MODERN KİMYANIN KURUCUSU CABİR BİN HAYYAN ( M.720 – 815 )
İslam dininin tebliğinden sonra Peygamber Efendimizin (s.a.v.) işaret ve teşvikleriyle dinî ilimlerin yanında Fen ve Matematik gibi müspet ilimlere de büyük önem verilmiştir. Hz. Omer (r.a.) efendimizin vefatından sonra yaklaşık yüz yıl, İslam dünyası siyasi karışıklıklarla mücadele etmiştir. Bu devirde halifelerin ilmi çalışmalara destekleri genellikle kitap toplama ve tercüme faaliyetleri şeklinde olmuştur.
İslam dünyasında sistemli, özgün ve etkili çalışmaların 5. Abbasi Halifesi Harun Reşid devrinde hız kazandığı söylenebilir. Bu devirde Harun Reşid’in adaletli idaresi, İslam coğrafyasında sükûneti hâkim kılmıştır. Karışıklıklar giderilmiş, çatışmalar, siyasi anlaşmazlıklar büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu olumlu atmosferde halifenin, ilmi ve âlimleri himayesine alması, yıllardır sürdürülen sistemli çeviri faaliyetlerinin Müslüman ilim adamları tarafından özgün ilimler şekline dönüştürülmesini sağlamıştır. İslam âleminde yetişen ve bütün dünyayı etkileyen meşhur İslam âlimleri de bu dönemde ortaya çıkmaya başlamışlardır. Bu ilk bilginlerin en önemlilerinden birisi de şüphesiz günümüz modern kimyasının kurucusu kabul edilen Câbir bin Hayyân’dır.
“Kimya” kelimesi dilimize Arapçadan geçmiştir. Kimya eskiden “el-kimiyâ” olarak söylenmekteydi. Batı lisanlarına da Arapçadan geçmiş fakat Batılılar sonradan “-ya” sesini atarak “el-kimi” veya bugün bilinen haliyle “alchemy” olarak telaffuz etmeye başlamışlardır.
Câbir bin Hayyân, birçok bilim adamı tarafından kimyanın babası olarak kabul edilir. Bir eczacının oğlu olan Câbir, ömrünün büyük bir kısmım Irak’m Küfe şehrinde geçirdi ve burada kimyayı sistemleştirdi. Kimya ilmine en büyük katkıları arasında metallerin yapısı konusundaki tesbitleri yer almakta olup bunlar, çok az değişiklikle modern kimyanın başlangıcı sayılan 18. yüzyıla kadar ulaşmıştır.
ÇALIŞMA YÖNTEMİ
Câbir bin Hayyân’m doğumundan önceki yaklaşık yüz yıllık bir zaman diliminde İslam dinini ortadan kaldırmayı amaçlayan münafıklar ve gayr-i Müslimler tarafından önemli karışıklıklar çıkarılmıştır. Özellikle münafıklar İslam dinini birçok sapık fırkaya ayırarak binlerce hurafeyi İslam coğrafyasma yaymaya çalışmışlardır. Bu yüzden Câbir, döneminin diğer bilginleri ve araştırmacılarının birçoğu gibi incelemelerini yaparken ehli-i sünnet akaidinden ayrılmamak, bid’atlere düşmemek için her işinde Islami hükümleri göz önünde bulundurmuştur. Kendisine Kimya biliminde büyük şöhret kazandıran noktalardan birisi de göstermiş olduğu bu hassasiyet olmuştur.
Yaşadığı devrin en popüler İlmî çalışma alanlarından birisi de Simya (maddeleri altın vb. maddelere çevirme ilmi) idi. Simya’mn maddelerin izahatına yeterli olmadığım anlayan Câbir, maddelerin birbirine çevrilmesinin mümkün olduğunu ancak bunun deneylerle ve İlahî bir tesir neticesinde gerçekleştirilebileceğini söylemiştir. Câbir, çalışmalarında tecrübî metotlar kullanmıştır. Bu sayede Kimya alanına birçok yeni buluş ve yöntem kazandırmış ve “modem kimyanın kurucusu” namını elde etmiştir. Eserleri birçok dile çevrilmiş ve büyük kimyacılar, takipçileri arasında yer almıştır. Câbir’in madde dünyasında matematiksel düzene ve maddelerin niteliksel dönüşümlerini niceliksel temelde açıklamanın mümkün olduğuna olan inancı, Ilmü’l-Mîzân olarak isimlendirdiği denge oranları teorisinde en açık ve seçik haliyle ifadesini bulmaktadır. Câbir bundan şu teoriyi anlamaktadır: “Nesnelerin öznitelikleri (havâss), özellikle kimya alanında, ölçülebilirdir ve sayısal olarak tespit edilebilir oranlara dayanmaktadır. Mesela, mürdeseng (tabiî kurşun oksidi) eklenmesiyle sirke, ekşi tadını kaybediyorsa, sirke aslında sayılarla ifade edilebilir belirli bir bileşime sahip demektir. Bu örnekte mürdesengin yeteneği, sirkeyi başkalaştırması tesadüfi değildir, bilakis cismin iç özelliklerine bağlıdır ve bu keyfi başkalaştırma kimyasal işlemin (tedbir) görevidir.”
Câbir’e göre dil (gramer) ile fizik arasında da bir bağlantı kurulabilir. Gramer kuralları ve dil Câbir’e göre tesadüfen veya üzerinde düşünü- lüp arastrrılarak oluşturulmuş olmayıp ‘tabii nefs’in arzu ve isteğiyle oluşmuştur.Dil, ona göre cevherdir. Dil ile fizikî dünya arasında Câbir’in kurduğu bu paralellik doğrultusunda nasıl ki bu metot tabiatta bulunmayan yeni şeyleri ortaya çıkarmayı mümkün kılıyorsa, yeni dilleri de ortaya çıkarmak mümkündür. Câbir b. Hayyân’ın tabiat felsefesi ana hatlarıyla insan-kâinat (mikro kozmos-makro kozmos) telak- kişine ve semavi güçlerin yeryüzündeki hadiselere tesir ettiği esasına dayanır.
“Kimya ilmindeki ilk mühim husus, pratik uygulamalar yapman ve tecrübe etmendir, zira pratik tatbikatta yahut da tecrübî çalışmalarda bulunmayan kişi, ilmin en alt seviyelerine dahi erişemez. Ey oğul, deneyler yap ki ilmi elde edesin. Alimi elindeki maddenin bolluğu değil, çalışma yöntemindeki mükemmellik mesut eder.” Câbir bin Hayyân
ESERLERİ
Câbir bin Hayyân yalnız İslam ya da kimya tarihinin değil bütün dünya bilim tarihinin en fazla eser bırakan isimlerinden biridir. Kimya bilimin- deki çalışmalarıyla tanınan Hayyân bunun dışında tıp, astronomi, matematik, felsefe, fizik ve diğer ilim dalarında önemli çalışmalarda bulunmuştur. Ibnü’n-Nedîm, el-Fihrist isimli kitabında Câbir’in eserlerinin biri büyük, diğeri küçük iki liste halinde buiunduğunu, büyük listede bütün eserlerinin, küçük listede ise yalnız kimya ile alakalı eserlerinin bulunduğunu belirtmiştir. En-Nedîm, Câbir’in 300 felsefe, 300 mekanik ve ق00 tıp kitabı ile sanatlar ve savaş araçları üzerine 1300 risâle kaleme aldığım anlatır. Simya konusunda yazmış olduğu 112 kitap, Antikçağ Helenistik dönem simyacılarına sıkça göndermeler- de bulunur. Kimya sahasında 500 civarında eser bıraktığı bu kaynakta belirtilmektedir. Câbir’in yazmış olduğu bu eserlerin büyük çoğunluğu zamanla kaybolmuştur. Fakat dünya biliminde elde ettiği saygınlığı hiçbir zaman yitirmemiştir. Hatta AvrupalI birçok araştırmacı, eserlerinin itibar görmesi için kitaplarını Câbir’in ismiyle yayınlamışlardır. Avrupa’da Câbir’in 27 eseri, çeşitli Batı dillerinde basılmıştır. Bu eserlerden en önemli 10 tanesi şunlardır:
1- Kitâbü’s-Seb،în fi’l-Kimyâ, 2-Musannefât fi İlmi’l-Kimyâ, 3-Kitâbü’l-Havâss, 4-Esrârü’l- Kimya, 5-Kitâbu 1-Hâlis fi’l-Kimyâ, 6- El- Havâssü’l-Kebîr, 7-Kitâbü’l-Kamer fi’l Kimyâ, 8-El-Irşad fi’t-Ta’bir, 9-Risaletün fi’l Usturlab ve Amelühû, 10-Kitabü’l-Hudûd fi’l Kimyâ
Arapça geometrik bir kitabın en eski adı, bize Câbir b. Hayyân’m Ta‘âlîmü’l-Hendese’siyle (Geometri Öğretileri) ulaşmıştır. Câbir, diğer bilimlerin yanı sıra geometri sahasında da bilgi edinmeyi tavsiye etmektedir. Onun düşüncesine göre âlem, geometrik bir yapıdadır. Câbir bin Hayyân’m kitapları 12. yüzyılda Avrupa’ya intikal etti. O, kimya ilminde öyle bir ilerleme kat etti ki ondan sonra ancak 18. ve 19. yüzyılda ona ilave edilebilecek yeni kıpırdanmalar görüldü. Denilebilir ki günümüz kimyasını kendine mal eden Batı’mn kimya temelini, Yunanca değil, bilakis Arapça orijinal eserlerin tercümeleri oluşturmuştur.
“Nesnelerin (Melikleri (havâss), özellikle kimya alanında,
ölçülebilirdir ve sayısal olarak tespit edilebilir oranlara dayanmaktadır. Mesela, mürdeseng (Cabir kurşun oksidi) eklenmesiyle sirke, ekşi tadını kaybediyorsa, sirke aslında sayılarla ifade edilebilir belirli bir bileşime sahip demektir. Bu örnekte mürdesengin yeteneği, sirkeyi başkalaştırması tesadüfi değildir, bilakis cismin iç özelliklerine bağlıdır ve bu keyfi başkalaştırma kimyasal işlemin (tedbîr) görevidir.” Cabir b. Hayyân
BİLİME KAZANDIRDIĞI YENİLİKLERDEN BAZILARI
• Kimyanın temelleri demek olan sıvılaştırma, kristalleştirme, katılaştırma, damıtma, saflaştırma, buharlaştırma, süblimleştirme ve oksitlenmeyi deneyler yaparak geliştirmiştir.
٠ Maddeleri yapılarına göre 3 sınıfa ayrıştırmıştır: 1-Çekiçle dövülebilen, parlak metaller 2- Ateş veya sıcaklıkla hemen buharlaşabilen maddeler 3- Mineraller: Ne çekiçle dövülebilen, ne de toz hâline dönüştürülebilen katı cisimler. • Asetik asit elde etmek için sirkeyi damıtmıştır.
٠ Küfe’de yapılan kazılar sonucunda bulunan ilk laboratuarın kendisine ait olduğu tespit edilmiştir.
٠ Arsenik ve antimonu sülfürlerinden ayırmıştır.
٠ Sülfürik asit ve nitrik asiti bulduğu, kaynaklarda belirtilmektedir.
• Yeni kumaş ve deri boyama usulleri geliştirmiştir. ٠ Kükürt ve civanın karışımından kırmızı zercefre taşının oluştuğunu belirtmiştir.
• Câbir’in metallerin rafine edilmesi ve çelik hazırlanması konusundaki çalışmaları döküm tekniklerinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
٠ Kimyayı iki bölüme (redüksiyon-kalsinasyon) ayırarak kimya alanında ilk sınıflandırmayı gerçekleştirmiştir.
• Sayılara ayrı bir önem vermiştir. Bütün maddelerin kuruluk, yaşlık, sıcaklık gibi hallerinin sayılarla ifade edilebileceği görüşünü belirtmiştir. Bu fikri önemli kılan nokta ise her maddenin elektron sayısı, atom numarası ya da kütle numarası gibi hususiyetlerinin bir veya birkaçındaki değişiklikler neticesinde diğer maddelerden ayrıldığı görüşüne temel teşkil etmesidir.
• Ayrıca 17 ve 28 sayılarını kullanarak “sihirli kare” ismini verdiği bir sistem oluşturmuştur. Bu sistemde sağdan sola ve yukardan aşağıya dizilmiş olan sayıların toplamı daima 15 çıkmaktadır. Câbirbu sistemle maddelerin isimlerinin ve özelliklerinin yer alacağı bir katalog hazırlamayı hedeflemiştir. Bu sistemin, günümüz kimyasının vazgeçilmez unsurlarından olan Periyodik Tablonun ilk örneği olduğu söylenilebilir.
• Karekök ve küp kök almayı gösteren eserler yazmıştır.
٠ Günümüzde bilim çevrelerince kabul gören “Hiçbir madde kendiliğinden var olmaz, var olan hiçbir madde de yok olmaz” fikrini ilk kez ortaya koyan ilim adamıdır. Ancak Câbirbu fikre, maddelerin birbirine dönüşebileceğini ve yoktan var etme ve var olanı yok etme işine yalnız Allah’ın kadir olduğunu da eklemiştir.
٠ Câbir bin Havyan, maddelerin atomik yapısı hakkında, ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söylemiştir: “Maddenin en küçük parçası olan ‘el-cüz’ü lâ yetecezzâ’da (atomda) yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi, bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki, bir anda Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü Teâlâ’nın kudret nişanıdır.” Anlaşılıyor ki Câbir, başta Niels Bohr, Albert Einstein ve John Dalton olmak üzere Batılı bilim adamlarından 1.000 yıl önce atom bilgisine sahipti.
*Câbir, Müslüman âlimlerin çoğu gibi topluma faydalı olmak istediğinden kimyanın gündelik uygulamalarına ilgi duyuyordu, inanılmaz derecede meraklı olan Câbir, saç boyaları hazırlama, kumaşı su geçirmez yapan ve demiri koruyan cilalar yapma, cam üretiminde kullanılan manganez dioksit, altın renginde yazı yazmak için demir pirit gibi konularda araştırmalar yaptı. Yangında yanmayan bir tür kâğıt ile gece okunabilen mürekkep dahi geliştirmişti.
* En önemli simya aletleri: Çoğu simya risalesinde resmedilmiş olan ocak vardır. Bu ocağın özel bir şekli olan tennûr (athanor), insan be denini simgeler ve dış görünüşüyle de bu tekabülü yansıtır. Bir diğer simya aleti, ‘alembic’ (Arapça ‘el-inbîk’ten) olarak bilinen emzikli imbiktir. Bu âletin şekli çağlar boyu aynı kalmış ve hâlâ da bazı yerlerde, meselâ İran’da yüzyıllardır İslam ve Batı simyacılarının tasarladığı şekliyle yapılmaktadır. Başka bir tanınmış alet de çift-emzik (double-reflux)’tir. Bu alet hâlâ yeniden damıtma işleminde kullanılmaktadır ve görünüşü pelikana benzediği için bu kuşun adını taşır. Hülasa simya gereçleri teknoloji ve bilim tarihinde önemli bir bölüm işgal eder ve daha sonraki bütün kimya aletlerinin temeli olmuştur.”
Maddenin en küçük parçası olan ‘el-cüz u la yetecezzâ’da (atomda) yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi, bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki, bir anda Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü Teâlâ’nın kudret nişanıdır.” Cabir b. Hayyân
CABİR BİN HAYYAN HAKKINDA KİM, NE DEDİ?
Bazı kaynaklarda günümüz kimyasının kurucusu olarak Lavoiser gösterilmektedir. Bu görüşe sahip olanların başvurdukları ana kaynak ise Lavoiser’in 1789 yılında yazmış olduğu “Kimya Bilimine Giriş” (Traite Elementaire De Chimie) isimli eseridir. Bu eser incelendiğinde yeni herhangi bir madde ya da formül içermediği, sadece mevcut kimyayı sistemleştirdiği görülmüştür. Ayrıca kaynaklarda Lavoiser’in Batı’da Geber ismiyle tanınan Câbir bin Hayyân’ın eserlerinden yararlandığı belirtilmektedir. Zaten Câbir’in, kendisinden 1000 yıl sonra yaşamış olan birisi ile kıyaslanması son derece anlamsızdır. Câbir hakkında meşhur bilgin ve araştırmacıların söyledikleri, bu konuda kesin hüküm vermemiz için yeterli ، olacaktır: Fransız bilim tarihçisi M. Berthelot: “Aristo’nun mantık ilmindeki yeri neyse, Câbir’in de kimya bilimindeki yeri odur.
Aristo mantığın kurucusu ve üstadı olduğu gibi, Câbir bin Hayyân da kimya biliminin kurucusu ve üstadıdır.” Bilim tarihçisi George Sarton: “Câbir. Orta Çağların ilimler ansiklopedisidir.” Meşhur İslam bilgini Ebu Bekr Razî: “Ebu’l-Musa Câbir bin Hayyân İslam kimyacılarının ”.rıdıdats؛، Kimya tarihçisi lecler: “Câbir bin Hayyân. tartışılmaz Orta Çağların en büyük bilgini, ilmi otoritesi ile benzeri olmayan bir üstat, metodu ile bir mürşit ve modern kimya- nın kurucusu ve tamamlayıcısıdır.” E. j. Holmyana: “Câbir bin Hayyân’ın kimya biliminde seçkin bir yeri vardır. O. kimyayı sistemli ve deneysel bir bilim haline dönüştürmüştür.” Gerek Doğu gerekse Batı bilimini önemli ölçüde etkileyen Câbir. İngiliz bilim adamı ve filozof Roger Bacon (1214- 1294) tarafından “ustalann ustası” olarak anılmıştır. Prof. Dr. Fuat Sezgin: “Müslümanlar Hicri 2. yüzyılda kimya ilmini bir tecrübî ilim olarak kurdular. Bunu kuran adam büyük bir şahsiyet, büyük bir bilim adamıydı: Câbir Ibn-i Hayyân. Kimya tarihindeki iki büyük şahsiyeti, Câbir ve Ebû Bekr er-Râzi’yi karşılaştırmak gerekirse, Câbir salt kimya eserlerinde deneylere ve gözlemlere dair çok yönlü bir düşünce sistemi kullanırken, er-Râzİ için karakteristik olan, kuralların kısaltılmış formlarıyla, mad- delerin, aletlerin ve işlemlerin kısa tarifleriyle daha ziyade pratik amaçlara hizmet edecek bir kimya oluşturmaktır.”
“Bu bilimde (kimya), çok zayıf olanlarını güçlendirmek ve çok güçlü olanlarını zayıflatmak suretiyle, yani kısaca kusurlu olanı ıslah ederek elementleri işliyoruz.” Cabir b. Hayyân
Kaynaklar: Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslam’da Bitim ve Teknik, Cilt 4. s. 95-108, Çeviri: Abdarrahman Aiiy; Frof. Dr. İsmail Yakıt- Ar.. Nejdet Durak, İslâm’da Bilim Tarihi, İsparta 2002; Esin Kahya, Modem Kimyanın Karueusu cabir bin ,nâyyal؛ Ankara 2000; M ahmut Kaya, “Câbir bin Hayyân” , DİA, e.6, İstanbul 1992, s.533-537; Frof. Dr. Seyyid Hüseyin Nasr, İslam ve Bilim, (Çeviren: ilhan Kutluer), İstanbul 2006; Liitfi Göker, Fen Bilimle- ri Tarihi ve Türk-islam Bilginlerinin Yeri, İstanbul 1998; Science and Müslim Societies, Nasım Butt, London 1991; İslam Alemin- de Yetisen Filozof, Tabip, Naturalist ve Bi}”0İ0glar. Celaleddin Dmirti. İstanbul 1951; Ortaçağ İslam Dünyasında Bilim ve Teknik, Prof. Dr Zeki Tez, Diyarbakır 1991; islamic Scienee and Enginee- ring, Donald R. Hill, Edinburgh 1993; Ferit Dinçer, Harezmi’den Cahit Arf’a Bilimin Göç Yolunda Türkler ve Komşuları, İstanbul 2008; Prof. Dr. irfan Yılmaz, ilim ve Din-2, İstanbul 1998; A His- tory of Science, George Sarton, London 1953.