M. de Maupassant çok sayıda, çok güzel hikâyeler yazılan bu memleketin gerçekte en samimî hikâyecilerinden biridir. Kuvvetli, sade, tabii dilinde bize kendisini derinden derine sevdiren bir toprak tadı var-dıı. Fransız yazarının üç büyük özelliğini kendinde toplamıştır: Birincisi, açıklık, İkincisi açıklık, üçüncüsü yine açıklık. Onda ırkımızda bulunan bir ölçü ve nizam ruhu vardır. Normandiya’lı iyi bir çiftçi nasıl yaşarsa o da öyle tutumlu, neşeli yazıyor. Hilekâr, kurnaz, saf, oldukça dalavereci, şıklığı içinde biraz kaba, yaradılışta bol iyiliğinden başka kusuru olmayan, ruhundaki en güzel şeyi saklamada titiz, sağlam ve yüksek zekâlı, hiç hayallere kapılmayan, mezar ötesi hadiselere pek merak etmeyen, ancak gördüğüne inanan, elle yokladığı şeylere güvenen bu insan içimizdedir. O bir ülkedir! Fransa’da okumasını bilen herkese ilham ettiği dostluk buradan geliyor. Sonra o Normandiya’lı zevke, her eserinde duyulan o hoş buğday kokusuna rağmen tipleri, bu zamanın herhangi başka bir hikayecisinden çok daha çeşitli, konulan çok daha zengindir. Hiç bir budala insan hiç bir külhanbeyi yoktur ki onun hoşuna gitmesin ve geçerken dağarcığına atmasın. İnsandaki yüz kınşımının büyük bir ressamıdır. Cimri köylüleri, sarhoş gemicileri, düşkün kızlan, dairelerin alıklaştırdığı küçük memurlan. insanlık taraftan güzellikten olduğu gibi erdemden de mahrum olan bütün âcizleri kin duymadan sevgi beslemeden, kızmadan, acımadan tasvir ediyor. Bütün bu küçük insanlan, bütün bu zavallılan bize böyle açık bir tarzda gösteriyor ki onlan gözlerimiz önünde gördüğümüzü sanıyor ve onları gerçeğin kendisinden daha gerçek bir halde buluyoruz. Onlan yaşatıyor, fakat onlar hakkında hükme varmıyor. Yarattığı, bizimle beraber düşüp kaldırttığı o kopuklar, o çapkınlar, o sokak serserileri için ne düşUn-düğünü asla bilmiyoruz. O, hayat verdiği zaman her yaptığını bilen uata bir sanatçıdır. Kayıtsızlığı tabatm kayıtsızlığıyle eşittir. Bu kayıtmzhk beni şaşırtıyor, kızdmyor. Bu merhametsiz, sağlam yapılı, fakat İyi kalpli adamın içinden neye inandığını, ne duyduğunu bilmek isterdim. Ahmak insanları saçmalıklan için mi seviyor? Istıraptan, çirkinliği İçin mİ hoşlanıyor? Neşeli mi? Kederli mi? Bizi eğlendirirken kendisi dr pftlp-niyor mu? însam ne sanıyor? Hayat hakkında ne düşünüyor?
aşkı, ilk ekmek şarap âyininin hâtırasıyla Virville (Virvil) kilisesinde Rosa (Roza) kızın döktüğü göz yaşları hakkında ne düşünüyor Belki de kendi kendine her şeye rağmen hayat güzeldir, demiş olabilir. Hiç değilse şurada burada hayata verilen şekilden pek memnun görünüyor. Belki de içi, hikâyelerini yazdığı kötü insanlarla, kötülük besleyenlerle dolu olduğuna göre kendi kendine dünya iyi yaratılmış, demiştir. Netice bakımından bu, bir hikâyeci için iyi bir felsefe olurdu. Halbuki insan, aksini düşünmekte, M. de Maupassant’m için için kederli ve şefkatli bir merhametle acı duyduğunu, gözümüz önüne son derece bir itidalle serdiği sefaletlere içten içe ağladığını düşünmekte de serbesttir. O, bilirsiniz, köylüleri, Adem lânetlemesinin yaratıp mahvettiği gibi, tasvir etmeıkte eşsizdir. Güzel bir hikâyesinde, köylülerden birini bize, baştan başa burun kesilmiş, yanakları görünmez olmuş, yuvarlak gözleri endişeli, vahşî, sabit bir hal almış, kabarık ve kızıl tüylü eski bir şapka altında zavallı bir horoz kafası şeklinde gösterir. Hâsılı hep gördüğümüz ve yanımızda görmekle şaşırıp kaldığımız köylü bize, kendimizden ne kadar başka görünür. Aşağı yukarı bundan on beş yıl önce, bir yaz günü, François Coppee (Fransuva Kope) ile ikimiz mavi deve dikenlerinin kum içinde kuruduğu, yarı ıssız, vahşî hazin bir jsüçük Norman-diya kumsalında dolaşıyorduk. Gezintimizin yarı yerinde bacakları eğri, çarpık çurpuk, üstü başı lime lime, bununla beraber ensesi çaylak gibi yoluk, gözleri kuş gibi yuvarlak, fakat güçlü kuvvetli bir köylüye rastladık. Yürürken her adımda yüzünde kocaman, fakat gerçekte hiç bir şey ifade etmeyen bir buruşuk beliriyordu. Gülmekten kendimi alamadım, fakat ne düşündüğünü anlamak için arkadaşıma şöyle bir bakınca, yüzünde öyle bir acıma ifadesi okudum ki, pek az paylaşılan neşemden utandım.
Kendimi mazur göstermek için oldukça tatsız bir eda ile:
— Brasseur (Brasör)’e benziyor, dedim.
Şair :
— Evet, diye cevap verdi, Brasseuır güldürür, fakat bu adam inşa-nı güldürecek kadar çirkin değil. Bunun için gülmüyorum.
Bu karşılaşma arkadaşımı âdeta rahatsız etmişti. Ayrıca bir şair olan M. de Maupassant, kafasının ve gözlerinin kendisine gösterdiği gibi sevinçleri, ıstırapları ve çaresi bulunmayan bir sefaletle cinayetleri içinde kapalı kalmış olan insanları böyle çirkin, böyle kötü, böyle alçak görmekle hiç ıstırap duymamış mıdır? Bilmem, fakat sadece onun pratik bir adam olduğunu, kalabalığa alık alık bakmadığım, şifasız hastalıklara deva arayan bir insan olmadığını biliyorum.
(«Edebiyat Hayatı, Seçmeler» Çev. Nebil Otman, 1956)
toplanarak, M. E. Bakanlığı «Dünya Edebiyatından Tercümeler» dizisinde yayımlanmıştır. Okuduğunuz metin oradan alınmıştır.
-;—n—;- 1 — Okuduğunuz makalenin konusu, Fransız öykücüsü
Metin Üzerinde ve roman yazarı Maupassant (Mopasan)’dır. Anatole Fran-Inceleme: ce (Anatol Frans), onun, her şeyden önce, «üç büyük özel-
liği» üzerinde durmuş. Oysa, bu üç büyük özelliğin üçü aynı şeydir: Açıklık. Yazar, bununla ne söylemek istemiştir?
2 —■ Öyküde ölçü ve nizam sözünden ne anladınız?
3 — Maupassant, daha çok hangi tip insanların öykülerini anlatmış? Bu kişi-rde nelere dikkat etmiş?
4 — Yazar, Maupassant’ı bize: «Ruhundaki en güzel şeyi saklamakta titiz… ç hayallere kapılmayan, mezar ötesi hadiselere pek merak etmeyen. Ancak gör-‘ğüne inanan, elle yokladığı şeylere güvenen. Kin duymadan, sevgi beslemeden,
nadan, acımadan tasvir den» bir yazar olarak tanıtıyor.Maupassant’ı, bu tu-myle hangi edebiyat akımına bağlayabilirsiniz? (bkz. Romantizm, realizm, na-•alizm).
5 — Anatole France, Maupassant’ı, bu tutumuyle beğeniyor, övüyor mu? Bu-ı, daha çok hangi sözlerinden anladınız? Buna karşılık, onda kimi eksiklikler ymuş; onda bir şeyler aramış; bir şeyleri bilmek, öğrenmek istemiş. Bunlar
’lerdir? Fransız öykücüsünde niçin bunlar yok? Bu olmayanlar, hangi tutumdaki ırların yapıtlarında görülen şeyler olabilir?
6 — Türk öykü ve roman yazarları içinde, Maupassant gibi, gerçeklere böylesi-bağlı kalaralk yazanlardan kimleri tanıyorsunuz? Bunlardan neler okudunuz?
7 — Şu sözlerden anladıklarınızı açıklayınız:
«Kuvvetli, sade, tabiî dilinde bize kendisini derinden derine sevdiren bir top-tadı var. Kayıtsızlığı, tabiatın kayıtsızlığıyle eşittir.»
i temelde net internet sitesi ile birlikte ve aynı zamanda ortaya aramaktadır. Sadece durumu büyük net web sitesine wantd ve bu aslında sorun çözüldü göndermeliyim.