Genel

Takiyüddin ve İstanbul Rasathanesi

Osmanlının Uzaya Bakan Gözü

Takiyüddin ve İstanbul Rasathanesi

Gökbilimin gelişmesi bir dizi olayın birbirini izlemesi sonucu ortaya çıktı. Uzun deniz yolculuklarının başlaması, yeni kıtaların keşfedilmesi gökbilimin de gelişmesini sağladı. Denizciler için oldukça basit ama kullanışlı tablolar geliştirildi. Bu tabloların yardımıyla yapılan kârlı deniz seferlerinin artırdığı yaşam düzeyi, eğitim almış bir sınıfın mühendislik, harita ve pusula yapımcılığı gibi beyin gücüne dayalı iş kollarında çalışabilmesini sağladı. Bütün bu gelişmelere paralel olarak da gökbilim hem bir meslek olarak algılanıp para getirmeye hem de bilimsel açıdan gelişip, kendini astrolojinin baskısından kurtarmaya başladı.

İNSANLARIN gökyüzüne ilgi dcyrr.ajarı zamanın çok eski ¿önemlerine rasriasa da bu tisinin bilimsellikten uzak ortamlarda. daha çok gelecekle itajtî kehanetlerde bulunmak ya da n kcakları önceden kestirmek amacıyla geliştirildiğini biliyoruz.

Bilimsel bilgi birikimi artana ve doğayla ilgili yeterli veri elde edilene kadar geçen sürede düşünürler, Dün-ya’yla Ay ve Güneş gibi yakın gökcisimleri arasındaki ilişkiyi ve bunların Evren içindeki konumunu açıklamaya yönelik birçok yanlış görüş ileri sürmüşlerdi. Bütün bu yanılgıları düzelten ilerlemeler 1500’lü yıllarda sağlandı.

1500’lü yılların Avrupa’sında astronomi ve bilim dünyasındaki en önemli gelişmelerden biri hiç kuşkusuz, Polonyalı Copernicus’un De Re-volutionibus adlı eserini yayınlaması olmuştur. Gopernicus’un ileri sürdüğü heliosantrik sistem (Güneş merkezli gezegenler sistemi) gökbilimde yeni bir çığır açmakla kalmamış, Kili-se’nin bilim üzerindeki dogmalara dayalı denetim gücünü de temelinden sarsmıştı. Yine de Copernicus’un ileri sürdüğü görüşün kuşkuyla karşılanan tarafları vardı. Cevaplanama-yan sorular Dünya’nın nasıl rüzgâr yaratmadan dönebildiği ve Dün-
ya’nın dönmesine rağmen havaya atılan bir cismin nasıl aynı noktaya düştüğüydü. Bu soruların cevapları Co-pernicus’tan sonra gelen Kepler, Ga-lile ve Newton tarafından verildi.

16. yüzyılda Avrupa’da bu gelişmeler olurken, konu hakkında yeterli araştırma olmadığından, gökbilimin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki durumuna ilişkin bilgiler açık değildir. İslam dini, namaz vakitlerini belirlemek için Güneş ve Ay’ın konumlarını temel almıştı. Ancak, kıble yönünün saptanması ve sivil takvimin oluşturulması için gökbilim gözlemlerinden ve ölçümlerinden yararlanılmıştır. Böylece, İslam devletlerinde rasathane kurumlan oluşmuş ancak, yaşamlarını fazla sürdürememişlerdir. İslam devletlerinde rasathanelerin yaşamlarının hep kısa olmasının ilk nedeni, kuramların birincil amaçlarının günlük yaşayışa ilişkin sorunları çözmek olmasıdır. Takvimin oluşturulmasından ve kıble yönüyle ilgili gerekli saptamaların yapılmasından sonra rasathanelerin birincil amacı da ortadan kalkmış oluyordu. Gökbilim çalışmalarının kurumsallaşıp devlet politikası haline getirilmemesi de rasathanelerin kısa ömürlü oluşlarının ikinci nedeniydi. İslarn devletlerinin yönetimlerinde meydana gelen değişiklikler rasathanelerle
Takiyüddin’i rasathanede çalışırken gösteren bir minyatür.

rolitikalann da değişmesine ne-luyor, rasathaneler ilgisizlik ve ek yetersizliğinden gözlemlere “iyordu.

1500’lerin gökbilim çalışmaları -undaki araştırmaların yetersiz-. bakarak, Osmanlı İmparatorlu-gökbilimle ilgili hiçbir çalış-;?3İmadığını ileri sürmek doğru : Ne yazık ki, bu çalışmaların ra başka yapıtlardan yapılmış : ~eler ya da çevirilerdir. Bu der-çeviriler arasında Şeydi Ali

– Muhit adlı yapıtı önemli bir

On bölümden oluşan yapı-r- bölümünde coğrafya ve gök-

– e siğili bilgiler aktarılmıştır. Ya-1. Bölüm: Yön bulma, azimut : r’.arııı yüksekliklerinin hesap-

2. Bölüm: Zaman hesabı, Ay’a ve Güneş’e bağlı tanım-

– -:11ar, 5. Bölüm: Denizcilikte -emli yıldızların doğmaları,

. zn ve adları, 7. Bölüm: Önem-_ ” zrla adaların enlemleri, 8. Bö-t kbilime ait bilgiler ve bazı li-ı- arasındaki uzaklıkları konu

– enli diğer bir yapıt da Musta-

imzasıyla çevirilmiş Sülle-

– “ra’dır. Bu yapıtta gökbilimle .. ¿amaların yanı sıra bazı gök

■ ,- rin Dünya’dan uzaklığı da
Tikiyüddin ve T\eho Brahe
,3‘ilda gökbilim çalışmaları ‘ erde sürdürülürken, Avru-“•.înlı’da rasathane kuran iki -:b:iimci ortaya çıkar. 1546-arasında yaşayan Dani-.iö Brahe, kral II. Frede-

• ^ ederek Hveen adasında •rrtaçağ sonrasının ilk ra-

* -yjrdu.

– ‘¿he, Copernicus’un Gü-

■ gezegenler görüşünü .”.erden bir noktada ayrılı-•r.eye göre, Dünya hare-; Giineş’le Ay Dünya’nın ¿. eşenler de Güneş’in et-; – yılardı. Brahe kendi

* :e kullandığı, döneminin

– – . erleriyle duyarlı göz-gökcisimlerinin koor-•^rrırrakla kalmadı, nova .’ . ¿./lan da gözledi.
O’nun yaptığı gözlemler ve elde ettiği bulgular, Kepler’in ünlü kanunlarını geliştirmesine ve günümüzün Güneş Sistemi modelini kurgulamasına neden oldu. Brahe 1563 yılında Jüpiter ve Satürn kavuşum gözlemlerini içeren Tabulae Pruterıicae adlı katalogunu yayınladı. 1577 yılında görülen kuyrukluyıldızı da inceledi vcLt-ber de Cometa adlı yapıtını yazdı.

Tyco Brahe, Copernicus sistemini reddetmesine ve astrolojiye inanmasına karşın 16. yüzyılın en önemli gökbilimcilerinden biri olarak kabul edilir. Branenin kurduğu rasathane, rasathanesinde kullandığı ölçüm araçları ve yaptığı ölçümler bilim tari-
hi açısından son derece önemlidir. Çünkü, Tyco Brahe Hveen adasındaki çalışmalarını sürdürürken, çağdaşı bir gökbilimci de İstanbul’da çalışmalarını sürdürmekteydi.

1521 yılında Şam’da doğan Taki-yüddin, Mısır ve Şam’da döneminin tanınmış hocalarından fıkıh, hadis ve tefsir dersleri aldıktan sonra ders vermek üzere yine Mısır’a atandı. Bundan sonra Takiyüddin iki kez îstan-bula gitti ve yine Mısır’a döndü. İstanbul’a ilk gidişinde Ali Kuşçu’nun torunu Kutbeddinzade Muhammed Efendi gibi bilge kişilerle dostluk kurdu ve bilgisini artırdı. Müderris olarak geri döndüğü Mısır’dan ikine:
Rasathanedeki gözlem çalışmalarını gösteren bir minyatür. 111. Murat Şehnamesinden.

t ienek aldı. Kendisi de rasatha-müdürlüğüne atanarak inşası-nezaret etmekle görevlendiri-: 3 ¿gün, Cihangir Tophane sırtla-:; kurulmuş olan İstanbul Rasat–. • nin yapımına kesin olarak ne u.~ başlandığına dair kanıt niteli-herhangi bir belge bulunma–3 karşın, rasathanenin aletleri : ¿rumı tamamlanmamış da olsa -~:-1580 yılları arasında gözleme jck iuğu kesindir.

Rasathanede Kullanılan Ölçüm Araçları

i-zyüddin’in İstanbul Rasathane’ ~ ölçüm yapmak için kullan-rc başlı dokuz alet inşa ettiği «ru * ~:ştır. Bunlardan Zât-ül-Ha-

I üt z -cisimlerinin ekliptiğe göre stj.c~ boylamlarının bulunmasın-,j a i . i-Jmaktaydı. Bu aletin ilk ta-j «ur. .rlap adıyla Batlamyus’un faj» , *’:nde verilmiştir. Takiyüd-an -1- ‘ – ¿’eti özgün halindeki gibi an ‘ – nzDı olarak düzenlemiştir.

ikisi eşit çaptadır ve bir-“suBer- * r iik olarak sabitlenmişlerdir. fcrT ‘ r itk olan bu halkalardan bi-¡t ::.t: diğeri kutuplar halkasını ‘ • -:in üzerine küçük boylam ‘ ¿yük boylam halkası, me-sıiPF.r” -¿.kası ve enlem halkası ola-« i -; ::!an dört halka daha takı-! ili* : ; ■ halkasının yüzeyine iki tİBijrı . :: yerleştirilir. Zât-ül-Ha-jj|t ~ ve Ay ufuk çizgisi üze-

se : – -“-iuğu zaman gözlem ya-»t – ekliptikteki enlem ve ımrr. -rrjaabilir. Zât-ül-Halâk

– – asıl güçlük, gözlem _ z kyüzündeki konumu-

«o,j— Yıldızların ekliptik

— : ‘• ~ . ıralarını saptamak için s i-« .: ;*-.~deki takımyıldızlara :::iıc:: ; : ¿r.n ekliptikal boylam-«c -■ – ~ e?: gerekir.

’îas.■ .:: rasathanede kul-z – î~.. araçlardan biri de c basit olarak çeyrek

*rv – zti’.z ve gökcisimlerinin ,>tr .t- ; i’_kıısunda yükseklikli. . – r-.:r kullanılır. Bu aletle

– : – – ekvatoral koordinat-‘«j• r Takiyüddin ortaçağ

Libne’nin bir
Takiyûddirı’in karalama defterinden orijinal bir sayfa. Sayfada saatleri, dakikaları ve saniyeleri gösteren mekanik bir saatin tasarımı açıklanıyor. Yukarıdan aşağıya doğru

1. çark: 60 saniyeye bölünen “saniyeler çarkı”. Takiyüddin bu çark üzerinde saliselerin de işaretlenebileceğim belirtiyor. 2. çark: 9 dişli ve 6 dişçikii “sarkaç çarkı”. 3. çark: 36 dişli, 6 dişçikii “Târ çarkı”. Bu çarkın bir devri 1 dakikadır. 4. çark: 48 dişli, 8 dişçikii “Redif çarkı”. 5. çark: 60 dişli, 12 dişçikii “Taksit çarkı”. Bu çarkın bir devri bir saattir.

6. çark: 60 dişli, 5 dişçikii “Müdîr çarkı”. Bu çarkın bir devri beş saattir. 7. çark: 24 dişli, 24 bölümlü “Saat çarkı”. Şemadaki siyah renkli çarka dair açıklama yapılmamıştır.
kule üzerine yatay bakır bir halka ve bu halkanın üzerine aynı çaplı bakırdan dikey bir yarım halka konulmasıyla elde edilir. Bu bakır yarı halkanın üzerinde derece ve dakika bölümleri işaretlenmiştir. Yatay halka da başlangıcı meridyende olmak üzere 360 dereceye bölünmüştür. Yarım halkanın merkezindeki bir eksen etrafında dönebilen ve yatay halka üzerinde kavabilen ikişer delikli iki küçük doğrulayıcı bulunur. Zâtü’s-Semt ve’l-İrtifâ’yla güneş gözleniyorsa, cetvel yarı halka, yarı halka da
varyasyonunu kendisi için inşa etmiştir. Takiyüddin Libne yardımıyla gökcisimlerinin yüksekliğini gözleyerek, gözlem yerinin enlemi bilindiğinden gökcisminin deklinasyonu-nu ve Güneş’in meridyen düzleminde en büyük ve en küçük yüksekliğini gözleyerek de ekliptiğin eğimini hesaplamıştır.

Takiyüddinin kullandığı üçüncü aletin adı Zâtü’s-Semt ve’l-îrtifâ’dır. Bu alet eski^fslam gökbilimcileri tarafından Şam’da da kullanılmıştır. Zâtü’s-Semt ve’l-îrtifâ, silindirik bir

Solda, iki sayfa üzerine çizimleri Takiyüddin tarafından yapılmış olan biri dairesel diğeri dikdörtgen iki güneş saatinin çizimleri. Sağda, 0°-90° arasındaki tüm açıları açıların trigonometrik değerlerini veren gösterge cetveli (Rubu’l-Müceyyeb).
yatay halka üzerinde kaydırılarak alet, Güneş ışınları yarı halkanın merkezine düşecek biçimde ayarlanır. Bu yöntemle gözlem zamanı için Güneş’in yüksekliği yarı halka üzerinden ve azimutu da yatay halka üzerinden okunur.
Takiyüddin’in Optiğe Katkıları

.Tv ^ « S ~ ~r’£Z rv’

~a.<;~zz~ caş£r ça ş^aa* sera eag cotk

Z3T sjc2Z£S£Sg ^ r’ ’S .*”î^ ** -Şğ SU C r ySC * S.’1* Ş~r” 3^. K.t3E *”* d.KKcL Ç0K.C- jGr’J( Î0-

“•e aısıa”‘ CJrîyas/’îOa yaklaşık sekiz yjz^ önce caşıatüTiŞ olan köklü ve başarılı optik çakmaları sonucunda elde edilmiş temel argümanlardan ve problemlerden oluşturulmuş olmasıdır. Öyle ki, elde edilen yüksek düzey, 17.yüzyıla kadar Batı’da güncelliğini koruyan temel tartışmaların çerçevesini oluştururken, aynı şekilde, OsmanlI innparatorluğu’nda da bütün canlılığıyla etkinliğini sürdürmüştür. Bu durumu anlamak ve anlamlandırmak zor değildir. Çünkü 17,yüzyıla kadar Batı’da optik konusunda egemen olan görüş, Ib-nü’l-Heysem’In bir tür gelenek haline dönüşmüş olan görüşleridir. Bu görüşe temel olan düşüncesinin iki boyutu vardır:

1) Optiğe ilişkin sorunların, geometrik sorunlara dönüştürülerek geometrik yoldan incelenmesi,

2) Sorunların nedensel olarak açıklanması.

Ayrıca, bu iki temel düşünce ayrıntılı ve ustalıklı

olarak düzenlenmiş deneylerle de desteklenmiştir. Bu tarz bir araştırma modeli, çeviriler yoluyla Ba-tı’ya aktarılırken, Doğu’da 14. yüzyılda Kemâlüddîn el-Fârîsî’nln araştırmalarıyla çok daha yüksek düzeyli tartışmalara olanak ve zemin hazırlamıştır. Daha sonra 1579 yılında, bu kez Takiyüddin, hem ib-nü’l-Heysem’in Optik ve hem de Kemâlüddîn el-Fârîsî’nin Optiğin Düzeltilmesi adlı çalışmalarına dayanarak Gözbebeğinin ve Aklın Işığı adlı yapıtını yazmıştır; Takiyüddin’in amacı, bu iki kitabı yorumlamak ve gereksiz ayrıntılardan arındırarak asıl amaca yönelik bir olgunluk düzeyine ulaştırmaktır.

Kitap bir giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş’te optiğe ilişkin bazı temel kavramlar tanımlanmış ve optik konusunda etkin olan kuramla-dan kısaca söz edilmiştir.
Zâtü’s-Semt ve’l-Irtifâ ortaçağ gökbilimcilerinin geliştirdiği bir araçtır. Bu alet günümüzde kullanılmakta olan teodolitin ilkel ve büyük boyutlu halidir. Alet gökcisimlerinin her konumunda kullanılabilmektedir. Takiyüddin Zâtü’s-Semt ve’l-İrtifâ’yı
Birinci bölüm aracısız görme konusuna ayrılmıştır. Burada ışık, görme, ışığın göze ve görmeye

o lan etkisi ve ışıkla renk arasındaki ilişki ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Bunun yanında tartışmaya esas olan bazı temel ilkeler benimsenmiştir. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Işığın kaynağı nesne, hedefi ise gözdür.

2. Işıkla birlikte göze gelen biçimier, aynı zararda o nesnenin rengim de taşırlar,

3. Göz yalnızca ışıklı ya da ışıklandırılmış nesneleri algılar.

4. Görme geometrik bir olgudur. Çünkü yayılan ışık, tepesi kaynakta ve tabanı da gözde bulunan bir koni oluşturmaktadır.

5. Işık maddesel bir şeydir; ancak optik incelemeler sırasında geometrik bir nesne olarak kabul edilebilir.

6. Işık ışınları küresel olarak yayılırlar ve bu yayılım da doğrusal çizgiler boyunca olur.

7. Renk ışığa bağlıdır ve ışığın kırılması ve yansıması sonucunda oluşur.

Burada öncelikle ışığın doğrusal çizgiler boyunca, ancak küresel olarak yayıldığı savının öne çıktığını hemen belirtelim. Takiyüddln’in bu savı, daha sonra HollandalI fizikçi Huygens (1629-1695) tarafından ortaya konulacak küresel yayılım kuramının ilk anlatımı olarak görülebilir.

Takiyüddin’e göre ışık, ışıklı bir nesneden ve o nesnedeki her bir noktadan küresel olarak yayılır ve yayılım sırasında, ister istemez bazı ışın çizgileri paralel, bazıları birbirine yakınlaşan ve bazıları ise birbirlerinden uzaklaşan doğrular boyunca yol alır. Buna bir de bu doğrusal çizgilerde yol alan ışınların küresel olarak yayıldığı düşüncesi eklendiğinde,

o zaman, ışığın dalga niteliği taşıdığı ve tıpkı durgun bir suya taş atıldığında, suda oluşan dalganın etrafa doğru büyüyen daireler şeklinde yayılması gibi yayılıyor olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır kİ, bu da küresel yayılımın yalın bir anlatımından başka bir şey değildir.

Bunun dışında aracısız görme konusunda Takiyüddin’in üzerinde durmamızı gerektiren bir açıklaması daha bulunmaktadır. O da ışık ve renk arasındaki nedensel ilişkiyi irdelerken, rengin ışığa bağ-
Merkür ve Venüs gezegenlerinin Güneş’ten en uzakta bulunduğu zamanki konumu ile diğer gökcisimlerinir. yükseklik ve azimutlarını bulmaku kullanmıştır.

Zat-ü’s-şu’beteyn Takiyüddin’in kullandığı dördüncü alettir. Alet üç
lı olduğunu ve ışığın kırılması ve yansıması sonucu oluştuğunu belirtmiş olmasıdır. Bu belirlemenin önemi de yine optik tarihinde gizlidir. Çünkü rengir gerçek doğasının anlaşılması İlk kez Newton’un ayrıntılı renk incelemeleri sonucu gerçekleşmiştir.

Newton öncesi dönemde ise renk konusunda egemen olan kuram, değişim kuramı adı verilen ve rengin ışığın zayıflamasıyla ya da aydınlık ve karanlığın karışımıyla oluştuğunu belirten Aristote-lesçi kuramdır. Nitekim ünlü astronom Kepler optik üzerine kalem almış olduğu Ad Vitellionem Pa-ralipomena (Vitelo’nun Paralipomena’sına Ek) ve Dioptrie (Kırılma Üzerine) adlı kitaplarında rengin oluşumunu Aristotelesçi bir yaklaşımla açıklamıştır. Oysa Takiyüddin, bu iki bilim adamından önce rengin oluşumunda kırılmayı söz konusu etmiş, Newton’un prizması yerine cam bir küre kullanmıştır.

Kitabın İkinci bölümü yansıma aracılığıyla oluşan görme konusuna ayrılmıştır. Burada ışığın aynalarda uğradığı değişimler ve çeşitli aynalarda görüntünün nasıl oluştuğu deneysel olarak tartışılmıştır. Yansıma optiği, optik biliminin gelişimini en erken tamamlayan ve bu anlamda nisbeten daha kolay olan bir dalıdır. Bu nedenle yansıma kanunu da dahil olmak üzere bütün ilkeleri Antlkçağ’da tespit edilmiştir. Bu anlamda Taklyüddin’in konuya katkısı, yansıma kanununu her tür aynada kanıtlamaya çalışmasıdır.

Üçüncü bölüm de kırılma konusu ele alınmış ve yoğunluğu farklı olan ortamlarda ışığın yol alırken uğradığı değişimler inclenmiştlr. Ancak yaptığı bütün deneysel ve matematiksel irdelemer sonucunda Takiyüddin, kırılma kanununu bulamamıştır. Fakat konuya değişik bir yaklaşımda bulunmuştur. Anlaşılan odur ki, Takiyüddin sinüs kanunuyla uğraşmamıştır. Çünkü çalışmalarını tamamen geometrik olarak ele almış ve trigonometriyi işin içine sokmayarak açılar arasında oranlar ya da eşitsizlikler kurmak yoluna gitmiştir. Oysa sinüs kanununa giden yol kirişler veya sinüslerden geçmektedir. Böyle bir girişimde bulunmadığı İçin, onun kırılma kanunu dediği şeyi, bir aritmetiksel eşitsizlik olarak nitelendirebiliriz.

oluşmaktadır. İlk cetvel,

– ‘ ^ bulunan eksenler etrafında :..i dönebilecek şekilde düşey iî yerleştirilir. Cetvelin üst ucun-ır çiviye asılan çekül yardımıyla elin düşeyliği kontrol edilir. İkin-;ıvel birincinin üst ucuna takılır. Böylece hem düşey düzlem Is rahatça hareket edebilir hem rinci cetvel boyunca açılmış oyu-rebilir. Bu cetvel üzerinde gözle-ılaylaştırıcı iki doğrulayıcı bulu-Içüncü cetvel İkincinin aksine ;; cetvelin alt ucuna bağlanmış-‘ifnci cetvel ölçüm için hareket iiiğinde, üçüncü cetvel de Lz. birlikte ve aynı düzlemde ha-: eder. İkinci cetvelin hareketi sili alt uç, üçüncü cetvel üzerin-rölümlü yüzeyde hareket eder

_ cetvel bir üçgen oluşturur.

– .5 cetvel diğer iki cetvelden da-: ^ndur. Birinci ve ikinci cetveller -.erine dik hale geldiklerinde, _ cetvel hipotenüs konumun-

– Takiyüddin Zat-ü’s-şu’beteyn’i

– erken bazı bilim adamlarının _ _ cetvel yerine bir daire yayı

– ııklarım ancak, cetvelin daha

– olduğunu belirtiyor, .-ırâane’de kullanılan aletler-

– –incisi Rub-ı mıstar’dır. Aletin ; me bir dairedir. Aletin tahta

:..anlatabilmek için Rub-u-: ‘„lira kuadrant) adı verilmiştir.

– -::sEar’ı yapmak için 4,5 m

rî^dan yapılıp kullanılan aerr>e skin çizimler.
uzunluğunda üç tahta cetvel alınır. Bunlardan ikisi aralarındaki açı 90° olacak şekilde uç kısımlarından birbirine eklenir. Yarıçapı 4,5 m olan dörtte bir çember yayıyla boşta kalan iki uç birleştirilir ve üçüncü cetvel bir ucu daire yayının orta noktasında, bir ucu kuadrantın tepe noktasında olmak üzere sisteme eklenir. Bu üçüncü cetvelin tam ortasından geçirilen bir eksenle sistem yer düzlemine dik bir sütuna sabitlenir. Sistemin düşeyliğini sağlamak ve yükseklik açısını ölçmek için kuadrantın tam merkezine bir çekül asılır. Böylece gökcisimlerinin yükseklik açıları dereceli yay üzerinde okunabilir.

Rasathanede kullanılan altıncı alet Zatü’l-ceyb’dir. Zat-ü’s-şu’be-teyn gibi iki cetvelden yapılmıştır. Aynı uzunlukta iki cetvel bir eksen etrafında hareket edebilecek şekilde uçlarından birbirine tutturulmuş ve merkezden başlayarak 60’a kadar bö-lümlenmişlerdir. Cetvellerden birinin üzerinde, kolay gözlem yapabilmek için, iki doğrulayıcı ve bölümlemenin son çizgisine de bir çekül yerleştirilmiştir. Bazen çekül yerine üçüncü bir bölümlü cetvel konur. Bu durumda yıldızın yüksekliğinin sinüsü bu cetvel berinden okunabilir.

Zatü’l-evtar Takiyüddin’in kullandığı aletlerden yedincisidir. Taki-
yüddin kendi bulu.şu lediği bu aieti Güneş’in ekinoks r_ latasına geldiği anı saptamak için kullanmıştır.

Takiyüddin’in buluşlarından biri de Müşebbehetü bi’l-monatık’dır. Bu alet yardımıyla iki yıldız arasındaki açısal uzaklıklar ölçülebiliyordu. Müşebbehetü bi’l-monatık yardımıyla Koç takımyıldızı içinde bulunan iki yıldızın açısal uzaklığı da ölçülmüştür.

Rasathane’de kullanılan son alet Bengam’dır. Bengam gökbilim gözlemlerinde Takiyüddin’in kullandığı astronomik bir saattir. Astronomik bir saatin bulunuşu ve gözlemlerde kullanılması ölçümlerin duyarlılığını artırması açısından son derece önemli bir gelişme olmuştur.

¡anılan süsler de birbirlerinden farklıdırlar. Ancak yazmalara önemli yerleri. başlıkları, tablo ve şekilleri belirginleştirmek için farklı renklerden yararlanıldığı gözlenir. Başlangıç sayfalarında yazmaların Takiyüd-din’e ait olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlayan açıklamalar, kayıtlar ve imza yer alır. Günümüz araştırmacılarını en çok sevindiren de Takiyüddin’in eserlerinin orijinallerinin bir kısmının bugüne ulaşmış olmasıdır.

O dönemlerde bilim adamlarının yazdıkları eserlerin kopyalan elle çıkarılmaktaydı. Birçok elyazmasınm ancak kopyaları günümüze ulaşabilmiştir. Orijinal örneklerin kopyalama sırasında meydana gelebilecek hata-
rı anlaşılabilir.

Takiyüddin’e ait el yazmalarının bir bölümü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde bulunmaktadır. Enstitü’nün UNESCO’yla (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu) birlikte yürüttüğü “Memory of the World” projesi çerçevesinde, Takiyüddin’e ait el yazmalarının da içinde bulunduğu 821 Türkçe, 414 Arapça ve 102 Farsça, toplam 1337 eser mikrofilmleri
çekilerek CD-Rom üzerinde katalog-lanmaktadir. Takiyüddin’in diğer eserleri başka kütüphanelerin rafla-rındadır.

Rasathanenin Hazin Sonu

İstanbul Rasathanesi ilginç bir yıkım yaşamasına rağmen, yıkımın nedenine ilişkin fazlaca veri elde edilememiş. Ancak, rasathanenin yıkılı-
Takiyüddin’in çağdaşı Tycho Brahe’nin kullandığı “Armilla Acquatorium”
şında 1577 yılında gözlenen kuyrukluyıldızın ve 1578’de baş gösteren veba salgınının nedeni olarak gösterilmesinin, daha da ileri giden çevrelerce Takiyüddin ve rasathane personelinin meleklerin bacaklarını gözlediği yolundaki söylentilerin, şüpheleri artırdığı söyleniyor. Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efen-di’nin de bu görüşleri desteklemesi üzerine, padişahın verdiği emirle. Rasathane 1580 yılında Kılıç Ali Pa-şa’ya yıktırılıyor.

Rasathanenin padişah emriyle yıktırıldığı kesin olmakla birlikte, konuyla ilgili aydınlanmamış birçok nokta vardır. Yaygın bir görüş Rasat-hane’nin, verilen hatt-ı hümayuna dayanarak Kılıç Ali Paşa emrindeki donanma tarafından denizden topa tutularak yıkıldığı biçimindedir. Ancak, topa tutma konusunda kişisel anı yazıları dışında günümüze ulaşabilmiş hiçbir yazılı resmi belge yoktur. Rasathanenin betimlenen yerinin çok yakınlarında yerleşim bölgeleri olduğu da gözönünde tutulursa bu olasılığın tartışmaya açık olduğu söylenebilir.

Bunca söylentiye karşın, kesin olarak bilinen İstanbul Rasathane-si’nde nitelikli gözlemler yapıldığı ve bu gözlemlere dayanılarak son derece hassas gözlem katalogları hazırlandığıdır. Asıl şanssızlık, Takiyüddin’in arkasından Kepler gibi bir bilim adamının gelmemesi ve yapılmış çalışmaları değerlendirecek bir bilim geleneğinin yerleşmemiş olmasıdır. Bunca söylentinin arkasında, rasathanenin yıkılmasının gerçek nedeninin, rasathanenin kurulmasına önayak olan Hoca Sadettin Efendi ile Şeyhülislam’ın yer aldıkları farklı prnnlann siyasi çekişmesi olduğu sa-
UİUİlgU

Konu Danışmanı: Remzi Demir Yar. Doç. Dr. AÜ. Bilim Tarihi Anabilitn Datt

Bu Yaztnın hazırlanmasındaki yardımlarından dolayı Prof. Dr. Mete Işı kara’ya, B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ne, “Memory of the World” projesini yürüten Prof. Dr. Günay Kut ve arkadaşlarına teşekkür ederiz.

Kaynaklar:

Adım, A. A., Omanh Türklerinde ilim, İstanbul 1982 Demir, R. Takiyüddin’in Farklı Büyüklükte Sonsuz Nicelikler Meselesine Trigonometriden Getirmiş Olduğu Bir Örnek, Ankara,1992 Sayılı, A., Observatory In ls/am, Ankara, 1960 Tekeli, S., Nastrüdd’ın, Takiyüddin ve Tyco Brahe’nin Rasat aletlerinin Mukayesesi, Ankara, 1958 Tekeli, S., 16. Asırda Saat ve Takiyüddin in “Mekanik Saat Konstriiksiyo-nunu Dair En Parlak Yıldızlar” Adlı Eseri, Ankara, 1966 Ünver, A. S., İstanbul Rasathanesi, Ankara, 1985
Rasathanedeki aletlerle çalışan gökbilimciler. 16. yüzyılda kullanılan gözlem araçları günümüzde kullanılanlara göre çok hantal olsa da duyarlı gözlemler yapılabilmişti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir