Vitus B. DRÖSCHER

TEKNİSYENLER DOĞADAN KOPYA ÇEKİYOR

9

  • Teknisyenler doğanın buluşlarının farkına ancak şim­di varmaya başlamışlardır: Hayvan ve bitkilerde mil­yonlarca yıl boyunca gelişmiş olan sistemler, çoğu kez proje bürolarında geliştirilenlerden daha eko­nomik ve daha dâhiyanedir. Doğanın bulduğu çö­zümler bazen doğrudan doğruya teknik projelere uy­gulanabilmekle birlikte; günümüz tekniğinin biyo­logların yardımıyla doğadan neler öğrendiğini ve ne­ler aldığını görünce, şaşırmamak elden gelmiyor.

Vitus B. DRÖSCHER

D

aha birkaç yıl önce, her otomobil 5000 kilometre yol aldıktan sonra, dingil yatağının yağlanması için bakıma alınıyordu. Bu yapılmazsa, dingiller dönemez hale geliyor­du. Bugün artık buna gerek yoksa, bunu doğadan kopya al­mak suretiyle yapılan bir “endüstri casusluğu”na borçluyuz!

Bütün iş, makine mühendislerinin şu soruyu sormala­rıyla başladı: “Neden insan ve hayvanların el ve ayak ek­lemleri yağlama gerektirmiyor? Sürtünmeyi önlemek için bi­zim yağlarımızdan daha üstün bir sıvıdan mı yararlanıyor­lar?” Biyologlar bunun üzerine hayvanların ayak eklemlerin­deki sinoviyal sıvıları incelediler. Sonuç hayal kırıcı oldu, çünkü sinoviyal sıvının sürtünmeyi önleme gücü, suyunkinden bile daha iyi değildi. Sonunda doğanın kerametinin başka yerde olduğu görüldü: Eklemlerin sürtünme yüzeyleri, ince ve göze­nekli bir kıkırdak tabakasıyla kaplanmıştır. Bu tabakaların al­tında ağdalı bir sıvı bulunmaktadır. Kemik, eklemin bir yeri­ne baskıda bulunursa, orada ve tam gereken yerde, bu ağ­dalı sıvıyı gözeneklerden dışarıya doğru iter ve eklem yüzey­lerinin tıpkı otomobilde olduğu biçimde “yağ gibi” kayma­sını sağlar.

Bir başka sorun, modern fotoğraf makineleri ve projek­törlerin otomatik odak (otofoküs) ayarıdır. Optikçiler, bir çö­züm bulamadan yıllar boyu bu

TEKNİSYENLER DOĞADAN KOPYA ÇEKİYOR

9

  • Teknisyenler doğanın buluşlarının farkına ancak şim­di varmaya başlamışlardır: Hayvan ve bitkilerde mil­yonlarca yıl boyunca gelişmiş olan sistemler, çoğu kez proje bürolarında geliştirilenlerden daha eko­nomik ve daha dâhiyanedir. Doğanın bulduğu çö­zümler bazen doğrudan doğruya teknik projelere uy­gulanabilmekle birlikte; günümüz tekniğinin biyo­logların yardımıyla doğadan neler öğrendiğini ve ne­ler aldığını görünce, şaşırmamak elden gelmiyor.

Vitus B. DRÖSCHER

aha birkaç yıl önce, her otomobil 5000 kilometre yol aldıktan sonra, dingil yatağının yağlanması için bakıma alınıyordu. Bu yapılmazsa, dingiller dönemez hale geliyor­du. Bugün artık buna gerek yoksa, bunu doğadan kopya al­mak suretiyle yapılan bir “endüstri casusluğu”na borçluyuz!

Bütün iş, makine mühendislerinin şu soruyu sormala­rıyla başladı: “Neden insan ve hayvanların el ve ayak ek­lemleri yağlama gerektirmiyor? Sürtünmeyi önlemek için bi­zim yağlarımızdan daha üstün bir sıvıdan mı yararlanıyor­lar?” Biyologlar bunun üzerine hayvanların ayak eklemlerin­deki sinoviyal sıvıları incelediler. Sonuç hayal kırıcı oldu, çünkü sinoviyal sıvının sürtünmeyi önleme gücü, suyunkinden bile daha iyi değildi. Sonunda doğanın kerametinin başka yerde olduğu görüldü: Eklemlerin sürtünme yüzeyleri, ince ve göze­nekli bir kıkırdak tabakasıyla kaplanmıştır. Bu tabakaların al­tında ağdalı bir sıvı bulunmaktadır. Kemik, eklemin bir yeri­ne baskıda bulunursa, orada ve tam gereken yerde, bu ağ­dalı sıvıyı gözeneklerden dışarıya doğru iter ve eklem yüzey­lerinin tıpkı otomobilde olduğu biçimde “yağ gibi” kayma­sını sağlar.

Bir başka sorun, modern fotoğraf makineleri ve projek­törlerin otomatik odak (otofoküs) ayarıdır. Optikçiler, bir çö­züm bulamadan yıllar boyu bu

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*