de akşam şafağı (beyaz şafak) kaybolmuyor, güneş battıktan sonra batıdaki aydınlık devam ediyor ve bir müddet sonra doğu aydınlanıyor, yani fecir başlıyordu. Toplantıda daha ziyade yatsı ve imsak vakitleri üzerinde duruldu. Yatsı namazı mevzuunda iki farklı problem vardı: a) Şafağın kaybolmadığı yer ve zamanlarda yatsı namazı hangi vakitte kılınacaktır? (Bilindiği üzere normal bölgelerde şafak kaybolup batı ufku kararınca yatsı vakti girmektedir). b) Şafağın çok geç kaybolduğu ve meselâ güneşin batması ile yatsı vaktinin girmesi arasında üç saat ve daha fazla müddetin geçmesi gerektiği yer ve zamanlarda, gece istirahat edip sabah işbaşı yapmak mecburiyetinde olan işçiler yatsıyı ne zaman kılacaklardır? îşte bu iki problem ilmi ve dini yönlerden ele alınarak uzun uzadıya incelendi, tebliğler tartışıldı ve 45. arz dairesinin kuzeyinde kalan memleketlerde yaşayan müslümanlar için şu çözümler getirildi. a) Şafağın kaybolmadığı veya işçilerin bekleyemeyeceği kadar geç kaybolduğu yerlerde müslümanlar akşam ile yatsı namazlarım arka arkaya kılabilirler (cem’u’s-salateyn) b) Bunu yapmak istemeyenler Mekke arzına veya normal bölgenin, akşam ile yatsı arası en kısa olan devresine tâbi olup, yatsı namazlarını buna göre kılarlar; yani güneş battıktan sonra akşam namazlarını kılar; sonra guruba, Mekke arzındaki akşam ile yatsı arasındaki müddeti ekleyerek buldukları saatte de yatsı namazını kılarlar… İmsak mevzûuna gelince: Ramazan orucu yılda bir ay olduğu ve fecrin imsâk vaktinin alâmeti olması hususu da kat’i nas ile sâbit bulunduğu için şafağm kaybolduğu ve fecrin (tanyerinin ağarması) bulunduğu yerlerde alâmetlere göre hareket edilmesi zarûrî bulundu. Daha kuzeye gidildikçe alâmetlerin bulunmadığı veya gece vaktinin çok kısa olduğu bölgelerde, normal mıntıkalara göre takdir esası kabul edildi. Özetlemeye çalıştığımız bu esaslara göre mütehassısların Ankara’da toplanarak mezkûr bölgeler için takvimler hazırlamaları ve bunu, içinde bulunduğumuz yılın ramazanına yetiştirmeleri karar altına alındı. Gurbet illerinde nzık arayan, anormal şartlar içinde Allah’a karşı vazifelerini unutmayan din kardeşlerimizin sevinçle karşıladıkları bu hasbî ve İlmî faaliyetin hayırlı neticeler doğurmasını Mevlây-ı müteâlden diliyoruz.
s
12
Ara