TAHTA KULLANMA YASAĞI
Osmanlı İstanbulu’nda Mimar Sinan devrinde dahi yangına olan meyli sebebiyle ahşap inşaata mümkün olduğunca ruhsat verilmiyor, bu konuda sık sık hükümler çıkartılıyordu. Mesela; 1696’da İstanbul’da yeni yapılacak ev ve dükkanların kargir olmasına karar verilmiş, ancak malzeme yokluğu, halkın mali durumu ve kontrolsüzlük yüzünden bu karar gerektiği şekilde tatbik edilememişti. Refik Halid Karay da ahşaptan vazgeçemediğimiz için neleri kaybettiğimizi aşağıdaki satırlar ile anlatmış.
(…) İstanbul’un tahta yüzünden başına gelmediği kalmamıştır. Koca koca yalılar, köşkler ve konaklar tahtadan yapıldıkları için yanıp kül oluvermişler, yanmayanlar da çöküp enkaz yığınına dönmüşlerdir. Yine bu yangın ve tahta ev sebebiyle kaybettiğimiz kitap, eşya, çini, yazı, kumaş, resim gibi eşsiz eserlerin haddi hesabı yoktur; milyarlar değerindedir.
O yüzden yarı yarıya mazisini unutmuş, hatırasız kalmış bir millete benzemişizdir. Şayet dedelerimiz tahta yerine taşa rağbet göstermiş olsalardı İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun şevketine, servetine, sanatına yalnız camileri, medreseleri, sebilleri yani taştan yapıları ile değil -Avrupa şatolarında olduğu gibi- asırlara dayanmış konakları ve eşyası ile de şahitlik edebilirdi. Bizim kadar tahtadan nefret, tahtaya boykot hiçbir cemiyetin hakkı olamaz. Boğaziçi’ni seyrederken rastladığımız boş arsalar üzerindeki leylek ve baykuş yuvası bacalar tahtadan sakınmamızı haber veren tehlike işaretlerinden başka nedir ki? (…)
Kaynak: Refik Halid Karay, Tan, 29 Aralık 1943;
Refik Halid Karay, Memleket Yazıları 1, Hep İstanbul, İstanbul 2014, s. 139-140