Avrupa komünizmi

bazı komünist partiler içinde, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) çizgisinden bağımsızlaşma yönünde ortaya çıkan eğilim. Terim ilk kez 1970’lerin ortasında kullanıldı ve İspanyol Komünist Partisi önderi (1960-82) Santiago Carrillo’nun Eurocomurıismo y estado (1977; Avrupa Komünizmi ve Devlet) adlı kitabının yayımlanmasından sonra yaygın kullanım alanı buldu. II. Dünya Savaşı’n- dan kısa süre önce sosyalist siyaset alanında halk cephelerinin önem kazanması ile birlikte, iktidarda olmayan komünist partiler içinde ortaya çıkan bağımsızlık anlayışı, 1948’den sonra Tito’nun önderliğindeki Yugoslavya örneğinden büyük cesaret aldı. Bu arada Stalin yönetiminin aşınlıkları ve SSCB’nin 1968’de Çekoslovakya’nın işgali gibi sindirme hareketleri, Batı’daki pek çok komünistin tepkisini çekerek bağımsız siyasetlere ve özerkliğe yönelik hareketi hızlandırdı. Avrupa komünizmi, özellikle İtalyan Komünist Partisi önderi Enrico Berlinguer’in (1922-84) döneminde en çok İtalya’da, ayrıca İspanya, Fransa, Japonya, Avustralya ve Venezuela gibi ülkelerde anlatımını buldu. Avrupa komünizmini benimseyen partiler, tek bir öğretiye bağlı olmamakla birlikte, birçok ortak ilkeyi paylaşırlar. Avrupa komünizmi, bütün komünist partilerin dünya ölçeğinde tek komünist harekete uyum göstermesini öngören Sovyet öğretisini açıkça reddeder. Bunun yerine her partinin, politikalarını kendi ülkesindeki geleneklere ve gereksinmelere dayandırmasını öngörür. Sosyalizmin yalnız meşru siyasal araçlarla ve serbest seçimler yoiuyia kurulmasından yana olduğunu belirtir. Siyasal bir ayaklanma gereğini açık ya da örtük biçimde yadsır; Batılı anlamda demokrasiyi gerçek bir sosyalist yönetimin temel koşulu olarak benimser. Benzer toplumsal ve ekonomik programlardan yana olan öteki partilerle çoğulcu ittifaklar kurmayı savunur. Aynca Ateizmi komünizmin temel öğelerinden biri saymayı ve Marksizm-Leninizmin Sovyet yorumunu reddeder. Avrupa komünizmi kavramı, farklı değerlendirmelere yol açmıştır. Bazı siyasal gözlemciler, bu hareketin II. Dünya Savaşı sonrasında Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi seçimler yoluyla iktidarı ele geçirmeye, ardından tek partili bir yönetim kurmaya yönelik bir taktik olduğu görüşündedir. Öteki gözlemcilere göre ise, Avrupa komünizmi, Batı’daki komünist partiler ile SSCB arasındaki bölünmenin ilk işaretidir

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*