Sultan Süleyman, Rüstem Paşa’nm bu sözlerine kulak asmıyarak Mimar Sinan’ı hapisten çıkardı. Sinan derhal Kâğıthane sırtlarında su yollarını kazmağa, künkler döşemeğe başladı. Padişah bir gün yine Kâğıthane’ye ava çıkmıştı. Mimar Sinan işiyle gücüyle uğraşıyordu. Padişah’ın maksadı yalnız av değildi. Kendisine Mimar Sinan’ı kötülemişler: — Mimar Sinan’ın dediği kadar orada su yoktur. Size bildirdiği yanlıştır.» demişlerdi. Padişah asıl bunu anlamak istiyordu. Yavaş yavaş Sinan’a doğru yürüyüp: — «Mimar, bu derede ne kadar su var?» dedi. Mimar Sinan cevap verdi
— «Padişahım, ne kadar su olduğunu bildirmiştik. O kadardır. Yani beş lüledir.» Sultan Süleyman tekrar sordu : — «Hani bildirdiğin sular nerede? Göster.» Mimar Sinan, ellerini kavuşturarak Padişahın önüne düşüp, dereleri birer birer gezdirdi. Padişahı bir dereye götürdü ki, burada 33 lüle su var diye yazılmıştı. Mimar Sinan yolları düzelttikten sonra 10 lüle fazlasiyle akıyordu. Padişahın isteği üzerine başka dereler de görüldü. Gümüş gibi akan dereler Padişahın çok hoşuna gitmişti. O zamanlar Padişahlar birini mükâfatlandırmak isterlerse ona kürk veya esvap giydirirlerdi. Sultan Süleyman da Mimar Sinan’dan memnun olduğu için ona esvap giydirdi. Mimar Sinan gece gündüz tam 9 yıl uğraşarak, toprakta kazdığı su yollarından başka, uzun uzun kemerler de yaptı, suları bu kemerlerin üzerinden, künkler içinde geçirerek İstanbul’a kadar getirdi. Her tarafa çeşmeler yapıldı. Çeşmelerde şimdiki gibi musluk olmadığından, sular şarıl şarıl akar, bu sularla herkes bahçelerini de sulardı. Suların boşuna akmasını önlemek için her çeşmeye musluklar takıldı. İstanbul halkı da su derdinden böylece kurtulmuş oldu.
Mimar Sinan’ın hapisten çıkması:
29
Oca