telâffuz bozukluklarını alfabemizin fonetik bakımından yetersizliğindi‘ bulurlar ve okullarımıza diksiyon dersleri konmasını isterler،
Sanıyorum ki hastalık daha derinlerdedir: İmlâmızın fonetik esası yanlıştır; gramerimiz ıslaha değil, yeni baştan tedvine muhtaçtır. Haşan – Ali Yücel Millî Eğitim Bakanı iken bir gramer komisyonu toplamıştı. Geceli g؛indüzlü çalıştık ve sonradan hiçbiri tatbik edile- miyen prensip kararlarına vardık. Dil Kurumu gramer dâvamıza iki üç gün sonra girecek. Fakat vereceği kararların bu memleketteki ambarlar dolusu projeler, plânlar, raporlar, dilekler arasında kalmıyaeağı malum değil.
Ben hu daracık sütunda yüz yıllık dâvanın »ayışız inceliklerine ؛،okulamam. Yalnız, bütün meselelerimizi kısırlığa götüren bir zihniyetimize dokunacağım: Tekâmülün basitten mürekkebe doğru bir gidiş olduğunu her zaman unutuyor ve kolayın peşinde koşuyoruz. Alfabeden birçok lüzumlu harfleri atışı• mız, imlâda kaideyi değil fone- tıği esas olarak alışımız hattâ Osmanlıcanın birçok nüanslara sahip kelime ve tâbirlerine kıymamız, daha yüksek bir kültür seviyesi istiyen zorluklardan kaçmak içindir. Oysa ki tekâmülün dikine gidişimiz, bizi kaçındığımız zorlukların daha büyükleriyle ka rşılaştırıvor. Yağmurdan kaçarken doluya tutuluyoruz.
Dilde bize sadeleşme gibi gorıınen şey çok defa basitleşmedir; özelleşme gibi görünen şey çok defa kısırlaşma ve hı- şırlaşmadır. İfade etmek zorunda olduğumuz sayısız mâna farkları ve incelikleriyle dil hâzinemizin, gramerimizin, irM lamızın, alfabemizin yetersizlikleri arasındaki uçurum, kaçındığımız zorlukların hepsini bize aratan, aşılmaz bir derinliktedir. Tekâmül İstikametinin tam tersine, mürekkepten basite doğru gitmeğe çabaladıkça, yalnız dil değil, her kültür meselemizi çıkmaza sokan buhranlardan kurtulamıyacağız.