İslam

MELEK NE DEMEKTİR

MELEKLERE İMAN
MELEK NE DEMEKTİR :
Her rnükelJef üzerine, Melâjke-i Kiram hakkındaki ismet, emanetve bütün diğer İlâhî emirlere itaat vâcibx ve bunun hilâfına hareketin müstehil olduğunu bilip itikat etmek farzdık Bu hususları daha iyi anlamak için önce meleğin ne olduğunu bilmemiz lâzımdır.
Islâm, ulemâsr, melek kelimesinin üç kaynaktan türediğim iddia ederler. Bunlardan, melek kelimesinin Arapça olduğunu söyleyenler (Eleke) kepmesinden türediğini kabul ederler* Bunlara göre: -Melek kelimesinin türediği Elk kelimesi aslında ejçilik demşktir. Mef’al vezninden türetilerek önce Me’- lek şeklinde sokulmuş, sonra hemze L harfinden sonraya alınarak Mel’ek şeklinde telâffuz edilmiştir. Daha sonraları hemze kaldırılarak bugünkü şekline, Melek kelimesine çevrilmiştir. Melek kelimesinin çoğulu tyelâike’dir. Melek kelimesinin, çiğnemek anlamına gelen (Lake) kelimesinden yapıldığını söyleyenlere göre: Çüya elçilik yaparken ağızdş bir şey çiğner gibi olduğundan dolayı elçiliğe Mel’ek denilmiş ve sonra da melek şekline çev- rilmjştir.
Bazı İslâm âlimleri de frıelek kelimesinin kuvvet anlamına gelen (Melk) kelimesinden türemiş olduğunu ileri şürerler. Ragıp isfehant, Müfredatında aynı hususa işaret etmiştir. (1)
Yukarıda zikrettiğimiz hususları gözönüne alarak melek kelimesinin lügat mânasının: kuvvet, haberci, elçi, tedbir ve tasarruf olduğunu söyliye- biliriz. İslâm dininde melek dendiği zaman akla: Allah Teâlâ’mn yaratılmışlara ait her türlü dileğini yerine getireri, emirlerini ve işlerini yapan arayıştı ve hareketli kudret vasıtaları, gelir.
Meleklerin varlığı aklen câizA naklen sabittir,. Aklen varl-ıklannı ispat etmek zordur. Bunların varlığı peygamber-i izâm tarafında . haber verilmiştir. Nitekim Kur’an-j Kerîm’deki:«Rabbin meleklere dedi ki: Ben yeryüzünde hükümran olacak birini yerleştireceğim.»

«Her kim Allah’a, meleklerine peygamberlerine, Cibril’e ve Mikâel’e düşman olursa bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır.» (3) âyet-i kerîmeleri nakil için en güzel delildir.
Melâike-i Kiram’ın biri hakkında hakaretâmiz sözler sarfetmek, hafeze meleklerinin subutlarında, onları dünyevî şeylerle teşbih etmek, küfrü mu- cibdir. Bu itibarla, bu çeşit hareketlerden dikkatle sakınmak lâzımdır. Melekler, akıl ve ruh gibi, varlıkları kabul edilen fakat görünmiyen varlıklardır. Her şeyden önce yaratılmışlardır. Onun için kitablara imandan önce meleklere iman bildirilmiştir.
İslâm dininde meleklere imanın, iman esasları içine girmesindeki gaye, Allah Teâlâ’mn insanın hareketlerini gözetlemekte ne kadar ince ve sıkı davrandığını ve insanın her hareketinin gözetlendiğini bildirmektir. Meleğin yaratılışı-itibariyle gaib âleminden oluşu, insanın yapacağı her hareketi görmesini mümkün kılar. Bu itibarla meleklere iman İslâm dininde mühim bir yer tutar. O, görünmiyen (manevî) âlemden görünen (maddî) âleme Peygamberliği nakleden, bir vasıtadır, elçidir. Bundan dolayı meleğe iman peygamberliğe iman sayılır. Meleğe iman etmemek, inanmamak ve onu inkâr etmek peygamberliği de inkâr etmektir. Meleklerin görünmez âlem! bildiklerine inanıldığı için peygamber gaybı bildiğini ortaya koyarken, melek değilim, demiştir.

«De ki: Berr s/ze Allah’ın hazîneleri benim yanımdadır demiyorum, görüh- miyeni de, bitirim demiyorum, ben.bir “meleğim dş dehliyorum, b,£n ancak bana yahyolunâna uyuyorum. De ki: JHiç kör olanla, gören bir olur .mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?» (4) âyet-ı kerîmesi ve «Ben size Allah’ın hâzineleri bendedir demiyorum. Çörünıhiyeni *bifrWiyo- ’rum. Meleğim de demiyorum^ (5) âyef-i kerîmesi, buna açıkça ortaya koyar * Melekler yalnız peygamberlere görünür.«Peygamber (S.A.V.): Ey. Ömer,mes’ele sorarı kimdir bitir njisin? dedi. Ben de Allah ve Reşulü bilir d£dfrn. Q halde haber vereyipı: O, Cibril’dir, size dininizt öğretmek için gelmiştir.» (6) hadîs-i şerifi bunu bizlere beya# eder, Melekler gozfe görünmeyen varlıklar olup, cisimleri etrafımızda gördüğümüz kaba varlıkların cisimlerine, benzemez. Nurariî 0I14P’ pek lâtif yarlıklarda Kur’an-ı Xerîm/de* meleklerin bir kısmına ruh cfenilecek, aynr cinsir. mahiyetinin ruh ve kendilerinin ruhanî birer varlık oldukları belirtilmiştir«Ruh ile meleklerin huturunda saf saf duracağı gün…» (7) âypt-i kerîmesinde olduğu gibi… r Melekler diğer yaratıklar gibi müstakil varlıklardır. Bu huşüs«Yoksa biz melekleri onların gözü önünde (Jifî mi yarattık?» (8) âyet-i kerimesi ile anlaşılır. Melekler yemezler, içmezler; yorulmak ve usanmak nedir bilmezler. Daima ibadet ve itaat ile meşgul oldukları için manevî bir zevk içinde yaşarlar. Bunu Kur’an-ı Kerîm’deki:«Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O’nundur* O’nun indindekiler O’na ibadet etmekte asla kibir göstermezler, asla yorulmazlar. Gece ve gündüz O’na teşbih ederler ve (O’na tapmaktan) onlara fütur gelmez.» (9) âyet-i kerîmeleri açıkça bildirir. Diğer bir âyât-ı kerîmede de:

Belki onlar Allah’ın şerefli kullarıdır. Onlar Allah’ın sözünden evvel söz söylemezler ve O’nun emrine göre hareket ederler.» (10) buyurulmuştur.
Zaman İzafî olduğu için gayb âleminde zaman diye bîr şey yoktur. Bu itibarla en uzak mesafeleri en kısa zamanda (bize göre) kat’fctmeğe muktedir olan melekler, bir ışıktan vşya bir cereyandan daha sür’atli ve seyyaldirler. Melekler sema’ya çıkış ve inişlerinde:(La havle ve lâ kuvvete illâ biilâh) kavlini okuyarak inip çıkarlar. Bunu yar parken de kanatlarını kullanırlar. Meleklerin hepsi kanatlı olup, kanat sayısı vazife ve işlerine göre değişmektedir.(La havle ve lâ kuvvete illâ biilâh) kavlini okuyarak inip çıkarlar. Bunu yar parken de kanatlarını kullanırlar. Meleklerin hepsi kanatlı olup, kanat sayısı vazife ve işlerine göre değişmektedir.«Gökleri ve yeri yaratan,, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatla uçar elçiler yapan Allah’a hamd olsun.» (11) âyet-i kerîmesi, meleklerin^çeşiMi sayıda kanatlara sahip olduklarını bize bildirir. Yalnız, bu kanatlar bizim bildiğimiz hayvanların veya uçağın kanatlan gibi değildi?. Kendilerinin yapısında ve kendilerine uygun bizim tasavvur edemiyeceğimiz şekildedir. Meleklerin, kâinattaki yaratıklar gibi erkeklik ve dişilikleri yoktur.Onlar Rahmanin kullan olan melekleri dişi yaparlar. Acaba onlar melekler yaratıldığı zaman hazır mı idiler?» (12) âyet-i kerîmesi bu hususu* belirtir^ Diğer bir ayette- meleklere dişi diyen ve dişi isimleri takanlar hakkında Ce- nâb-ı Hak:«Âhirete inanmıyan kimseler, meleklere, dişilerin adlarını takarlar. Onların, bu sözleri, (melekler) hakkında Jhiç bir bilgileri yoktur. Onlar zandan başka bir şey’e tâbi olmuyorlar. Zan ise hakikate karşı hiç bir işe yaramaz.» (13) buyuruyor Melekler vazifeleri icabı arzda, semâda ve ikisinin arasında bulunurlar. Arzda bulunanlara Arzî adı verilir. İnsanların amellerini tesbit eden Hafeze denilen melekler ile kâinattaki hâdiselerin vukua gelmesiyle alâkadar olan Müdebbirat adlı melekler bu kabildendir. Bir kısım melekler, Cenâb-ı Hakk’a daima teşbih ve tehlilde bulunurlar. Bunlara semavî rpelekler adı verilir.

«Arşı yüklenen, bîr de önün etrafında bulunan (melekler) Rabferini hamd ile (tenzih ve) tesbit ederler. Ona iman ederler. Müzminlerin de yargılanmasını (şöylece) isterler: Ey Rabbimiz, senin rahmetin ve ilmin her şey’i kuşatmıştır. O halde tevbe edenleri, senin yoluna uyup gidenleri yarlığa, onları cehennem azabından koru.» (14) âyet-i kerîmesinden semavî meleklerin mevcudiyetini’ anlıyoruz.
Bir kısım melekler de semâ ile srz arasında gidip gelirler. Yeryüzüne şeref veren peygamberlere vahy-i -ilâhî getirmekle vazifeli olanları buna misâl olarak gösterebiliriz. v
Yaratılmışların içinde sayısı en çok olanı meleklerdir. Meleklerin sayısını Allah Teâlâ’dan başka kimse bilemez;. Kâinatta meleklerin ibadet etmedikleri boş hiç bir yer yoktur. Göklerde ve yerlerde, canlılarda ve cansızlarda, atomlardan maddelere kadar her zerrede, her hareket ve her şeyde meleklerin birer vazifeleri vardır. Bu itibarla, bazı mefekler, diğerlerinin âmiri, bazıları insanların peygamberlerine haber getirici bazıları her insanın kalbine iyi düşünceleri (ilham) getirici ve bazıları da yalnız teşbih ve tehlil ile meşgul olduklarından diğer ^yaratıklardan habersizdirler. Meleklere yapacağı işler ve görevleri Allah Teâlâ tarafından verilmiş olup, bu işlerde asla isyankâr olmazlar. Bunu:

«O melekler ki Cenâb-ı Hakk’a kendilerine emrettikleri şeylerde aslâ âsî olmazlar, memur edildikleri şeyleri yaparlar.» (15) âyet-i kerîmesinden anlıyoruz. Bu âyet-i kerîme aynı zamanda meleklere herhangi şekil ve suretle ta- pılmıyacağını, zira onların yaratık olup kendilerinin Zülcelâl hazretlerinin emrinde olduğunu bizlere bildirir.
Melekler, içerisinde köpek ve köpek pisliği bulunan evlere girmezler. Güzel kokuları çok severler. Bu sebeble Peygamberimiz (S.A.V.) mübarek >
vücudlarına miskden daha güzel koku sürülüp namaza öylece dururdu.
Sâlih insanların melekleri, Allah Teâlâ’mn emriyle o kimsenin kabri üzerinde durup onun için kıyamete kadar istiğfar ve teşbih ederler. Bu hususu:«Kulumun kabri üzerinde durunuz. Beni teşbih, tehlil ve tekbir ediniz. Seva- bını o kulum için yazınız.» (16) kudsî hadîsi bize sarahatertbildirir. , Yukarıdaki izahlardan ‘ anlaşılacağı üzere, meleklerin Allah ilâ” imanlar arasında elçi olmaları. Allah’ın varlığının mahiyfeti ije insanların mâhiyeıi arasındaki’ mesafeyi gösterir. Melek ile Allah teâlâ abasındaki mOnasebet îse, hâlık ile mahlûk, ma’bud İle. âbid tarzındadır. Bundan, varlıklar üzerindeki tesirlerin meleklerin kşndilerine jriahsuş bir hususiyetle olıîıadığını, Allah Te- âfâ’nırt emirlerini infaz ve verdiği Salâhiyetleri aşmamak suretiyle yapıldığını anlıyoruz.

İSLÂMDAN ÖNCEKİ MELEK ANLAYIŞI :
Eski ve bâtıl dinlerde bu maddî olmıyan-mücerred zîrüh mahlûklar hâk-, kında rrisanların düşünce ve telâkkileri başka başka olduğundan melek anlayışı/karmakarışıktı. * Semavî dinlerden başka hemen hemen bütün bâtıl dirilerde meleklerin mevcudiyeti kabul edilmişti. Yalnız bu. kabul edişte, melekler başka -başka şekillerde ye suretlerde tasavvur edilirdi. Bütün bu tasavvur ye telâkkilerin ifade etmek istediği hakikat, yaratan İle yaratılan arasındaki O’nun emriyle hareket eden ve Q’nup emirlerini yerine getiren bir takım ruhanî vâsıtaların bulunduğudur. ‘ ^ -Hindûlar, melekleri .tanrı ve peygamber ‘plarak kabul edip onlara taparlardı* – ‘ > Parslar,, meleklere Emşasind derlerdi. Onlara göre melekler sonsuz derecede çok olup sayıları bilinmezdi. Hayır ilâhının ve .şer ilâhının; emrinde bulunan melekjer, ilâhlarının emriyle insanları iyiliğe, ve kötülüğe. Sevketrrje- ğe çalışırlardı. Ayrıca, hayıc ve şer ilâhlarının yaptıkları gibi dnjara tâbi olarv melekler d e ‘ a r a l a r ı n d a mücadele edip dururlardı/ Bu inanış. Sabitlerde tamamen başka bir şekle çevrilmiştir. Sâbiîler, yıldızları melek olarak kabul ederlerdi. Şereflerine kurbanlar kesip, meleklerinin heykellerini yaparlardı.. Bu suretle onları Allah’ın tecellîsi olarak sayıp, hürmetlerinde kusur etmezlerdi. – ; Eski Yunan ve Mısır’da meleklere tlkûl-i Aşere yani, ön akıl adı veri- Ijrdi. Yunanhlar, melekleri maddî olrhıyan mücerred rUhİar olarak, kabul edip, Allah’ın kâinatı yaratmasında bunlar» vasıta olarak kullandığına inanırlardı. Yunan felsefecileri ise, melekler Hakkında çpey ‘fikir yürütonuşler ve sağlam bir neti.ye varamamışlardır. BUndan dolayı. meleklere akl-ı. evvel demişlerdir. Yunahlılar, gerek akî-ı evvel ve gerek ukul-i aşere .adın’ verdikleri meleklerin bütün âlemi yarattığını, ve Allah’ın muattal bir halde kaldığını kabul ederlere

Semavî bir dine mensup olan Yahudiler, meleklere Karrubîm derler. Bunların büyük ve küçüklerinin olduğunu kabul ederler. Ayrıca, meleklere muhtelif isimler verirler. En büyük melek olarak Cebrail ve Mikâil’i kabul ederler. Yahudiler, meleklere karşı aşırı derecede bir hürmet ve saygı gösterirler.. Allah’a hitap ettikleri tarzda onlara hitap ederlerdi.
Hıristiyanlar, aynen Yahudiler gibi hareket etmekle beraber Cebrâil’e, Rûh.ü’1-Kudüs adını verirler. Onu ekanim-i selâse’den sayarlar. Allah’ın üçte biri, sıfatiyle tapılmaya lâyık görürlerdi.
Araplara gelince, cahiliyye devri arapları, meleklere Allah’ın kızları derlerdi. Ve kendileri hakkında şefaat edeceklerine inanırlardı. İslâmiyet, melekler hakkında beslenen bütün bu batıl itikadların hepsini ortadan kaldırmış ve melekleri insanlarda bulunan vasıflardan tamamen uzak, Allah Teâlâ’ya mutlak itâatle bağlı hiçbir tasarruf kudreti olmıyan varlıklar olarak kabul etmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir