wiki

VEHHABİ ONÜÇÜNCÜ KISM

Y üzsekseninci sahîfesinde, İm âm -ı B usayrî’nin
(Kasîde-i bürde) sinden örnek vererek: (Bu sözler Allahdan başkasına
güvenm ek, mahlûku büyültm ekdir. Şirkdir) diyor.
R esûlullahı A llah ü teâlâ ö v m ü şd ü r. K endisi de, kendisini
överek, A llahü teâlânın kendisine ihsân etm iş o lduğu n i’m etleri
saym ışdır. Bu övm eleri, o k a d a r ç o k d u r ki, B usayrî h azretleri—
128 —
nin övm esi, on ların y an ın d a hiç k alm ak d ad ır. R esûlullah’ı
«sallallahü aleyhi ve sellem » övm ek ibâdetdir. E shâb-ı kirâm ın
hepsi övm üşlerdir. B u n lard an H assân bin Sâbit ve K â’b bin
Z ü h ey r’in u zu n m edhleri m eşhûrdur. K â ’b bin Z üheyr, (Bânetsü’âd)
kasidesinde, B usayrî’den d ah â çok övm üşdü. R esûlullah
«sallallahü aleyhi ve sellem », bu n u beğenip, K â ’bın ku sû ru n u
afv b u y u rm u ş ve m ü b ârek hırkasını o n a hediyye etm işdi. Bu
hırka-i se’âdet, şim di İstan b u l’da T o p k ap ı serâyındadır. Vehhâbi
kitâbı, B usayrî’nin kasidesindeki (Yâ ekremelhalkı mâ lî
men e’ûzü bihi-sivâke inde hulûl-i hâdisil-amemi) beytini y azarak,
R esûlullahdan istigâse şirkdir diyor. Bu beyt, (Ey bütün yaratılm
ışların en ü stü n ü ve en cöm erdi olan yüce Peygâm ber! Son
nefesim de, sığınacağım senden b aşk a kim se y o k d u r) dem ekdir.
V ehhâbî y a z a r, T a b e râ n î’nin bildirdiği hadîs-i şerifi y azarak ,
k u ld an istigâse etm ek şirkdir diyor. Bu hadîs-i şerîfde, bir
m ü nâfık, m ü ’m inlere sıkıntı veriyordu. E bû Bekr-i Sıddîk,
gidelim , R esûlullaha istigâse edelim , o n a sığınalım dedi. R esû­
lullah da (Bana istigâse olunmaz. Allah’a istigâse olunur)
bu y urdu. V ehhâbî, bu hadîs-i şerîfi ileri sürerek, Ehl-i sünnete
hücûm etm ek çabasındadır. H âlb u k i hadîs-i şerîf, herkesi her
z arard an k o ru y an A llahü teâlâdır. K o ru y u cu sebebleri y aratan
ve bu sebeblere k o ru m a kuvvetini ve te ’sîrini veren O ’dur. O
k o ru m a k istem ese, sebebe k av u şd u rm az. Sebeb olsa da, te ’sîr
edem ez dem ekdir. H adîs-i şerîf, (B ana sığınanlar, te ’sîri benden
değil, A llah d an bilsin) dem ekdir. H azret-i E b û B ekr, böyle
old u ğ u n u bilm iyor m u idi. E lbet biliyordu. F e k a t kıyâm ete
k a d a r gelecek olan m ü ’m inlerin, o n u n bu sö zü n ü yanlış an lam
am aları için, R esûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem », o n u n
bu kısa sö zü n ü açıkladı. B unun için, b ü tü n m ü ’m inler, her
zem an, tesiri yalnız A llahü teâlâ’d an bilirler. İm âm -ı M u h am ­
m ed M a’sûm , m ek tû b âtın ın birinci cildi, y ü zo n u n cu m ek tû ­
b u n d a b u y u ru y o r ki: A llahü teâlâ, kendi k u d retin i sebebler
altın d a gizledi. K udret sâhibi yalnız kendisi o ld u ğ u n u bildirdiği
gibi, sebeblere yapışm ağı em r b u y u rd u . T âm m üslim âm n,
sebeblere yapışm asını ve sebeblere kuvvet veren y a ra ta n a güveneceğini
bildirdi. Y a’kû b aleyhisselâm m bu ikisini birlikde yapdığını
K u r’ân-ı kerîm de bildirerek, onu övdü. Y ûsüf sûresinde
meâlen (Ya’kûb aleyhisselâm, bizim bildirdiğimizi bilir. Fekat, insanların
çoğu, takdirin tedbîre gâlib olduğunu bilmezler) büyürdü. Tibyân
tefsirinde, bu âyet-i kerîm eye (M üşrikler, A llah ü teâlâ’nın
Evliyâsına ilhâm etdiği şeyleri bilm ezler) dem işdir. T e’sîri
— 129 — Kıyam et ve A hıret — F: 9
sebeblerden bilip, A llah ü te â lâ ’nın kuvveti ile te ’sîr etdiklerini
bilm iyenler sapıkdır. Sebebleri o rta d a n k ald ırm ak isteyen de,
A llahü teâlânın hikm etini bilm em iş, A llah ü te â lâ ’nın, m ah lû k ­
ları boş yere, fâidesiz y aratm ış o ld u ğ u n u söylem iş olur. İn san ­
ları tenbelliğe sürükler. Sebeblere te ’sîr kuvvetini A llahü
te â lâ ’nın verdiğine in an an ise, h a k yola kavuşm uş olur. H er iki
tehlükeden k u rtu lm u ş olur. Y ü zo n u n cu m ek tû b u n tercem esi
tem âm oldu. Bu inceliği anlıyabilen, y ukarıdaki hadîs-i şerifi de
d o ğ ru anlayabilir.
İm âm -ı M uham m ed bin Sa’îd Busayri «rahim e-hullahü teâ­
lâ» sofıyye-yi aliyyenin büyüklerindendir. Şazîli olan Ebûl-A bbâs-i
M ürsînin yetişdirdiği Evliyâdandır. Ebül-A bbâs-i M ürsî de, EbülHasen-i
Şâzilînin talebesidir. A ltıyüzdoksanbeş senesinde vefât etmişdir.
Kendisine felç hastalığı geldi. Bedeninin yansı hareketsiz
kaldı. R esûlullah’a tevessül edip, in san ların en ü stü n ü n ü öven
m eşhûr kasidesini hâzırladı. R ü’yâda R esûlullah’a okudu.
Ç o k h o şu n a gidip a rk asın d an m ü b ârek h ırkasını çıkarıp,
im âm a giydirdi. B edeninin felçli o lan yerlerini m ü b ârek eli ile
sığadı. U yanınca, bedeni sağlam idi. H ırk a-i se’âd et de a rk a ­
sında idi. B unun için, bu kasideye (Kasîde-i bürde) denildi.
B ürde, h ırka, p alto dem ekdir. İm âm -ı B usayri «rahm etullahi
aleyh» sevinerek, sab âh n em âzın a giderken, salâh ve zühd ile
m eşhûr bir zâta rastladı. İm âm a, kasideni dinlem ek isterim
dedi. Benim kasidelerim ço k d u r. H epsini herkes bilir dedi. K im ­
senin bilm ediği, bu gece R esûlullaha o k u d u ğ u n u istiyorum
deyince, b u n u hiç kim seye söylem edim . N erden an ladın dedi. O
zat da, im âm ın rü ’yâsını, olduğu gibi h ab er verdi. V ezîr B ehâeddîn
bu kasideyi işitince, hepsini o k u tu p , saygı ile ay ak d a dinledi.
H astalara o k u n u n ca, iyi o ld u k ları, o k u n a n yerlerin derdlerden,
b elâlard an em în o ld u k lan gö rü ld ü . F âidelenm ek için, in an m ak
ve hâlis niyyet ile o k u m a k lâzım dır.
K asîde-i bürde, on kısm dır:
Birinci kısm , R esûlullah’a «sallallahü aleyhi ve sellem»
olan sevginin kıym etini bildirm ekdedir.
İkinci kısm , insanın nefsinin kötü lü ğ ü n ü an latm ak d ad ır.
Ü çüncü kısm , R esûlullahı övm ekdedir.
D ö rd ü n cü kısm , R esûlullah’m «sallallahü aleyhi ve sellem»
d ün y ây a teşrifini an latm ak d ad ır.
Beşinci kısm , R esûlullahın «sallallahü aleyhi ve sellem»
d ü â la n n ın hem en kab û l o ld u ğ u n u bildirm ekdedir.
— 130 —
A ltıncı kısm , K u r’ân-ı kerîm övülm ekdedir.
Y edinci kısm , R esûlullahın «sallallahü aleyhi ve sellem»
m i’râcındaki incelikleri bildirm ekdedir.
Sekizinci kısm , R esûlullah’ın «sallallahü aleyhi ve sellem»
cih âd lan n ı an latm ak d ad ır.
D o k u zu n cu kısm , A llahü teâlâ’d an afv ve m ağfiret ve
R esûlullah’d an «sallallahü aleyhi ve sellem» şefâ’a t istem ekdedir.
O nuncu kısm , R esûlullahın «sallallahü aleyhi ve sellem»
derecesinin yüksekliği bildirilm ekdedir.
V ehhâbî yazar, binlerce m üslim ânı şehîd etmiş olan zâlimleri
övüyor. O nların, m a ’sûm k a n la n dam lıyan kılınclannı, İslâm
m ücâhidlerinin m ü b ârek k ılın clan n a benzetiyor da, A llahü teâ-
lânın yüce P eygam berini övm eği, p u ta ta p a n la n n p u tla n n ı
övm elerine benzetiyor. R esûlullah’ı «sallallahü teâlâ aleyhi ve
sellem» övenlere m üşrik dam gası vuruyor. K âfirler p u tla n n ı
hâlık, m a’bûd olarak övm üşdü. Böyle övm ek ancak A llahü teâlâ
için olur. M üslim ânlar, yalnız A llahü teâlâyı böyle över. Resûlulla
h ’ı «sallallahü aleyhi ve sellem» överek m ah lû k lan n en üstüne
çık an rız. R esûlullaha âşık olan, onu çok öven, İslâm âlim lerinin
hiçbiri, o yüce P eygam beri hâlık ve m a’b û d derecesine çık arm amış.
A llahü teâlâyı över gibi övm em işdir. Bu kitâbı y azan, hak
ile bâtılı birbirinden ayıram ıyor. K itâbını, kâfirleri bildiren
âyet-i kerîm elerle ve hadîs-i şeriflerle doldurm uş. B unlara yanlış
m a’nâlar vererek, islâm âlim lerine saldırm akda,tesavvuf büyüklerine,
A llahü teâlânın sevdiği m üslim ânlara m üşrik ve kâfir
dem ekdedir. Bu kitâbı okuyanlar, her sahîfesindeki âyet-i kerî­
meleri ve hadîs-i şerifleri görerek aldanm akda, b u n lara verilen
m a’n âlan doğru san arak felâkete sürüklenm ekdedirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir