wiki

Allah İle Peygamber Arasındaki Vahyin Keyfiyeti,Kur’an nın inmesi ve Esrarın Hakikatı

Şeyh Şihâbüddin (Rahmetullahi aleyh), tahkik ehli için hazırladığı tefsirlerinde diyor ki: Kur an’ın indirilmesi hakkında iki görüş vardır. Birincisine göre Kur an’ın tamamı önce levh-i mahfuzdan dünya semâsındaki meleğe indirilmiştir. Bu melek, AKL-Î FA’AL’dır. Bu iniş, Kadir gecesinde meydana gelmiştir. İkincisine göre, önce bir defada ihtiyaca göre Levh’ten Akl’e indirilmiştir; şöyle ki: Bir senede ihtiyaç duyulacak nisbette indirilmiş ve her sene bu hal tekrar ederek devam etmiştir. Birinci görüşe göre, Kur an’ın indirilmesi Akıl’dan Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in kalbine yirmi ya da yirmi üç senede devam etmiştir. İkinciye göre, indirilme, levh-i mahfuzdan Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in kalbine yirmi veya yirmi üç sene devam etmiştir. Yirmi veya yirmi üç kaydı, as- hâb arasındaki görüş farkından ileri gelmektedir. Kur’ân’ın Cibrîl-i Emin vasıtasıyla Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’in kalbine ilka edilmesi ve böylece zuhur etmesi hakkında ise iki yol vardır: Birinci yol, Peygamber’in (S.A.V.) bu durumda beşerî suretten melekiyet suretine intikal edip öylece Kur’ân’ı Cebrâil’den (A.S.) aldığıdır. Bu en zor bir yoldur. İkincisi, melek kendi suretinden sıyrılıp beşer suretine girdikten sonra Resûlüllah Efendimiz’e takdîm etmesi ve Re- sûlüllah’m onu (kalbî yolla) almasıdır. Melek bu kudsî görevi yerine getirirken ekseriya Dihyetü’l-Kelbî suretine girerdi; tâ ki veren alan arasında münasebet kurulmuş olsun.. Nitekim bu husus Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’e salâvat-ı şerife getirme babında belirlenmiştir. Bazılarına göre ise, Allah kendi kelâmını semâda Cibrîl-i Emîn’e belletmiş, Cibril de semâdan yere inip bellediğini Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’e öğretmiştir. Semâdan maksat Cibril’e zarf olan âlemdir, yoksa Cenâb-ı Hak her türlü mekândan münezzehtir. Böylece Allah’ın kelâmında asla intikal yoktur. Bu iki yola, VAHİY MAKAMI denir. Cenâb-ı Peygamber’- in ise bu iki makamdan daha yüce olan cezbe ve velâyet makamı ve yolu vardır ki, Resûlüllah bu makama işâret ederek buyurdular ki: «Benim Allah ile öyle (özel) bir vaktim var ki, o vakte ne mukarrıb bir melek, ne mürsel olan bir peygamber girebilir.»41

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir