Max Weber’e göre karizmanın öne
Dinin özünü belirlemeye yönelik bir tanım iler, s. Max Weber (1864-1920), bir topluluğun dinsel olara kuralları, uygulamaları ve dünya görüşünü inceler Weber, büyüden ayırt ettiği dinsel etkinliği, işlevır. doğaüstü güçler arasındaki bağıntıları düzene sckr: söyleyerek belirlemekle yetinir. Sosyolojisinin tem laşmayı bu bilimin klasik ilkeleri haline gelmiş dar tinleşme ve büyüselliğin yitimi gibi kavramlarla ırc
Akılcılaşmaya doğrudan bağlı olan karizma kavr «doğaüstü veya insanüstü, en azından günlük yaşı mayan ve ölümlülerin erişemediği güçlere ve nitelli duğu düşünülen veya Tanrı tarafından gönderildiği ya da bir örnek olarak görülen ve dolayısıyla şef ola: len bir kişinin olağanüstü niteliği» olarak tanını Durkheim’ın kutsallık kavramına yakın bir kavran:
inkü Weber, insanların, «heyecana dayanan topluluklar r lidere bağlılığının akıldışı ve çıkar gözetmeyi aşan nitende önemle durur. Ne var ki Weber, her şeyden fazla, ka-ı toplumsal yapılarla bütünleşme tarzıyla ilgilenir, tikel maşamın doluluğunu nostalji duyarak yüceltmek yerine, d etkisi açısından ele aldığı karizmanın «olağanüstü» bönceler. karizmanın toplum içinde etkinlik göstermesini deşmesine» bağlar. Çünkü karizma, ancak gündelik ya-üre içine yerleşerek (zaman dışı olma niteliğini bir yana c), yani kurumsallaşmayı kabul ederek gelişebilir, ığın dinsel evrimini inceleyen Weber, heyecanlara daya-ntı ile kurumsallaşma arasındaki dinamiği ortaya koyan ramı yeniden ileri sürer. Weber’e göre, gündelik yaşam pek etki gösteremeyen ilk dinî deneyimler (kendinden ; içki şenlikleri gibi) alkol, müzik ve uyuşturuculara da-çin yoksul ve sağlam olmayan yaşantılardır. Bunlar, ara-geçmeden, dinî kuralların ve uygulamaların sistemleşti-e akılcılaşması sürecinin düzene soktuğu bir girişimin r alacaklardır.
plumunun akılcılaşması, bilimin gelişmesinde, bürokra-ıya çıkışında, bireyciliğin gelişmesinde ve iktidarın, ge-bir otoriteyle değil, normatif kurallar uyarınca meşrulaş-kendini gösterir. Bu süreç, en sonunda, nihaî değerlerin nesinden çekilmesine ve VVeber’in «dünyanın büyüselli-)etmesi» dediği şeye yol açar. Dolayısıyla, dinî etkinlik aşmaya yönelen ve çeşitli evrelerden geçen bu evrimin Lndadır ve doğa güçlerinin büyü aracılığıyla yönlendiril-ı, insan ile doğaüstü güçler arasındaki bağıntıların gittik-imgesel hale gelmesine ve Hıristiyan tektanrıcılığındaki kabahat fikrine bağlı ahlakî bir dine şekilde belli bir ge-terir. Bu arada, bir görevlisi topluluğu yani rahipler takı-r ve bunlar, dinî bilgiyi kendi tekellerine alırlar ve ibadet alarıyla bu uygulamalara bağlı olan manevî kurtuluş yol-‘tarlar.
lünyanın büyüsel tasarımlarının tasfiye edilmesine ve ı yanının ortadan kaldırılmasına» yönelen ve dinî kav-akılcılaşması sonucunu veren bu adım adım ilerleyen ge-ıunda doruk noktasına ulaşır. Ne var ki, bu evrim, düz ve 3İr doğrultuda gerçekleşmez; dinin akılcı örgütlenmesi ıibi olduklarını ileri süren «peygamberlerin» ortaya çık-ıgellemez. Karizmatik etkilerinden yararlanan bu «pey-:r», dinî yaşamın heyecansal boyutunu yemden değer-Aİceltmeye çalışırlar; ama aynı zamanda, kendilerini, bir ıe uygulaması tehlikesiyle de yüz yüze bırakırlar.
’e göre, Protestan dünya görüşü, insanlığın dinî gelişimi-;mel evresini oluşturur (Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin hik und der Geist des Kapitalismus, 1905], Weber’in gö-apitalizmin ayırt edici özelliği emeğin akılcı olarak ör-:sidir ve bu örgütlenme, kârın çoğaltılmasına ve toplu İlmesine dayanan bir temel üzerinde işlevini yerine ge-oi, üretim araçlarının gelişmesi için özellikle ve öncelik-i bir tutumluluk ilkesinden de kaynaklanır. Weber’in öylesine bir İktisadî etkinlik tarzının gelişimiyle Protes-;erçeği görüş tarzları arasında bir bağ kurmaktır. Alman-:onomik durum bakımından en başarılı olan kimselerin ılar olduğunu gözlemleyen Weber, Protestanlık ve özel-.’encilikle kapitalizm arasında bir yakınlık olduğunu or-taya koyar. Protestan anlayışında Tanrı, dünyayı, kendi şan ve şerefi için yaratmış ve insanoğlunu, fark etmediği bir manevî kurtuluş veya cehennem azabına yazgılı kılmıştır. Weber, bu dünya görüşünün, Protestanları, başarı ve yetkinliklerini dünya işlerinde aramaya nasıl yönelttiğini gösterir. Bu açıklamaya göre, manevî ve dinî kuşkular konusunda insanın Tanrı’nın inayetine ulaşmasını sağlayan bir panzehir olarak görülen toplumsal başarı, Protestanların, Tanrı tarafından seçilmiş bir halk oldukları duygusunu daha da pekiştiren disiplin ve azla yetinme anlayışım güçlendiren bir etki göstermektedir. Dolayısıyla Weber’in gözünde, Protestanlığın benimsediği yorumla, ekonomik tavır ve davranışlar arasındaki yakınlık, bir zihniyetin, biricik etkileyici neden olmasa da, toplumsal etkinliği nasıl yönlendirdiğini anlamamızı sağlar.
sı ’nda İkizler bayramı için tavuk kurban ediliyor.