ŞEYH GALİP TEN BİR GAZEL
Efendimsin cihanda i’tıbârun varsa
şendendir
Miyân-ı âşıkanda iştiharını varsa
şendendir
Benim feyz-i hayâtım hâsılı rûh-ı revânımsm
Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa şendendir
Veren bu sûret-ı mevhûma revnak renk-i hüsnündür Güllstân-ı hayâlim nevbahârım varsa
şendendir
Felekten zerre mikdar olmadım devrinde rencide Ger ey mihr-i münevver âh ü zarım varsa şendendir.
Senin pervâne-i hicranınım sen şem’-i vusletsin Beher şeb hâhiş-i bûs ü kinârım varsa şendendir
Şehîd-i aşkın oldum lâlezân da
.si
Çerağ-ı türbetim şem’-i mez varsa sende
Gören ser-geştelikte girdbâd-ı
zannı
Fenâ ender fenâyım her ne v varsa sende
Niçün âvâre kıldın gevher-i galt
olmuı
Gönül âyinesinde bir gubânm v
sende
Şefak-tâb eyledin peymânemi hû
ile;
Sabâh-ı sohbet-i meyde humarım sa sende
Sanâdır ilticâsı Galib’in yâ Haz
4
Başımda bir külâh-ı iftihârım \]
sende
YAPITLARI
Divan (basımı: Mısır, Bulak, İ836; yeni basımı: Abdülbald Gölpınarlıtarafından, 1971); Şerh-i Cezire-i Mesnevi (1789 sonrası); Hâsn û Aşk (basımı: Mısır, Bulak, 1836; yeni basımı: Abdülbald Gölpınarlı tarafından, 1971).
özgünlük kazandırdı. Şeyh Galip’in bu üslup yapısına ulaşmasında şiirlerine nazireler yazdığı ve “sebk-i hindî” adı
verilen üslubu yaratan İran ozanları, özellikle de Şevket neden oldu.Ondan önce de bıi üsluptan etkilenen ozan-* lar vardı, ama Şeyh Galip’in şiiriyle “sebk-i hindî” üslubu, en önemli temsilcisini buldu. Onun şiirinde tasavvuf süzgecinden geçmiş de olsa, insan ve insan değerleri kendisine özgü bir gerçeklikle yer aldı. Şiirlerinde insana ve mecazi olmakla birlikte kendisinden önceki ozanlarda olduğu gibi yalnızca zihinde var olan aşka değil tasavvufla yoğrulmuş gerçek aşka yer vermesi, tasavvufun insanı, Tanrı’yı bilinçle anlayabilecek
tek varlık olarak kabul etmesi nede niyledir.
Şeyh Galip’in Hüsa ö Aşk adlı mesne visi, Divaiı edebiyatının son önemi mesnevisidir. Görünüşte bir aşk öykü sünü anlatan bu yapıtta asıl anlatıl mak istenen, mecazi aşktan gerçek aş ka geçiş ve bu geçiş sırasında çekiler çiledir. Şeyh Galip Hüsa ü -Aşfc’ta da, bütünüyle kişileştirme sanatından ya rarlanan ve 22/Yan’ındaki şiirlerinde olduğu gibi karmaşık mazmunlarla örülmüş olan bir dil kullandı. ■
Şiilik Bkz. mezhep
Duyguları, izlenimleri, coşkulan dilsel bir anlatım içinde ve özellikle dizeler halindeki ritimlerle, uyumlarla, imgelerle açıklama sanatı.
MallarmĞ şöyle yazar: ‘‘Şiir, temel ritmine kavuşturulmuş insan diliyle, yaşamın çeşitli yanlarının gizemli anlamını dile getirmektir. Böylece şiir, bulunuşumuza bir haslık kazandırır ve biricik manevi görev olarak ortaya çıkar. Bundan ötürü, bulunuşumuz (yaşamımız), şiirin var olduğu ve var ettiği yerde hastır. Hölderlin’e atfedilen şu sözleri anımsamak gerekir: ‘İnsanoğlu şiirsel olarak vardır.’Bu yeri ‘adlandıran’ şu formülü de özellikle akıldan çıkarmamak gerekir: Die Va-terlândische Umkehr-doğuşsa! dönüş-. Bu, doğuşsal (yurtsal) yere dönüşten çok, bu yerin yasaları uyarınca gerçekleşen hareketi belirtmektedir.”
EVRENSEL VE TANRISAL SANAT
Şiirin, resim ve müzikle birçok benzerliği vardır. Resim gibi şiir de, nesneleri canlandırır. Müzik gibi, sesten ve ritimden yararlanır. Ama görülebilir biçimleri, resim kadar sağlamlıkla dile getirmez ve nesnelerin bütün ayrıntılarını göz önüne sermez. Çünkü şiir, duyusal bakıştan çok içsel bakışa, yani hayalgücüne seslenir. Müziğin anlatım araçları çok çeşitli olmalarına karşın, belirli bir anlam taşımazlar. Müzik, duyguyu dile getirmekten çok uyandırır. Buna karşılık şiir, duyguyu, bütün ayrıntılarıyla, bütün enerjisiyle ve düşüncenin bütün açıldığıyla di-
Kilap sayfasını şiirsel olarak kullanmaya, harflerin dizilişiyle şiirin düşünsel yapısı arasmda bir uygunluk kurmaya çalışan Fransız ozanı Apollinajre’in, I925’te Nouvelle Revııe française dergisinde yayımlanan “İl Pleut” başlıklı şiiri.
le getirir. Aynca, öteki sanatlar ara sında yalnızca şiir zihnin (tinin) kav: rayışlarını dile getirebilir.
Hegel şöyle der: “Sanat, müzikle bir likte, görünen biçimleri bir yana bira kır; şiirleyse, duygunun dolaymışız di le gelişi olan sesten sıyrılır ve böyle ce hayalgücünün derinlerinde oluşaı düşünceyi dile getirecek duruma ge lir… Şiirin, bütün sanatlardan daht üstün olmasını, mutlak bir seçkinli] kazanmasını ve estetik sistemin doru ğunda yer almaşım sağlayan şey, an latım aracı olarak söze, düşünceniı biricik uygun göstergesi olan söze dâ yanmasıdır. Şiir, evrensel sanattır tanrısal sanattır.”