wiki

ZEYNEL ÂBİDİN,

Peygamber efendimizin (s.a.v.)
torunlarından Hz. Hüseyin’in oğlu. On iki imamın dördüncüsüdür.
666 senesinde Medine’de doğdu. 712
(H.94)’de Medine’de şehit edildi. Künyesi Ebû Muhammed,
Ebul Hasan’dır. Lakabı Seccad ve Zeynel’
âbidindir.
İsmi Ali iken, Zeynel’âbidin denmesinin sebebi
şudur. Bir gece teheccüd namazı kılıyordu. Şeytan
ejderha şekline girip, kendisini meşgul etmek istedi. Hiç
aldırış etmeyince, ayak parmağını ısırdı. Parmağı çok
acıdı, fakat namazını bozmadı. Hâk teâlâ ejderhanın
şeytan olduğunu bildirince, ona vurup def ol ey mel’un
dedi. İbâdetini tamamlamak için kalkdığında, gaybtan
bir ses üç kere “Sen Zeynel’âbidinsin” yani, ibâdet edenlerin
en üstünüsün dedi.
Kerbelâ vak’asında onbeş yaşında idi. Vak’adan
sonra Şam’a gönderilenler arasındaydı. Oradan
Medine-i münevvereye gitmiş, zühd ve ibâdetle meşgul
olmuştur. İmamlığı (insanlara feyz vermesi ve hidayete
kavuşturması) otuzdört senedir.
Üstün halerinden ve menkıbelerinden bir kısmı
şöyledir:
Namaz kılmak için, her abdest aldığında yüzü sararır,
vücudu titrerdi. Sebebini sorduklarında “Kimin
huzuruna çıkacağımı biliyor musunuz?” buyururdu.
Bir gün evinde namaz kılıyordu. Evi yanmağa baş­
ladı. Kendisi secdede idi. Ev yanıyor diye bağırdılar.
Başını kaldırmadı. Sonunda ateş kendiliğinden söndü.
“Seni ateşten gafil eden nedir?” dediklerinde “Cehennem
ateşi” buyurdu.
Hazret-i Hüseyin’den sonra kendisinin imâm olduğuna,
Hacer’ül esved şehâdet etmiş, fasih bir lisan ile:
“İmam, ZeynePâbidin’dir” demiştir (Bkz. On iki
imam).
Adamın biri aleyhinde konuşmuştu. Bu kendisine
söylenince onun yanına gitti. Onunla biraz sohbet ettikten
sonra buyurdu ki: “Hakkımda bazı şeyler söylediğini
duydum. Dediklerin doğruysa, Allahü teâlâdan
mağfiret dilerim beni affetsin. Dediklerin iftira ise,
Allah seni affetsin, selamı, rahmeti, bereketi de üzerine
olsun.”
Abdestte kimseden yardım istemez, yardımı da sevmezdi.
Uyumadan önce abdest suyunu hazırlardı.
Ha zerde ve seferde teheccüd namazını hiç bırakmazdı.
Bir gün ve gecede bin rekat namaz kılardı.
imam Zeynel’âbidinin bir devesi vardı. Yolda kamçı
vurmadan gider ve üzerindekini incitmezdi. Zeynel’
âbidin vefat etmişti, Devesi kabri üzerine gelip göğsünü
yere koyup inledi. Hiç kimse bu deveyi mezar başından
kaldıramadı. Hazret-i Muhammed Bâkır orada bekleşen
halka buyurdu ki: “ Kalkması için fazla uğraşmayın.
Bu deve burada ölecek!” Üçgün sonra deve orada öldü.
Minhal bin Amr anlatır: “Hacca gitmiştim. Zeynel’
âbidine rastladım. Halka zulmüyle meşhur Huzeyme
bin Kahili sordu. “Ben Kûfe’de iken hayatta idi” dedim.
Ellerini kaldırıp: “Ya Rabbi Huzeyme’ye demirin ve
ateşin hareretini göster” diye dua eti. Kûfe’den geri
dönerken yolda eski bir dostum olan Muhtar bin Ebi
Ubeydi gördüm. Huzeyme’yi sordum. Ellerinin, ayaklarının
kesildiğini ve cesedinin yakıldığını söyledi. Bunu
duyunca “Sübhanallah!” dedim. Muhtar sebebini sual
etti. Ben de Zeynel’âbidinin duâsını anlattım. Hemen
iki rek’at namaz kıldım. Onun zulmünden halk kurtulduğu
için şükür ettim.
Bir gün oğulları, hizmetçileri ve birkaç kişi ile Sahraya
çıkmışlardı. Sabah kahvaltısı hazırlandı. Bir ceylan
gelip yakınlarında durdu. Zeynel’âbidin ona: “Ben
Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebû Tâlibim, annem de,
Resulullahın kızı Fatımadır. Gel bizimle biraz yemek
ye!” buyurdu. Ceylan gelip beraber yediler. Sonra ceylan
bir tarafa gitti. Hizmetçilerden biri, yine çağırın,
gelsin dedi. “Dokunmıyacağınıza söz verirseniz,
çağırayım” buyurdu. Hepsi, dokunmayacaklarına söz
verdiler. “Ben Ali bin Hüseyin bin Ali, bin Ebû Tâlibim,
annem Resullanın (sallallahü aleyhi ve sellem) kızıFatı-
madır. Soframıza gel, biraz daha yiyelim” buyurdu.
Ceylan tekrar geldi. Yemeğe başladı. Sofradakilerden
biri elini ceylanın sırtına koydu. Ceylan ürküp gitti.
Zeynel’âbidin yine bir gün arkadaşları ile sahrada
oturuyordu. Bir ceylan yanma geldi. Ayaklarını yere
vurarak bir takım sesler çıkarttı. Etrafındakiler ceylanın
ne dediğini sordular. Zeynel’âbidin buyurdu ki:
“Dün bir Kureyşli, bu ceylanın yavrusunu tutmuş.
Yavruma dünden beri süt vermedim” diyor. Ceylanın
yavrusunu tutan Kureyşli’yi çağırdılar. Zeynel’âbidin
Kureşyli’ye buyurdu ki: “ Bu ceylanın yavrusunu tutmuşsun.
Dünden beri süt vermemiş, o yavruyu getir
sütünü versin!”
Kureyşli adam ceylanın yavrusunu getirdi. Ceylan
yavrusuna süt verdi. Zeynel’âbidin Kurejtşli’ye yavruyu
annesine bağışlamasını söyledi. O da razı oldu. Ceylan
yavrusu ile bebaber sesler çıkararak gitti. Oradakiler
ceylanın ne söylediğini sordular. Zeyhel’âbidin de
buyurdu ki: “Allahü teâlâ size hayır ve iyilikler versin”
diye dua etti.
Abdülmelik bin Mervan, Haccâc’a: “Abdülmuttalib’in
oğlullannı öldürmekten çok sakın, onlara iyi muamele
et” diye bir mektup yazarak gizlice gönderdi. Bu,
Zeynelâbidin’e malum oldu. O da Abdülmelik bin
Mervan’a “Falan gün ve saatte Haccac’a şöyle bir mektub
yazdın. Resûlullah bana, bu yaptığının Allahü
teâlânın katında makbul olduğunu, bunun karşılığı olarak
da mülkünü sende sabit kılıp ve padişahlık zamanı­
nın biraz daha artırıldığını haber verdi” diye bir mektup
ya^dı. Ve bunu kendi devesiyle birine verip gönderdi.
Abdülmelik mektuptaki tarih ile yazdığı tarihin aynı
olduğunu görünce hayret etti. Deveye götürebileceğikadar
hediyeler yükletip Zeynel’âbidine gönderdi.
2 9 5 Rehber AnsiklopedisiVefât edecekleri gece oğlu Muhammed Bâkır’dan
abdest almak için su istedi. Suyu getirdiklerinde
buyurdu ki: “ Bu su içinde hayvan ölmüş, bununla
abdest alınmaz.”
Yakınları mum ışığında dikkatlice kabın içine baktıklarında
kabın içinde bir fare ölüsü gördüler. Oğlu su
getirdi. Abdest aldı ve: “Artık ölümüm yakındır” buyurup
vasiyetini bildirdi. Ve o gece vefat etti.
Buyurdu ki; (Dostlar gidince, insan öz vatanında
yabancı olur), (Allahü teâlâ hatalarına tevbe eden kulu
sever).
“Kul, içten, kendisine Allah için nasîhatçı olursa,
Allah, ona kötü işlerini gösterir. Dolayısıyla halkın
ayıplarını bırakır, kendi hatalarını düzeltmeğe bakar”.
ZEYREK (Linum): (B kz. K eten)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir