wiki

OSMANLI-FRANSA ARASINDA ALÇAK SANDALYE KRİZİ

OSMANLI-FRANSA ARASINDA ALÇAK SANDALYE KRİZİ

1

Devletlerarası münasebetlerde elçilerin ve elçilik heyetlerinin mühim bir yeri vardır. Protokol sıralamasında bir elçinin oturduğu sandalyenin yüksekliği bile onun temsil gücünü gösterir… Bundan 341 yıl önce Fransa’nın İstanbul elçisinin temsil derecesi küçültüldüğü gibi bir de alçak sandalyeye oturtulmuştu…

 

Fransa Kralı On Dördüncü Louis, bozulan Osmanlı- Fransa münasebetlerini yeniden kurmak ve ticari anlaşmaları yenilemek için hâkimlikten yetişme Marki Dö Novantel’i elçi olarak seçti. Novantel maiyetiyle birlikte 20 Ağustos 16T0’te La Prences firkateyni ile Marsilya’dan yola çıktı, iki aylık bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaştı.

Fransa’nın Divan’da Temsil Derecesi Küçültülüyor

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa

İstanbul’a gönderilen Avrupalı elçiler geldikleri gün ya da bir gün sonra BabIâli’ye başkâtiplerini yollayarak gelişlerini resmen bildiriyorlardı. Bir gün sonra, gelen elçiye genellikle Divan-ı Hümayun tercümanı vasıtasıyla sadrazam tarafından çeşitli hediyeler gönderilerek “Hoş geldin” merasimi yapılıyordu. Bu merasimler, elçinin derecesine göre farklılık gösteriyordu. Elçi resmî görüşmeyi duruma göre reisülküttap, sonra sadrazam, son olarak da padişahla yapardı.

Girit’in fethinden sonra Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa İstanbul’a gelmiş, buradan da padişah ile birlikte Edirne’ye geçmişti. Bu yüzden Novantel, ilk olarak sadaret kaymakamı (sadrazam vekili) olan 3. Vezir Merzifon lu Kara Mustafa Paşa tarafından kabul edilecekti. Fakat Fransa ile ilişkiler son derecede gerilmiş kopma noktasına gelmişti. Fransa’nın Girit harbinde OsmanlIlara karşı Venediklilere yardımı sebebiyle Divanda Fransa elçisinin yeri Venedik elçisine verilerek derecesi küçültülmüştü.

Novantel. Topkapı Sarayı’nda diplomatik kurallardan farklı bir usulle karşılandı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın çalışma odasına alman elçi, sedirin altına ve kenar tarafında konulan iskemleye oturtulmak istendi. Elçi, iskemlenin selefleri zamanındaki gibi sedirin ortasına tesadüf eden yerde olmayıp daha alçak olmasından dolayı oturmadı. Tercüman Mavrokordato vasıtasıyla görevlilere itiraz etti. Henüz Mustafa Pasa odaya gelmemişti. Bu oturuş seklinin bizzat Mustafa Pasa’mn talimatı olduğunun söylenmesi üzerine elçi hediyelerini alıp Topkapı Sarayı’nı terk etti. Bu ilk fiyaskodan sonra Novantel Edirne’ye geçti. Yaklaşık iki ay bekledikten soma Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa ile Edirne’de görüşmeye muvaffak oldu. Sadrazamdan Türklerle Fransızların dost olduğundan bahisle aradaki husumetin kaldırılmasını ve tir.arî ahidnamelerin yenilenerek gümrük vergisinin Kanunî Sultan Süleyman devrindeki gibi yüzde beşten yüzde üçe indirilmesini istedi. Yeziriazam ise 1664’te Fransa’nın Avustmya’ya ve Kandiye muhasarası sırasında Venediklilere yaptığı para ve asker yardımını unutmadığından ahidnamenin yenilenmesine yanaşmadı. Sadrazamdan yüz bulamayan Novantel, Fransızların Türklere karşı olan dostluğu konusunda diretinçe Fazıl Ahmed Paşa şu tarihî sözü söyledi: “Siz bana d evam lı Fransa’nın dostluğundan bahsetmektesiniz; fakat ben harp ettiğim her yerde kralınızın askeriyle kar$tlaşt!m.” Sert ve gergin bir havada geçen görüşmede Novantel yine umduğunu bulamamıştı .

Elçi, Padişahın Huzurunda

Bir Fransız Elçisi Tercümanı

Bir Fransız Elçisi Tercümanı

Novantel padişah ile görüşecekti, fakat bu tamamen Sultan Dördüncü Mehmed Han’ın Fransa kralına bir lütfundan ibaretti. Ye Novantel sultanın huzurundaydı, ancak protokolün icap ettirdiği kadar egilmedigi için mabeynciler, başını tutup o derece şiddetle eğdiler ki, Novantel yere kapaklandı ve zorlukla doğruldu. Asabiyet ednic؛ 15 dakika süren nutkunu okudu. Divan-1 Hümayun baştercümanı, Fransızca nutkun bir iki dakikalık özetini yapıp sadrazama bildirdi. Köprülüzade ise, bu özeti sadece iki cümleyle kısaltıp padişaha arz etti. Fransa Kralı On Dördüncü Touis işe elçisinin hiç de iyi karşılanmamasına rağmen görüşme haberini Paris sokaklarında tellallarla ilan ettirdi. Fransızların “Büyük Türk” dedikleri Osmanlı sultanı ile kralın barıştığı, hatta ittifak ettiği halka duyuruldu.

Novantel’e geri dönecek olursak bütün kapılar tek tek yüzüne, dolayısıyla Fransa’ya kapanıyordu. O, Osmanlı – Fransız münasebetlerini düzeltmek için çaba harcadı. Elçilik ressamlarına padişahla sadrazamın resimlerini yaptırıp sefarethaneye astırdı. Sultan Mehmed Han’ı Edirne gezilerinde takip etti, fakat Osmanlı Devleti hiç de Fransa’nın yaptıklarını unutacak gibi görünmüyordu.

Elçi Alçak Sandalyeye Oturmayı Kabul Ediyor Novantel yakın şark limanlarını ziyaret etmek ve buradaki Fransız tüccarların tebriklerini kabul edip onların şikâyetleri hususunda incelemelerde bulunmak istedi. Bunun için de Ege limanlarım ziyaret etmek için izin istedi ve kendisine bu konuda divandan bir ferman verildi. Fakat Novantel bu seyahati Suriye’ye kadar uzattı. Seyahat esnasında yapılmış olan masraflar pek yüksek olmuştu ve Novantel’in bu yükün altından kalkacak maddi gücü yoktu. Büyükelçi masrafları seyahat esnasında ziyaret etmiş olduğu limanlardaki kapitülasyonlardan istifade eden Fransız tüccarlardan temin etme yoluna gitti. İzmir tüccarları kendilerinden istenen bu parayı ödemeyi reddettiler. İşler iyice büyüdü. Novantel kendi millettaşlarını Osmanlı Devletine şikâyet etti. İstanbul’da olanlar Fransa Sarayı’nda duyulunca Paris’ten elçiye gönderilen tahsisat da geciktirildi. Elçinin son bir ümidi vardı: Osmanlı Devleti!

Bir Franzız Elçisi

Bir Franzız Elçisi

1676 yılına gelindiğinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadaret mührünü elinde bulunduruyordu. Elçi, Mustafa Paşa ile ilk görüşmesinde alçak sandalyeye itiraz etmişti. Fakat içinde bulunduğu mali sıkıntılar gururunun önüne geçti. Aracılar vasıtasıyla sadrazamdan yeni bir görüşme talep etti, isteği kabul edildi ve Topkapı Sarayı’nda alçak iskemleye oturtuldu. Bu hadise Novantel’in sonu oldu ve görevden alındı. Kaynakların verdiği bilgiye göre Fransa kralı, Novantel’i almaya gelen gemi süvarisine ona elçi muamelesi yapmamasını emredip Bastille Hapishanesi’ne atmak istedi. Bazı dostlarının himayesiyle cezası sürgüne çevirildi. Novantel’in yerine İstanbul’a Gabriel de Guilleragues tayin edildi. Yeni elçinin ilk işi Fransa kralının şeref meselesi addettiği alçak sandalye meselesini halletmekti. Fakat 1681 Ağustosunda birkaç Trablus korsan gemisini takip eden Fransız gemileri, evvela dostluk flamasıyla Sakız önlerine demirledikten sonra adaya iltica eden korsanları istemiş ve istekleri kabul edilmeyince harp flamalarını çekerek kaleyi topa tutmuşlardı. Kasabada ciddî derecede hasar vardı. Bu gelişme üzerine Osmanlı Devleti, İstanbul elçisi Giyyeraj vasıtasıyla Fransa’dan yüklü miktarda tazminat istemişti. Uzun ve çetin görüşmelerden sonra tazminat tahsil edilerek mevzu kapandı.

Fransa Geri Adım Atıyor ve Kriz Aşılıyor

Sıra Divan-ı Hümayun’da oturulacak iskemlenin yerine geldi. On Dördüncü Louis, İstanbul’a göndermiş olduğu mektubunda Fransa’nın bundan sonra Osmanlı Devleti düşmanlarına yardım etmeyeceğine dair taahhütlerde bulunmuş ve pek çok dostluk hediyeleri yollamıştı. Bunun üzerine geçmişe bakılmayarak Divandaki iskemlenin eski yerine konulmasına müsaade edildi ve ahidname yenilendi.

2

Son olarak Fransa ile yaşanan krizin aşılmasını, hadiselere şahitlik eden devrin tarihçilerinden Silahdar Fındıklılı Mehmed Ağa’nın kaleminden okuyalım:

“Bundan sonra ahdini bozmamak ve Devlet-i Aliyye düşmanlarına yardım ve yataklık eylememek şartıyla i‘tizârnâmesiyle mu‘teber elçisi gelip yine kelevvel iskemlelerini rica ve taleb etmekle mâh-ı Zilhicce’nin (H. 1095 M. 1684 Kasım) on sekizinci Pazar günü Divân-ı Hümâyun’a davet ve ziyâfet-i vüzerâ akabince arz odasında bisât-bûs-ı pâdişâhî şerefine nâil olup nâmesini sundu. Ve pişkeş nâmına bir kebir aynalı saat ve bir top saat ve elli tonluk harir arza kılıp lisânen dahi Sultan Süleyman Han zamanında verilen ahidnâme-i hümâyunda tasrîh buyurulan kuyûd ve şurût her veçhile ri‘âyet üzere olup binâen alâ zâlik bu zamâna değin vücûda gelen mezâ mâ-mezâ cerâyimi avf ve ol canibe varan bâzerganlarına ve gerek Devlet-i Aliyye’de ve gerek iskelelerde mukîm konsoloslarına rencide olunmayıp tarafımızdan dahi kara ve derya cânibinde her ne hizmetiniz var ise kudretimiz mertebe can ve baş üstüne, dostunuzu dost düşmanınızı düşman bilip bizi mürüvvet bahçeniz bağbânı bilip akranımız beyninde iftihârımız olan ihsânıyla mesrur buyurasız lafzıyla kralının ubüdiyetlerin arz eyledikde hemen sözünüzde sâbit kadem olun bir şeyden acz ve ihtiyacımız yoktur buyurup matluplarına müsaade ve Galata’da balyosluk ile kaldı.

AvrupalI bir elçinin Topkapt Sarayında padişah huturuna kabul edilmesi

AvrupalI bir elçinin Topkapt Sarayında padişah huturuna kabul edilmesi

Fransız Tarihçi Albert Vandal Gözüyle Osmanlı Devleti

‘Osmanlı Devleti artık dışarıya karşı eski büyüklüğünü takınmaya başlamıştı. En geri kalmışından en gelişmişine kadar dünyadaki bütün devletler OsmanlI’nın gücünden korktukları ve teveccühüne ihtiyaç duydukları için Türkiye’ye boyun eğiyorlardı. İstanbul, her milletin diplomatlarıyla dolup boşalan bir merkezdi. Osmanogullanmn tahtı önünde eğilmek için büyükelçiler birbiriyle yanşıyorlardı. Bir tarafta halife’ sıfatı da taşıyan hükümdara yüksek saygılarını sunan Buhara elçisi, diğer tarafta birbirinden geri kalmamak için her şeyi göze alan Almanya imparatoru ve Polonya kralının elçileri görülüyordu. PolonyalIlar önemli devlet adamlarından oluşan bir kafile ile borular çalarak, bayraklar açarak İstanbul’a geldikleri sırada, Müslümanların din gayretini gözetmek, bakışlarını inanışlarına aykırı resimlerden sakınmak için, İstanbul surlarının eşiğini atlatmadan önce Hz. Meryem’in resmi olan bayraklarını topluyorlardı.”

Kaynaklar: Silahdar Fındıklılı Mehmed Ağa, S ilah d a^arih i, Orhaniye M atbaas¡, İstanbul 1928; İsmail Hakkı Uzunçarsılı, Osmanlı ,ih؛raT c . 3/2, A nkara 1982; Ahmet Refik ^Itınay, Köprülüler, İstanbul 2001; ¥ılm az Oztuna, “İstanbul’da Bir Fransız, ?aris’te Bir Türk Büyükeleisi, Nointel Markisi ve namy؟lüS Ağa”, Hayat Tarih Mecmuası, s. 7, İstanbul 1975, s. 8-13; Antonie Galland, İstanbul’a Ait Günlük Hatıralar (1672-1673), (Yay. Haz.; Charles Sehefer, Tere; Nahid Sırrı ,)k؛r O A nkara 1987.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir