wiki

MÜEZZİN

MÜEZZİN;muezzin Alm. Müezzin (m), Fr. Müezzin (m), İng. Müezzin. Ezân okuyan, dâvet eden, çağıran, îlân eden kimse. Arapça ezân kelimesinden türemiştir. Ezân, lügatte herkese bildirmek, haber vermek, îlân etmek, çağırmak mânâlarına geldiği gibi müezzin de, bildiren îlân eden, çağıran kimse mânâlarına gelir. Dînî bir terim olarak, namaz vakitlerinin girdiğini ve namazın başladığını bildirmek için ezân ve kâmet okuyan kimseye denir. (Bkz.Ezân) İslâm dîninde namaz için ezân okumak, sevabı çok ve mühim bir ibâdettir. Müezzin, insanları, Hayye alessalâh (haydin namaza) ve Hayye alel- felâh (haydin kurtuluşa) diyerek namaza ve bunun neticesi olan saâdete, sonsuz kurtuluşa dâvet etmektedir. Günde beş kere tekrarlanan bu mühim dâvet, İlâhî bir tebligattır, Allahü teâlânın kullarını kendisine ibâdet etmeye çağırmasıdır. Dindeki bu mühim emri yerine getiren müezzin de çok sevap kazanmaktadır. Birçok feyizlere, üstünlüklere eriştiği Peygamber efendimiz tarafından bildirilen ve daha hayatta iken Cennetle müjdelenen dört halîfenin İkincisi olan hazret-i Ömer müezzinin ezân okurken kazandığı sevâbın çokluğunu ve bunun fa- zîletini, kıymetini anladığı için, “Halîfe olmasaydım, müezzin olmak isterdim” buyurdu. Çünkü Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem birçok hadîs-i şerifinde, müezzinlik yapan kimseler için müjdeler bildirmişti.

Kıyâmet günü, insanların hesâbı bitinceye kadar üç kimse siyah miskten yapılmış bir tepe üzerinde oturur. Onlar için ne korku ve ne de hesap endişesi vardır. Bunlar;

1. Kur’ân-ı kerîmi yalnız Allah rızâsı için okuyan ve kendisinden râzı oldukları hâlde bir cemâate imâmlık yapan kimsedir.

2. Allah rızâsı için bir mescidde (câmide) müezzinlik edip, insanları ibâdete dâvet eden kimsedir.

3. Dünyâda mal ve servete sâhip olup, bu servet kendisini Allah’a kulluktan ve âhiret için çalışmaktan alıkoymayan kimsedir. Müezzinin ezânmı duyan cinler, insanlar ve her şey, kıyâmet günü onun lehine şehâdet edecektir. Allahım, imâmları irşâd et (doğru yolda bulundur). Müezzinleri de mağfiret et (bağışla). İmâm kefil, müezzin ise kendisine güvenilen bir emindir.

İslâmiyette mühim bir ibâdet olan ezân okumak, bir ehliyete sâhip olmayı gerektirir. Herkesin ezân okuması câiz ve uygun değildir. Müezzinde bulunması lâzım gelen bir takım şartlar vardır. Ezânı, sâlih, dînine bağlı bir Müslümanın, yüksek bir yere çıkarak, Peygamber efendimizin okuttuğu gibi okuması lâzımdır. Müezzin, Müslüman ve akıllı olmalı, namaz vakitlerini bilmeli ve sözüne inanılan, âdil (açıkça haram, günâh işlemeyen) bir kimse olmalıdır. İslâmiyetin yasak ettiği şeyleri devamlı ve açıkça işleyenin ezân okumasının sahîh (uygun, doğru) olmaması, ibâdetlerde bunun sözü kabûl edilmediği içindir. Cünüp kimsenin ezân ve ikâmet (kâmet) okuması ve abdestsiz ikâmet okumak ve kadının, fâsıkın (açıkça günah işleyenin), sarhoşun akılsız çocuğun müezzinlik yapması, tahrimen mekruhtur, harama yakın günahtır. Akıllı çocuğun, âma yâni körün, vakitleri ve ezân okumasını bilen, fakat başka bilgisi olmayan sâlih, temiz bir kimsenin ezân okumasında dînen bir mahzur yoktur.

Müezzin olan kimsenin namazda, iki mühim vazifesi vardır. Biri, namaz vakti girince ezân, İkincisiyse, farzı cemâatle kılarken ikâmeti (kâmeti) okumaktır. Bir de Cumâ günü hutbe okunmadan önce hatibin yüzüne karşı câmi içinde ezân okumaktır. Bunun dışında, farzdan önce üç ihlâs okumak veya başka duâlar ile teşbih dualarını yüksek sesle bağırarak söylemeleri bid’at olup dinde önceleri olmadığı hâlde sonradan yapılmaya başlanmış şeylerdir. îslâm dîninde emîn kimseler denilerek târif edilen müezzinlerin, vazifelerini sünnete uygun yapmamaları hâlinde uğrayacakları azâbm da çok şiddetli olacağı bildirilmiştir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir