“Orta Anadolu, dünya tarihinin merkezidir!”
Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün Müdürü Dr. Sachihiro Omura:
Anadolu, dünya tarihi bakımından insanların ilk medeniyet merkezlerini kurduğu önemli iskân yerlerindendir. Dr. Sachihiro Omura ile Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nü gezerek yapılan değerli çalışmalara şahitlik ettik…
Orta Anadolu, Kızılırmak yayındaki yerleşim yerleri, insanlığın ilk medeniyetleri kurdukları yerlerdir. Bir bakıma Orta Anadolu dünya tarihinin de merkezidir.” Bu sözler, Japon arkeologlarının önde gelenlerinden, Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü müdürü Dr. Sachihiro’ya ait. Kırşehir’in Kaman İlçesi’ne bağlı Çağırkan beldesindeki enstitüye üniversite talebeleri ile yaptığımız bir gezi vesilesi ile tanıştık arkeolog Omura ile. Bize hem tarihin önemini ve arkeoloji ilminin tarihçilikteki yerini hem de Anadolu’daki bu enstitünün kuruluş macerasını izah etti. Bu enstitünün hemen yanında yine Japonlar tarafından inşa edilen müzenin konferans salonunda öğrencilere hitap eden Omura, konuşmasına Anadolu tarihinin dünya tarihindeki yerini izah ederek başladı ve şöyle devam etti sözlerine: “Anadolu tarihi on bin sene öncesine kadar uzanan bir tarihtir. Bunu açığa çıkarmak lazımdır. Bu dünyanın işidir. Bu Japonların, Türklerin, Amerikalıların işi değildir. Herkesin buraya gelip çalışması ve bunu açığa çıkarması lazımdır”
Omura, Japonların Anadolu’da arkeolojik kazı çalışmalarına başlamasını, Anadolu tarihine yönelmelerini “İkinci Dünya Savaşı’nda Japonlar niye yenildi” sorusunun cevabını aramalarına bağlıyor. Sachihiro Omura öğrencilere şöyle bir soru yönelterek konuşmasına başladı: “Japonlar İkinci Dünya Savaşı’nı niçin kaybettiler?” Bu suale karşı öğrenciler tarafından verilen “atom bombası atıldığı için” cevabı başta olmak üzere cevapların hiç birini kabul etmedi. Sualinin cevabını yine kendisi verdi:
“En önemli şeyi, tarihi bilmiyorduk. Tarih bilmediğimiz için biz bu savaşı kaybettik! Japon Prensi 22 yaşındayken 2. Dünya Harbi’nde Çin’de bulunuyordu. Ve bu savaşı neden kaybettiğimizi de bir türlü anlayamıyor, çözemiyordu. Yetmiş sene evvel bu savaşı Japonlar neden kaybetti sorusunun cevabını ararken prens ülkesine dönerek Tokyo Üniversitesi’nde okumaya başlıyor. Burada bir profesör ona ‘sen’ diye hitap etmiş. İmparator ailesine ‘sen’ diyemezsin. Ama o profesör söylemiş; ‘Sen!’ demiş,
‘hiç tarih de bilmiyorsun, arkeoloji de bilmiyorsun. Tekrar okuyacaksın…’ demiş. Bunun üzerine o günden itibaren okumaya başlamış. Prens yüksek lisans yapıyor, doktora yapıyor, 30 yaşına kadar okuyor. Hocasına ben nerede tarih okuyacağım, arkeoloji okuyacağım diye soruyor. O da Ortadoğu’ya gideceksin demiş. Japonlar 1953’ten sonra Ortadoğu’ya geldiler ve kazılara başladılar. Ama başaramadılar. Çünkü 3-5 sene kazı yapıyorlar, sonra gidiyorlardı. Dolayısıyla olmuyordu.
En son, 35 sene önce ben Mısır’da çalışırken prens “Niçin Japonlar bu işi beceremiyor?” diye bana sordu. Ben de “Beceremiyor değiliz. Adam lazım, sağlam adam lazım!” dedim. Sağlam adam ne demek? 5 sene, on
sene kazı yaparsınız. Ama 30 sene kazı yapamazsınız.
40 sene, 50 sene 100 sene kazı yapamazsınız. Onun için uzun süre çalışacak, dayanacak adam lazım dedim. Bu konuşmadan üç dört sene sonra prensten bana bir mektup geldi. Mektupta Japonya’da bir enstitü kurdum. ‘Burada mı çalışmak istiyorsun? Yoksa doçent olarak Tokyo Üniversitesi’nde mi çalışmak istiyorsun?’ diye soruyordu. Ben de enstitüde çalışmak istiyorum dedim. Enstitüde çalışırken ben kendisine beni niçin Türkiye’ye göndermek istediğini sordum. Prens sebebini şöyle açıkladı: “Türkiye, dünya tarihinin merkezidir. Dünyanın tarih merkezidir. Burada çalışacaksın, kazı yapacaksın, burada duracaksın dedi. Böylece başladık.”
Omura, Japonların Anadolu’ya niçin geldiklerini bu şekilde izahtan sonra bir husus üzerinde daha durdu. Japonların imparatorlarına ve hanedana bakış açısını gösteren önemli bir husustu bu. Bizdeki tarih, padişah ve hanedan düşmanlığının tersine؛ imparatora, hanedana sevgiyi, saygıyı 21. yüzyılda da devam ettiren bir anlayışı izah etti. Konuşmasının devamında “Artık bir kere bir yerde durduktan sonra ben yapamam, edemem; soğukmuş, sıcakmış falan diye hiç itiraz edemezsin. Artık yapacaksınız. Prens, ‘Sana istediğin kadar para gönderiyorum, araba gönderiyorum, istediğin kadar adam gönderiyorum’ dedi. Dediğini de yaptı. Ben başlangıçta burada müze, enstitü, depo lazım dedim. Hepsini yaptı. Daha sonra oğlu Altes Prens Tomohito yaptı. Oğlu da iki sene önce vefat etti. Şimdi de onun kızı takip ediyor. Oxford’da okuyor. Burası başka yerlerdeki kazılar gibi değil. Buranın mutlaka kazılması lazımdır. Buranın tam merkezini okumamız lazım.”
A Müzenin kitabesi Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün Müdürü Dr. Sachihiro Omura gelen misafirlere enstitülerinin faaliyetlerini anlatıyor ► Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün hizmet binaları
Bu açıklamalardan sonra konuşmasının başında sorduğu sorunun cevabını da şöyle verdi: “Tarih okuduktan sonra, 70 yıl önce hata yaptığımızı şimdi anladık. Çok büyük hata yaptık. Niye Amerika ile savaştık? Niye Çin’e gidip karıştırdık? Asya’ya gittik karıştırdık. Tarihin ne olduğunu bilemedik. Gittik savaştık ve kaybettik. En sonunda atom bombası yedik. İmparator daha sonra radyoda söyledi. Biz artık savaşı bırakacağız”.
Dr. Sachihiro, buraya gelirken imparatorun teklifini kabul ederek geldiğini ancak Japonya’ya dönmenin elinde olmadığını söyleyerek konuşmasını şöyle bitirdi:
“Japonların değişik tarafları vardır. İmparator ailesinden biri bir şey söylediği zaman tamamen biter. Bana da sen geleceksin dediği zaman bitti. Şimdi artık çalışmak zorundayım. Emekli olmak yok. Maaş da vermez. Ama kazı parası gönderir.”
Enstitü Müdürü Dr. Sachihiro Omura’nın derslerle dolu konuşmasından sonra enstitü ile ilgili yetkililerden bilgiler alarak gezimizi tamamladık. “Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü” ve “Kaman-Kale Höyük Arkeoloji Müzesi” ile “Japon Bahçesi”nin kuruluşu, gelişmesi, yapılan işler ve amaçları doğrultusundaki faaliyetleri hakkında bilgi ve belgeler verdiler.
Kırşehir’in Kaman İlçesi yakınındaki yeşil alan adeta bir vaha gibi. Burası, aynı zamanda, Türkiye’de hiç yetişmeyen bitkilerle dolu bir park. Bu parka Mikasanomiya Hatıra Bahçesi diyorlar.
Anadolu’da Bir Japon Enstitüsü
1978’de Tokyo’da Altes Prens Takahito Mikasa tarafından “Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi” adı
ile bir merkez kurulur. Merkezin amacı, Ortadoğu konusunda temel ve sağlam bilgi sahibi olmak için güvenilir araştırma ve çalışmalar yapmak, bu konudaki temel kitap ve dergileri bir kütüphanede toplamak ve aynı zamanda bölge ile ilgili arkeolojik verileri araştırmacılar, arkeologlar ve bölge halkının hizmetine vermektir. Merkezin bu gaye doğrultusunda yaptıklarından biri de İç Anadolu’daki yüzey araştırmalarıdır. Yapılan çalışmalar sonucu şimdiye kadar Kırşehir ve civarında 1300’den fazla höyük tespit edilmiştir. Kronolojik ve stratejik açıdan üç tanesi mühimdir. Bunlar Kırşehir’de Kale Höyük, Yassı Höyük ve Kırıkkale’de Büklii Kale’dir. Önemlerine binaen bu üç höyükte kazılara başlanmıştır.
Kale Höyük’ten çıkarılan eserlerin incelemesi için 1998’de “Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi”ne bağlı olarak “Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü” kurulmuş. Enstitü, kapsamlı bilim merkezi niteliğine 2005’te kavuşmuş. Tam tekmil laboratuarlarla donatılmış olan enstitüde gerekli fotoğrafların çekilebilmesi için özel olarak düzenlenmiş bir fotoğrafhane ve Türkiye’nin en büyük arkeoloji kütüphanesi de bulunuyor. 250 kişilik konferans salonuna Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi arkeoloji hocalarından Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün adı verilmiş. Yerleşkede yer alan yemekhane ve misafirhane gibi mekânlar bilim adamlarına kolaylık sağlıyor. Enstitüde yaz-kış Çağırkanlı köylüler çalışıyor. Kurumun en önemli gayelerinden biri, bölge halkına eski Anadolu tarihi hakkında bilgi aktararak tarih mirasına sahip çıkmalarını sağlamak. Yaz aylarında ise dünyanın her yanından gelen bilim adamları ve öğrenciler, arkeoloji, arkeobotanik, antropoloji, konservasyon, restorasyon,
zoo-arkeoloji, paleoloji gibi bilimsel çalışmalara ve kurslara katılıyor. Enstitü bünyesinde bir de Japon bahçesi bulunuyor. Mikasanomiya Hatıra Bahçesi, Altes Prens Takahito Mikasa’nın Kale Höyük kazılarını başlatması anısına kurulmuş. Bu park, Japonya dışındaki en büyük Japon bahçesi. Halka açık olan bahçede büyük yapay bir şelale, Japonya’dan gelen sazan balıkları ile dolu iki gölet, Japon feneri, yapay tepecikler, Japon kirazı, salkım söğüdü, Japon elması gibi Japonya’ya has ağaçlar bulunuyor.
Çıkarılan eserlerin sadece bilimsel incelemesini yapmak yetmiyor. Japon hükümetinin kültürel mirası kalkındırma projesi kapsamında bir de müze yapılmış. 2008’de temeli atılmış olan müze 2009’da Kültür Bakanlığı’na hibe edilmiş ve Türk Kültür Bakanı ve Japon Altes Prensi Tomohito Mikasa tarafından 2010’da açılışı yapılmış. Müzede yaz ve kış aylarında çocuklara kurslar veriliyor. Çocuklara kişisel gelişim, mağara yaşamı, üretime geçiş, neolitik dönem, tarım, elde ve çömlekçi çarkında seramik yapımı, seramik boyama, çivi yazısı tablet yapımı ve çivi yazısı, mühür
Bölge halkına arkeolojiyi öğreten, onlara iş ve gelir sağlayan enstitü aynı zamanda tarih sevgisi de aşılamaktadır.
^Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü Müzesinin girişi. Müzenin üzeri, Kale Höyük örnek alınarak çimlerle kaplanmış ve höyük görünümlü olarak inşa edilmiş. ABD’den “en iyi yeşil müze” ödülünü almış ve Avrupa’nın da en iyi 30 müzesi arasına girmiş
- 4 Kırşehir’de bulunan Kale Höyük kazı alanı. Kazı alanında çalışmalar devam ediyor.
► Müzede sergilenen Kale Höyük kazı alanından çıkarılan kalıntılar kullanımı, sikke basımı, kazı restorasyonu, eser çizimi, drama, آ؛آاومم düzenleme ve origami dersleri verilmekte. Buna ek olarak çocukların anneleri de bu eğitime dahil ediliyor.
Bununla birlikte, yaz aylarında bakanlığa bağlı uzmanların katılımı ile kazı, eser temizleme, yenileme, koruma, depolama, ؛otoğrafçılık ve sergileme konularında eğitim faaliyetleri gerçekleştiriliyor. Kale Höyük örnek alınarak, üzeri çimlerle kaplanını؛ ve höyük görünümlü olarak inşa edilmiş olan müze ABD’den “en ¡؛٧ yeşil müze” ödülünü almış; Avrupa’nın da en iyi 30 müzesi arasına girmiş. Halk Kalitesi belğesi de almış olan müzeye iki Hitit aslanının koruduğu kapıdan giriliyor. Müze, her yıl 30.000 civarında ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Müzedeki sergi, diğer müzelerin aksine en yakın tarihten başlayarak eskiye doğru yapılmakta. Bu kazılardan anlaşıldığına göre 1. kat ©smanli’Selçuklu, 11. kat Demir Çağı, 111. kat Orta ve Geç Tunç Çağı ve !٧. kat ise Eski Tunç Çağını kapsamakta. Bulunan eserler Kalkolitik ve Neolitik çağa ait tabakaların da açığa ^karılacağım göstermekte. Bölgedeki kazılar sonucu 10.000 yıllık bir tarihin aydınlatılacağı tahmin ediliyor.
Japonlar, dünya tarihi bakımından önemli bir yer olan Anadolu’nun tanıtımı açısından mühim bir faaliyette bulunuyorlar. Tarihin aydınlatılması için büyük emek ğerektigi, burada yapılan çalışmalar, kazılar, müzede sergilenen eserler görüldüğü zaman daha da iyi anlaşılmakta. Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsi’l’nde yapılan çalışmalar Japon titizliğinin ğüzel örneklerinden biridir.
Bölge halkına arkeolojiyi öğreten, onlara iş ve gelir sağlayan enstitü aynı zamanda tarih sevgisi de aşılamaktadır.
Bu bakımdan enstitünün, müzenin ve parkın buraya yolu düşenler tarafından gezilme.؛؟ iyi bir kazanç olacaktır.