Dost ve ahbâbları yedirmekte büyük faziletler vardır. Câfer bin Muhammed (R.A.) : «Dostlarınızla sofraya oturduğunuzda oturmayı uzatın. Çünkü bu sofra başı, Allah huzûrunda hesâbını vermeyeceğiniz ömrünüzün bir parçasıdır.» diyor. Hasan-ı Basrî (Al’ıah rahmet etsin) : «Kişi kendisine, âile efradına, anne ve babasına yedirdiği yemekten mes’ûldür. Nereden kazandığının hesâbını verecektir. Yalnız dost ve ahbâblanna yedirdiğinden mes’ûl değildir. Allahu Teâlâ bunu sormaktan hayâ eder» demiştir.
B u h u s u s t a k i h a d î s l e r :
«Sizden herhangi birinizin yemek sofrası, misafirinin önünde bulunduğu m üddetçe‘melekler, onun için istiğfâr ederler.» (19) buyurmuştur. Horasan âlimlerinden bir zât, misâfirlerinin yiyemeyecekleri kadar bol yemek sofraya koyar, sebeb olarak da şu hadîs’i rivâyet ederdi:
«Kardeşlerinin yiyip de arttırdıkları yemeği yiyenden, o yemeğin hesabı sorulmaz.» Ben de artan yemeği yemekle bu mes’ûliyetten Ki utulm ak için misafire fazla yemek getiririm, derdi. Yine haberde«Kul, do:>üar; Üe yediğinden hesaba çekilmez.»buyurulmuş- Lur. Haı.ta bâsıian bu aebebden cemâat ile bol yemek yerlerdi«Kul, üç yemekten mes’ûl değildir: Sahur, iftar ve dcstları ile yediği yemeklerdir.» (22) diye vârid olmuştur. Hazret-i Ali (R.A.): «Bir . Sa/.. [1040 dirhemdir] olsun, bir miktar yemeği dostlar ile birlikte yemek, benim için bir köle âzâd etmekten daha sevimlidir» diyor. Abdullah bin Ömer (R.A.) : «İyi ve bol azık alarak yolda arkadaşlarına etmek, kişinin şeref ve mürüvvetindendir.» buyurdu. Sâhabe-i [{mâm, «Bir sofrada toplanmak, ahlâki faziletlerdendir» derlerdi. On- î , , K ürû.n okumak için bir araya toplanır ve sonunda bir şey tatma- dmı yâni hafif bir şey yemeden ayrılmazlardı. Denildi ki, bâzı dostların ‘ böyle samimiyet havası içinde toplantılar tertîb etmeleri, dünyâ- İtk değil, âhiret işidir. Yine haberde [hadîste] :
»•■Kıyamet günü Allahu Teâlâ kuluna :
— Ey Âdemoğlu, Ben acıktım beni yedirmedin. O şahıs: Sen âlemlerin Tîabbisin, ben Seni nasıl yedirecektim yâ Rab, der. Allahu Teâlâ : Aç olaıı dîn kardeşin sana geldi de sen onu yedirmedin, eğeronu yedirseydin Beni yedirmiş gibi olurdun, buyurur.» diye vârid olmuştur.
Yine Resûl-i Ekrem :
«Ziyaretçi size geldiği zamân, ona ikrâm edin» buyurmuştur. Yine Resûl-i Ekrem Efendimiz :
«Cennet’te içi dışından, dışı içinden görülen şeffaf köşkler vardır. Bunlar, tatlı ve yumuşak konuşan, yemek yediren ve insânlar uykuda iken namâz kılanlar içindir.» buyurmuştur. Diğer bir hadîsde«Hayırlınız; yemek yedireniııizdir.» Yine Resûl-i Ekrem (S.A.V.) :«Kardeşini dpyuncaya Kadar yedireni, kandırmcaya kadar içireni Allahu Teâlâ, aralan beşyüz senelik olan yedi hendek ile Cehennemden uzaklaştırır.»buyurdu.
Ziyaretin iki âdabı var: Biri ziyarete gitmekte, diğeri de yemek vermektedir.