Edison 1868 de 21 yaşma girmişti. O sıralar geliştirdiği bir buluşla; su altından, tek kablo ile iki muhabere yapmak mümkün olabileceğini söylüyordu. Demiryolu idaresi kendisine bir paso vererek Boston’a çağırdı. Boston’a vardığı zaman demiryolcular ve telgrafçılar EDİSON 87 eski püskü elbiselerine bakarak onunla alay ettilerse de; telgrafçılıktaki ustalığını görünce, hatalarım çabuk anladılar. 1869 da Newyork’a gitti. Borç içinde olduğundan kitap ve âletlerini bir tarafta bırakmak zorunda kalmıştı. O kadar fena durum da idi ki az daha açlıktan ölecekti. Nevvyork’a çıktığı zaman ne cebinde parası, ne de elinde çantası vardı. Bütün kazandığı paraları türlü deneyler yapmak için kimyevî maddelere ve âletlere yatırmış; bunlar da insafsızcasına bütün paralarım yutmuşlardı. O zamanki durumunu sonraları Edison şöyle anlatır : — «Karnım adamakıllı açtı. Bir kahvehane önünden geçerken, bir adamın iştahla çay içtiğini gördüm. Tanımadığım adam ın yanma giderek: «Görüyorum ki çayların çeşnisine- bakıyorsunuz. Ben de çaydan çok iyi anlarım. İsterseniz bu işi beraber yapalım» dedim. Bu sözlerim adamın hoşuna gitmiş olacak ki, çaydanlığı bana uzatarak beraber kahvaltı yapmağa razı oldu.» İşte Edison’un Newyork’daki ilk kahvaltısı budur. Akşama doğru, vaktiyle tanımış olduğu bir telgrafçı arkadaşına rastladı Bu genç de o sıralar işsizdi. Böyle olduğu halde cebinde bulunan iki dolardan birini Edison’a, verdi. Edison bu paranın yarısı ile akşamleyin bir lokantaya giderek karnını iyice doyurdu. Üzerine de tatlı bir kahve içti. Sonra, hemen Western Union şirketine başvurup iş istedi. Boş yerleri olmadığı için beklemesini söylediler. Arkadaşından ödünç aldığı bir doların kalanını da otele vermemek için batarya odalarının bir köşesinde yatmak için izin istedi. Edison, şirketin batarya odasında kaldığı zamanlar, borsada fiyat değişiklikleri olunca bunları gösteren indikatörler ile nakledici âletleri inceliyordu. Bu günlerin hikâyesini Edison’un kendi ağzından dinleyelim: «Buraya gelişimin üçüncü gününde büroda otururken bütün hatların bağlandığı «Merkez âlet» birden sustu. Bu âlete bağlı olarak sarraflarda 300 âlet çalışıyordu. Birkaç dakika içinde caddedeki sarrafların gönderdiği 300 den fazla çocuk merdivenlere tırmanıp, büroyu doldurdular. Ortalık ana baba gününü andırıyor, bir curcunadır gidiyordu. Memur heyecanından kendi kontrolünü kaybetmiş, bütün bildiklerini unutmuştu. Ben indikatöre doğru gittim. Daha önceler âletleri incelediğim için bozukluğun nerede olacağını biliyordum. Aradım ve buldum. Sayısız kontak yaylarından biri kopmuş, iki dişli çarkın arasına girmiş ve âleti durdurmuştu. Görünürde pek belli olmıyan bu bozukluğu, ilgili memura söylemeğe gidince müessese sahibi Dı Laws ortaya çıktı. Memurdan bozukluğun nerede olduğunu sordu, am a bir cevap alamadı. Nihayet ben bozukluğun nerede olduğunu söylemeğe cesaret edebüdim. O da «Düzelt! Çabuk düzelt!» diye bağırdı. Yayı kaldırıp kontak çarklarını sıfıra getirdim. Batarya ve kontrol memurları hep beraber çalışıp âletleri yerine koymıya çalıştılar. İki saat içinde her şey düzelmişti. Dr. I aws içeriye gelip adımı ve ne iş yapt anlattım. Ertesi günii bürosuna gelmemi söyledi. Bürosunda bana âletleri ve kendi sistemi hakkında çeşitli sualler sordu. Ben de ona bütün bu karışık sistemi nasıl basitleştireceğimi gösterdim. Ertesi günü bürosunda beni bekliyeceğini söyledi. O gün yanına girince beni bütün müessesenin sorumlu müdürü yaptığını, aylığımırî da ayda 300 dolar olduğunu söyledi. Bu öyle bir şeydi ki, b ir müddet şaşkınlıktan kendimi toparlıyamadım. Önce bu duıumun U2iın sürmeyeceğini düşündüysem de; gerekirse günde 20 saat çalışarak yeni işime lâyık olmıya karar verdim.» Altın fiyatlanndaki değişikliklerin binlerce insanı refaha veya iflâsa sürüklediği o günlerde; kötü giyimli, perişan, morali bozulmuş, açlıktan yarı baygın fakat çalışkan bir gencin böyle bir işe yerleşmesi hayatın az rastlanır nimetlerinden biridir.
Yoksulluktan kurtulma çabası:
30
Oca