VÜCUT.

Gelişmiş canlılann vücudu, tek bir parçia gibi inanılmaz bir uyum ve düzen içinde çalışan sayısız parçadan oluşmuş bir bütündür.

 

Bu bütünü oluşturan hücreler, dokular, organlar ve sistemler, her canlının var olma amacına en uygun biçimde tasanmlanmıştir. En küçüğünden en büyüğüne kadar her birim kendisinden beklenen görevi yerine getirdiği sürece, bu sistem kusursuz bir makine gibi hiç aksamadan çalışır. Bütün canlılann en gelişr miş örneği insan olduğuna göre, bu eşgüdümün en çarpıcı örneği ve dünyanın en karmaşık makinesi de insan vücududur.
‘Vücudun yapısını ve işleyişini anlamanın en iyi yolu, bu sistemin en küçük birimi olan hücreyi inceleyerek işe başlamaktır.Bütüıi canlılarda olduğu gibi, insan vücudunun da temel yaşam birimi hücredir. Erişkin bir insanın vücudunda 70 trilyon kadar hücre bulunur. Bunlardan her biri bir yandan kendi yaşamını sürdürürken, bir ayandan da öbür hücrelerle’işbirliği yaparak vücuttaki görevlerini yerine getirir. însan vücudunda, beiirii gürevicri üsıienmek üzere özeiieşmış ve genellikle kendisine benzeyen başka hücrelerle bir araya toplanmış çok değişik tipte hücreler vardır {bak. HÜCRE). Ama yapılan, özellikleri ve işlevleri ne kadar farklı olursa olsun, bu trilyonlarca hücre, dolayısıyla bütün vücut tek bir hücreden gelişir. Döllenmiş yumurta hücresi sürekli bölünerek embriyona dönüşürken, hücrelerin yalnızca sayısı ve boyutları değil özeUikleri de değişir.. Böylece, kas hücresi ya da karaciğer hücresi gibi farklı yapıda ve özel işlevlere üyarlanniiş değişik tipte hücreler oluşur. İnsan vücudundaki hücrelerin boyutlan öylesine küçüktür ki, ortalama büyüklükteki 1.000 hücre yan yana dizildiğinde toplam uzunluklan ancak 1 santimetreyi bulur. ‘Milyonlarca hücre, aynı işlevleri yerine getirmek üzere bir araya toplanarak dokuları oluşturur. Bu yapı, vücuttaki örgütlenmenifı hücreden sonraki bir üst aşamasıdır. İnsan vücudunda başhca üç tip doku ayırt edilir: Epitel doku, bağdoku ve sinir dokusu.
Epitel doku, birbirlerine sıkıca değecek biçimde yan yana ya da üst üste dizilmiş hücrelisrden oluşur. Üstderi biçiminde vücudun dış yüzeyini örten, mukoza biçiminde vücut boşluklânnın, soluk borusu ve bağırsak gibi kanalların içini döşeyen ve salgıbezlerini oluşturan bu dokudur.
Bağdoku. terimi, aralannda hiçbir yapısal veîişlevsel benzerlik olmayan çok farkh doku tiplerini kapsar. Kas, kemik, kıkırdak, eklem bağlan, kirişler, kan ve yağ dokusu ile epitel dokuyu destekleyip biçimlendiren lifsi doku bu gruptandır. Bağdokunun hücreleri, genellikle pelte gibi çok koyu kıvamlı ve yapışkan bir sıvımn içinde dağınık halde bulunur. Bu bağlayıcı madde hemdokulann sağlıklı işleyebileceği nemh bir ortam oluşturur>’;hem de bütün vücut hücrelerini bir arada tutarak bütünlüğü sağlar.
M Sinir dokusunun görevi ise, beyin ile bütün hareket! ve duyu hücreleri arasındaki sinir iletisini üstlenerek vücudun eşgüdümünü sağlamaktır. Organlar ve Sistemler
Böbrek, kalp, mide gibi; her organ, üstünedüşen görevleri yürütmesine yardımcı olan çeşitli dokulardan oluşur.
Vücutta, öbür organlarla işbirliği yapmadan bir görevi tek başına yürüten organ sayısı pek azdır. Genellikle, çalışması birbiriyle yakından bağlantılı olan çeşitli organlar bir “sistem” içinde bütünleşmiştir. Örneğin ağız, mide, bağırsaklar, pankreas ve karaciğer sindirim sistemini, böbrekler, idrar kesesi ve bu organları birbirine bağlayan çeşitli kanallar da boşaltım sistemini oluşturur.
Bazı sistemlerin bütün bölümleri bir aradadır; bazılarında ise organlar dağınık olarak bulunur ve aralarında bağlantı yoktur; Örneğin iç salgı sistemini oluşturan Çeşitli salgıbez-lerinden hipofiz kafatasının içinde, tiroit boyunda, böbreküstü bezleri de karın boşluğunda yer alır. Ama birinin salgısi öbürünün çalışmasını etkilediği ve hepsinin görevi birbiriyle yakından bağlantılı olduğu için, iç salgıbezleri bir sistem > sayılır {bak.. SALGIBEZİ.) . – ‘
Vücudun bir bütün olarak yaşamını sürdürebilmesi için bütün sistemlerin ara vermeden görevini yapması gerekir. Ama bu çalışmanın sonuçları vücudun öbür bölümlerine iletilırie-dikçe, organlann sürekli çalışması da yeterli olmaz. Bu nedenle bütün organlar arasında bir “iletim” sistemi kurulmuştur. Vücudun en uzak noktalarına kadar ulaşan bu yaşamsal sistem, kalp ve damarlardan oluşan dolaşım sistemidir. Atardamarlar ve, kılcal damarlar aracılığıyla kanı bütün vücuda pompalayıp toplardamarlar aracılığıyla yeniden toplayan kalp, vücudun en önemli organlanndan biridir. Bu organ yalnızca birkaç. dakika bilç dursa öbür oirganlar yaşayamaz.. {Ayrıca bak. Kalp; Kan.)
Vücudun tek yaşamsal sistemi kalp ve damarlar değildir. Ayrıca vücuttaki bütün hücreler için oksijen gereklidir; bu da solunum sistemiyle sağlanır. Havadaki oksijenin akciğerlerle alınıp dokularda birikmiş karbon dioksidin gene akciğerler yoluyla dışarı atıldığı solunumun kısa bir an durması da vücuttaki bütün yaşam süreçlerini kesintiye uğratır. {Ayrıca bak. SOLUNUM.)
Buna karşılık bazı sistemler daha uzun bir süre devreden çıksa bile yaşam devam eder. Bütün dokulann, etkinliklerini sürdürmek
için gerekli maddeleri..yapmak üzere; besine gereksinimi vardır. Ama insan hiçbir şey yemeden haftalarca yaşayabilir. Çünkü bütün hücrelerde besin depolan bulunur. ıDışandan besin alınmadığı zaman bu depolar kullanıldığı için hücreler küçülür, organlar büzülür, ama bütün depolanmış besinler tükeninceye kadar vücut yaşamını sürdürebilir
Bütün bu değişik sistemler birlikte hareket ettiklerinden, vücuttaki: eşgüdümü! sağlamak üzere kan dolaşımından başka bir sisteme daha gereksinim vardır. Alman bütün bilgileri anında ayırıp değerlendirebilecek bir “yönetim merkezi” ve bu merkezden çıkan emirleri hızla vücuda ulaştırabilecek bir iletişim sister mi gereklidir. İşte bu görevi beyin, omirilik ve sihirlerden oluşan sinir sistemi üstlenir. Bütün dokulan birbirine bağlayan sinirler, organlardan topladıkları bilgileri beyne taşır, beyin de bu bilgileri değerlendirerek vücudun Hareket ve duyularını yönetir. Örneğin beyinden kaslara’ giden bir komutla kol yukarı doğru kalkar ya da akciğerler daha’hızlı soluk alıp vermeye başlar.
Beynin yönettiği bazı hareketler önceden düşünülüp planlanmıştır. Bazı sinir iletileri ise bilinç düzeyine ulaşmadığı için, biz ne olup bittiğini bile fark etmeden irademiz dışında sürüp gider. Vücutta hei: an gerçekleşen birçok etkinlik, örneğin kan dolaşımı ya da solunum irademiz dışında, hatta uykudayken bile düzenli olarak yinelenir. (>l>’nca bak. BEYİN; SİNİRLER VE SİNİR SİSTEMİ.
Vücut Sistemlerinin Eşgüdümü ; t. Vücuttaki çeşitli sistemlerin görevi birbirinden ne kadar farklı olursa olsun; hepsinin her an eşgüdüm içinde çahşması zorunludur. Beklenmedik bir tehlike karşısında vücutta olup bitenler bunun en basit örneğidir. Böyle bir durumda gözler ve kulaklar; beyne- uyan gönderir. Beyin tehlikenin boyutlannı değerlendirerek ya hemen o durumdan kaçıp uzaklaşmamıza ya da tehlikenin üstesinden gelmemize karar verir. Böylece 1-2 saniye içinde birçok organa emirler yağdınr. .Mipofiz. bezi kana hormonlar boşaltır; bunlar da böbreküstü bezlerini uyararak adrenalin salgısını başlatır. Adrenalinin etkisiyle genişleyen kan.da-marlan kaslara daha fazla kan taşıyabilir. Buarada kalp atımlan hızlanıp güçlendiği için kaslara daha çok kan pompalanır. Solunum hızlanır ve akciğerlerden kaslara giden oksijen miktan artar. Karaciğerde depolanmış olan glikojen, kaslara gerekli olan fazla enerjiyi sağlamak üzere hemen glikoza dönüştürülerek kana boşaltılır. Bunlar olup biterken, kaslann aşın çalışması nedeniyle artan vücut sıcaklığını azaltmak üzere ter bezleri olağandan çok ter salgılamaya başlar. > .
Böylece bütün- organlar, tehHkeden kaçmak ya da tehlikeye. karşı koymak üzere kcııûilcıiııc ûüşcıı güıcvlcıi ycıiııc geıirirler. Bunlar beynin yönetimi altında, ama genellikle irademiz dışında da gerçekleşir. Çünkü, bu süreçteki her aşamanın zihinde tasarlanıp bilinçli olarak eyleme dökülmesi çok daha uzun zaman alacaktır.
Hastalık ve Sağlık
Bazı organların görevi çok önemlidir, ama o organlar olmadan da insan yaşayabilir. Daha doğrusu, böyle bir organin hastalanması ya da ameliyatla yerinden çıkanhp ahnması ölüme yol açmaz. Böyle bir durumda sistemin öbür bölümleri yeni duruma uyum sağlayarak yitirilen organın görevini devralabihr.,
İlaçla giderilemeyecek bir hastahk ya da yapı bozukluğu söz konusu olduğunda, bazı organların tümünü ya da bir bölümünü ameliyatla almak gerekebilir. Örneğin bütün üreme organlan vücuttan çıkanisa bile ihsamn yaşamı tehlikeye düşmez. Neyse ki, insanın yaşamını sürdürmesi için gerekli organlann çoğundan ikişer tane bulunur.
Yaşam boyunca vücudun birçok bölümü sürekli olarak yıpranır ya da örselenir. Sihir hücreleri dışında, dokulardan çoğunun yeni hücreler yaparak kendini onarma yeteneği vardır. Ama dokular yenilense bile, akciğer ya da böbrek gibi bir organ bütünüyle yıkıma uğradığında vücut bu organın yerine yenisini yapamaz. Üstelik yaş ilerledikçe organlann çoğu görevini eskisi gibi yapamayacak duruma gelir; rKalp, akciğerler ya da beyin gibi yaşamsal organlar çahşamayacak duruma geldiğinde ise, vücut artık bir bütün olarak yaşamını sürdüremeyeceği için insan ölür.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*