slâm büyüklerinden Abdülkâdir-i Geylânî, çocukken okumak için annesinden izin ister. Annesiizin verir, fakat nerede okuyacağını sorar. Küçük Abdülkâdir o zamarr İslâm dünyasının ilim (bilgi) merkezi olan Bağdad’a gidip orada okumak istediğini annesine anlatır. Annesi râzı olur. Annesi, oğlu küçükAbdülkâdir’i çok seviyor, ondan aynlmak biraz zorolacak ama yine de Allah yolunda ilim öğrenmesi, evde oynamasından daha iyi, diye düşündü ve oğlununhırkasının içine düşmesin ve çalınmasın diye kırk altın dikiverdi ve oğluna: «Oğlum hiç yalan söyleme.Müslümanlık doğruluk dinidir, doğruluktan ayrılma»diye öğüt verdi.Bundan sonra ana – oğul helâllaştılar, çocuk Abdülkâdir bir kervana katılarak yola çıktı. Yolda birdenbire (ansızın) kervanının karşısına altmış taneatlı çıkar. Bunlar yol kesen, kervanlari soyan eşkiyaçetesidir. Herkesi soyarlar. Haydutlardan biri çocuğa sorar. Çocuk, yalan söylemeyeceğine, annesine verdiği sözü hatırlar ve «Kırk altınım var» der. Eşkiya,bu çocuk şaka yapıyor diye bırakır. Sonra başka birhaydut gelir: «Kaç paran var, fakir çocuk?» der. Çocuk yine, aynı cevabı verir: «Kırk altınım var» der. Oda bırakır, fakir çocukta kırk altın olur mu? Şaka yapıyor olmalı, der. Sonra üçüncü bir haydut gelir o da«Kaç paran var çocuk?» der. Ona da aynı cevabı verir: «Kırk altınım var» der. Eşkiya, çocuğun kolundantutar, başlarına, reislerine götürür: «Bu çocuk dalgageçiyor, kırk altınım var diyor.» Haydutların reisi, sorar, nerede altınların? der. «Hırkamın içinde der.»Reis, emir verir, hırkayı kestirir ve hakikaten hırkanın içinden kırk altın çıkar Eşkiya reisi hayretlesordu, neden doğru söyledin, yoksa altınlarını kurtaracaktın!..Çocuk Abdülkâdir, gülümseyerek şu cevabı veriyor: «Hiç yalan söylemiyeceğim diye anama söz verdim.»Gözlerini kan ve günâh bürümüş olan haydutların başı, dikkatle ve saniyelerce çocuk Abdülkâdir’inyüzüne bakıyor. Birden reisin gözleri bulanıyor, gözlerinde birer inci büyüklüğünde iki damla yaş beliriyor ve yüzü derin bir mer’name’ le dolu bir şekilde:— Bakınız, diyor, bu çocuk, annesine verdiği sözde duruyor ve ona son derece bağlı!.. Ben ise buncazamandır Allah’ıma hiyânet etmekteyim! İşte şimdibu çocuk benim kurtarıcım oluyor, bütün kötülüklerimden tevbe ediyorum!..Kalbi, yosunlu bir kayadan daha sert reislerininetrafındaki eşkiyâlar hep beraber atılıyorlar:— Bugüne kadar yol kesmekte, adam soymaktave eşkiyâlıkta reisimizdin; şimdi de günâhlarımızatevbe etmekte ve iyiliğe dönmekte reisimiz ol!..Reis emir verir ve kervanda kimden ne alındıysageri verilir ve kervan selâmetle yoluna devam eder.Kalbleri yosunlu kayalar kadar sert haydutlar da,şimdi kalbleri güvercin tüyü gibi yumuşak, çocuk Abdülkâdir’in elinde tevbeye ererler. Bütün yapmış oldukları kötülüklerden pişmanlık duyarlar…İşte, kardeşlerim! Sözünde durmanın, • doğruluk–tan ayrılmamanın mükâfatı!.. Bütün haydutlar yolageldi, kötülükten vaz geçtiler. Bir çocuğun annesineverdiği söz, bütün paralan alınan yolcuların paralangeri veriliyor, kurtuluyorlar. İşte bunlar, doğruluğunve sözünde durmanın getirdiği iyilik, fayda ve yararlardır.
Sözünde Durmanın Faydaları
16
Ara