Genel

OSMANLI KAYNAKLARINDA GÜZERGÂH

OSMANLI KAYNAKLARINDA GÜZERGÂH

1

Tursun Bey: “Galata ensesinden Boğaz denizinden kurudan çektirilip limana salalar; yelken açtılar, Galata ensesinden havada yürüttüler, belki uçurdular.”

Âşıkpaşazâde: “(٠٠٠) yetmiş gemi dahi Galata’nın üstü yanından yelken açdılar… sancakların çözdüler, geldiler hisar dibinde denize girdiler.”

Anonim Tevarih-i Âl-i Osman؟ ،،Galata’nm üstü yanından bir dağ gibi tepeden 50-60 pare gemi karadan aşup…”

Ruhfye atfedilen Oxford yazması: “(٠٠٠) Gemileri karadan çekip Hz. Eyüb merkadi karşısında deryaya döktüler.”

Tacizâde: “Galata kafasında vâki olan püşteden… yürütüp deryaya indirdiler.”

Neşrî: “(٠٠.) Kal’anın üstü yanından Kozlucapmar veya Kozlucadere dahi derler, Galata’mn üstü yanından tepeden aşağı. ٠. kurudan yürüyüp deniz hisarı dibine ineli.”

Bihiştı: “(…) Yetmiş kadar gemileri Galata’nın üstü yanından kurudan cerr-i eşkal ile çekip getirip kâfir gemilerine mukabil kıldı.”

Gelibolulu Mustafa Âlî: “Küffâr-ı hâkisârm gözlerine karşı hâlâ Kasımpaşa nâm kasaba hüveydâ olduğu vadiden deryaya indirildi. ٠. Küffâr gemileri derya canibini hırâset niyetine tertib olunmuştu, heman-gâh ehl-i Islâm sefâyini geldi ve Atıcılardan beri kurudan indirdikleri gemileri dahi Ebu Eyyüb-ı Ensari muhâzisindeki limana indi.”

^ Fethin en hararetli sahnelerinden birinin resmi  Kuşatma sırasında gemilerin karadan yürütüldüğü güzergah nokta, gemilerin karadan sürüklenerek 21-22 Nisan da Haliç’e indirilmiş olduğu gerçeğidir.

1

Bu hadisenin şahitlerinden Barbaro, bugün Dolmabahçe/Kabataş civarı olan Sütunlar veya Çifte Sütunlar denilen yerden itibaren tayfaların Pera (bugün Beyoğlu) şehri yakınlarındaki bir tepeyi yol açmak üzere temizlediğini yazan Marmara taraflarından Haliç’e kadar her yerin tesviye edilip toprak üzerine yağlı kalaslar ve yuvarlak nesneler koyularak gemilerin geçişi için müsait bir yol oluşturulduğunu bildirin Önce küçük gemiler bu yoldan çekilmiş, daha sonra büyük, 15-20 çift kürekli gemilerin çekilme işine girişilmiştin Ona göre çekilen gemi sayısı 72’din Bizans kaynaklarından Dukas da benzeri şekilde Çifte Sütunlar mevkiinden Kosmidion -ki bugünkü Eyüp’tür- karşısına kadar arazinin düzeltildiğini, iki dizi kürekli gemilerin tekerlekli, ahşap sekiler üzerine konulduğunu, yelkenleri açık halde Boğazın girintisinden (Beşiktaş olabilir) itibaren Haliç’e kadar getirildiğini bildirin Kritovulos ise Beşiktaş tarafından itibaren gemilerin çekileceği yolun kalabalık bir insan gücüyle hazır hale getirildiğini, gemilerin altlarına mertekler konulduğunu ve halatlarla bağlandığını, makaralarla çekilerek gemilerin hareket ettirildiğini, bu sırada

yelkenlerin açıldığını, böylece Haliç’e indirildiğini, toplam sayısının 67 olduğunu yazar. Osmanlı kaynaklarından Tursun Bey, gemilerin çekilmesi işinde türlü aletlerin kullanıldığını belirtmiştir. O da mühendislerin büyük çabalarıyla hazırlanan yolda gemilerin yelkenlerini açmış şekilde Haliç Limanı’na indirildiğini yazmıştır. Fakat gemi sayısı hakkında bilgi vermediği gibi bu hadiseyi deniz savaşından önceki bir safhada zikretmiştir. Diğer Osmanlı kaynaklarında da olay kısaca benzeri şekilde nakledilir.

Özellikle son zamanlarda güzergâh meselesi de tartışılmakta• ٠٠

Kuşatmaya çok ciddi bir katkı yapmasa bile en önemli dönüm noktasını bu hadisenin oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim bu konu bilahare neredeyse bütün kuşatmayı unutturacak kadar tartışma mevzuu yapılmıştır. Hemen hemen yerli-yabancı dönemin bütün çağdaş kaynaklarının ittifak ettiği, gemilerin karadan çekilerek Haliç’e indirilmesi hadisesine inanmamak için hiçbir sebep yoktur aslında.

Burada asıl önemli olan, bunun nasıl yapıldığı meselesidir. Bazı araştırmacılar gemilerin Tophane Limanı’ndan Kumbaracıbaşı yokuşunu takip ederek

Asmalımescit’ten Tepebaşı yoluyla Kasımpaşa’ya indirildiğini söyler» Bazıları 2-3 kilometrelik bu arazinin inişli-çıkışlı oluşunu hesaba katarak o sıralarda denizin içeri doğru girdiği bir koy olan Dolmabahçe’den veya Beşiktaş’tan itibaren daha düz ve inişi az olan Harbiye yoluyla Kasımpaşa’ya veya daha geride Eyüp tarafının karşısına indirildiği üzerinde dururlar.

Halbuki, Tophane-Kasımpaşa hattı böyle bir iş için asla uygun değildir. Zira burası hem Galata surlarına yakındır, hem de karşı taraftan rahatlıkla görülebilecek bir yerdir. Ayrıca, zaten Bizans donanması da buraya yakın üslenmiştir. Bundan dolayı güzergâh, hazırlıkların da daha rahat yapılabileceği arka plandaki bir mevki olmalıdır. Burası ise Osmanlı donanmasının üslenmiş olduğu yer, yani Beşiktaş koyu ve Dolmabahçe/ Kabataş’a (Çifte Sütunlar) kadar uzanan kesim olabilir. Dolmabahçe bu dönemde içeri doğru derin bir koy halindedir zaten. 16. yüzyılda bu konuyu ele alan bazı Osmanlı tarihçileri, ikili bir anlatımı benimsemiş görünür: Kasımpaşa vadisi ile Okmeydam’ndan Haliç’e indirilmesi. Bu ikisinin senkronize şekilde ayrı ayrı yapılmış olma ihtimalini hatırdan uzak tutmamak lazım.

Bu son söylediğiniz, aynı anda iki farklı karadan yürütme harekâtı ihtimali sanırım ilk defa dile getiriliyor* Meseleye çok mühim ve yeni bir bakış açısı getiriyor doğrusu♦ Bu arada hocam, gemilerin karadan sürülerek değil de Okmeydam’nda inşa edilerek Haliç’e indirildi­ğine dair de rivayetler var değil mi?

Okmeydanı’nda inşa edilme konusu daha ziyade geç tarihli Osmanlı kaynaklarında görülür. 17. yüzyıl başlarında Mehmed b. Mehmed’in Nuhbetü’t”Tevarih’inde: “Okmeydanı nâm mahalden gemiler tedârik edip Galata ardından deryaya aşırdılar” şeklinde bir ifade vardır. Daha sonra Evliya Çelebi’nin eserinde bu konuda geniş tafsilata yer verilmiştir. Söz konusu rivâyeti 18. yüzyıl başlarında Müneccimbaşı da “esahh” rivayet olarak zikreder. Bu eserlerdeki bilginin kaynağı ise tespitlerimize göre Osmanlı entelektüellerince çok iyi bilinen ve okunan Mahmud Paşa Menakıbnâmesi olmalıdır.

Zira bu menakıbnâmede Sultan Mehmed’in veziri Mahmud Paşa’nın İstanbul kuşatması hazırlıkları sırasında Gedik Ahmed Paşa’yı yanma alıp Okmeydanı’nda kadırga inşa ettiği ve Haliç’e indirdiği belirtilmektedir. Bu noktada özellikle 16. asrın ikinci yarısında eserini kaleme alan Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Atıcılar yani Okmeydanı’nı da ayrıca öne çıkarmış olması dikkat çeker.

1455 tarihli Jean Mielot'a ait Türk ordusunun İstanbul kuşatmasını gösteren minyatür. Sol tarafta gemilerin karadan yürütüldüğü gözükmekte (Feridun EMECEN, Fetih ve Kıyamet 1453, Timaş, İstanbul 2012)

1455 tarihli Jean Mielot’a ait Türk ordusunun İstanbul kuşatmasını gösteren minyatür. Sol tarafta gemilerin karadan yürütüldüğü gözükmekte (Feridun EMECEN, Fetih ve Kıyamet 1453, Timaş, İstanbul 2012)

Peki, gemiler Haliç’e indikten sonra kuşat­manın seyrinde nasıl bir değişme oldu?

Şurası muhakkak ki Osmanlı donanmasının Haliç’te görülüşü, Bizans’ta büyük bir maneviyat bozukluğuna yol açmış ve Osmanlı tarafında ise deniz yenilgisinin acısını unutturmuş, yeni bir şevk ve heyecan getirmişti. Fakat Haliç’e indirilen bu gemiler, son derece cüretkâr ve parlak bir taktik eseri olmakla birlikte kuşatmanın seyrinde belirleyici rol oynamadılar. Yalnız bu hadiseden sonra bir kısım Bizans askeri deniz bölgesindeki surlara kaydırılınca, kara surlarındaki müdafaa biraz zayıfladı* Aslında bu gemiler harp etmekten ziyade seyyar bir iskele ve kuşatma aracı gibi vazife gördüler« Nitekim bunların birbirine bağlanarak köprü gibi kullanıldığı, hatta üzerine toplar ve içinde bekliyorlardı. Sonunda Onikiler Meclisi’ni topladılar ve Osmanlı gemilerine karşı harekete geçmeyi kararlaştırdılar. Fakat harekâtın şekli konusunda anlaşamıyorlardı. Sonunda saldırıda herkes birleşti. Fakat sultanın bir şekilde bundan haberi olmuştu ve hemen tüfekçi ve topçuları buraya sevk etti.

Bizans’ın bu baskın harekâtı 28 Nisan’da sabah vaktine iki saat kala yapıldı. Patlayıcı ve yanıcı teçhizatla dolu Bizans kadırgaları Osmanlı filosuna doğru harekete geçmişti. Bunların yanında, ateş verilerek Türk gemileri üzerine sürülecek sandallar bulunuyordu. Fakat uygun vakti                                                                     ٩

kollayan Osmanlılarm dört bir koldan başlattığı ‘ ٠٠. bombardımanda en önde seyreden Bizans kadırgası sulara gömüldü. Diğerleri top ve tüfek atışının oluşturduğu dumandan bu geminin battığının farkına varmamışlardı. Sonra bir diğeri de yarı yarıya battı. Bu durumu gören diğer gemiler hemen geri çekildi. Bu başarı Türk tarafına büyük bir moral verdi, şenlikler yapıldı ve artık şehrin sonunun geldiği yolundaki kanaatleri güçlendirdi.

Son olarak  malum olduğu üzere Fatih’ten önce de gemiler karadan yürütül­müştü♦ Bu teşebbüsler kimlere aitti?

Sultan İkinci Mehmed’in büyük bir cesaretle giriştiği bu iş, daha önceki örnekleri bildiğini ve bunlardan haberdar olduğunu açık şekilde gösterir. Zira benzeri bir harekâtı gerçekleştirmiş olan Aydmoğlu Gazi Umur Bey, Osmanlılarca da tanınan ve faaliyetleri bilinen büyük bir askerî liderdi. Fatih büyük ihtimalle onun menakıbmı okumuştu. Gazi Umur Bey dışında, mesela Venediklilerin Garda Gölü’ne gemilerini taşımaları gibi, başka benzeri uygulamalardan haberdar olduğu düşünülebilir. Bununla beraber bütün bu örneklerin hiçbiri şimdi yapılacak iş gibi büyük çaplı değildi.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir