OSMANLI’NIN ALTI BUÇUK ASIR AYAKTA KALMASININ SIRLARI
Osmanlı Devletinin asırlarca ayakta kalması, yine mirasının günümüze de hükmediyor olması elbette tesadüf değildir. Geçmişin tecrübeleri üzerine kurduğu muazzam medeniyetin satır araları, topluluklara ve devletlere asırlarca hükmetmenin sırları zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor…
Tarih, hâdiselerin sebep-netice münâsebeti ile ortaya konulduğu bir ilim dir. Eğer bu iki esas göz önünde bulundurulm azsa yapılan araştırm alar âfâkî ve eksik olur. Meselenin özünü kavram ak ise çok daha farklı bir husustur. O sm anlı D evleti’nin tarihini araştıran tarihçilerin ekserisi, bu devletin hayatını çok kesin devirlere ayırırlar ve yüzyıllarca devam eden hâdiseler zincirini birkaç kelime ile ifâde etmeye çalışırlar. M uhakkak ki bu tarifler eksiktir ve hatta m eselenin özünden çok uzaktır. Çünkü hiçbir devletin yıkılışı üç yüz sene devam etmez. Esasında yıkılış olan bu devirde çeşitli sahalarda yükseliş yaşanm ıştır. Yükselişin sınırları da kesinlikle tayin edilemez. Neye göre yükseliş, toprak kazanmaya göre mi, ilim ve fende ilerlemeye göre mi, ticâret ve sanayi hayatındaki ilerlem esindemi, eğitim de mi? Hangi sahada? B unu tayin etm ek m üm kün değildir. Eğer sınırların genişliği ile denirse, yükseliş devrinde toprak kazanm a da vardır, kayıp da vardır. Hatta yıkılış devrinde de toprak kazanm a ve kayıp da vardır. Yıkılış devri denilen devirde, muazzam bir eğitim faaliyeti yaşanm ıştır. M esela donanm anın eriştiği seviye diğer bazı devirlerden daha ileridir. Peki neye göre yıkılış, neye göre yükseliş?
Mesele böyle olunca, bir devleti kuran ve ona güç veren, yükselm esini, genişlem esini sağlayan sebeplerin ayrı bir yerde, yıkılm asını sağlayan sebeplerin de ayrı bir yerde, am a kesin tarih sınırları konm adan değerlendirilm esi daha doğru olacaktır. Bu yazımızda Osmanlı Devleti’nin altı buçuk asır ayakta kalm asını sağlayan hususları maddeler hâline getirdik. Bu m addeler etraflıca incelendiğinde yüzlerce sahifelik mevzuları teşkil edebilir. Bununla birlikte meselenin özünü yansıtması bakımından bu hususları şu şekilde sıralamak mümkündür:
1- Osmanlı Devleti üç esastan oluşan temel üzerine kurulmuş ve onu idare eden padişahlar da devletlerini bu tem eller üzerine yükseltmişlerdir. D evletin sonuna kadar da bu üç tem elden taviz verm eden devletlerini devam ettirm işlerdir. Bu üç tem el esas şudur: İtaat, hürm et, gayret. İtaat, kendileri için, m ensubu oldukları dine ve esaslarına bihakkın bağlılık ve itaat, kendilerinin idarelerinde bulunanların ki, buna aileleri de dâhildir, herkesin kendilerine kayıtsız şartsız itaatidir. Hürmet, H âlık’m hukukuna, m ahlûkun hakkına karşı olan vazifelerin tam am ıdır. M ukaddes ve m übarek olan ne varsa ona karşı hürm eti zirvede tutm uşlardır. Gayret ise, yılm adan, bıkm adan, usanm adan din ve devlet uğruna mücadele ve fedakârlık etm ektir ve padişahlar her türlü rahatı terk ederek gayret etm işlerdir. O sm anlı Devleti bu esaslar üzerinde sebatla altı buçuk asır yaşamıştır.
2- Devlet idaresinde ehliyetsiz ve hıyaneti sabit kişilere iş verm em işlerdir. Kaht-ı rical ve m ecburiyetler devrinde ise bunu en az zararla atlatm a yolunu takip etm işlerdir.
3- İdareleri altındaki halkları, gerek kendi din mensubu Müslüm anlar, gerekse Müslüm an olm ayanlar olsun hiç kimseyi köle gibi değil, bir emanet olarak görm üşlerdir. Bu husus da devletin uzun öm ürlü olm asına zemin hazırlam ıştır.
4- O sm anlı Devleti asla sömürgeci değil, im ar ve inşacı bir devlet olm uştur. G erek savaş yoluyla, gerekse itaat yoluyla idarelerine aldıkları toprakların halkını, yer üstü ve yer altı zenginliklerini söm ürm ediler, buralardaki zenginlikleri toplayıp, devlet merkezlerine getirm ediler. H er yerin zenginliğini yine aynı yerdeki insanların m enfaatleri için kullandılar. Fakir olan yerlere de m erkezden yüzyıllarca yardım lar gönderdiler.
5- O sm anlı Devleti, merkeziyetçi bir devlet olm asına rağm en, yerinde idâre ve kalkınm a m odelini geliştirm iştir. Bu sebeple, merkeze bağlılıkla beraber m ahalli idare sistem ini güçlendirm iş, fakat kontrolden uzak tutmamıştır.
6- Padişahlar İslam dini m ensubu olarak merkezî idarede H anefî m ezhebini, m ahallî ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde de Şâfiî, H anbeli ve Mâlikî m ezheplerinin uygulam alarını tatbik etm işler ve bunlar için gerekli kolaylıkları da sağlam ışlardır. Bu husus da devlete olan güven ve bağlılığı arttırm ıştır.
7- Ü lke içinde Batılı m anada soylu sınıfların olm am ası, devletin bölünm esi ve erim esini önlem iştir. Devlet içinde birtakım sınıfların birleşip devleti parçalam asına m üsaade edilm em iştir. Devlet idare etm e hakkı bu aileye aittir ve bu ailenin dışındaki herkes bu idâreye tâbidir. Ayrıcalıklı bir sınıf asla yoktur.
8- Osmanlı padişahları kendi âile fertlerinin devlet üzerinde otorite kurm asına müsaade etmemişlerdir. Padişah vefât edince yerine sen geçeceksin, ben geçeceğim kavgasının önüne geçmişlerdir. Padişahların gözünde devlet, oğlundan da kardeşinden de am casından da değerlidir. Bu devletin bekası uğruna hepsi feda edilir. Devlet, otoritesine zarar vermeye teşebbüs edeni ortadan kaldırır. Padişahlar devletin bekası uğruna büyük bir fedakarlık örneği olarak kendi âilelerini feda etmişler ve bu fedakarlığın ceremesini hiçbir millet ferdine yaşatmamışlardır. Devlete isyan eden âsiler hariç.
Osmanlı Devleti üç esastan oluşan temel üzerine kurulmuş ve onu idare eden padişahlar da devletlerini bu temeller üzerine yükseltmişlerdir. Devletin sonuna kadar da bu üç temelden taviz vermeden devletlerini devam ettirmişlerdir. Bu üç temel esas şudur: itaat, hürmet, gayret
9′ Devlet içinde servet kazanm a m ücâdelesinin yaşanm asına m üsâade etmem işlerdir. Böylece devlet idaresinin rüşvet ve suistim alle ihata edilmesine engel olm uşlardır. Zenginliği başta padişahlar ve ondan sonra sırasıyla devlet adam ları, ilim adam ları ve halk hayır ve hasenatta yarışm akta kullanm ıştır. Devlet yoluyla zengin olup devleti ele geçirmek gibi bir yolu asla açmamışlardır.
Devlet kurallar, kanunlar ve örf ve geleneği yaşatarak ayakta kalmayı başarmıştır. “Devlet-i ebed-müddet” derken aslında bu devamlılığı ihsas ettirmişlerdir: Devletin devamlılığı esastır ve bunun için bütün tedbirler alınmıştır. Hem de her yıla, her yüzyıla hatta yüzyıllara yayılan bir tedbirler zinciri
10′ Devleti ortadan kaldırabilecek şekilde hiç kimseye büyük toprak sahibi olma izni vermem işlerdir. Toprak herkesin elinde geçici ve sadece üretim için vardır. Üretm eyenin toprak hakkı yoktur. Böylece toprak yoluyla zengin olup kendi emelleri uğruna devleti ele geçirip kendi devletini veya idaresini kurmak gibi bir yol da kapalı tutulmuştur.
11- Ticaret ve zanaatta da tekelleşmeye yol açacak bir durum söz konusu değildir. Çünkü ticarette ve üretim de tekelleşm enin önüne geçilmiş ve bu sayede büyük ve gaddar tüccarların oluşm asına meydan verilmemiştir. Bu sayede devleti zora sokabilecek teşekküller de m eydana gelmemiştir.
12- Bir devlet zulüm ve adaletsizlikle yıkılır. Bu iki hal de O sm anlı’da söz konusu değildir. Osmanlı’da temel prensip adalettir ve bu kaide her şeyin üstündedir. Bu kanunu padişah da olsa hiç kimse asla ihlal edemez. Padişahlar adaleti tem el kanun olarak kabul ederken aynı zam anda devleti idare ettikleri diğer ümera ve devlet erkanına da buna uym anın kesinlikle bir mecburiyet olduğunu, aksini yapanların ise affedilemeyeceğini göstermişlerdir. Padişahın devlet idarecilerinin uym alarını em rettikleri en tem el kanun işte bu adalet kanunudur ve reayaya zulm edenin cezası idam dır.
13- O sm anlı Devleti teşkilatı belli bir yıla belli bir yüzyıla göre tanzim edilmiş ve belli tarihlere sıkıştırılm ış bir m odel değildir. Devletin tem elinden sonuna kadar asla ihm al edilm em iş ve uygulanm asında çok az da olsa ihm al gösterilmemiş kurallar, kanunlar ve örf ve geleneği yaşatarak ayakta kalmayı başarm ıştır. “Devlet-i ebed-m üddet” derken aslında bu devamlılığı ihsas ettirm işlerdir. Devletin devamlılığı esastır ve b unun için bütün tedbirler alınm ıştır. H em de her yıla, her yüzyıla hatta yüzyıllara yayılan bir tedbirler zinciri.
14′ Padişahlar devletin kanunlarıyla zulüm ve baskı yoluna gidecek bü tü n kapıları kapalı, adalet ve hak aramaya gidecek b ü tü n kapıları da ardına kadar açık tuttular.
15- O sm anlı padişahları ilim ve fen erbabını, kahram anlık eseri gösteren asker ve kum andanları, devlet adam larını taltif etm ek suretiyle de devletin ilim ve fen sahasında da heyecanının diri kalm asını sağlamışlardır.
16′ O sm anlı Devleti dünya tarihinde rastlanm ayacak derecede hassas bir devlet protokolüne sahipti ve bu sayede de herkesin bu protokol çarkı içinde erim esini devam ettirm iştir.
17′ O sm anlı, ırkların üstünlüğüne dayalı bir devlet değildi. H âkim olan İslâm dini ve ahkâm ının içinde herkesin yeri tayin edilm işti. Bu da herkesin kendi hayat tarzı içindeki sınırları içinde serbest, fakat dıştaki sınırlarında devletin verdiği haklar kadar sınırlı idi. Şöyle ki, Müslüman olanla Müslüm an olm ayanın hukuku belli ve tanzim edilmişti.
Padişahlar mahlukat arasında, bütün mahlukatın Halik ma olan hürmetten dolayı en küçük bir ayrımcılık yapmayıp, düşen ve zulme uğrayan insan veya hayvan olsun, hiçbir mahlukun bu şekilde perişanlığa, ihmalkarlığa ve gadre uğramasına müsaade etmemişlerdir
18′ Osmanlı Devleti ve padişahlarının sadece kendi sınırları içinde yaşayan halklarına karşı değil,dünyanın neresinde bir mazlum olsa onun yardım ına koşmayı gaye edinm esi devletin itibar ve m evkiinin yükselm esini getirmiştir.
19- Devlet içinde ve her sahada üstün sınıfların oluşm asına müsaade edilm em iştir. Bu da geniş halk kitlelerinin belli bir seviyede hayatlarını devam ettirmesini getirmiş ve bir çekişme ve mücadelenin olmasına zemin hazırlanmamıştır.
20- A hlakî yozlaşmaya, cemiyeti fesada boğacak hareketlere engel olunmuş ve kesin ve kat’î cezalarla bunların önüne geçilmiştir. Böylece halkın huzur ve refahı sağlanmıştır.
21- Devlet kapısının bir geçim kapısı olmak yerine bir hizmet kapısı olduğunu ifade etm işler ve böylece en yüksek rütbe olan paşalığa gelenin de yegane gayesinin hizmet olduğunu örnekleriyle ortaya koymuşlardır. Bu hizmet anlayışıyla binlerce hayır müessesesi kurulm uş ve bu eserlerin neredeyse tamamına yakınının devletin parasından değil bu gibi devlet adamlarının yardımlarıyla yapılm asına vesile olmuşlardır.
22- Osmanlı padişahları, mahlukat arasında, bütün mahlukatm Hâlık’ına olan hürm etten dolayı en küçük bir ayrım cılık yapmayıp, düşen ve zulme uğrayan insan veya hayvan olsun, hiçbir m ahlukun bu şekilde perişanlığa, ihm alkarlığa ve gadre uğramasına müsaade etmem işlerdir. Bir yük hayvanına ne kadar yük yüklenecek, bunun miktarını bile tayin etmişlerdir.
23- Devlet nizam ı içinde hangi meselede olursa olsun bir hukuk ve kanun tayin ettiklerinden çözümsüz ve açıkta kalm ış bir husus bırakm am ışlardır.
24- G erek padişahlar, gerek devlet idaresindekiler ve gerekse halk, elindekini paylaşmayı ve zor günün dostu olmayı tem el prensip edinmişlerdir. Halkı açken uyum ayan bir devlet idarecisi sistem ini sonuna kadar bırakmamışlardır. 25- O sm anlı padişahları başka devletlerin kral ve idarecileri gibi, halktan kopuk ve halkına yabancı olm am ıştır. H alkının ahvalini bilm ek için gerek kendileri bizzat tebdil ile gerekse devlet adam larını vazifelendirerek dikkatle takip etm işler ve en küçük bir sıkıntıyı hem en izaleye ve halle çalışmışlardır. Yukarıda umûm î hatlarını m addeler hâlinde kaydettiğim iz hususlar Osmanlı Devleti’n in altı buçuk asırdan fazla yaşam asını sağlamıştır. Osmanlı Devleti tarihi bütün cepheleriyle incelendiğinde görülecektir ki, en mühim husus bu devletin m anevî tem ellerinin sağlamlığıdır. Osmanlı D evletinde devlet ve cemiyet hayatının esâsını İslâm ve İslâm’ın insanlığa sunuluşunun zirvesini de tasavvuf teşkil eder. D evletin yükselm esinde ve dünyaya sunulan m edeniyetin meydana gelmesinde tasavvufun tesiri çok büyüktür.
Akla şu soru gelebilir, peki Osmanlı padişahları aldıkları bu İslâm î ve tasavvufî talim ve terbiye ile bütün mücadelelerini yeryüzüne adaleti yaymaya ve insanlığa zulm edenleri bertaraf etmeye hasretm elerine rağmen devlet nasıl oldu da yine de yıkıldı? Bu hususu da başka bir yazımızda ve yine bu m eselenin de en tem el esaslarını m addeler halinde ortaya koyarak vereceğiz.