Hayatının sonlarına doğru amansız bir felç hastalığına yakalanmıştı.

“İnsan eğer ubudiyet yoluna giderse, bütün lezzet, nimet, ke-malât nevilerine, kısımlarına mazhar olmaya şayandır. ”

Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, s. 75*

“SİZİN İÇİN ÇOK KASİDELER YAZDIM!”

İmam Muhammed el-Bûsîrî, 7 Mart 1212’de Yukarı Mısır’daki Behnesa şehrine bağlı Behsim’de doğdu. (Çocukluk yılları, ailesiyle birlikte yerleştiği Delâs’ta geçti. Daha sonra Kahire’ye giderek burada İslâmî ilimlerin yanı sıra dil ve edebiyat tahsil etti. Kuran dershanesinde eğitim öğretim faaliyetinde bulundu. Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî’ye talebe oldu ve Şâzelî tarikatinde ruh dünyasını olgunlaştırdı.

İmam Büsîrî’nin İslâmî edebiyat alanında dünya çapında en meşhur eseri Kasîdetü’l-Bürde diye bilinen 160 beyitlik kasidesidir. Coşkun bir peygamber aşığı olan Büsîrî’yi dünya çapında tanıtan bu kasideye kendisi “el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medhi hayri’l-beriyye” adını verdiği halde, “Kasîdetü’l-Bürde” ismiyle tanınması gördüğü bir rüyadan kaynaklanmıştır.

Şöyle ki:

Hayatının sonlarına doğru amansız bir felç hastalığına yakalanmıştı. Bir gün rüyasında Hz. Peygamberi (a.s.m.) gördü. Hazret-i Peygamber (a.s.m.), kendisi için yazdığı kasideyi okumasını istedi.

İmam Büsîrî, “Yâ Resulallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?” dedi.

Hz. Peygamber (a.s.m.), kasidenin matla’ beytini okuyarak bu kasideyi okumasını işaret buyurdu.

Büsîrî okurken, Hz. Peygamber (a.s.m.) kasideyi baştan sona dinlemek lütfunda bulundu.

Ardından, mübarek hırkasını çıkarıp Büsîrî’nin üzerine örttü. Vücudunun felçli kısmını da eliyle sıvazladı.

İmam Büsîrî heyecanla uykudan uyandı. Gördüğü rüyanın etkisiyle toparlanmaya çalışırken felçten hiçbir eser kalmadığını fark edince, sevincinden ağlayarak hıçkırıklara boğuldu.

Bu sırada şafak söküp sabah namazı vakti yaklaşmıştı. İmam abdest alıp mescide giderken keşif sahibi bir dervişle karşılaştı.

Derviş ondan bu gece Hz. Peygamberin (a.s.m.) huzurunda okuduğu kasideyi kendisine vermesini istedi. İşte bu olay duyulduktan sonra kaside büyük bir üne kavuştu ve artık şiir rüyada Hz. Peygamber (a.s.m.) tarafından üzerine örtülen hırka sebebiyle “Kasîdetu 1-Bürde” diye anılmaya başladı.

MİHENK

“Eğer onun tahkiri ve beyan ettiği kusurlar, şahsıma ve nefsime ait ise; Allah ondan razı olsun ki, benim nefsimin ayıplarını söyler! Eğer doğru söylemiş ise, beni nefsimin terbiyesine sevk eder ve gururdan beni kurtarmaya yardımdır. Eğer yalan söylemiş ise, beni riyadan ve riyanın esası olan şöhret-i kâzibeden kurtarmaya yardımdır. ”

Bediüzzaman Said Nursî, Mektuba?, s. 67•

“BÎR ÇİFT SÖZÜ KARNINA NEDEN SIĞDIRAMADIN?”

Hasan-ı Basri Hazretlerine (k.s.) bir gün bir adam gelerek, “Ey Zamanın Şeyhi! Filan kişi sana şöyle şöyle söyledi!” dedi.

Hasan-ı Basri (k.s.) adama koğuculuk yaptığı için kızdı.

“Ne zaman söyledi?” diye sordu.

Adam, “Bu gün söyledi” dedi.

“Onu nerede gördün?”

“Evinde gördüm.”

“Evinde işin neydi?”

“Bir ziyafete davetliydim!”

“Ziyafette ne yediniz?”

“Çorba içtik. Pilâv yedik. Kızartılmış tavuk yedik. Şunu yedik… Bunu yedik…”

Adam bir çırpıda tam sekiz çeşit yemek saydı.

Yüce Veli, “Bre huysuz adam! Sekiz çeşit yemeği karnına sığdırdın da, bir çift sözü neden sığdıramadın? Git yanımdan! Senin şerrinden Allah’a sığınırım!” dedi.

dam ardına bakmadan çıkıp gitti.

Ardından Hasan-ı Basri Hazretleri kendisinin gıybetini yapan kişiye bir tabak hurma gönderdi ve şöyle buyurdu: “Arkadaş! Sen bana salih amelinden bir miktar hediye etmişsin! Hediyeni aldım! Ben de buna karşılık sana ancak bu hurmayı gönderebildim! Beni mazur gör ve hediyemi kabul eyle!”

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*