NAİPLİK; idârî, dînî ve hukûkî konularda yetki sahibi olan kişilerin yetki ve vazifelerini vekil olarak yürüten kimselere verilen ünvan. Birinin yerini alan, birinin yerini tutan, vekil mânâlarına gelen nâiplik, çeşitli devletlerde bir idârî ünvan ve makam olarak yetkileri bâzan çok genişleyen, bâzan da daralan bir rütbe oldu.
Abbasî halifeleri zamânında İmâmü’l Müslimîn veya Emîrü’l-Müminîn olan halîfenin câmi ve mescitlerdeki vazîfesini üstlenen, onun vekâletini alan İmam efendilere nâiplik ünvânı verildi. Memlûklerde, Dehli Sultanlıklarında Sultanın vekili veya temsilcileri ve eyâlet vâlileri bu ünvâ- nı taşıdılar. Sultandan sonra en yüksek mevkilerde işleri sultan nâmına idâre ettiler. Murâbıtlar ve Mu- vahhidlerde en mühim eyâlet olan Endülüs genel vâlileri nâip ünvânmı taşıdılar. Aynı zamanda veliahd olan Endülüs nâipleri Gırnata, İşbiliyye ve Kurtu- ba’da hüküm sürdüler. Eyyûbîlerde ise nâip ünvânı, eyâlet vâlilerine verildi. Bunların sayısı devletin kuruluşu sırasında altı iken, daha sonra yeni teşkil edilen eyâletlerle arttı. Şam nâibi rütbe bakımından hepsinden üstün sayıldı. Osmanlı Devleti teşkilâtında şer’î mahkemelerin hâkimlerine nâiplik ünvânı verildi. Kâdı vekili mânâsında kullanıldı.
Mevâli denilen büyük kâdılar bâzan hizmetlerinin tamâmını, bâzan da bir kısmını fiilen yapmayarak, yerlerine kâdı vasıflarına hâiz ve ehliyet sâhibi birini vekil tâyin ettiler. Anadolu ve Rumeli kazaskerleri vekilliğini yapan kâ- dılara nâiplik ünvânı verildi. Esâsen İstanbul’da oturan Kazaskerler taşraya kendilerine vekâlet edecek kadılar gönderdiler, bu kâdılara nâip denildi. Mahkemeler tarafından bir işin araştırılması için vazifelendirilen bilirkişilerin araştırmalarını denetlemek üzere seçilen kimselere de nâip adı verildi. Bâzan, bir kazâ, örfî müddetlerini tamamlayan ilmiye sınıfına mensup ilim sâhiplerine veya vazifede bulunan bir müderrise arpalık nâmı altında verildi. Bu gibi hallerde uhdelerindeki kazalara gitmeyerek yerlerine birer nâip gönderdiler.
Nâipler yaptıkları vazifelere göre şu kısımlara ayrılırlar.
Arpalık nâibi; Şeyhülislamların ve eyâlet kâdı- larınm (mevâliler) vazifeden alınmalarından sonra, kendilerine verilen arpalıkların gelirini onlar adma idâre eden kimseler olup, tâyinleri Anadolu veya Rumeli kazaskerleri tarafından tasdik edilirdi.
Ayak nâibi: Eyâlet kâdılarının yanında, kâdı adma esnafı denetleyen vazifeliye denirdi.
Bâb nâibi: Eyâlet kâdısının yanında kâdıya yardımcı olan ve onun adma dâvâ dinleyen ve hüküm veren kimseye denirdi.
Kazâ nâibi: Kazâlara bağlı nâhiyelerin şer’î (dînî) işlerine, kazâ kâdısı adma bakan kimseye denirdi.
Mevâlî nâibi: Eyâlet kâdılarının tâyin edildikleri eyâlete gitmedikleri durumlarda gönderdikleri vekile denirdi.
Nâip kâdıdan vekil olduğuna dâir bir vesika alır, bunu da o kâdılığın kazaskerine tasdik ettirirdi. Şer’iyye mahkemelerinin kaldırılmasıyla birlikte nâiplik ve nâipler de lağvolunmuştur. Osmanlılar zamânında sadrâzamlar hakkında saltanat vekîli mânâsında Nâib-i Saltanat tâbiri kullanılırdı. Pâdişâhın vekili demek olan bu tâbir eski Türk ve İslâm devletlerinde de kullanılmıştır. Nâiplik ünvânı, İspanya, İngiltere gibi ülkelerin sömürgelerindeki idâreciler için de kullanılırdı. Genel vâli durumunda bulunan bu idâreciler yarı resmî biçimde Kral nâibi olarak nitelendirilirdi.