wiki

EVLENMEYİ TEŞVİK VE EVLENMEKTEN İÇTİNÂB ETTİRMEK

Bilmiş ol ki, âlimler evlenmenin faziletinde ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı evlenmeyi ibâdet ile iştigâlden üstün ve efdal zannedecek kadar ileri gitmiş; diğer bir kısmı, nikâhın faziletini kabûl etmekle berâ- ber, şehvet galebe etmeyip cinsî münâsebete zorlamadığı hâllerde, ibâdeti evlenmek üzerine tercih etmişlerdir. Diğer bir kısmı da: «İlk kadınların ahlâkı dürüst ve kazançlar da meşrû olduğu için, her ne kadar o zamân evlenmek daha makbûl idi ise de, bu zamânda evlenmemek daha makbûldür» dediler. Hakikatin tecellîsi için evvelâ evlenmeyi teşvik veyâ meneden âyet ve hadîsleri; sonra evlenmenin te’mîn ettiği kâr ve zarârlan anlatmamız lâzım ki, ancak bu sâyede bu gaa- ilelerden kurtulanlara evlenmenin efdal, kurtulamayanlara da evlenmeyi terketmenin fazileti anlatılmış olsun.
Evlenmeğe teşvik:
Bu husûstaki âyetler :

1-«İçinizden bekârları (erkek ve kadın) evlendirin.» (24-Nûr: 32)

«Kocalarına ric’atle evlenmelerine mâni olmayın.» (2 – Bakara :
232) Bu da, evlenmeyi engel emekten bir nehiydir.

«Biz senden evvel Resûller gönderdik ve onlara da zevceler ve evlâtlar verdik» (13-R a’d: 38) âyetinde Hak Teâlâ peygamberleri överken, onların evliliklerini de anlatmıştır

«Onlar, Rabbimiz! Eşlerimiz ve çocuklarımız husûsundaki gözümüzü aydın kıl, bize iyi bir eş ve hayırlı evlâtlar ver, derler.» (25 Furkan: 74) Allahu Teâlâ, evlenmeyi istedikleri için, dostlarım övüyor :
Denildi ki. Allahu Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de, evlenmiş olan peygamberlerden bahsetmiştir. Hattâ Yahyâ aleyhisselâm da evlendi ve fakat münâsebette bulunmadı. Böyle yapması, evlenme sünnetini yerine getirmek ve gözünü nâmahremden korumak için idi.. İsâ aleyhisselâm ise, âhir zamânda yere indikten sonra evlenecek ve çocuğu olacaktır.

«Nikâh, benim sünnetimdir. Sünnetimden i’raz eden, benden yüz çevirmiş sayılır.»

«Evlenmek, benim sünnetimdir. Fıtratımı sevenler, sünnetimi yerine getirsinler.»

«Evlenin çoğalın. Zirâ doğan çocuk düşük de olsa, kıyamet günü ben sizin çokluğunuzla İftihâr ederim.»

«Sünnetimden i’raz eden benden değildir; sünnetlerimden Ibirisi de evlenmektir. Beni sevenler sünnetimi yerine getirsinler.»

«Geçim korkusu sebebiyle evlenmeyen bizden değildir.» (76) Bu hadîs, evlenmemeyi değil, evlenmemek için gösterilen sebebi yeriyor.

«Kudret sâhibi olan evlensin.»

«İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zirâ evlenmek gözleri (harâmdan) daha çok korur, zinâdan daha çok muhâfaza eder. Gücü yetmiyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir hassası vardır.» (77) Bu hadîs-i şerîf, gözü harâmdan ve izzeti hayâsızlıktan korumak için, evlenmeye teşvik ediyor. «Vicâ» hayvanları burmak demektir. Burada şehveti kırmaktan kinâyedir.««Dîn ve emniyetine inandığınız kimseler, size geldiği vakit onlan everin, eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesâd olur.? (78) Evlenmeyi teşvik eden bu hadîs-i şerifte, illet olarak fesâd korkusu gösterilmektedir.

«Allah için evlenip, Allah için evlendiren, Allah’ın dostluğunu ka7.anır.»

«Evlenen kimse dîninin yansını korumuş olur. Artık, diğer yansında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın.» (80). Bu hadîs, fesâddan korunmak için evlenmenin efdaliyetini ifâde etmektedir. Çünkü ekseriyetle inşânın dînini ifsâd eden midesi ve edep yeridir. Evlenmekle bir tarafım korumuş olur.

«Âdemoğlunun (ölümü ile) her ameli kesilir, ancak üç şeyden(kesilmez): Kendisi için duâ eden sâlih oğlundan…» (81) Hayırlı evlâda ise ancak evlenmekle erişilir. Bu husûsta İslâm büyüklerinin sözleri :
Hazret-i Ömer (R.A.): «İnşânı nikâhtan ancak, âcizlik ve fâcir- lik meneder.» buyurdu. Hz. Ömer, bu sözü ile, dînin evlenmeğe m âni olmadığını, ancak bu iki kötü hasletin mâni olduğunu bildirmiştir. Abdullah bin Abbâs (R.A.) : «Kişinin, ibâdeti, ancak evlenmek ile kemâl bulur» demiştir. İbn Abbâs (R.A.), bu sözü ile evlenmeği ibâdetten ve ibâdetin tamâmından kabûl etmiş gibi oluyorsa da, esâs maksadı, ibâdetin kaib huzûru ile makbûl olacağını, şehvetin galeyanı esnâsında kalbin- huzûrunun da ancak evlenmekle mümkün olabileceğini ifâde etmektir. Bunun için bizzat kendisi erginlik çağına gelen, İkrime, Gerîba ve diğer kölelerini çağırarak: «Arzû ediyorsanız sizi evereyim. Zîrâ kişi zinâ ettiği vakit îmân kalbinden çıkar.» dedi. İbn Mes’ûd (R.A.): «Allah huzûruna bekâr olarak varmamak için, ömrümden on gün kaldığını da bilsem, evlenmeyi tercih ederim.» demiştir. Muâz bin Cebel’in (R.A.), kendisinin de yakalandığı bir tâun hastalığından, iki âilesi birden öldü. Hasta hasta: «Beni everin. Zîrâ ben bekâr olarak ölmeyi istemem» demiştir. Mezkûr misâller, bu iki zâtın şehvetlerinin mevzuubahis olmayıp, sırf evlenmekte fazilet olduğuna inanmış olduklarını göstermektedir. Hazret-i Ömer (R.A.) çok evlenir ve: «Çocuk yetiştirmek için evleniyorum» derdi. Sahâbeden biri, kendisini Resûl-i Ekrem’in hizmetine tahsîs etmişti. Dâimâ onun yanında bulunurdu. Bir gün Resûl-i Ekrem :

— Niçin evlenmiyorsun, evlensene? diye sordu. Sahâbe: — Hem hizmetinizden ayrılmak istemem, hem de fakirim, hiç bir şeyim yok, nasıl evleneyim? deyince, Resûl-i Ekrem sükût etti. Bir müddet sonra Resûl-i Ekrem aynı suâli tekrârladı, o zât da aynı şekilde mukaabelede bulundu. Fakat sonra kendi kendine şöyle düşündü: «Resûl-i Ekrem’in bunu tekrâr etmesinde bir hikmet var. O. dünyâ ve âhiretime yarayışlı, beni Allah’a yaklaştıracak ve hakkım da hayırlı olanı bilir. Şayet üçüncü defâ bana böyle bir teklifte bulunursa, artık ben de evlenmeğe gayret edeceğim» dedi. Yine üçüncü defâ olarak Resûl-i Ekrem : «

— Niçin evlenmiyorsun, evlensene?» deyince adam :

— Evet beni, yâ Resûlallah, dedim. Resûl-i Ekrem: a— Falan kişilere git ve onlara Resûl-i Ekrem, sizin kızlannızdai birisiyle beni evermenizi size emrediyor de.» buyurdu. Bunun üzerin» ben Resûl-i Ekrem’e:

— Bende bir şey yok nasıl evlenebilirim, yâ Resûlallah, dedim Resûl-i Ekrem. Ashâb-ı K irâm a:

«— Bu kardeşinize bir kaç çekirdek ağırlığında altun toplayın.: dedi. Sahâb.e-i Kirâm bir m iktar altun topladı ve o âileye götürerel onu-everdiler. Resûl-i Ekrem :

«— Haydi bir ziyafet ver bakalım» buyurdular. Yine Ashâb ara lannda bir koyun tedârik edip kendisine verdiler. Adam da bir ziyâ fet verdi (82). Resûl-i Ekrem’in (S.A.V.) bu ısrârı, nikâhın efdaliyyetine deli olacağı gibi, bu adamın, evlenme ihtiyâcını hissetmesi bakımında; da olabilir. Hikâye olunduğuna göre, geçmiş milletlerden bir zât, ibâdetiyl zamânmın âbidlerini geçmişti. Onun bu güzel ibâdetini, zamânıı daki Peygamber’e anlattılar. O peygamber:

— Çok iyi adam; fakat, keşke, diğer sünneti de terk etmeseyd dedi. Âbid, bu sözü duyunca üzüldü ve Peygamber’e giderek : — Hangi sünneti terk ediyorum, diye sordu. Peygamber: — Evlenme sünnetini, dedi. Âbid : — Ben fakir bir kimseyim, halkın yardımıyla geçiniyorum! B sebebten evlenemiyorum, deyince, o Peygamber :

— Ben, kızımı sana vereceğim, dedi ve verdi. Bişr b. Hars : «Ahmed b. Hanbel, üç cihetten beni geçmiştir 1 O, hem kendisinin ve hem de çoluk çocuğunun nafakasını heli linden te’mine çalışır. Ben ancak kendi nafakamı te’min ederii]

2 — O, evlendi; ben bekâr kaldım. 3 — O, âmmeye imâm seçildi; be olamadım.» dedi. Denildi ki, Ahmed b. Hanbel, oğlu Abdullah’ı annesinin ölümünün ikinci günü evlenmiş v e : «Bekâr yatma] tan hoşlanmam.» demiştir. Bişr’e gelince, ona: «Evlenmediğin \ bu sünneti terk ettiğin için hakkında dedi – kodu yapıyorlar.» dıdikleri zamân, onlara: «O, farz ile meşgûl olduğu için, sünneti yerine getirememiştir, deyin.» dedi. Yine bir defâsmda kendisine: «Neden evlenmiyorsun?» dediklerinde, şu cevâbı verdi: «Beni evlenmekten alıkoyan, Allahu Teâlâ’nın:«Kocalarının, kadınlarda olan hakları gibi, kadınların da onlarda aynı hakları vardır.» (2 – Bakara : 228) âyet-i kerîmesi’dir» Bunu Ahmed b. Hanbel’e anlattıklarında: «Bişr gibi adam nerede?» dedi. Bununla berâber ölümünden sonra rüyâda görülmüş ve kendisine :
— Allah sana ne muâmele yaptı? diye sorduklarında, Bişr:

— Evet, Cennet’te yüksek mertebeler aldım, fakat evlilerin derecesine yükselemedim, dedi. Diğer bir rivâyette de: «Rabbim bana itâb etti ve “Bekâr olarak bana gelmeni arzû etmezdim” buyurdu» dedi. Kendisine :

— Ebû Nasru’t-Timar’a ne muâmele yapıldı? diye sorulduğunda, Bişr : — Benden yetmiş derece üstün mevki aldı, dedi. Kendisine :

— Biz seni ondan üstün biliyorduk, bu iş nasıl oldu? dedikle rin d e: , — Ailesinin sıkıntısına tahammül ettiği için bu mevkie yükseldi, dedi. Süfyân b. Uyeyne . «Bir adamın âilesinin çokluğu m utlaka dün- yâlık için olmaz.

Çünkü Resûl-i Ekrem’in (S.A.V.) ashâbı arasında en zâhidlerinden olan Hz. Ali’nin (R.A.) dört âilesi ve onyedi câriyesi vardı.» demiştir. Nikâh, kadîm bir sünnet ve Peygamberler ahlâkıdır. Adamın biri İbrâhim b. Edhem’e :

— Ne mutlu sana, bekârlığı tercih etmekle, tamâmen ibâdete bağlanmış oldun?, deyince, İbrâhim b. Edhem :

— Çoluk çocuğun için çektiğin bir sıkıntı benim bütün yaptıklarımdan daha üstündür, dedi. Adam :

— O hâlde niçin bekârlığı tercih ettin? deyince, İbrâhim b. Edhem :

— Benim âileye ihtiyâcım yok, keyfî olarak da bir kadını sefil etmek istemedim, dedi. Denildi ki, evlüerin bekârlar üzerine üstünlüğü, savaşanların, savaşmayanlar üzerine olan üstünlüğü gibidir. Aynı za- mâtıda evli olanın kıldığı bir rekât namâz, bekârın kılmış olduğu yetmiş rekât namâzdan daha efdaldir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir