SOLUNUM SİSTEMİ VE HASTALIKLARI

TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ OLUŞUM BİÇİMİ: T überküloz b asilleri organizm aya p ratik te yalnız solunum yollarından g irerler. T überküloz basilleriyle henüz hiç karşılaşm am ış olan b ir organizm anın bağışıklık sistem i, bu m ikroplara karşı özel b ir bağışıklık savaşı açabilecek yetenekte değildir. Solunum yoluyla ilk kez vücuda girm iş olan tü b erküloz basilleri, genellikle akciğerlerin 2/3 altböl- gelerinde bir yer yerleşirler. B asiller herhangi bir toksin de üretm ediklerinden, organizm anın sa vunm a sistem i bu m ikropları gözden kaçırır. Böylece ak ciğ erlere gelen basiller b u ra d a üreyip ad eta b ir koloni k u rarlar. Bu koloniden yola çıkan bazı b asiller, akciğerlerin o bölgesinden sorum lu olan akciğer hilusundaki ilgili lenf düğüm üne u la şırlar. Böylece b ir ikinci koloni de akciğerlerin hilus bölgesindeki lenf bezinde kurulm uş olur. Bu sıra d a bazı b asiller de kan yoluyla b ü tü n vücuda d ağ ılırlar. Bu olay, yani ilk kolonizasyon dönem i yaklaşık 4-10 h afta sü rer. Bu sırad a vücudun bağışıklık sistem i henüz olayın fark ın d a değildir. D olayısıyla dü şm an a, yani tüberküloz b asillerin e sav aş açm az. A ncak ilk kolonizasyon dönem i sonunda artık organizm a düşm anın fark ın a v arır ve ona k arşı sav aş aç ar. Savaş alan ı tüberküloz b asillerin in akciğer ve lenf bezinde kurm uş oldukları kolonilerdir. Bağışıklık sistem inin tü b e rküloz m ikroplarına karşı açtığı sav aşın adı ‘iltih ap ’tır. Ne v ar ki bu iltihap tüberküloza özgü b ir biçim de gelişir. Tıpkı değişik sav aş p la n la n olduğu gibi.
G enellikle ak ciğ erlerin 2/3 alt bölgesinde k u ru lan ilk tüberküloz kolonisinde ve lenf bezindeki kolonide gelişen iltihap olayına sırasıy la şu iltihap öğeleri katılır. Serum , fibrin, gran ü lo sit h ü creleri ve histiositler. T überküloz b asillerin i önce gran ü lo sit h ü creleri y u ta rla r (fagositoz), d ah a sonraki dönem de sav aş alan ın a gelen ve b u ra d a çoğalan histiosit h ü creleri bu olayı ü stlen irler. B asilleri yutm uş olan h istio sitler ‘E piteloid’ denilen h ü crelere d ö nüşürler. ‘Epitelo- id ’ histiositler d ah a çok sayıda basil yutabilm e yeteneğine sah ip tirler. Epiteloid histio sitler de fibroblast h ü crelerin e d önüşürler. F ib ro b last h ü creler tüberküloz kolonini sinin, diğer b ir anlatım la, sav aş alanının etrafını lifsel (fibroz) b ir kapsülle sarıp , bu bölgeyi ad e ta v ü cu ttan tecrit etm eye çalışırlar. T überküloz b asillerin e k arşı akciğer ve hilus lenf bezinde k u ru lan kolonilerde sav aş verilirken yalnız b asiller değil, aynı zam an d a akciğer ve lenf bezinin kendi dokusu d a y ıp ran ır. S avaş alan ın d ak i, yani iltihap bölgesindeki norm al doku d a b a sille rle birlikte ölür. A nım sanacağı gibi dokuların ölm esi olayına ‘N ekroz’ denilm ektedir. T ü b erk ü lozdaki nekroz özel b ir biçim de olup ‘Peynirleşm e nekrozu’ adını alır. A kciğer ve lenf bezindeki iltihap olayı y u k arıd a değindiğim iz gibi lifsel b ir kapsülün oluşturm asıyla sona e re r. Bu bölgeye iki ay so n ra kireç çökm eye b a şla r. Bir yıl sonra bu kireç birikim i,, röntgen film inde görülebilecek düzeye erişir. B uraya k a d a r gelişim ini anlattığım ız akciğerdeki ilk koloniye ‘G ohn’ odağı denir. Gohn odağı ile birlikte hilusdaki lenf bezinin oluşturduğu kom plekse de “P rim er kom pleks” adı verilir. K entte y aşam ak ta olan çocukların yaklaşık % 70’i ergenlik çağm a k ad ar geçen sü red e tüberküloz basili ile k arşılaşırla r ve p rim er kom pleksi g eçirirler. O rganizm ada g erçek leşen bü tü n bu olaylar sessizce başlayıp tam am lan ır. Fibroz kapsül ile çevrilm iş olan tüberküloz odakların % 75’inde h ala canlı b asiller b u lu n u rken, kireçleşm iş odakların yalnız % 20’sinde canlı tüberküloz basiline rastlan ır. F ak at bu b asiller kişiyi h astalan d ırm azlar; kişinin bağışhk sistem i zayıf düşene k ad ar. B u rad an an laşü a- cağı gibi aslın d a tüberküloz olayı, tüberküloz b asilleri ile organizm anın savunm a sistem i ara sın d a b ü tü n yaşam boyunca sü rd ü rü len sürekli b ir sav aş ve denge olayıdır. H angi ta ra f güçlenirse (rölatif ve gerçekten) denge onun lehine bozulur. O rganizm anın bağışıklık sistem inin zayıflam ası halinde b asiller dengeye egem en o lu rlar. T überküloz basillerin in vücuda girm esi, ‘T ü b erküloz infeksiyonu’ olayıdır. Bu olay b ü tü n y aşam boyunca kalabilir. F akat h er tüberküloz infeksi- yonunun b ir tüberküloz h astalığ ın a dönüşm esi gibi b ir k u ral yoktur. O rganizm anın savunm a sistem i zayıf düştüğünde tüberküloz, b ir h astalık olarak o rtay a çıkar.T überküloz in fek siy o n lan n m % 99’u y u k arıd a değindiğim iz biçim de b ir p rim er kom pleks o lu ştu ru r. G erek akciğerde gerekse lenf bezindeki o d ak lard a, fibroz ve kireçlenme gerçek leşir. Böylece tüberküloz infeksiyonu b ir tüberküloz h astalığ ın a dönüşm eden kontrol altın a alınm ış olur. % 1 olayda ise tüberküloz infeksiyonu b ir tüberküloz h astalığ ı olarak sü re r. Çok sayıda basilin v ücuda girm esi, çocuğun yaşının küçük olm ası (genellikle 1 yaşın altında) ya d a vücudun bağışıklık sistem inin zayıf oluşu b aşlan g ıçtak i tüberküloz infeksiyonunun tüberküloz h astalığ ın a dönüşm e riskini a rttırır. V ücutta ilk tüberküloz kolonisinin kurulm ası, Gohn odağının ve prim er kom pleksin o rtay a çıkm ası, d a h a so n ra d a fibroz ve kireçlenm enin gerçekleşm esi, k ısaca tüberküloz infeksiyonunun kendisi b ir y erd e organizm a için y a ra rlı olm aktadır. Çünkü vücudun savunm a sistem i, tüberküloz b asilleriyle ilk k arşılaşıp o n larla sav aştık tan so n ra bu m ik ro p lara k arşı nasıl sav aşacağ ın ı öğrenm ektedir. Öyle ki organizm anın bağışıklık sistem i b u n u n özellikle T -lenfositleri denilen savunm a h ü creleri artık vücudu, sağlığı tehdit edecek olan tüberküloz b asillerine k arşı an ın d a yanıt verebilm e yeteneğine kav u ştu rm ak tad ır. G örüldüğü gibi, tüberküloz m ikroplarının vücuda girip bir infeksiyon y a ra tm a la rı bir tü r aşı rol oyn am ak tad ır. Bu da en doğal a şıla rd a n biri olsa gerek.
18.42. TÜBERKÜLOZUN VÜCUTTA SİNSİCE YAYILMASI: Y ukarıda değindiğim iz gibi tüberküloz basilinin v ü cu d a ilk kez girm esiyle o rtay a çıkan tüberküloz infeksiyonu, kişi ta ra fın d a n hissedilm eden kontrol altın a alın arak yaşam boyunca sü recek olan b ir bağışıklık kazanm ış olur. A ncak y aşam ın ileriki dönem lerinin birin d e tüberküloz olayı, yeniden h o rtlay ab ilir.T ü b erk ü loz ile v ü cudun savunm a sistem i yani bağışıklık sistem i a ra sın d a denge, bağışıklık sistem inin zayıflam asıyla veya d ışarıd an yeniden çok sayıda tüberküloz basilinin alınm asıyla tüberküloz lehine bozulur. D enge genellikle bağışıklığın zayıflayıp, v ü cu tta b u lu n an tüberküloz b asillerin in yeniden aktifleşm esine bağlı o larak bozulur. B una “T überküloz reak tiv asy o n u ” diyebiliriz. R eaktivasyon halinde tüberküloz b asilleri yeniden k an a k arışm ay a b a şla rla r. B asiller bu yolla vü cu d a d ağ ılırlar. En çok d a oksijen b asın cı yüksek olan dokuları sevdiklerine göre özellikle bu çeşit dokuları, yeni yerleşim bölgeleri o larak se çe rle r. Y eni yerleşim bölgelerine veya yeni kolonilere “M etastatik o d ak lar” denir. A kciğerlerin tep e (apeks) bölgeleri oksijen b asın cı yönünden tüberküloz b asilleri için çok uygund u r. Öyle ki m etastatik odaklar genellikle ak ciğ erlerin tep e bölgelerinde o lu şu rlar. A kciğerlerdeki bu m etastatik od ak lara, “ Simon o d a k la n ” denir. M etastatik od ak lar bö b rek ler, büyüm ekte olan kem iklerin epifiz bölgeleri, b ö b rek ü stü bezleri, beyin za rları, sindirim kanalı gibi o rg an la rd a k u ru lab ilirler. R eaktive olan tüberküloz, kan yoluyla bu şekilde v ü cu d a dağılırken ne yazık ki çoğu kez teşhis edilem ez. Çünkü bu sinsi yayılm a dönem inde hafif b ir ateş yükselm esi, hafif b ir halsizlik gibi önem senm eyen b elirtiler o rtay a çıkar. R eaktive 601
olan tüberküloz, genellikle yerleşm iş olduğu organı belli bir ölçüde bu organın h astalan m asına ve tüberküloz h astalığının genel b elirtilerin e neden olduktan so n ra teşhis edilir. Bu nedenle özellikle kısa sü re önce tüberküloz geçirm iş olanlard a, y ak ın ların d a tüberküloz olan kişilerde, tü berkülozun sık rastlan d ığ ı bölgelerde, çocuklarda, açıklanam ayan inatçı hafif ateş yükselm elerinde yine hafif inatçı halsizlik d u ru m ların d a tü berkülozun araştırılm ası gerekir. İlerlem iş y aşlard a, silikozis olay ların d a, lösem i ve Hodgkin gibi kan h astalık ların d a, ak ciğ erlerin tüberküloza bağlı olm ayan iltih ap ların d a, akciğer k an serlerin d e, şeker hastalığında, tüberkülozun reaktive olm a yani yeniden h o rtlam a riski yükselir.
18.43.TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ BELİRTİLERİ:

Tüberküloz nedeniyle akciğerde gelişmiş kavern adlı boşluklar.

Tüberküloz nedeniyle akciğerde gelişmiş kavern adlı boşluklar.

B u rad a akciğer tüberkülozu h astalığının b elirtilerin d en söz edeceğiz. Çoğu tüberküloz h astalığı sinsi b ir biçim de ilerler. Bu sinsi olaylar genellikle tüberküloz ta ra m a la rı sonucu teşhis edilir. B azen de b aşk a b ir h astalık ara rk e n o rtay a çıkar. T überküloz hastalığının belki de ilk belirtisi halsizlik-kilo kaybı İkilisidir. A ncak bu b elirtiler çoğu kim se ta ra fın d a n dikkate alınm az. Kişi halsizliğini aşırı çalışm aya b ağ lar. Kilo kaybını d a kilo alm am ak için az yem ek yiyor olm asına b ağ lar. H alsizlik genellikle akşam üstü kendini belli ed er. H astalığın b ir diğer belirtisi de ateş yükselm esidir. A teş genellikle akşam üstü veya gece yükselir. Bu a ra d a “ G ece terlem eleri” görülür. H astala r genellikle uyku sırasın d a te rlerler. G ünün geç saatlerin d e o rtay a çıkan b aş ağrısı b ir b aşk a b elirtid ir. Ö ksürük de önem li bir belirtidir. H astala r bunu genellikle sig aray a b ağ larlar. Ö ksürükle birlikte balgam d a çıkarılabilir. B algam genellikle sa b a h la n çık artılır, kokusuz ve sarı-yeşil ren k tedir. A kciğerdeki tüberküloz eğer b u rad ak i bir d a m a n y ıp ratm ışsa balgam kanlı çıkabilir.
18.44. AKCİĞER TÜBERKÜLOZUNUN KOM PLİKASYONLARI: A kciğerlerdeki tüberküloz olayı çeşitli kom plikasyonlar y aratab ilir. B unlar “ Ka- v ern leşm e” , “H em optizi” , “T überküloz pnöm oni- si” , “P lörezi” , “Am piyem ve b ronkoplevral fistül” ve “ Sindirim kanalı tü b erk ü lo zu d u r.” T überküloz infeksiyonu sırasın d a vücudun b ağ ışıklık sistem i ileri d ereced e iflas etm işse, akciğerdeki tüberküloz odağındaki nekroz, yani akciğer dokusunun ölüm ü akciğerde k av ern denilen b ir boşluğun oluşm asına ned en olabilir. T überkülozun neden olduğu nekroz, bölgedeki b ir d a m a n y ıp ratm ışsa b u rad a n k anam a olur ve h a sta d a hem optizi, yani kan öksürm e b elirtisi o rtay a çıkar. A kciğerdeki tüberküloz olayı akciğer z a rla rın a u la şarak bu za rla rı iltih ap lan – dırab ilir. A kciğer zarların ın iltih ap lan m asın a “P lörezi” denir. Plörezi sonucu akciğer za rları ara sın d ak i boşluğa, yani plevra boşluğuna sıvı birikebilir. A kciğer tüberkülozu bir pnöm oniyipnöm oniyi (zatürree) taklit edebilir. Bu durum da olay titrem e, yüksek ateş, yan ağrısı, şiddetli öksürük gibi ani b ir pnöm oni biçim inde kendisini g österir. A kciğerdeki kavern aynı an d a hem bir b ro n şla hem de p levra boşluğu ile bağlantılıysa bu d u ru m d a “B ronkoplevral fistül” denilen durum o rtay a çıkar. Bu ‘fistül nedeniyle bir m iktar h av a p lev ra boşluğuna kaçıp “Pnömoto- ra k s ” denilen durum u y aratab ilir. T überkülozlu h a sta la r balgam çıkardıklarında, balgam daki tüberküloz b asilleri nefes borusu, gırtlak gibi solunum yollarına bulaşıp b u ra la rd a tüberküloz odaklarının oluşm asına neden olabilirler. Bazı h a sta la r b asild en çok zengin balgam larını y u ta rla r. Bu durum da sindirim sistem inin özellikle “İleoçekal” bölgesinde yeni bir tüberküloz odağı oluşabilir. Bu durum da h a sta la rd a ishal k arın ağ rısı ve karın kram pları gibi yakınm alar b a şla r. Bazı en d er d u rum larda sindirim kanalındaki tüberküloz odağı, peritona doğru derinleşip b ir “P erito n it” (peritonun iltihaplanm ası) tablosunun oluşm asına neden olur.
18.45.TÜBERKÜLOZUN TEŞHİS YÖNTEMLERİ: Bazı la b o ra tu a r incelem eleriyle tüberküloz infek- siyonu veya h astalığı teşhis edilebilm ektedir. T eşhis yöntem lerini şöyle sıralıyabiliriz: 1) T überkülin d eri testi, 2) Bakteriyolojik teşhis 3) R öntgen incelem esi.
18.46.TÜBERKÜLİN DERİ TESTİ: T überküloz basili ile hiç karşılaşm ay an b ir organizm anın bağışıklık sistem i, basile karşı h erh an g i b ir özel d uyarlılığa sahip değildir. Ne v ar ki organizm a, basille b ir kez k arşılaştık tan so n ra bağışıklık sistem inde, ona karşı özel bir bağışıklık gelişir. Bu bağışıklıktan T -lenfositleri sorum ludur. O rganizm a, basillerle yeniden karşılaştığ ın d a duyarlık kazanm ış olan T-lenfositleri bu düşm anla anında m ücadeleye koyulm aya b aşlarla r. Tüberküloz basillerinden elde edilm iş olan bir p rotein fraksiyonuna “T überkülin” denilm ektedir. D aha önce tüberküloz basili ile karşılaşm ış olan, yani bağışıklık sistem i tüberküloz ile tanışm ış olan, bir kişinin derisine tüberkülin zerk edildiğinde 24 – 72 saat so n ra bu bölgede derinin kızardığı ve hafifçe kabardığı görülür. D erideki bu lezyonun çapı 10 mm. veya d ah a büyükse tüberkülin testinin sonucu olum lu kabul edilir. Y ani testin yapıldığı kişi d ah a önce tüberküloz basili ile karşılaşm ıştır ve bağışıklık sistem inde tüberküloza karşı bir duyarlılık gelişm iştir. Eğer derideki lezyon 5 m m .’den küçükse tüberkülin testinin sonucu olum suzdur. Yani kişi d ah a önce hiç tüberküloz basiliyle k arşılaşm am ıştır ve bu nedenle bağışıklık sistem inde tüberküloza karşı herhangi b ir duyarlılık gelişm em iştir. Eğer tüberkülin testindeki deri lezyonu 10-5 mm. çap ın d ay sa testin sonucu şüpheli kabul edilir. T überkülin testi genellikle sol kolun ön yüzüne uygulanır ve 48 – 72 sa at sonra değerlendirilir. T überkülin testi kişide tüberküloza k arşı bağışıklık uyandırm az. Y ani tüberkülin testi b ir aşı değildir. D iğer y an d an tüberkülin testin d e olumlu sonuç veren bir şahsın tüberküloz hastalığı olup olm adığına k a ra r verilem ez. H astalığa k a ra r verilm esi için klinik ve lab o ratu v ar incelem elerinin de tüberküloz hastalığı düşüncesini desteklem esi gerekm ektedir.
18.47. TÜBERKÜLOZUN BAKTERİYOLOJİK TEŞHİSİ: T überkülozun tek kesin teşhisi, tüberküloz basillerinin şüpheli kişiden alınan incelem e m ateryallerinde görülm esiyle konur. Balgam , id rar, beyin om urilik sıvısı, m ide içeriği . ce rah at, periton veya plevra sıvısından yapılan k ültürlerde tüberküloz basillerinin ürem esi ve bunların özel boyam a yöntem leriyle boyandıktan sonra m ikroskop altında incelenerek tüberküloz basillerinin görülm esiyle şüpheli kişide tüberkülozun kesin teşhisi konulur.
18.48. TÜBERKÜLOZUN RÖNTGEN TETKİKİ: Tüberküloz hastalığ ın d a akciğerlerin röntgenle incelenm esi, yalnız klinik ve lab o ratu v ar so n u çlarını tam am layıcı bilgiler edinilm esini sağ lar. A kciğerlerdeki kireçlenm iş tüberküloz odakları görülebilir. A kciğerlerde tüberküloza bağlı olarak gelişm iş olan k avernlerde çekilen röntgen film inde görülebilirler. H er iki akciğerin yaygın olarak iltihaplanm ış olduğunu röntgen film inde görm ek olasıdır.

18.49. BCG AŞISI: B asilus C alm ette-G uerin, yani BCG aşısı (tüberküloz aşısı) özel yöntem lerle zayıflatılm ış olanı canlı “M ikobakterium Bovis” b asillerin i içeren b ir aşıdır. V ücuda bu zayıflatılm ış can lı b asiller aşı biçim inde verildiğinde, organizm anın bağışıklık sistem i tüberküloz b asillerin e k arşı savaşabilm eyi öğrenm ektedir. A şılan a n kişinin doğal o larak tüberküloz b asilleriyle k arşılaşm ası sonucu gelişecek olan tüberküloz infeksiyonu önlenem ez. Ne v a r ki v ücut aşı nedeniyle tüberkülozla sav aşm asın ı öğrenm iş olduğundan tüberküloz m ikrobu v ü cu d a girse bile tüberküloz h astalığ ı o rtay a çıkm az.
18.50 .TÜBERKÜLOZUN TEDAVİSİ: T überküloz hastalığ ı artık eski korkunç yüzünü kaybetm iştir. B unun ned en i tüberküloz tedavisinde kullanılan ila çların etkinliğidir. F ak at tüberküloz tedavisi yine de uzun b ir süreyi g erektirir. Bu sü re 18 – 24 ay a ra sın d a değişm ektedir. Bu nedenle h a s ta la rın bıkm aksızın, bilinçli o larak kendilerine u y g u lan an tedaviye sadık k alm aları gerekm ektedir. H a sta la r, etkin b ir tedaviye alın m aların ı izleyen iki h a fta so n ra artık h astalığ ı b u laştırıcı kişi olm aktan çık m ak tad ırlar. H a sta la r tedavinin 3 – 12’ci ay ların d a artık “K ültür-negatif” denilen d u ru m a gelirler. Y ani b u h a sta la rın balg am veya b ir b aşk a tetkik m atery alin d e, tüberküloz b asilin e rastlan m az. K ültür-negatif dönem i 6 – 8 ay sü rd ü k ten so n ra uygulanm akta olan yoğun ted av id e b ir indirim y ap ılarak 18 – 24 aylık toplam ted av i süresin in geri k alan kısm ı oldukça h afif ted av i uygulam ası ile tam am lan ır. G ünüm üzde an cak çok ağır h a s ta la r için veya h astalığ ın ağ ır sürd ü ğ ü dönem ler için h a sta n e veya san ato ry u m bakım ı gerekm ektedir. H astaların genel d u ru m u düzeldikten so n ra, te k ra r n o rm al aktif h a y a ta dönm elerine izin verilir. T edavinin geri k alan bölüm üne ay ak ta devam edilir. H a sta la rla yakın te m asta olan aile ü y elerin in de tü b erk ü lin testin e alın m aların d a y a ra r v a rd ır. Bu testin şiddetli b ir biçim de olum lu olduğu v a k a la rd a b ir tüberküloz h astalığ ı a ra ştırılm alı ve gerektiğinde h a sta la rın yak ın ların ın k oruyucu ilaç tedavisine alın m aları gerekm ekted ir. T überküloz h astalığının ted av isin d e çeşitli ila ç la r k u llan ılm ak tad ır. Biz b u ila ç la rd a n yalnız b azıların ı, etki ve y an etkileriyle k ısaca ta n ıta c a ğız. Isoniazid (INH): T überkülozda k ullanılan en etkin ilaçtır. B asilleri öldürücü etkiye sah ip tir. B ütün tüberküloz ted av ilerin d e kullanılm ası önerilm ekted ir. H am ilelik sırasın d a kullanılm ası h erh an g i b ir so ru n y aratm az. A nem i (kansızlık) ve sinir sistem inde toksik etki y a ra tır. A ncak h a s ta la ra günde 30 mg. B6 vitam ini (piridoksin) verildiğinde bu yan etkileri önlenir. K araciğ er için toksik etkiye sah ip tir. Bu gibi d u ru m la rd a h a s ta la rd a halsizlik, iştahsızlık, ateş, b u lan tı, kusm a ve sarılık gibi b elirtiler o rtay a çık ar. Bu gibi yakınm alar geliştiğinde h a sta n ın doktora başv u rm ası gerekm ektedir. E ğer bu b elirtiler ve bazı la b o ra tu v ar tetkikleri k ara ciğ e rin IN H ’a bağlı o larak bozulduğunu destekleyen nitelikteyseler ilacın kullanım ı d u rd u ru lu r. INH ateş yükselm esi, d eri kızarıklığı, dilin şişm esi gibi bazı allerjik ta b lo la ra d a n ed en olabilir. Bu d u ru m lard a ilacın kesilm esi gerekm ektedir. Bu y an etkilerin h er h a s ta d a o rtay a çıkm ası gibi b ir k u ral yoktur. R ifam pin (rifam pisin) : Bu ilaç d a b asilleri ö ldürücü etkiye sah ip tir. H am ilelik sırasın d a kullanılm am alıdır. İlacı alan h a s ta la rın id ra rı tu ru n cu renklidir. S treptom isin: Streptom isin ham ilelik sırasın d a k ullanılabilir. F ak at uzun sü re ve toksik d o zlard a kullanıldığında işitm e kaybı, atak si ve allerjilere n ed en olabilir. 50 yaşın üstündeki h a sta la rın bu ilacı k u llan m am aları gerekm ektedir. E tam butol: B asillerin çoğalm alarını d u rd u ra n b ir ilaçtır. H am ilelik sırasın d a kullanılm am alıdır. Y an etki o larak görm e keskinliğinde azalm ay a ve renkli görm e yeteneğinde azalm ay a n ed en olabilir. Bu değişiklikler geçicidir. P ara-am inosalisilik asit (PAS): Bu ilaç b ir zam an lar tüberküloz tedavisinin en gözde ilacıydı. F ak at birçok olum suz özelliği nedeniyle artık eski değerini kaybetm iştir. Bunun b ir diğer nedeni de ondan d a h a iyi ilaçların geliştirilm iş olm asıdır. G ünüm üzde genellikle ço cu k lara ve ham ile k ad ın lara verilm ektedir. PAS, IN H ’m gücünü a rttırıc ı etkiye sah ip tir. T überküloz tedavisinde h astay a b ir tüberküloz ilacı değil, iki veya üç tüberküloz ilacı verilir. Tedavinin geleceği ve uygulanm akta olan ilaçların değiştirilip değiştirilm em esi h astan ın , d ah a doğru b ir an latım la tüberküloz b asillerin in uygulanm akta olan ila çlara verdikleri y an ıta bağlıdır. T edavi îzoniazid (INH)- Rifam pin İkilisiyle b aşlan ab ileceğ i gibi IN H -E tam butol-Streptom isin üçlü tedavisiyle de b aşlan ab ilir. D aha değişik form üllerin de olm ası doğaldır. T edavi program ı ve form ülü genellikle klinikten kliniğe değişm ektedir. D eğişik ted av i program larının ve form üllerinin bulunm ası sonucu değiştirm em ektedir. Y ani tüberküloz artık tıp için b ir sorun olm aktan çıkm ıştır.
18.51 .AKCİĞER TROMBOEMBOLİZMİ: Trom bo- em bolizm , kan d am arların ın dolaşan k an pıhtıları ile tıkanm ası olayına verilen ad d ır. İnsan vü cudunda trom boem bolizm e en yüksek o ran d a hedef olan org an akciğerlerdir. A m erika B irleşik D ev letlerin d e akciğer d am arların ın k an pıhtısıyla tıkanm ası sonucu, yani akciğer trom boem bolizm i nedeniyle h er yıl 50000’den fazla in san hay atın ı kaybetm ektedir. Y apılan otopsi çalışm aları akciğer trom boem bolizm inin, otopsisi yapılan kişilerin % 60’ında bulunduğunu gösterm iştir. Bu k ad a r yaygın olan olay ne yazık ki ölüm öncesi yalnız % 10 30 v ak ad a teşhis edilebilm ektedir. Verdiğim iz bu istatistiklere d ay an an say ılar A m erika B irleşik D evletleri için geçerlidir. Ülkemiz için ne yazık ki bu tü r istatistik çalışm aları yapılm am ıştır. A ncak T ürk tıp çev relerin in genel kanısına göre akciğer trom boem bolizm inin ülkem izdeki görülm e sıklığı, A m erika ve b atı ülkeleri o ran ların ın altın d ad ır. K an dolaşım ında pıhtıların o rtay a çıkm asına neden olan b aşlıca üç etken sayabiliriz. B unlar, kan d am arların ın d u v arların d ak i bozukluklar, kan pıhtılaşm asındaki bozukluklar ve kanın belli doku ve o rg an la rd a göllenm esidir. Bu gibi d u ru m lard a o rtay a çıkan pıhtılar, değişik büyüklükteki p arç a c ık la r halinde to p lard am arlard ak i k an a k arışırla r. V ücudun bütü n to p lard am ar kanı ak ciğ erlere uğrayıp, b u rad ak i ince kılcal d am arla rd a n geçtiklerine göre, bu pıh tıların en sık akciğer d am arların ı tıkam a nedeni kendiliğinden o rtay a çıkm ış olm aktadır. P ıhtıların büyük çoğunluğu özellikle vücudun alt y arısındaki derin to p la rd a m a rla rd a n k ay n ak lan m ak tad ır. Bazı k o şu llard a pıhtı ve dolayısıyla akciğer trom boem bolizm i görülm e riski artm ak tad ır. B unları şöyle özetliyebiliriz. A m eliyat so n rası uzun y atak istira h ati dönem i, doğum kontrol h ap ların ın kullanılm ası, ham ilelik, doğum so n rası y atak istira h a ti dönem i, müzmin akciğer h astalık ları, özellikle b ac ak kem ikleri kırıkları, b acak v arisleri, kalp yetm ezliği, uzun sü ren y atalak ağır h astalık lar. A kciğerlerdeki d am arların tıkanm asıyla orantılı olarak akciğer fonksiyonlarında ak sam alar belirir. D am arların tıkanm ası sonucu ilgili bölgede akciğer in fark tü sü oluşabilir. Y ani akciğerin belli b ir bölgesi canlılığını kaybedebilir. A kciğerlerde
ki d a m a rla r tıkandıkça, bu d a m a rla ra kan g etiren ve sağ kalbin sağ ventrikülüiideTi k ay n ak lan an “Pulm oner a rte r” deki b asın ç yükselm eye b a şla r. Bu b asıncın yükselm esi sağ ventrikülün işini zo rlaştırır, onun önündeki yükü çoğaltır. Böylece tıkanm a arttık ça pulm oner arterd ek i b asın ç yükselir, bu b asın ç arttık ç a da sağ ventrikül d a h a çok yorulm aya b a şla r, A kciğer d am arların ın % 50 o ran ın d a tıkanm ası h alinde pulm oner arterd ek i basınç yükselm esi çok belirginleşir. A kciğer trom boem bolizm inin ilk belirtisi an id en gelen b ir nefes darlığıdır. Eğer akciğer dokusund a in fark tü s gelişm işse, göğüste ağrı, öksürük, kan öksürm e (hemoptizi) ve ateş yükselm esi gibi b elirtiler de o rtay a çıkar. K alp atışla rın d a hızlanm a (taşikardi) ve çarp ın tı trom boem bolizm – de görülebilecek olan diğer b u lg u lard ır. A kciğer trom boem bolizm ine k arşı bazı önlem ler alınabilir. A m eliyat ve doğum so n raların d a h asta la rın b ir an önce (hem en ertesi gün) ayağa kaldırılıp b ir sü re yürütülm eleri çok y ararlıd ır. Eğer özel b ir sakınca yoksa uzun sü re yatm ak zorunda olan h a s ta la rd a pıhtı oluşum unu engellemek am acıyla “H ep arin ” verilebilir. V arisi veya kanında pıhtılaşm aya eğilimi olan k ad ın ların doğum kontrol h ap ları yerine, b aşk a b ir doğum kontrol yöntem ini benim sem eleri gerekir. Y atakta n kalkam ayan h a sta la rd a p asif veya aktif kas egzersizleri ve m asaj uygulam aları y ara rlıd ır. A kciğer trom boem bolizm i oluştuktan so n ra “Ü ro- kinaz” , “ S treptokinaz” ve “Plazm in” gibi ila çlarla pıhtının eritilm esine çalışılır, H ep arin ile de yeni p ıh tıların oluşum una engel olunm aya çalışılır.
18.52.KOR PULMONALE: D oğum sal kalp h a sta lığı veya sol kalp hastalığı bulunm adan akciğerlerin yapı veya fonksiyonunda m eydana gelen bozukluğa bağlı olarak gelişen sağ ventrikül büyüm esine kor pulm onale denir. Amfizem, kronik bronşit, akciğer trom boem bolizmi, ağır kam burluklar gibi d u ru m lard a akciğerlerin norm al çalışm ası bozulur, b u n u n sonucu olarak çeşitli m ekanizm aların etkisiyle pulm oner a rte rd e kan b asın cı yükselir (pulm oner h ip ertansiyon). Pulm oner hipertansiyon yerleştiğinde sağ ventrikülün iş yükü a rta r. Sağ ventrikül, artm ış olan bu iş yükünü karşılayabilm ek için k asların ı büyütm ek zorunda kalır. Bu d a sağ ventrikülün büyüm esi dem ektir. Kor pulm onale teşhisinin konulabilm esi için akciğerlerdeki bozukluğun, sol kalpten veya doğum sal b ir kalp h a stalığından kaynaklanm am ası gerekm ektedir. G enel b ir k u rala göre büyüm üş olan kalp, yani hipertrofiye u ğ ray an kalp gelecekte yetersizliğe düşm e riskine sahiptir. Kor pulm onalede de böyle b ir risk v ard ır. Eğer hastalığı y a ra ta n n ed en ler önlenem eyecek, tedavi edilm eyecek o lu rlarsa sağ ventrikülün iş yükü gitgide a r ta caktır. Bu d a zam anla büyüyen, hipertrofiye u ğ ray an b ir kalp y ara ta c a k tır. Belirsiz b ir sü re so n ra sağ kalp kor pulm onale tab lo su n d an , b ir sağ kalp yetm ezliği tab lo su n a g eçecek tir. G örüldüğü gibi am fizem li, kronik b ro n şitli h a sta la rın , bu h astalık ların ı ihm al etm eden gerekli ciddi tedaviye b ir an önce b a şla m a la rı gerekm ektedir. Çünkü kor pulm ona- lenin en iyi ted av isi etkenin önlenm esidir.
18.53. PNÖM OKONYOZLAR: Pnöm okonyoz , h a vadaki bazı to zların solunum la ak ciğ erlere alınm aları sonucu, ak ciğ erlerd e iltih ap la so n lan an b ir ta h rişe yol açm aları ve bu iltihabın d a d ah a so n ra akciğer dokusunun yer yer fibroza dönüşm esi olayını an la ta n b ir terim dir. A kciğerlerdeki iltihap o dakları zam anla b ir tü r nedbe dokusu olan fibroz dokuya dönüştüklerinde, akciğ erlerin elastikiyetinde önem li aksaklıklar oluşabilir. Fibroz b ir y an d an elastikiyeti b o zarken, diğer y an d an da akciğerlerdeki h av a keseciklerinin yerini aldığından solunum olayı önem li h a s a rla ra u ğ ray ab ilir. 605
Pnöm okonyoz olayları d ah a çok köm ür m adeni işçilerinde (antrakoz), ta ş ocağı işçilerinde (silikozis) asb est to zların a hedef olan kişilerde (asbestozis) radyo, televizyon, flü o resan lam ba sanayiinde ç a lışan la rd a (beriliozis) görülm ektedir. Pnöm okonyozlar in san sağlığı açısın d an büyük önem taşım ak tad ırlar. B unları ay rı ay rı incelem eyi uygun buluyoruz.
18.54. ANTRAKOZ: KÖMÜR İŞÇİLERİ PNÖM O- KONYOZU: A ntrakoz, köm ür tozu ile oluşan b ir pnöm okonyoz çeşid id ir, özellikle köm ür m adeni işçilerinde görülen bir h astalık tır. B unun yanı sıra h av ası kirli olan bölgelerde y aşay an in san ların da köm ür işçileri k ad a r olm asa bile bir ölçüde an trak o za hedef oldukları bir gerçektir. A ntrakozda ak ciğ erlerd e köm ür tozu birikm ektedir. K öm ür tozunun kendisi, aşırı d o zlard a olm adığı sü rece fazla z a rarlı değildir. F akat köm ür tozu ile birlikte akciğerlere silisyum da girdiği için antrakoz, kişinin sağlığı açısın d an za rarlı olm aktadır. Çünkü an trak o zd a akciğerleri ta h riş eden köm ür değil silisyum dur. T ah riş olan akciğerde iltihap gelişir. Bu d ah a so n ra y u k arıd a belirttiğim iz gibi fibroz ile sonuçlanır. A ntrakozda, biriken köm ür tozu nedeniyle ak ciğ erler koyu ren k ted ir, yer yer koyu siyah o d ak lara ra stla n ır. A kciğerlerin bu görünüşü kentte y aşay an in san lar için de geçerlidir. Fibroz nedeniyle akciğerler sertleşm iştir. A ntrakozdaki b elirtiler, nefes darlığı, inatçı öksürükler, hırıltılı solunum , solunum sırasın d a göğüs ağrısı biçim inde olabilir. H astalığın özel b ir tedavisi yoktur. Y apılabilecek en önem li şey hastalığın o rtay a çıkm asının önlenm esidir. B unun için de köm ür o cak ların ın sağlığa uygun b ir biçim de h av alan d ırılm aları ve kent havasının tem iz tutulm ası gerekm ektedir. Kötü k oşullarda ve uzun sü re köm ür m ad en lerin d e çalışm ış olan işçilerin akciğerlerindeki değişiklikler ağır am fizem belirtilerine ned en olm aktadır. B una “K öm ür işçisi astm ası” denilm ektedir.
18.55. SİLİKOZİS: Silikozis, ta ş ocağı, tü n el ve diğer m aden işçilerinin silisyum tozlarını u zu n ca b ir sü re solum aları sonucu gelişen b ir pnöm okon- yozdur. Silisyum akciğerler için çok ta h riş edici bir m addedir. B unun sonucu ak ciğ erlerd e yaygın iltih ap lar ve b unu izleyen fibroz odakları o rtay a çıkar. H astalığın solunum sistem ini bozup klinik b elirtileri o rtay a çıkarm ası 20 – 30 yıl gibi uzun b ir çalışm a süresini gerektirm ektedir. F ak at bu to zlara yoğun b ir biçim de hedef olan işçilerde h astalığ ın o rtay a çıkm ası için 10 yıl yetm ektedir. H astalık uzun sü re b elirti verm eksizin sinsice ilerler. A kciğer dokusundaki değişiklikler zam an la am fizem , b ronşektazi, kronik b ro n şit veya kor pulm onale tab lo ların a ned en olabilir ve h astad a b u n la rla ilgili b elirtiler o rtay a çıkm aya b a şla r. N efes darlığı, hızlı solunum , öksürük, halsizlik, göğüs ağrısı, ses kısıklığı, m orarm a, kan öksürm e gibi b elirtiler o rtay a çıkabilir. B ütün b u b elirtiler genellikle ilerlem iş v ak a la rd a o rtay a çık ar. Bu d a h astalığ ın teşh isin d e gecikm eye n ed en olm aktad ır. Silikozisli h a sta la rın tüberküloz h astalığ ın a y ak alan m a risk leri diğer in sa n la ra o ran la d ah a yüksektir. Silikozis v ak aların ın d a özel b ir tedavisi yoktur. Ç alışm a koşullarının sağlığa uygun b ir düzeye yükseltilm esiyle, çalışm a alan ların ın h av alan d ırılm ası ve to zlard an y eterin ce tem izlenm esi m ad en ve tü n el işçilerinin b u h astalığ a y ak alan m aların ı önlenm ektedir.
18.56. ASBESTOZİS: A sbestozis, asb est to zlarının ak ciğ erlerd e n ed en olduğu b ir pnöm okonyoz çeşididir. K irli kent h av asın d a, bazı m aden o cak ların d a ve asb est m addesinin kullanıldığı iş y erlerin d e asb est tozlarının h av ad a bulunduğu d üşünülm ektedir. Özellikle te rsa n e işçilerinde % 15 o ran ın d a asbestozise rastlan d ığ ı bildirilm iştir. A sb est to zların ın uzun sü re solunm ası, ak ciğ erlerd e fibrozla so n u çlan an b ir sü recin b aşlan m asın a n ed en olm aktadır. H astalık sinsice ilerler ve n efes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum gibi b elirtilerle o rtay a çıkar. A kciğerlerde asbestozis gelişm esinin en tehlikeli yanı, asbestozisin yüksek
o ran d a akciğer b ro n ş k an serin e n ed en olm asıdır. A sbestozis v ak aların ın % 14’ünde b ro n ş k an seri gelişm ektedir. A kciğer za rların d a n k ay n ak lan an k an serlerin de en önem li n ed en lerin d en b iri asb esto zistir. S igara kullanım ı asbestozisin y a ra tacağ ı olum suz etkileri kam çılam aktadır. A sb estozisin de diğer pnöm okonyoz v ak aların d a olduğu gibi özel b ir tedavisi yoktur. Ç alışm a yerlerin d ek i h av alan d ırm an ın sağlığa uygun ölçülerde sağ lan m ası etkili b ir önlem dir.
18.57. BERİLİOZİS: B erilyum m addesini iç eren tozların veya d u m an ların solunm asıyla o rtay a çıkan b ir pnöm okonyozdur. Uzay en d ü strisin in , elektronik en d ü strisin in , seram ik en d ü strisin in bazı d alların d a çalışan işçi ve m ühendislerin beriliozis risk leri yüksektir. N efes darlığı, öksürük, kilo kaybı gibi b elirtiler g ö sterir. T edavi ve önlem ler için söylenecek sözler, d ah a önce değindiğim iz diğer pnöm okonyozlar için söylediklerim izin aynısıdır.
18.58. HAVA KİRLİLİĞİ: Sanayileşm e, toplum la- rın refah düzeylerini hızla yükseltirken b e ra b e rin d e yeni so ru n lar d a getirm ektedir. Bu so ru n ların en önem lilerinden biri de kuşkusuz çevre kirliliği ve bun u n b ir p a rç a sı olan h av a kirliliğidir. Doğa dengesinin ve h av an ın birçok bölgede ciddi b ir biçim de bozulm asının nedeni, üretim m aliyetinin düşürülm esi am acı ile çevre kirlenm esini önleyecek önlem lerin önem senm esine bağlıdır. D oğanın belli b ir ölçüde kendi kendisini tem izlem e yeteneği v ard ır. Bu sınır aşıldığında doğa bile güçsüz kalm aktadır. B ilerek veya bilm eyerek z a ra r verdiğim iz doğa, kendisine y ap ılan bu ih an eti in sa n la ra ağır b ir biçim de ödetiyor. B unun en çarp ıcı örneğini h av a kirliliğinin in san sağlığı üzerindeki olum suz ve öldürücü etkilerini düşündüğüm üzde an lay ab iliriz. H ava kirliliği b aşlıca iki kay n ak tan oluşm aktadır. B u n lard an birincisi doğal k ay n ak lard ır. Ö rneğin y an a rd a ğ la rd a n veya yer kabuğundaki ça tla k la rd a n sızan zehirli g azlar bu tü r doğal kirleticilerd ir. A ncak bu tü r kirlenm e, şim di sözünü edeceğim iz y ap ay kirlenm enin y an ın d a pek m asum k alm aktadır, ikinci kaynak ise, ki asıl önem li olan b u d u r, yapay k ay n ak lard ır. F ab rik a b a c a la rı, kalorifer b ac aları, otom obil ve u çak egzozları kapalı y erlerd e içilen sig a ra la r, rafin erilerd en çıkan g azlar ve bu gibi d ah a pek çok faktör soluduğum uz h av an ın kalitesini bozm aktad ır. H ava kirliliğinin o rtay a çıkm ası için üç önem li faktör v ard ır. B u n lard an ilki m eteorolojik fak tö rd ü r. H ava akım larının yavaş olduğu bölgelerin kirlenm e risk leri d ah a fazladır. H erhangi b ir bölgede yıllık o rtalam a rü zg ar hızı saniyede 5 m etrenin altın d ay sa bu bölgenin h av a kirlenm esine uygun b ir bölge olduğu söylenir. A n k ara bu koşula uyan b ir bölgedir. İkinci faktör bölgenin coğrafi yapısıdır. Ç ukur bölgeler veya çev resi kapalı bölgeler de h av a kirliliği için uygun bölgelerdir. A n k ara’n ın coğrafi yapısı bu ş a rtad a uym aktadır. Ü çüncü faktör ise bölgede doğal ya d a y ap ay h av a kirleticilerinin bulunm asıdır. A n k ara’daki yoğun kentleşm e ve b u n a bağlı olarak çok sayıdaki kalorifer ve soba b ac ası h av a kirliliği için gerekli üçüncü şa rtı d a tam am lam aktad ır. Çeşitli h av a kirletici g azlar v ard ır. Biz b u ra d a yalnız genel olanları inceliyoruz. K arbonm onok- sit gazı özellikle k a ra ve h av a trafiği yoğun olan kentlerde önem li b ir sorunyaratm aktadııB ilindiği gibi karbonm onoksit kanın aly u v arların d ak i hem oglobine b ağlanıp, hem oglobinin “karbom ino- hem oglobin” e dönüşm esine neden olm aktadır. Bu d a aly u v arların oksijen taşım a yeteneklerini olum suz yönde etkilem ektedir. Sülfür dioksit gazı kalitesiz ve bilgisizce yakılan köm ürden kaynaklan m ak tad ır. Sülfür dioksit gazı solunum yollarını ta h riş etm ekte, akciğer ve b ro n şlard a iltih ap lara ve b ro n şların d ara lm aların a neden olm aktadır. Sülfür dioksit gazı A n k ara’nın h av a kirliliğinde önem li b ir fak tö r oluşturm aktadır. D um an aslın d a yanm am ış gaz, köm ür ve k atra n d an oluşur. K atran d a 3.4 benzopiren denilen b ir m adde bulu n u r. Bu m adde k an ser yapıcı (karsinojen) b ir m addedir. A n k ara’nın dum anlı h av asın d a bu k an ser yapıcı m adde bulunm aktadır. 3.4 benzopiren iki sa a t süreyle güneş ışığı etkisinde k alacak olu rsa m iktar o larak % 50 oran ın d a p a rç a la n m aktadır. Bu sü re 4 sa ate çıktığında p arçalan m a o ranı % 100 olm aktadır. F akat dum anlı, sisli, kirli b ir h av a d a güneş ışınlarının etkilerini önem li ölçüde kaybettiklerini unutm am ak gerekir. Öyle ki b u ra d a b ir kısır döngüyle karşılaşıyoruz. D um an güneş ışınlarını zayıflatırken karsinojen m addeler de p arçalan m ak tan ku rtu lu y o rlar. D um an olm adığında ise hem karsinojen m addeler o lm ayacaktır hem de güneş ışınları d ah a etkili o lacak lard ır. A n k ara’nın kirli h av asın d a y aşay an b ir in san yılda 70 m ik ro g ram k ad ar3 .4 benzopiren alm ak tad ır. G ünde b ir p ak et sig ara içen in san ise yılda 60 m ikrogram benzopiren alm aktadır.
18.59. SİGARA VE İNSAN SAĞLIĞI: Sigara
alışkanlığı toplum sağlığını teh d it eden önem li so ru n lard an b irid ir. K işinin sig a ra y a b aşlam ası ve b unu biralışkanlıkbiçim inde sü rd ü rm esi, çeşitli psikolojik etkenlere bağlıdır. S ig ara alışkanlığı h er ne k a d a r kişiden kişiye değişen farklı n ed en lere bağlı olarak gelişiyorsa d a, y arattığ ı so ru n lar ve riskler sig ara içen h erk es için aynıdır. A kciğer kan seri, kalp ve d am ar h astalık ları üzerindeki sig aran ın olum suz etkileri, artık tartışm asız kabul edilm ektedir. G ünde 15 sig ara içen 30 yaşındaki b ir in san ın n orm al yaşam sü resin in en az 5 yıl kısaldığı ileri sürülm ektedir. S igara, ned en olduğu kalp ve d am ar ve akciğer h astalık ları ile erk en ölüm lere neden olm aktadır. S igara d u m anında 1000’den fazla m addeye rastlan m ıştır. S igara içindeki za rarlı m addeleri b aşlıc a d ö rt g ru p ta inceliyebiliriz: 1) K arsinojenler ve kokarsinojenler: S igara dum anında küçük p arç acık lar halinde k a tra n bu lu n u r. K atran birçok k an ser yapıcı (karsinojen) ve k an seri kolaylaştırıcı (kokarsinoj en) m adde içerir. K arsinojen ve kokarsinoj en m addeler, sig ara içenlerde akciğer k an serlerin in d a h a sık görülm esine neden olm aktadır. 2) N ikotin: N ikotin özellikle sinir sistem i ü zerin e etkilidir. V ücuttaki katekolam in d eşarjın ı çoğaltır. K atekolam inlerin o rtay a çıkm ası özellikle k alp -d am ar sistem i üzerine etkilidr. K atekolam inlerin etkisiyle kalp atışların d a hızlanm a, k an d am arların ın d aralm ası, kan b asın cın ın yükselm esi ve b ü tü n b u n ların sonucu o larak d a kalbin çalışm a yükünün arttığ ı görülür. N ikotin diğer y an d an kandaki serb est yağ asitlerin in m ik tarın d a trom bositlerin yapışkanlıklarında b ir artm ay a neden olur. 3) Z ehirli gazlar: S igara dum anında çeşitli zehirli g azlar b u lu n u r. B unlar içinde karbonm onoksit (CO) en önem lisidir. K arbonm onoksit aly u v arlardaki hem oglobine b ağ lan a ra k karbom inohem og- lobin o lu ştu ru rlar. H em oglobinin b u şekli alyuv arla rın oksijen taşım a yeteneklerini azaltır. 4) T ah riş edici m addeler: T ah riş edici m ad d eler b ro n şların d ara lm asın a ve öksürüğe n ed en olm ak tad ır.
18.60. SİGARA ALIŞKANLIĞINDAN ETKİLENEN HASTALIKLAR: A kciğer k an seri: S ig ara içenlerin , içm eyenlere o ra n la akciğer k an serin e y ak alan m a olasılıkları 20 k at d ah a fazlad ır. S ig aray a ne k a d a r erk en b aşlan ırsa , h e r gün içilen sig a ra sayısı ne k a d a r fazlaysa, h er sig a ra sonuna k a d a r içilirse ve sig aran ın dum am ne k a d a r çok ak ciğ erlere çekilirse k an ser riski o o ran d a yükselm ektedir. S ig aran ın akciğer k an serin e n ed en olduğu konusunda artık hiçbir kuşku kalm am ıştır. E rkekler a ra sın d a en sık ra stla n a n k an ser çeşidi akciğer k an serid ir. Son y ıllara k a d a r k ad ın lard a en sık ra stla n a n k an ser tü rü de m em e kanseriydi. F ak at A m erika B irleşik D ev letlerin d e y ap ılan b ir a ra ştırm a y a göre, k ad ın lar a ra sın d a sig a ra kullanım ının yaygınlaşm ası nedeniyle 1982 yılında ve 609
so n rasın d a k ad ın lard a en sık ra stla n a c a k olan k an ser artık m em e değil, akciğer k an seri o lacak tır. K ronik b ro n şit ve am fizem : S ig ara içen lerd e b u h astalık lara d ah a sık rastlan m a k ta d ır ve b u n la rd an k ay n ak lan an ölüm ler genele o ran la 20 k at d ah a fazla olm aktadır. H am ilelik: S igara içen an n eler d ah a düşük kilolu çocuklar d o ğ u rm ak tad ırlar. K alp ve d am ar h astalık ları: N ikotinin neden olduğu katekolam in d eşarjı kalbin çah şm a yükünü arttırm ak ta d ır. Özellikle koroner kalp h a sta la rı tek sig ara içseler bile kalp ani b ir yüklenm e ile k arşılaşır. Bu d a kolaylıkla b ir iskem ik atak y aratab ilm ek ted ir. Bu konu kalp h astalık ları bölüm ünde ay rın tılarıy la İncelenm ektedir. S igara, kalp en fark tü sü riskini iki k atm a çık arm ak ta, d am ar sertliği gelişim ini h ızlan d ırm aktadır. M ide ülseri: S ig ara içen lerd e m ide ü lserin e d a h asık rastlan m ak tad ır. H alen v ar olan ülseri d ah a ağ ırlaştırm ak ta, tedaviye dirençli kılm aktadır. D iğer etkiler: S igara ağız, gırtlak, farinks, yem ek b o ru su ve id ra r kesesi kanserleriyle de ilgilidir. A kciğer tüberkülozuna sig ara içenler de d ah a sık ra stla n m a k ta d ır.
18.61. AKCİĞER KANSERLERİ: A kciğer k an serlerinin % 60’ını b ro n şlard a n kaynaklanan skuam öz hücreli k an serler oluşturm aktadır. A kciğer k an serinin bu tü rü sig aray a b ağ lıd ır.S ig ara dum anında b u lu n an k atra n d a, birçok k an ser yapıcı m addeler v ard ır. Bu m addeler içindis 3.4 benzopiren en etkili olanıdır. Sigara kullanm ayan h er 100.000 erkekten 3.5’inde akciğer k an seri o rtay a çıkarken sig ara kullanan erkeklerin h er 100.000’inde 59.5’inde akciğer k an seri gelişm ektedir. S igaranın yanı sıra asbestozis v ak aların d a,
uranyum m adenlerinde ça lışan la rd a ve akciğerinde nedbe (fibroz) dokusu gelişenlerde de akciğer k an serin e d ah a sık rastlan m ak tad ır. A kciğer k an serlerin i b aşlıca iki g ru b a ay ırab iliriz. B u n lard an ilki akciğere b aşk a o rg an la rd a n sıçram ış olan k an serlerd ir. Bu tü r k an serlere m etastatik k an serler denir. B.u k an serler genellikle, m em eden, tiroitten, k alın b ağ ırsak lard an , p ro stattan , kem iklerden, b ö b rek lerd en veya testislerd en sıç ra r. A kciğerin ikinci tip k an serleri doğrudan doğruya akciğer dokusundan k aynaklan an k an serlerd ir. Bu k an serler de b aşlıca d ö rt çeşittirler. 1) Skuam öz hücreli kanser: K esinlikle sig aray la ilgili olan k an ser tü rü d ü r. A kciğer k an serlerin in % 60’ını o luşturur. E rkenden b ro n şlard a tıkanm a yaptığı için klinik b elirtileri erken o rtay a çıkar. Bu erken teşhis bakım ından önem lidir. 2) A denokarsinom : Genellikle akciğerlerdekin ed b e d o k u ların d an kay n ak lan ır. N edbe dokuları ak ciğ erlerd ek i iltihabı, nekrozlu olaylar sonucu gelişm iş olabilirler. B u n lara n ed en olduğu nedbe- leşm eler de dahildir. Bu tü r, ne yazık ki genellikle çok geç b elirti g österir. Böylece teşh iste önem li gecikm eler olur. 3) A n ap lastik hü creli k an ser: K anserin bu tü rü genellikle erk en y aşla rd a o rtay a çık ar ve erk en d en b aşk a o rg an la ra sıç ra r. 4) B ronkioalveoler hü creli k an ser: İlerleyici b ir nefes d arlığ ın a, hipoksi ve sık solum aya neden olur.
18.62. AKCİĞER KANSERLERİNİN BELİRTİLERİ: A kciğer k an serlerin in ilk belirtisi öksürüktür. F ak at bu b elirti genellikle önem senm ez. Çünkü h a sta öksürüğünü sig aray a veya soğuk algınlığına b ağ lar. S igara içen b ir kim senin öksürüğünde son zam an lard a bir a rtış kaydedilirse ve özellikle öksürüğün nitelikleri önceye o ran la değişecek o lu rsa bu değişiklikleri akciğer k an seri açısın d an
b ir alarm işa re ti o larak .d eğ erlen d irm ek g erek ir. Bir diğer b elirti balgam çık arm ad ır. F azla m ik tard a balgam çıkartılm az fak at b u balgam ın günün b irin d e kanlı çıkm ası çok önem li b ir u y arı olu ştu rm ak tad ır.N e yazık ki kanlı balgam ç ık aran bazı h a sta la r, akciğer k an seri olm alarına k arşın uzun sü re tüberküloz o larak tedavi edilm işlerdir. Bir diğer önem li belirti de kan öksürm edir (Hemoptizi) .B ronşlardaki d aralm a-tık an m a h ırıltılı b ir solunum a yol a ç a r. Y ukarıda değindiğim iz belirtiler, akciğer k an serinin oldukça erken dev relerin d e gelişen b elirtilerid ir. Geç dönem de iştahsızlık, zayıflam a, h alsizlik gibi k an serin genel b elirtileri b a ş la r. B unların yanı sıra akciğer kan serin in yayılışına göre de b elirtiler o rtay a çıkar. Ses kısıklığı, yutm a güçlüğü, gibi.
18.63. AKCİĞER KANSERİNDE TEDAVİ: B ütün k an serlerd e olduğu gibi erken teşh is akciğer k an serin d e de h ay at k u rtarıcıd ır. H astalığınyayılm a d u ru m u n a, akciğerde yerleştiği bölgeye ve h astan ın genel durum una göre tedavinin şekli k ara rla ştırılır. C errah i, ışın veya ilaç tedavisi ya d a b u n ların karışım ı olan bir tedavi seçilir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*