alm. Schvveiz, fr. Suisse, ital. Sviz- zera. Orta Avrupa’da devlet: 41 925 km2; .6-689 000 nüf. Başkenti, Bern. Başlıca, şehirleri, Zürich, Basel, Cenevre, Lozan. İsviçre, Fransa, İtalya, Avusturya ve Almanya ile sınırdaştır. Avusturya ile arasındaki küçük Liechtenstein prensliğiyle gümrükleri ortaktır.
COĞRAFYA
Bölgesel coğrafya
İsviçre topraklarının yarısından çoğu Alp- ler’den meydana gelir; ülkenin geri kalan kısmı İsviçre teı eleri veya Jura adı verilen bir tepeler bölgesi arasında bölüşülür.
• Alpler. İsviçre, Alplerin Mont-Blanc’dan Ortler’e kadar uzanan orta kesimini içine alır. Sınırlar, Alp ekseni bölgesinin büyük bir kısmını ve alp öncesi ve astalpsı bölgenin tamamını kapsar. Bu bölgede, üçüncü zamanın «yerli» molas oluşumlarını örten çeşitli ikinci zaman topraklarının (kalker, mermer, kumtaşı) oluşturduğu binişme katlarından meydana gelir. Bu kesim, Le- man gölünden Ren vâdisine kadar genellikle kalkerli zirveler taşıyan orta yükseklikte dağlar bölgesidir. Dördüncü zaman buzullarının açtığı derin oluk vâdiler, ulaşımı kolaylaştırır; tabanlarında birçok göl vardır. Uzun yamaçlardaki düz kısımlar çayırlarla örtülüdür; ama çok nemli iklim tarıma elverişli değildir. Eksen bölgesinin kenarlarında yeniden yükselen binişme katları, daha yalçın, daha kayalık dağlar meydana getirir; bu dağlarda birçok buzul vardır (Bern Oberland’ı veya Bern Alpleri). Çok daha güçleşen köy hayatı hemen yalnız yükseklerdeki otlaklara dayanır; ama turizm büyük bir yardımcı gelir kaynağıdır. Eksen bölgesinin iç kısmında başkalaşmış topraklardan oluşan binişme katları örtüsü arasında eski kütleler belirir; bu kütlelerin başlıcası Aar’dır. Batıda Mont-Blanc ile Aar kütlesi arasında İtalyan sınırı yaklaşık olarak suların bölünme çizgisini izler ve Valais, sıradağların sadece kuzey yamacını (Cervin dağı, Rose dağı) içine alır. Daha ötede İsviçre, Alplerin eksen bolgesinin tamamını kapsar. Bu bölgelerde a- şağı kesimle çok güç bağlantı kurabilen yüksek vâdiler, hâlâ birçok geleneksel özelliği muhafaza eder. Başlıca uğraş hayvancılıktır. Graubünden’de, güneşli ve mahfuz iklim, belirli ölçüde çeşitli tarım yapılmasına ve turizmin iyice gelişmesine imkân vermiştir. İsviçre, Alplerin güney yamacını meydana getiren kalkerli ve şistli dağların bir kısmını da (Ticioro) içine alır. Böylece Po o- vasının kenarına ulaşır. Yüzey şekillerini sırtlar ve dar şeritlerle derin bir şekilde yaran buzul vâdilerinin bazı kısımları, göllerle (Maggiore gölü, Lugano gölü) örtülüdür. Uzun yamaçlarda yapılan orta nitelikte koyun ve keçi yetiştiriciliği ormanların azalmasına yolaçmıştır. Vâdilerde çeşitli tarım yapılır. Alp bölgeleri eskiden konfederasyonun merkeziydi. Çok eskiden beri uygulanan ve özellikle Ortaçağda yoğun olan Alpler yoluyle ulaşım, dağlardaki merkezlerin (Sankt – Gothard ve Graubünden) başlıca iki yol ve boğaz çevresinde gelişmesini sağlamıştı. Reuss boğazlarından geçen yolun yapılması sayesinde XII. yy.dan beri kullanılan Sankt – Gothard yolu, İsviçre konfederasyonunun kurulmasına imkân verdi. Graubünden yolu ise, Roma devrinden beri, Rhone ve inn vâ- dilerine ulaşmayı sağlıyordu. Modern çağda, İsviçre’nin ağırlık merkezi yer değiştirdi. Artık Alplerde nüfusun çok az bir kısmı ve turizme rağmen gelir kaynaklarının daha da az kısmı toplanır. XIX. yy.ın sonunda Valais’de hidroelektrik santrallar yakınında büyük elektrokimya ve elektroteknik tesisleri kuruldu. Bugün bu tesisler daha çok tepeler bölgesindedir. • Jura. İsviçre, Jura’nın doğu kısmını kapsar; bu kısım kıvrımları nispeten düzgün kıvrılmış kalker tabakalarından oluşur: yer yer küçük vâdilerle oyulan dağlar, küçük vâdilerle karışır. En yüksek bölgeler genellikle ormanlıktır, birkaç yükselti çayırı ve koruya da rastlanır, özellikle Alp buzullarının sürüklediği buzultaşlarla dolu olan çöküntüler, yeşil yuvarlaklar meydana getirir. Bazı ırmaklar, kenarları dik boğazlarla tepeler bölgesine ulaşır. Bununla birlikte kuzeydoğuya doğru önemi azalan kısımların yerini masa biçiminde yüzey şekilleri oluşturan yontulmuş bloklar alır (Basel ve Schaff- hausen arasındaki bölge). Bu orta yükseklikte dağlar bölgesinde, ö- zellikle kereste işlenir ve sığır (peynir imalâtı) yetiştirilir. Köylüler çok erken bir dö
Thoune şatosu
Herens köyü Vaud kantonunda bağlar
Arosa dolaylarında bir manzara, Ticino kantonu
nemde, kış mevsimindeki boş zamanlarını doldurmak ve aşağı ülke ürünlerini (özellikle şarap) satın alabilmek için el sanatla- rıyle uğraşmağa başladılar. Tepeler bölgesindeki şehirlerde bu el emeği sayesinde evde yapılan bir sanayi faaliyeti (saatçilik, tabletçilik, lavtacılık, mücevhercilik) gelişti. Yavaş yavaş kasabalar ve küçük şehirler lehine bir yoğunlaşma gerçekleşti ve bu şehirler özellikle Bern Jurası’nda (msl. Sa- int-im ier) sınaî bir görünüş aldı. Ama ü- retim ihracata yönelmiştir ve pazar bulma genellikle zordur. Jura da, Alpler gibi tepelerin bir eki haline gelmiştir ve nüfusu tepeler bölgesine kaymaktadır. • Tepeler. Bazen «İsviçre yaylası» da denen İsviçre Tepeleri bölgesi, Alplerle Jura arasındaki konfederasyonun merkezi olan tektonik asıllı çöküntüdedir. Çöküntüde taşınmanın miyosen döneminin, son dağoluş kertesinden beri Alp sıradağlarından kopardığı kalıntılar yığılmıştır. 1 000 m kalınlığında önemli molas tabakaları, ikinci za- Bu bölgede kurulan şehirler ticaretten yarar- mayı başardı. İktisadî çerçeve, gerek nüius- man substratumunu tamamıyle örter. Pli- lanarak bölgesel merkezler haline gelmiş- larının özelliği gerekse yüzey şekilleri ve ik- yosen devirde yükselen ve kıvrılan, sonra tir: Zürich, Bern, Cenevre, Lozan. Tepe- lim şartları bakımından birbirinden çok aşınma ile kesilen bu tabakalar, yüksekliği 1er bölgesi bugün İsviçre nüfusunun dörtte farklı bölgesel birimlerin gelişmesini sağla- yer yer 1 000 m’yi bulan tepeler meydana üçe yakınını ve İktisadî faaliyetin en önem- yacak esnekliktedir, getirir. Çayırlar ve kozalaklılar ormanla- li kısmını kapsar, rıyle örtülü olan bu tepelerin en yüksek-‘ .. .. „ . w , leri doğuda, Zürich ve Konstanz gölü ara- iktisadı ve beşen coğrafya sındadır. Dördüncü zamanda, alp buzulları İsviçre, yol kavşağı olma durumundan bü- burada vâdileri genişleterek bugün gölle- yük ölçüde yararlanarak dünyanın başlıca rin (Zürich gölü) örttüğü çanaklar kazmış ticaret devletlerinden biri ve hammadde ve güneybatıda buzultaşlar bırakmıştır. Bu eksikliğine rağmen büyük bir sanayi ül- buzul şekilleri özellikle Leman ve Neuchâ- kesi haline gelmiştir. Bütün büyük dünya tel gölleri arasında gelişmiştir. Bu kısımda- savaşlarında tarafsız kaldığından, savaşa kakı daha verimli topraklarda çeşitli tarım tılan ülkelerin uğradığı büyük kayıpların İsviçre nüfusu önemleri eşit olmayan dört (özellikle yemlik bitld) yapılır. Tepeler böl- hiç birini görmedi. Aynı zamanda kendini ayrı dil bölgesine dağılır; çoğunluk (yüz- gesi İsviçre’nin ambarıdır. Ama burada ö- dünya ekonomisinin gelişmesine uyarlamayı, de 69,3) Almanca konuşur; batı kesiminde zellikle kavşak yerleri vardır: Alpleri aşan rekabete rağmen yerinin sarsılmamasını yerleşenler (Roman İsviçresi) Fransızca ko- yollar, güneybatıdan kuzeydoğuya yönelen sağlayacak sağlamlıkta bir İktisadî yapı kur- nuşur (toplam nüfusun yüzde 18,90’ı); gü- paralel yol ve İura yollarıyle karşılaşır. neyde Ticino, İtalyanca konuşanların büyük • Nüfus. 1850’de 2 400 000 kişi olarak hesaplanan İsviçre nüfusu, bugün iki kattan çok artmıştır; üstelik bu toplama kalabalık yabancı sayısı dahil değildir. Nüfus artışı özellikle şehirlerde görülür. Bugün İsviçre’de nüfusu 100 000’i aşan beş şehir vardır ve nüfusu 10 000’i aşan şehirler, toplam nüfusun üçte birini kapsar.
bir peynir imalâthanesiarının seçimi, veremıe ve çeşıııı nasıanıtlarla mücadele) ve kooperatif sistemi iyice gelişmiştir, öte yandan hammadde yokluğu, İsviçre’de sınırlı ölçüde ithal edilen hammaddeyle çok değerli bir insan emeğini birleştirmeyi gerektirmiş ve üstün vasıflı sanayiler kurulmuştur: saatçilik; makine yapımı v.b. Bu yöneltme ve uzmanlaşma sayesinde dış mübadele yüksek bir seviyeye erişmiştir: toplam üretimin üçte biri ihraç edilir (öbür ülkelerde normal yüzde yaklş. yüzde 10). Bununla birlikte İsviçre iki tehlikeyle karşı karşıyadır, işletmelerin hızla genişlemesi yüzünden pazarında, gerilim giderek artmaktadır: işletmelerin yüzde 70’i işçi bulmakta çok güçlük çeker. Yabancı işçi sayısı günden güne arttığı halde millî işçi eksiğini karşılamaktan uzaktır. Üstelik kolay bir hal çaresi olan yabancı işçiye başvurma yüzünden yeni yatırımların amacı üretim verimliliğini arttırmaktan ve işçi sayısını azaltmaktan çok, üretim yeteneklerini genişletmeğe yönelmiştir; oysa bu yetenekler boyutları böylesine küçük bir ülke için şimdiden çok oransızdır. Öte yandan İsviçre kaçak sermayelerle doludur; emniyet arayan bu sermayelerin gelişi ülkenin altın ve döviz kaynaklarını şişirmiş ve Özellikle enflasyoncu eğilimlere yolaçmıştır. 1950-1960 Arasında yüzde 4,5’e yakın olan kalkınma hızı, 1960’tan sonra ekonominin dengesini sarstı. Sabit fiyatlarla hesaplanan gayrısafi millî hasıla, 1961-1964 (1964 dahil) arasında, yılda yüzde 5’ten daha çok arttı (sadece 1963’te artış oranı yüzde 4,5’ti). Bu dönemde, sabit sermayenin gayrısafi oluşumu, gayrısafi millî hasıla oranı olarak, yüzde 23’ten 29’a yükseldi. Bu durum ise talebin şişmesine yolaçtı. Kamu harcamalarının artması iş piyasasında beliren gerginlikler ve yabancı sermaye akımına bağlı kredi kolaylıkları, bu şişkinliği devam ettirdi. 1955-1961 (1961 dahil) arasında ortalama yüzde 1 olan tüketim fiyatları artış oranı, 1962’den itibaren yüzde 3’ün üstüne yükseldi. 1963-1964 Yıllarında, sanayideki saat ücretinin genel artışının yüzde 16,2 olmasına karşılık, gayrısafi millî gelir, bu iki yıl içinde yüzde 9,6’dan fazla yükselmedi. Talebin artması ithalâtı arttırmış ve ticarî denge bozulmuştu. 1955-1960 (1960 dahil) döneminde yüzde 80’in üstünde olan ithalât karşılık oranı, 1962, 1963 ve 1964’- te yüzde 75’e düştü. 1964’te yatırımların kısıtlanıp sınırlandırılmasını amaçlayan bir istikrar programı hazırlandı. Yatırım oranı, gayrısafi millî
MERKEZ NÜFUS KANTONLAR NÜFUS
Aargau 390 000 Aarau 16 900 Basel-Laud 171 300 Liestal 11 000 Basel-Stadt 233 500 Basel 212 700 Bern 935 000 Bern 166 800 Fribourg 162 000 Fribourg 37 700 Cenevre 294 300 Cenevre 175 500 Glarus 41 500 Glarus 5 700 Grâubünden 145 000 Coire 28 400 Luzern 273 000 Luzern 73 000 Neuchâtel 158 000 Neuchâtel 35 600 Nidwalden) 24 200 Stans 4 300 Obwalden ) Unterwalden 24 300 Sarnen 6 600 Ausserrhoden ı1 50 500 Herisau 15 300 innerrhoden ^ Appenzell 13 300 Appenzell 5 100 Sankt Gailen 358 000 Sankt Gailen 77 400 Schaffhausen 71 500 Schaffhausen 36 300 Schvvyz 83 000 Schyvyz 11 700 Solothurn 217 000 Solothurn 18 600 Ticino 212 000 Bellinzona 14 600 Thurgau 181 000 Frauenfeld 16 300 Uri 33 000 Altdork 7 500 Wallis 183 000 Sitten 18 700 Vaud 478 000 Lozan 132 300 Zug 59 500 Zug 22 000 Zürich 1 032 000 Zürich 438 800
Biel 66 600 Lugano 20 900
N üfusu 20 000’den fazla olan diğer şehirler
Bolligen
Emmen
Köniz
La Chaux~de-
Fonds
20 100 Olten
20 600 Thun
30 200 Uster
41 800 Winterthur
21 700
32 900
20 200
87 900
geıırm yuzae ^/,/sıne mereK, ıyoo ıen itibaren hedefe varıldı. Iskonto oranı, yüzde 2’den yüzde 2,5’e yükseltildi, temmuz 1966’- da yüzde 3,5’e çıkarıldı, temmuz 1967’de yüzde 3’e indi, eylül 1969’da ise yüzde 3 3 —’ü buldu ve yabancı sermaye akımı 4 frenlendi. Vergilendirmeler 1965 yılında yüzde 3,5’ten fazla artmamış olan özel harcamaları kıstı; gayrısafi millî gelir ise aynı yıl içinde yine de yüzde 4’ten fazla artış gösterdi, ödemeler dengesi düzeldi ve ithalât karşılığı 1965’te tekrar yüzde 80’e yükseldi. Durumun düzelmesinin karşılığı olan kalkınma yavaşlaması, 1965 yılında göçlerin kısıtlanmasına da bağlıydı. ilgililer, gelişme döneminin artan ihtiyaçları dolayısıyle ülkeye kabul ettikleri yabancıların miktarını kısıtlamak zorunda kaldılar. Yabancı işçilerin sayısı (1964’te faal nüfusun yüzde 25’inden fazlası) 1964 ağustosunda 721 000, 1965 ağustosunda 676 000, 1966 ağustosunda 648 000 idi. Bu gelişim büyük tehlikeler doğurdu, iş talebinin mevcut olmaması, durumu daha da tehlikeli hale soktu (1966 yılında sadece 300 işsiz vardı), çünkü enflasyon önlenememişti. Hayat pahalılığı indeksi 1965’te yüzde 3,4 iken 1966’da yüzde 5’e yükseldi. Bununla birlikte, 1966 ekiminde sermaye hareketlerine yeniden serbestlik tanınması, tehlikeyi uzaklaştırmış gibi görünüyordu. • üretim ve ticaret. Üretim düzeyinde, e- nerji açığı arttı, ihtiyaçların karşılanma oranı, 1960’ta yüzde 25 iken 1966’da yüzde 20’nin altına düştü. Millî ihtiyaçları karşılamak için iki petrol rafinerisi hizmete kondu (Aigle ve Cressier). Elektrik üretimi hemen her zaman hidrolik kaynaklara dayanmıştı. Bu kaynakların yavaş yavaş kullanılır hale getirilmeğe çalışılması elektrik üretimi artışını sınırlı halde bırakıyordu (1960-1965 yılları arasında sadece 19’dan 24 tW/saate yükseliş görüldü). Nükleer çalışmaların gelişmesi henüz uzak bir amaçtır. Würenling ve Lucens’in reaktörleri sadece deneysel bir değer tanımaktadır. 1965’te, turizm gelirleri görülebilen ve görülemeyen ihracatın yüzde 12’sini meydana getirdi. 6 000 000 Fazla yabancının ülkeyi ziyaret ettiği tespit edildi (1965’te 5 000 000’dan azdı). Avrupa Ülkeleri Serbest Mübadele teşkilâtına girmesi, İsviçre’nin diğer üye ülkelerle olan ilişkisini arttırdı. Ama bu mübadelenin önemli kısmı Ortak pazar ile yapılmaktadır (1965’te ithalâtın yüzde 62’si, ihracatın yüzde 40’ı). Batı Almanya bu mübadelede, en önde gelen ortak durumundadır. 1965’te dış ticaretin değeri (mal ve hizmetler ihracı ve ithali) gayrısafi millî hasılanın yüzde 60’ından fazlasını kapsıyor du (ihracatın yüzde 89’unu sanayi ürünleri meydana getirir). • Hayat seviyesi. Ortalama hayat seviyesi, İsveç’ten sonra Avrupa’daki en yüksek hayat seviyesidir. 1965’te yedi kişiye 1 otomobil, en az üç kişiye 1 telefon, sekiz kişiye 1 televizyon düşüyordu. Konut alanında 1960’tan beri oda başına yoğunluk net olarak l ’in altında idi (0,7). Konutların üçte ikisinden fazlasının banyosu vardı. 1965’te fert başına ortalama elektrik tüketimi 4 000 kW/saati aşıyordu. Aynı yıl, besin harcamaları, aile gelirinin yüzde 25’ini geçmediği halde, fert başına günlük kalori 3 000’nin bir hayli üstündeydi. (Bk. EKCÎLT).
TARİH
• İsviçre konfederasyonunun menşei. M.ö. I. binyılda (bk. tİ n e [la], h e l v e t le r) alp vâdilerinin bir kısmı dışında keltleşen, M. ö. I. yy.da alpaşırı yolları (Büyük Saint- Bernard, Splügen, Septimer) açan Roma imparatorluğuna katılan, bugünkü İsviçre’nin kültürü ancak M.S. V. yy.daki büyük akın- lardan sonra farklılaştı. Daha o tarihte Hıristiyanlığı kabul etmiş ve latinleşmiş olan Burgond’lar, Jura’nın ve Cenevre gölünün her iki yanına yerleştiler; hâlâ pagan olan Atamanlar, Ren ile Aşağı Aar’ın havzasına yerleşerek bölgeyi germenleştirdiler. Fransız ve özellikle irlandalı (Aziz Gali) misyonerlerin hıristiyanlaştırdığı Alaman- lar, önce Merovenj, sonra Karolenj imparatorlarına boyun eğmelerine rağmen, yerleşmelerinin sınırını, Aar’ın ötesine kadar
IDOurgugne vc Aiamanya ısunrauan ocnvva- ben adını aldı] dukalıklarının sınırı) genişlettiler; hattâ alp vâdilerinin yukarı kesimine doğru çıkarak romanş lehçelerini gerilettiler ve tecrit ettiler. 962’de Germania krallarının Kutsal Roma Germen imparatorluğu’nu kurması ve 1032’- de Bourgogne krallığının bu imparatorluğa katılması düzeni sağladı; hem Germania ile İtalya arasında alp ticaretini, hem de piskoposluk (Basel, Lozan, Cenevre, Sion, Chur) ve manastır (Sankt-Gallen) merkezleri dışında şehirleşme faaliyetini (Zürich, Lu- zern) başlattı. Ama bu durum XI. yy.dan itibaren feodal devletler kurulmasını engellemedi. Bu devletlerin ilki olan Zahrin- gen, Schvvaben’in güneybatısında yayıldı (XI. yy. sonu – XII. yy. başı), ama Jura’lar ötesi Bourgogne’a (bugünkü Franche-Com- t6) boyun eğdiremedi; Doğu Jura’da bugünkü İsviçre’nin sınırları çizilmişti; güneye doğru Savoia (XIII. yy.da Vaud bölgesini işg%l etti), Zahringen devletinin gelişmesini durdurdu. Ayrıca Zahringen’ler topraklarında ortalık karıştırıcı Yasallarına karşı dayanak noktaları olan hür şehirler (Fribourg, Bern) kurdular. 1218’de Zahringen sülâlesinin sönmesiyle, topraklarının büyük kısmı evlenmeler yoluyle önce Kiburg’lara (bk. kyburg), sonra Habsburg’lara geçti. XIII. yy.ın ortasından) itibaren Habsburg’lar, birçok piskoposluk ve manastırı himayelerine almaları sayesinde kısa süre içinde bütün Orta ve Batı İsviçre’ye hâkim oldular. Bölgede otoritelerini sağlamlaştırmak için vasal- larının başına «bailli»ler tayin etmeleri, Alp- lerdeki topluluklarda hoşnutsuzluk uyandırdı. Habsburg’lu Rudolf’un imparator seçilmesi (1273) köylü kantonlarının metbu- larına karşı imparatoru çıkarmalarının önüne geçti: çünkü artık metbu da, imparator da aynı kimseydi; kantonların geleneksel hürriyeti tehlikeye girmişti. Rudolf ölünce Schwyz, Uri Nidvvalden’deki dağ ve orman kantonları (Waldstatten) her topluluğun hak ve hürriyetlerini karşılıklı korumayı öngören devamlı bir anlaşma ile birleşti (1 ağustos 1291): böylece İsviçre konfederasyonu (adını birleşen kantonların en büyüğü olan Schwyz’den aldı) doğdu. • Konfederasyonun sağlamlaşması ve genişlemesi (1297-1513). Habsburg tehdidi karşısında kantonlar ortak bir siyaset hazırladı: imparatorluk dolaysızlığı ilkesinin savunulması; imparator seçimi sırasında Habs burg’lara düşman adayın desteklenmesi. Böylece Avusturya imparatoru Albrecht’in öldürülmesinden (1308) sonra Lüksemburg’lu Heinrich V lI’den bütün haklarını (o tarihten itibaren her kantonunki aynıdır) onaylayan bir Şart elde ettiler (1309). 1313’te Schwyz ile Habsburg’lu Friedrich’in himayesi altında olan zengin Einsiedelm piskoposluğu arasındaki çatışma, savaşın başlamasına sebep oldu; ama Friedrich’in kardeşi Avusturya’lı Leopold’u, Morgarten’de ezen (15 kasım 1513) dağlılar, Brunnen’de 1291 devamlı anlaşmasını yenilediler (aralık 1315). Waldstatten’lerin başarısı, İktisadî alanda XIII. yy.daki ticarî gelişme dönemine yaklaşmakta olan komşu kantonlar için çekici bir örnekti. 1230’a doğru Uri, Reuss boğazlarını düzenleyerek Ren ile Mi- lanais arasında en kısa yol olan Sankt- Gotthard boğazına ulaşılmayı sağladı; İsviçre yaylasındaki şehirler, özellikle Lu- zern bundan hemen yararlandı; 1255 yılında Simplon karayolundan ilk olarak bir belgede söz edildi. Ren üzerinde mavnacılık yoğunlaştı (Basel’de XIII. yy.m birinci yarısında ilk köprü inşa edildi), önce manastırının parlaklığından, daha sonra da Einsiendeln’in bir hac yeri olmasından yararlananı Sankt-Gallen, mahallî kır sanatçılarının dokuduğu keten ve bezleri Polonya’ya kadar ihraç etmeğe başladı. 1318’den itibaren dağeteği şehirleri (Solethurn, Bern), Alp konfedereleriyle anlaşma yollarını araştırdı. 1332’de Luzern konfederasyona katıldı. Daha sonra Zürich (1351), Glaris, Zug (1352) ve Bern’in (1353) katıldığı konfederasyonun imparatorluk içinde varlığı, Brandenburg (1352) ve Regensburg barışla- rıyle (1355) onaylandı. Alçak ülkedeki kantonların, dağ kantonlarıyle birleşmesi konfederasyonun gücünü ve istikrarını arttırdı, üyeleri, Schwaben birliğine katıldı (1385) ve Habsburg’lara kesinlikle karşı bir siyaset benimsedi; bu siyaset yeni bir buhrana yolaçtı. Konfederelerin avusturyalı dük
Foto. Encyclopedia Americana; İsviçre Turizm bürosu (LAROUSSE); Encyclopedia Britannica
Leopold IlI’ün öldüğü (1386) Sempach’te ve Nafels’te (1388) kazandığı zaferler, Habsburg’ları 1289 ateşkesiyle konfederasyonun bağımsızlığını ve genişlemesini kabul etmek zorunda bıraktı; bu ateşkes 1474 «devamlı barış»ıyle sonuçlandı. Sekiz kantondan meydana gelen konfederasyon, imparatorluğa bağlı olmakla birlikte kesinlikle kurulmuş ve genişlemişti. Ama henüz çeşitli statülere bağlı küçük hükümran devletlerden meydana gelen gevşek ve karmaşık bir bütündü; dayandığı ittifaklar bütün kantonları birbirine bağlamıyordu. Her şeye rağmen ortaklaşa bazı siyasî kurallar hazırladı; dinî hakları büyük ölçüde sınırlayan «Rahipler şartı» (1310); konfederasyon üyesi her kantonda askerlik mükellefiyetini tespit eden «Sempach antlaşması» v.b. Nüfus çoğalmasının yanı sıra besin yetiştirilecek toprakların azlığı ve XIV. yy.- dan itibaren topçu sınıfı kurulan kalabalık ordusu, konfederasyonun gelişmesine imkân verdi. Avusturya kralı Friedrich IV ile se- vaşan imparator Sigismund, 1415’te ittifakını sağladığı isviçrelileri Habsburg’ların Ren ve Aar’ın güneyindeki topraklarına elkoy- mağa teşvik etti. Bu topraklar Bern ile öbür müttefik kantonlar arasında bölüşüldü. O tarihten itibaren bağlantıları kesilen Fri- bourg’u, Habsburg’lar, Savoia’ya bıraktı (1452); Savoia gereken şekilde korumayınca Fribourg l481’de konfederasyona girdi. Sankt Gotthard’ın İtalya’ya açılan ağzıyle ilgilenen Alp kantonları 1402’de Leventina vâdisini işgal etti. İttifakları sayesinde konfedereler az çok korunan arazilerle (Valais, Neuchâtel, Appenzell, Sankt – Gailen, Schaffhausen, Biel, Mulhouse) çevrildi. Ama alçak ülkenin şehirlerin vesayetini kabul etmesine karşılık, oligarşi eğilimli şehir kantonları ile demokratik gelenekli dağ kantonları arasındaki güvensizlik çoğalıyordu. Schwyz’a iki defa yenilen (1440 ve 1443) Zürich, Habsburg’lara başvurdu. Habsburg’lar, Fransa’dan maceracı çetelerini Schwyz üzerine göndermesini istediler (Basel yakınında Sankt Jacobus savaşı, 1444). Bunun üzerine öbür kantonlar arabuluculuklarını kabul ettirdi. 1450’den itibaren yeniden gerçekleştirilen birlik, Thurgau’- nun ortaklaşa fethiyle (1460) sağlamlaştı. Bourgogne devletinin gelişmesi Bern’i tehdit etmeğe başlayınca, kantonlar, bu şehri Louis XIV’ün siyaseti ve altınlarıyle destekledi (1474). Yiğit Charles’ı Grandson ve Morat’da yenen (2 mart ve 22 haziran 1476) isviçreliler, başarının ertesinde bölündüler. Bölünmenin sebebi dağ kantonlarının, Fribourg ve Solothurn’un federasyona girmesinin şehir kantonlarını, özellikle Bern devletini (1481) güçlendirmesinden çekinmeleriydi. Stand diyetinde Flue’li Aziz Nicolaus’- un aracılığıyle barış yeniden sağlandı; barış iç ve dış tehditlere karşı karşılıklı yardım vaadini (artık halklar arasında değil hükümetler arasında) yeniliyordu. Milletlerarası bir kuvvet haline gelen konfederasyon Solothurn ve Fribourg’dan başka 1501’de Basel ve Schaffhousen’i, 1513’te de Appen- zell’i tam hakla birliğe kabul ederek Ren sınırını sağlamlaştırdı; o tarihte 13 kantonu kapsıyordu. • Vestfalya anlaşmalarında reform konfederasyonu (1513-1648). Milano dükü ve Fransa kralı hizmetinde çalışan birçok isviçreli paralı asker, İtalya savaşlarına katıldı. önce Charles VII ve Louis XII’nin safında çarpıştılar, sonra Sion piskoposu kardinal Schiner’in etkisiyle Kutsal birliğe katıldılar (1511); 1498’den beri müttefiki oldukları Graubünden birlikleri Valtellina’- yı işgal ederken (1512), İsviçreliler Milano
İSVİÇRE
dükü hesabına Milano’yu aldılar (aralık 1512), Fransızları Novarra’da yendiler (1513), ama Marignan’da François I’e yenildiler. Bununla birlikte François I, İsviçrelilerle Fribourg’da avantajlı bir devamlı barış imzaladı (kasım 1516); bu barış 5 mayıs 1521’de Fransa kralına 6 000’e kadar paralı asker toplama (daha sonraları 16 000) hakkını veren ve İsviçre’yi 1815’e kadar Fransa odağına yerleştiren karşılıklı hücum ve savunma antlaşmasıyle onaylandı. Reform buhranı patlak verince bu dinamizm frenlendi; çünkü XVI. yy. başında İsviçre’de, özellikle Konstanz (1414-1418) ve Basel (1431-1499) konsillerinin ortaya attığı din tartışmalarıyle ateşli bir şekilde ilgilenen bir aydın topluluğu vardı. Basel ve Burgdorf’taki basımevleri Basel’in başlıca merkezlerinden olduğu Rheinland hümanistlerinin esbrlerini yayımladılar. Bu felsefe ve dinbilim çalışmasından hareket eden Zwing- li, Luther reformundan kısa süre sonra ve bu reforma bağlı olmaksızın Zürich’te vaiz vermeğe başladı (1519); bu vaızlar kilisede 1524-1525 arası köklü bir reform yapılma- sıyle sonuçlandı. Zürich’in yönetimi altında başka kantonlar, Kontanz ve Mulhouse ile hıristiyan ortak burjuvazi halinde birleşti (28 aralık 1527) ve aralarından başlıcalan (Bern, 1528; Basel, Sankt Gailen, Schaff- housen ve Mulhouse, 1529) baş âyini kaldırdı. Fribourg ve Solothurn gibi Katoliklikten ayrılmamağa kararlı olan (Baden Din meclisi, 1531) beş dağ kantonu, Avustur- ya’lı dük Ferdinand ile birleşti. Zwingli, 1531’de katoliklere karşı hücuma geçti, a- ma Kappe’de yenildi ve öldürüldü. O tarihten sonra katolik kantonlar daha çok, ama protestan kantonlar daha kalabalık olduğundan, iki din arasında geçici bir denge hüküm sürdü. Be rn-Cenevre-Fribourg ortak burjuvazisi sayesinde Bern, Vaud bölgesini işgal ederek Cenevre’yi Savoia tehdidinden kurtardı; aynı yıl Farel’in çağrısı üzerine Calvin Cenevre’ye yerleşti ve çeşitli protestan aileler şehirde Bullinger’in yar- dımıyle ortak bir Helvet İnancı bildirisi yayımlandı (1536). Biri calvin’ci etkinin (Cenevre Protestanlığın Roma’sı haline geldi), öbürü Otuzlar konsilinin ve Luzern (1574) ile Fribourg (1580) din okullarım kuran cizvitlerin etkisiyle hazırlanan iki inancın doktrin bakımından sağlamlaşması, konfederasyondaki çatlağı etnik grupları bölerek arttırdı. Birbirine karşıt ittifaklar sis
temi (katolik kantonları birleştiren Borro- meoe birliği, 1586) halinde gruplaşan iki taraf arasında, özellikle XVI. ve XVII. yy.da, çok ciddî buhranlar patlak verdi. Konfederasyona bağlılık, mutlakıyetçi Avrupa’da geleneksel hürriyetleri korudu, kantonları idare edenleri kanton hükümranlığı gibi dolambaçlı yollar aracılığıyle anlaşma çareleri araştırmağa yöneltti. Kantonlar nazik bir tarafsızlığı bozmamak için gerek Smel- kalde birliği (1531), gerekse Fransa’daki din savaşları veya Otuzyıl savaşları sırasında tarafsızlıklarını kesinlikle korudu. Fransa (Gex bölgesinin ilhakı, 1601) ve Savoia (Cenevre’de Escalade gecesi, 11-12 aralık 1802) ülkeye müdahale ettilerse de, avrupa devletleri sonunda konfederasyonun Avusturya imparatorluğuna karşı tam bağımsızlığını ve tarafsızlığını dejure (hukuken) kabul etti (Vestfalya antlaşmaları, 1648). • İktisadî gelişme ve kurumlar meselesi (1648-1792). Sosyal alanda günden güne kapalı bir sınıf halini alan soylularla yoksul halk tabakaları arasında bir uçurum meydana gelmekteydi. Bununla birlikte XVII. yy.da başlayan İktisadî gelişmeler nispî bir refah sağladı. Valais’li Kaspar Stockalper, Milano ile, İtalyan mallarının Simplon geçidinden geçirümesi meselesini müzakere etti; XVIII. yy. başında Ticino’- lu bir işletmeci Reuss boğazlarında kısa bir tünel açtırarak Sankt-Gotthard’ın girişini düzenledi. Basel-Sankt Gailen arasında dokuma sanayii gelişti: İtalyan ve Ticino’- lu Protestanların getirdiği ipek işçiliğinin yanı sıra, fransız protestanlarının canlandırdığı yün ve özellikle (XVIII. yy.da) pamuk işlenmesi gelişti. Silâh metalürjisi (Bern) ve masa saatleri yapımının yanı sıra, XVII. yy. sonunda kol saatleri yapımına (Le Locle, Le Chaux-de-Fonds) başlandı. Bu zanaat Jura veya Alplerdeki vâdilerde yaşayan halk için vaz geçilmez bir gelir kaynağı haline geldi ve ürünlerinin ihraç edilmesiyle zenginleşen şehir soyluları, sermayelerini Cenevre, Basel, Zürich ve Bern’de bankacılık faaliyetlerine bağladılar. Siyasî ve dinî alanda konfederasyon, Neuchâtel’- in Fransa’ya değil, daha uzak ve daha az tehlikeli olan Prusya’ya miras kalmasını (1707) sağladı; protestan kantonların lehine olan Aarau antlaşması (1772) ve özellikle fransız protestanlarının doktrin yeniliklerini yasaklayan 1679 concensus’unun kaldırılmasıyle (1723) din kavgalarını yatıştırdı. Buna karşılık anayasa alanında tam bir katılaşma vardı: Konfederasyon paktının (1777) düzenlemelerine karşılık diyet güçsüzdü. Ayrıca Cenevre’li }.-J. Rousseau’- nun demokratizm düşüncesi gibi, «aydınlık çağ» düşünceleri de oligarşi taraftarı bir burjuvazinin vesayetine karşı çıkıyordu. Böy- lece Cenevre’de doğmuş olan ve burjuvaziye katılamayan halk ayaklandı (1738, 1766- 1768 ve 1782); her yıl İsviçre’liler ve Fran- sızlar eski yüksek görevlilere oldukça elverişli bir uzlaşma kabul ettirdiler. Bu siyasî ve sosyal mayalanma sayesinde Fransız devrimi, konfederasyonda büyük yankı uyandırdı. İsviçrelilerin Tuileries sarayında kılıçtan geçirilmesine rağmen (10 ağustos 1792), birçok isviçreli demokrat Fransa’ya sığınarak Helvetliler derneğini (500’den çok üyesi vardı) devrimci propagandanın üssü haline getirdi. • Konfederasyon ve devrim (1793-1814). Fransa 1792’de Basel piskoposluğunu önce işgal, sonra da ilhak etti (Mont Terrible i- dare bölgesi, 1793). İtalya’da savaşı kazanan Bonaparte, Valtellina’yı Graubünden’deıı ayırarak Cisalpina cumhuriyetine bağladı. Ochs’un Basel’deki, F.C. de la Harpe’m da Paris Helvetliler derneğindeki propagandasını kendi amaçları için kullanan Di- rektuvar hükümeti karışıklıklar yarattı: 1798 ocağında Vaudois’nın bağımsızlığını ilân etmesinden ve Fransızlarla Thierrens’- de yaşayanların çatışmasından yararlanan Fransa, İsviçre’yi işgal etti (27 ocak). Kantonlar Paris ve temsilcisi general Brune’- ün zoruyle birlikçi bir Anayasa’yı (Helvet Cumhuriyeti anayasası), kabul etmek zorunda kaldı (12 nisan). Fransa’nın iura’da yeni araziler ilhak ettiği ve 1799’da bir savaş alanı haline gelen cumhuriyette, anarşi aldı yürüdü. Federalist tepki karşısında Napolyon, ülkeye Arabuluculuk antlaşmasını (şubat 1803) kabul ettirdi. Bu akitle ülkenin kontrolünü muhafaza ediyor, ama geleneğe daha uygun olan konfederasyon teşkilâtını yeniden kuruyordu. Napolyon rejimi, merkeziyetçi kurumlar yarattı. Kıta ablukası yeni makine sanayii dışında İsviçre ekonomisini iflâsa sürüklediyse de, karayolu çalışmaları (Büyük Saint Bernard’m düzenlenmesi; 1806’da Semplon’un düzenlenmesi), daha sonraki yıllarda yeniden kalkınmayı kolaylaştırdı. • Liberaller zamanında yirmi iki kanton konfederasyonu (1815-1848). Fransa’da imparatorluk döneminin çöküşü (1813-1814), Diyetin Arabuluculuk antlaşmasını kaldırmasına yolaçtı (aralık 1813). Eski hükümetler yeni bir konfederasyon antlaşması imzaladılar (17 ağustos 1825). Viyana kongresinde Fransa’nın Cenevre, Neuchâtel ve Valais’yi geri vermesi, Jura’daki fransız i- dare bölgelerinin geri verilerek Bern’e katılması ve İsviçre’nin devamlı tarafsızlığının tanınmasıyle, İsviçre yirmi iki kantondan meydana gelen bir konfederasyon oldu. Antlaşma gerçek bir konfederasyon iktidarı kuramadı: diyet basit bir elçiler birliği olmağa devam etti; federal direktuvar sıra ile Zürich, Bern ve Luzern tarafından iki yıl süreyle uygulandı; tek daimî organ Federal kançılarlıktı. Kantonlar ise muhafazakâr hükümetlerini muhafaza etti ve yeni üyeler, temsilî demokrasiden bile kısmen vaz geçti. Buna karşılık ülke yeniden zenginleşti (İngüizlerin başlattığı turizmin gelişmesi; Sankt Gotthard otomobil yolunun açılması). Ama yeniden siyasî ve sosyal sıkıntılar ortaya çıktı. Makineleşmenin gelişmesi ve fabrikaların çoğalması (dokuma fabrikası) işçileri kaygılandırdı (Us
KÖNFEDERASYON^HAŞK AN I BAŞKANVEKİLİ
<960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968
Max PeMtpierre Frîedrich W ahi en Paul Chaudet Willy Spühler Ludwig von Moos Han»Peter Tschudi ^ Hatns Schaffner Roger Bonvin Willy Spühler
Friedrich Wahîeri Paul Chaudet Jean Bourgknecht ‘ * Ludwig von Moos Hans Peter Tschudi Hans Schaffıiet , Roger Bonvin * \ Willy Spühler ^ Ludwig von Moos
ter ve Schaffhausen ayaklanmaları, 1832). özellikle eski düzenin etkisizliği, hızla gelişmekte olan orta sınıfları öfkelendirdi. Kısa süre sonra, 1830 Paris devriminden cesaret alan liberal muhalefet, 1827-1831 arasında 2 kantonu, çeşitli hürriyetleri ve halk hâkimiyetini (genel oyla seçilen büyük meclis) kabul ederek yenileşmek ve derebeylik vergilerinin yerine dolaysız vergi sistemini koymak zorunda bıraktı. Buna karşılık aynı muhalefet Neuchâtel (1831) ve Basel’de (1832) başarısızlığa uğradı; dolaysız demokrasi uygulanan (Landsgeme- inde) eski dağ kantonlarını da ele geçiremedi. Kısa süre Mazzini’den ilham alan Genç-isviçre hareketi taraftarları ve Millî dernekten (kuruluşu 1835) gelen radikaller liberalleri aştılar. Rahip sınıfına karşı oluşları ve militan demokratlıkları dolayısıy- le, sekiz katolik kantonun aralarında ayrı bir antlaşma (Sonderbund, 1845) imzalamalarına yolaçtılar. James Fazy yönetiminde önce Cenevre’ye (1846), sonra Diyet’e hâkim olan (1847) radikaller, rakip birliğin dağıtılmasını şart koştular ve isteklerinin reddi üzerine birliği silâh gücüyle dağıttılar (kasım 1847). General Dufour’un ustalığı sayesinde Sonderbund savaşı kin tohumları saçmadı. • Bugünkü kurumlar reformu federasyonu (1848-1962). 1848 Eylülünde yeni bir anayasa ile yirmi beş kanton ve yarı kanton arasında gerçek bir federal birlik kuruldu; merkezî hükümet Bern’e yerleşti; eski diyetin yerini alan Federal meclis, bütün halkı temsil eden bir Millî meclis ve kantonları temsil eden bir Devletler meclisi halinde ikiye bölündü; bunların üstündeki Federal konsey, yürütme organı olarak çalışıyordu. Kantonlar arasındaki anlaşmazlıkları Federal mahkeme çözüyordu; bütün kamu hürriyetleri teminat altına alınmıştı. Federal idare diplomasi, dış ticaret ve orduyu kontrolü altında tutuyordu; 1874’te özellikle orduyu teşkilâtlandırmak amacıy- le yetkileri biraz genişletildi. Ayrıca referandum (1874) ve İnisiyatif kanunları kabul edildi (1891). Öte yandan İsviçre, Prusya’nın Neuchâtel’in bağımsızlığını tanımasını (1851) sağlamıştı. Bu arada İktisadî gelişme de devam etti: 1872-1882 arası büyük Sankt Gotthard (alman-italyan sermayeleri) ve 1898-1905 arası Simplon tünellerinin açılması v.b. Bu düzenlemeler, ustalaşan sanayinin beslediği ticareti geliştirdi. Sanayinin kalitesi kadroların değerliliğinden ileri geliyordu; ama proleterleşmemiş ve toprak ile aileye çok bağlı kalmış olan işçiler sosyal demokrasiyi desteklediler (XIX. yy. sonu-XX. yy. başı); bu sosyal demokrasinin rasyonel reformculuğu sayesinde patronluk müessesesi ve sendikacılık 1937 Şartı ile işbirliği yaptı. Başarısı sayesinde milletlerarası pazara sıkıca bağlı hale gelen İsviçre, siyasî mültecileri kabul etmesine rağmen komşularıyle iyi ilişkilerini muhafaza etti. XX. yy.daki iki dünya savaşı da, ülkenin özellikle İktisadî açıdan işine yaradı, ikinci Dünya savaşı sırasında bir besin ithal etmeme planı (Wahlen), savaşan devletler arasında nazik bir şekilde dengede tutulan ticaret, bir millî donanma kurulması, güç yılların atlatılmasına imkân verdi. 1945’ ten beri İsviçre, bağımsızlığını korumağa uğraşmaktadır: ama geleneksel askerî ye siyasî tarafsızlığını muhafaza etmekle birlikte Avrupa İktisadî topluluğuna girmeyi tasarlamıştır. 1959’da Vaud ve Neuchâtel, 1960’ta Cenevre, 1966’da Basel kantonlarında yapılan referandumlarla kadınlara oy verme hakkı tanındı. 1962’de Federal meclis üyelerinin sayısı 9’a çıkarılmak istendi; ama meclis kabul etmeyerek üye sayısının (7) değişmemesine karar verdi. Buna karşılık Millet meclisindeki mületvekili sayısı, bir referandumla 200’e (196 yerine) çıkarıldı; 27 ekim 1963’te yapılan milletvekili seçimlerinde, 1959’da seçilen Millet meclisinin siyasî bileşimi hiç değişmedi. Sosyalist grup (53 milletvekili), Radikal-Demokrat grup (51 milletvekili) ve Hıristiyan-Sosyal muhafazakâr grubun (48 milletvekili) meydana getirdiği koalisyon, Köylü, esnaf ve burjuva grubu (22 milletvekili), Bağımsız grup (10 milletvekili), Liberal Demokrat grup (6 milletvekili), Demokrat-Katolik grup (6 milletvekili) ve komünistler (4 milletvekili) karşısında ağır
basmağa devam etti. 29 Ekim 1967 genel seçimlerinde, sosyalistlerin (—3 milletvekili) radikallerin (—2 milletvekili) ve hıristiyan muhafazakârların (—3 milletvekili) hafifçe gerilemelerine karşılık, bağımsızlar 6 milletvekilliği, komünistler ve Katolik grup bir milletvekilliği kazandı. Ayrı bir sosyalist parti ve yeni kurulan «Yabancı Sızmasına Karşı hareket» partisi birer danışmanla temsil edildiler. Federasyon çapında (hattâ bazı kantonlarda) sosyalistler çok faaldir. 1965 Ekiminde yapılan İsviçre Sosyalist partisi kongresi, ülkenin zarar gördüğü enflasyona karşı birçok tedbir tasarladı: ekonominin bütün kilit kesimlerinde sistemli bir planlama; müterakki vergi sistemi; ticaret ve sanayideki ücretlilerin dörtte birinden fazlasını meydana getiren yabancı işçilerin ülkeye göçünün sınırlanması, öte yandan işveren çevreleri, hükümetin güdümlü iktisat siyasetinden ve federal hükümetin çeşitli «sosyal ortakların» birleşmesini teşvik etmesinden duydukları endişeyi birçok defa belirttiler. 1963’ten itibaren, Bern Jurası’nda oldukça ciddî bir muhtariyetçi hareket oldu. Jura Kurtuluş cephesinin 25 martta tutuklanan üç üyesi, 14-18 mart 1966 arası çeşitli suikastlarla suçlanarak yargılandılar; başlıca iki sanık, yedi ve sekiz yıl süreyle sürgün edildi. Berne Kantonu Büyük meclisi seçimlerinde (10 mayıs 1966) muhtariyetçi oylar büyük ölçüde çoğaldı, öte yanda, İsviçre ile Almanya arasında, Konstanz ve Neu- hausen ortak sınırı meselesi ve özellikle İsviçre topraklarındaki Büsingen alman cebi meselesi henüz çözümlenemedi. Silâhlı tarafsızlık ilkesine sadık İsviçre, silâhların teknik gelişmesinin gerektirdiği büyük harcamaları, tarafsız başka devletlerle anlaşmak suretiyle sınırlamayı tasarlamaktadır; bu sebeple 1963’ten itibaren, İsviçre ile İsveç arasında yapılan temaslar, eylül 1966’da, karşılıklı istihbarat ve tecrübe mübadelesi ve askerî malzeme satın alı- mında rasyonelleştirme sağlayan bir anlaşma ile sonuçlandı. İsviçre, 6 mayıs 1963’ten beri Avrupa konseyi üyesidir. A.E.T. (Avrupa Ekonomik topluluğu) ve Birleşmiş Milletler teşkilâtına girmesi meselesi hâlâ çözümlenmemiştir. Siyasî kısım şefi Fried- rich Wahlen, 1965 ekiminde eğer Birleşmiş Milletler «barışı korumağa yönelmiş faaliyetler için sağlam bir temel» yaratmayı başarırsa, İsveç ve Avusturya gibi, İsviçre’nin de, Birleşmiş milletler emrine askerî birlikler vermek suretiyle bu çalışmalara katılabileceğini bildirdi. 1966’da Wahlen’in yerine Willy Spühler geçince Birlemiş milletler bünyesinde meydana gelen değişikliklerin İsviçre’nin, bu teşkilâta katılması meselesini yeniden gözden geçirmesini sağlayacağını bildirdi. Ocak 1967’de Savunma bakanlığına Dr. Nello Celio getirildi. Ekim 1967’de genel seçim yapıldı. Hükümetteki dört parti toplam sekiz sandalye kaybetti. Muhafazakâr Hıristiyan Sosyal, Radikal Demokrat, Sosyal Demokrat partileri ile Çiftçi, Tüccar ve Vatandaş partisinden eksilen oyları Bağımsızlar partisi, Incil’e Bağlı Protestan Halk partisi, Komünist partisi ve yeni kurulan Yabancı Hâkimiyetine Karşı Hareket partisi kazandılar. Aynı gün yapılan yarı senato seçiminde ise Radikal Demokratlar iki, Bağımsızlar partisi bir sandalye kazandılar; Çiftçi, Tüccar ve Vatandaş partisi ise bir sandalye kaybetti. Senatonun çoğunluğunu Muhafazakâr Hıristiyan Sosyaller ve Radikal Demokratlar meydana getirir. 1968 Yılı için başkanlığa Dr. Willy Spühler seçildi, başkan yardımcılığına ise Ludwig von Moos getirildi. 30 Aralık 1967’de, 1 temmuz 1968’- de göreve başlamak üzere şu bakanlar tayin edildi: maliye ve gümrük bakanı Dr. Celio, ulaştırma ve enerji bakanı Roger Bon- vin, savunma bakanı Rudolf Gnâgi. Mart 1968’de açıklanan bir kararname ile tedavüldeki madenî paraların üzerinde herhangi değiştirici bir işlem yapılması yasaklandı, paraların 10 franka kadar olan miktardan fazlasının yurt dışına çıkarılması önlendi. Gümüş ihracatı yasaklandı. Yeni basılan naralar eskilerinden yüzde 12 oranında daha hafiftir, gümüş paraların alacaklı tarafından kabul edilmesi ise mecburîdir. Aralık 1968’- de, 1969 yılı için başkanlığa Ludwig von Moos, başkan yardımcılığına da Hans Peter Tschudi seçildi. Nisan 1969’da İsviçre ticaret bankalarının özel iskonto haddi yüzde 3 3/4 ile yüzde 4 arttırıldı. 1970 Yılı başkanlığına Tschudi, yardımcılığına ise Gnâgi seçildi. Federal kabinede parti dengesi aynı kaldı. Şubat 1970’te Ernst Brugger iktisat, Pierre Graber ise dışişleri.bakanı olarak göreve başladılar. 5 Şubatta maliye ve gümrük bakanı Nello Celio yüzde 5 ihracat depozitosunu da kapsayan antienflasyo- nist tedbirleri açıkladı, ancak bu hükümet teklifi parlamento tarafından, tekrar incelenmek üzere hükümete iade edildi. 24 Haziranda düzeltilmiş şekliyle iki meclisten de geçti. İsviçre ihracatçılarının, 1 ekim 1970’ten itibaren yaptıkları ihracatın değerinin yüzde 5’ini faizsiz hesaplara depozito olarak yatırması gerekecekti. Yine 24 haziranda yeni Malî Düzen kanunu parlamentoda kabul edildi. Ancak, parlamentoya yeni yetkiler veren bu kanun 15 kasımda yapılan millî referandumla reddedildi. 7 Temmuz 1970’te, hükümete İsviçre frankının altın paritesini değiştirme yetkisini veren kanun tasarısı parlamentoya sunuldu. Tasarı her iki mecliste kabul edildi. Ancak bu konuda İsviçre Millî bankasının veto hakkı vardır. 14 Ekim 1970’te Nello Celio, yürürlüğe giren ihracat depozitosu planının iktisat ve maliye bakanlıkları ile İsviçre Millî bankası tarafından hemen uygulanmasının sakıncalı nitelikte görüldüğünü a- çıkladı. Şubat 1968’de askerlik görevini yapmayı reddedenlerin cezalarının hafifletilmesi ve bu kimselerin başka hizmetlerde kullanılması i- çin tedbir alındı. 7 Aralık 1969’da Basel’- deki iki yarı-kantonun birleştirilmesi teklifi referandumla reddedildi. Baselstadt ile Baselland 1833’te birbirinden ayrılmıştı. 7 Haziran 1970’te, İsviçre’de oturan yabancılar oranını sınırlama teklifi referandumla reddedildi. Yüzde 64 çoğunlukla düşürülen tasarı yabancı işçileri hedef almıştı. Ertesi gün federal hükümet mevsim işçileri akımını önlemek gereğini açıkladı. 18 Şubat 1969’da arap gerillaları Zürich havaalanında bir İsrail uçağına saldırdı. 21 Şubat 1970’te ise yine arap gerillalarının koyduğu bombanın etkisiyle bir İsviçre u- çağı düştü, 47 kişi öldü. İsviçre hükümeti 23 şubatta arap ülkeleri vatandaşlarının aile bağları ve tedavi maksatları dışında ülkeye girmesini yasakladı. Temmuz 1970’te Arnavutluk ile diplomatik ilişkiler kurulacağı açıklandı. İsviçre’nin Yugoslavya elçisi Arnavutluk ile de meşgul olur. Kasım 1970’ te, İsviçre’nin başlıca savaş malzemesi yapımcısı olan Oerlikon-Bührle Maschinen- werkzeugfabrik’in altı idarecisi ve memuru kanunsuz yollardan savaş malzemesi ihraç ettikleri gerekçesiyle hapis cezasına çarptırıldı. (1968’de Biafra’da Oerlikon silâhları görülmüştü. İsviçre; Arap ülkeleri, İsrail, Güney Afrika, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Rodezya, Vietnam, Nijerya ve Biafra’yı tehlikeli bölge sayarak silâh ambargosuna aldı ve bu ülkelere silâh ihracatı için permi vermemeğe başladı.) Suçlular, değeri on milyon franka yaklaşan savaş malzemesini özellikle Güney Afrika ve İsrail’e sattıklarını itiraf ettiler. Aralık 1970’te İsviçre’nin Brezilya elçisi, brezilya şehir gerillaları tarafından kaçırıldı. Brezilya hükümeti gerillaların istediği 10 kişiyi serbest bırakınca elçi de hürriyetine kavuştu. Aralık 1967’de Graubünden kantonunda San Bernardino karayolu tüneli resmen trafiğe açıldı. 1 600 m yükseklikteki tünelin uzunluğu 6,6 km, Zürich-Milano arasında lıer mevsim için ulaşım kolaylığı sağlayan bu tünel 120 milyon İsviçre fragına mal oldu. Mayıs 1970’te Sankt-Gotthard geçidinde karayolu tüneli inşaatı başladı. Tünel eksiksiz olarak 1977’de hizmete açılacaktır. (Dünyanın en uz^n kara tüneli olacağı hesaplandı: 16 284 m.) İsviçre’de kadınların seçme ve seçilme hakları birçok gelişmeden sonra, gerçekleşti. Kadınların federal seçimlerde bütün haklardan yararlanmalarını öngören tasarı eylül 1970’te meclislerden geçti. 7 Şubat 1971’- de yapılan referandumla da yüzde 65,76 çoğunlukla kabul edildi. Ancak, genel seçimlerle ilgili haklara sahip olmakla birlikte iki kanton ve bir yarı-kantonda kadınlar mahallî seçimlere katılamazlar. (Bk. EK CİLT)
Askeri tarih
1393’te Sempach ani aşması yle yeniden dü
zenlenen 1291 antlaşması, İsviçre ordusunun kurulmasını sağladı ve XIX. yy.a kadar yürürlükte kaldı. Bu ordunun tarihinde iki dönem ayrılır: kahramanlık dönemi (1291- 1515) ve soyluluk dönemi (1516-1798). Birinci dönemde, sağlıklı yurttaşlar 16 yaştan 60 yaşa kadar orduya hizmet ederlerdi; bu yurttaşlar savaş gereçlerini evlerinde bulundururlar, alarmla birlikte harekete geçerlerdi. Kantonların kuvvetleri birkaç saat içinde, federasyon kuvvetleri üç günde bıra- raya gelirdi. Başkumandanın fonksiyonu yoktu; her kantonda yüzbaşılar asker yetiştirme ve asker-yurttaşları askere alma işiyle yükümlüydüler. Marignan felâketinden sonra, soyluluk döneminde, kantonlardaki askerî kurumlar çöküntüye uğradı. Buna karşılık, aynı dönemde, İsviçre kuvvetlerinin yabancı ülkelerdeki hizmeti büyük bir gelişim gösterdi; paralı askerler Avrupa’nın bütün saraylarına, özellikle Fransa sarayına bağlı olarak hizmet gördüler. Eğitimin yetmezliği (silâhların durumuna göre 12 günden 30 güne kadar talim) ve tek bir kumandanın emrinde olmamak, 1798’de İsviçre birliklerinin Di- rektuvar orduları karşısında bozguna uğramasına yolaçtı. İsviçre lejyonu ve Napol- ycm’un Büyük Ordusunun isviçreli birlikleri kanton piyadelerinin parlak geleneğini benimsediler; fakat 1859’da federal hükümetler, İsviçre kuvvetlerinin yabancı ülkeler hizmetine girmesini yasakladılar. 8 Mayıs 1850 yasası, federal ordunun bugün de bağlı olduğu ilkeleri belirledi: a- ralıklı dönemlerde er okullarında yapılan askerlik görevi. Askerliğe 1874’te çekidüzen verildi, 1914’te İsviçre ordusunun 200 000 askeri (6 tümen) vardı. Ordunun görevi 1939 -1945 arasında çok önemli oldu. 11 Mayıs 1940 genel seferberliği sırasında 450 000 tanesi (13 tümen) savaşçı olmak üzere 800 000 kişi silâh altındaydı: general Guisan’ın sevk ve idaresi, Hitler’in İsviçre’yi tarafsızlıktan çıkarma siyasetine set çekti. 1961’- de yeniden düzenlenen ordunun hareket kabiliyeti ve sefer gücü arttı. 1963’te dört kolordu vardı (bunlardan biri dağ şartlarına göre düzenlendi ve güney ve batı cephelerine yerleştirildi). Her kolordu üç tümene bölündü, bu tümenlerden biri motorluydu, biri de sınır korumasıyle görevliydi. Ayrıca bir hava tümeni ve bir uçaksavar tümeni vardı, iyi düzenlenmiş bir seferle, sınır kuvvetleri, birkaç saat içinde hedefi ele geçirebilecek güce sahipti. Silâhlar yenileştirildi, ordu İsviçre yapısı silâhlarla ve 35 tonluk tanklarla teçhiz edildi. 1961 Reformu, askerlik mecburiyetinin bitimini 60 yaştan 50 yaşa indirdi (subaylar hariç). İsviçre ordusu, milis ordusunun en iyi örneğidir. Aktif hizmet, rütbeye göre, dört veya altı aya indirildi. Mecburî yedek askerlik hizmeti, erler için 280, assubaylar için 500, teğmenler için 900, yüzbaşılar için 1 000 gündür. Muvazzaf subay sayısı çok aza indirilmiştir (300), bunlara «eğitici subaylar» denir; bunların sayıları artmaktadır. 1962’de İsviçre’nin askerî bütçesi millî bütçenin yüzde 3,2’si kadardı. İsviçre ordusu, milletin kurumlan, düşünce tarzı ve tarafsızlık siyasetine olduğu kadar, savunulacak toprakların coğrafyasına da uydurulmuş, çok orijinal özellikte bir milis ordusu teşkilâtını muhafaza etmektedir. Bu yüzden, ordu 15 000 kadar «memur» (öğretmen subay ve assubaylar, sivil personel) kapsar ve küçük bir uçaksavar birliği dışında hiç bir faal birlik yoktur. Seferberlik halinde Silâh altına alınabilecek 600 000 asker, silâhları ve donatımlarını evlerinde saklar ve elli yaşına kadar sıra- sıyle «seçme», «landvvehr» ve «landsturm» dönemlerinde (atış, teftiş, subay ve assubaylar için okullarda kalış v.b. dönemleri) sürekli bir talime tabi tutulur. 1967’de, İsviçre ordusunun kuruluşu şöyleydi: her biri yaklaşık olarak 13 000 kişilik üç tümenj den meydana gelen dört kolordu (biri dağ kolordusu); sınır, kale (müstahkem mevki) ve yuva tugayları ile, kara taburları ve lojistik ve altyapı birlikleri; iki tugaylık Hava Savunma birliği (400 uçak kapsayan bir hava tugayı; klasik a- raçlar ve yer-hava roketleriyle donatılmış bir uçaksavar tugayı). Malzemelerin (bazıları yabancı patent altında) üçte ikisi is- G. Keller
Foto, İsviçre Turizm bürosu, X, Bern M illi kitapltjft, Bonzon (LAR0US8E)
C. F. Meyer
B.L.A. V I — 3 5-A
S. Spîtteler
İSVİÇRE
viçre’de yapılmış (özellikle Mİ 1961 tankı) Bern ve yabancı modellerle (AMX13 fransız ve «Centurion» İngiliz tankları; amerikan yer- hava roketleri v.b.) tamamlanmıştır. Askerî giderler (genel bütçenin yüzde 30’u) 1961’- de millî gelirin yüzde 3’ünü temsil ediyordu.
ANAYASA
İsviçre 22 kantondan meydana gelmiş bir konfederasyondur (bununla beraber, 3 kanton da ikiye ayrılmıştır); kantonların her biri kendi iç hâkimiyetine ve bir anayasaya sahiptir. Federal makamlar medenî kanunun, ticaret ve ceza kanunlarının hazırlanmasından, dış ticaretten, demiryollarından ve büyük karayollarından, ihtiyarlık sigortasından, askerlik işlerinden ve dışişlerinden sorumludur. Dolaylı vergiler federal makamların gelir kaynağını meydana getirir, buna karşılık dolaysız, yani doğrudan doğruya alınan vergiler de kantonların gelir kaynaklarını yaratır. Federal organizmalar Federal meclis, Federal konsey, Federal mahkeme ve Federal Sigorta mahkemesidir. Federal meclis (parlamentoyu teşkil eder), doğrudan doğruya oylama ile seçilmiş (yalnız yirmi yaşını geçmiş erkekler oy kullanır) nispî temsile dayanan 196 üyeli bir Millî meclis ile 44 üyeden meydana gelen (her kanton, kendi tespit ettiği bir süre için iki üye gönderir) bir Eyaletler konseyV- nden meydana gelmiştir. Federal konsey (hükümeti meydana getirir), Federal meclis tarafından dört yıl için seçilmiş 7 üyeden meydana gelir; bu Federal konsey üyeleri veya bakanlık görevlerini yerine getiren bakanlar, genellikle homogen bir ekip yaratmak kaygısı duyulmaksızın bellibaşlı partilerden ve bellibaşlı dil bölgelerinden seçilmiştir. Her ikisi de Federal konseyin üyeleri olan Konfederasyon başkanı ve başkan yardımcısı, her yıl Federal meclis tarafından seçilir. Referandum, bir kanun metninin kabul veya reddi konusunda halka kendi kendine karar verme imkânını tanır. Kantonlar alanında da, federal alanda da anayasa referandumu mecburîdir; federal alanda teşriî referandum ihtiyarîdir.
S. Gessner
J. Gotihelf
J. Burckhardt
. Viret A. Vinet H. F. Amiel C. – F. Ram uz
Bâle katedrali
Lozan katedrali
DİLLER VE EDEBİYATLAR
Diller
İsviçre’de dört dil konuşulur; Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Romanş; ayrıca çok sayıda fransızca, fransız – provence, alema- nik, İtalyanca ve reto-roman lehçeleri de konuşulmaktadır. Yalnız Fransızca, Almanca ve İtalyanca resmî dildir. Edebiyat Fran- sızcası, fransızca lehçeleri ve fransız-pro- vence lehçelerinin konuşulduğu yer olan Lucelle’in kaynağından başlayarak Laufen’- den geçen, doğuda Solothurn kantonunda bir çengel meydana getirerek Gionne gölüne kadar Bern kantonu boyunca batıya inen, Morat gölü kıyısında ilerleyen Berra dağıy- le Fribourg kantonunu daha sonra Bern kantonunun güney bölümünü aşan çizgiyle sınırlanır. Fransızca, Wüdstrubel ile Valais’ye girer, Sierre’in üst kısmında Rhöne’u aşar, Beyazdiş’i (Dent Blanche) geçerek İtalya’nın siyasî sınırına ulaşır. İtalyanca ve lehçeleri, Ren’in Engadine ve Oberhalbstein bölgesindeki kıyılarında yoğun bir öbek meydana getirir. Alemanik ve Almanca, halkın yüzde 70’inden fazlası tarafından konuşulur; oysa, toplam halkın ancak yüzde 22’si fransızca ve fransız-provence dili, yüzde 5,3’ü İtalyanca ve yüzde 1,3’ü reto-roman lehçesiyle konuşur.
Almanca edebiyat
Alman edebiyatının bir bölümü olmasına rağmen, alemanik İsviçre edebiyatının özel bir görünümü vardır. Bu edebiyat çok eskidir: ilk eserler Sankt-Gallen manastırın- dadır (VIII. yy.dan XI. yy. başına kadar). XII. ve XIII. yy.da, özellikle Rudolf von Ems tarafından temsil edilen bir saray ve şövalyelik edebiyatı gelişti. Sonraki yüzyıllarda birleşik devletlerin ilk Savaş Şarkılarına rastlanır (msl. Sempach Şarkısı). XVI. yy.da hümanizm, reform ve karşı reform yazarları ortaya çıktı; din konusundaki tartışmaların yanı sıra Zwingli (1484- 1531), Th. Murner (1475-1537), i. Stumpf (1500-1576’ya doğr.), H. Bullinger (1504- 1575), A. Tschudi’nin (1505-1572) eserlerinde, Alp dağlarındaki insanların yaşayışı yer alır. Reform devrinin başında N. M. Deut- sch’un (1484-1530) eserleriyle tiyatro, alman tiyatrosunun erişemediği bir zenginliğe ulaştı. Edebiyat XVII. yy.da çok fakirdir. Buna karşılık XVIII. yy.da gerçek bir rönesans meydana geldi: o zaman İsviçre kendi üstün yeteneğinin bilincine vardı. Alman Gottsched’in temsil ettiği sakson okulunun rakipleri i. i. Bodmer (1698-1783), i. t. Breitinger (1701-1776) ve çömezleri Zürich’te yaşadılar. Ortaçağ ile ilgilenüdi. Shakes- peare keşfedildi ve hayal gücüne yer verilmeğe başlandı; Alpler üstüne şiiriyle A. von Haller (1708-1777), idiller’iyle S. Gess- ner (1730-1788) bütün Avrupa’da tanındı: bu devre, romantizmin hazırlık dönemiydi. XIX. yy.da İsviçre edebiyatının en büyük nesircilerinden üçü (J. Gotthelf [1797-1854],
fildiji kapak (IX. yy.) «rint – Gali ayılar ile» >aint-Gall kütüphanesi
G. Keller [1819-1890], C. F. Meyer 11825 -1898]), en büyük şairlerinden biri (C. Spit- teler [1845-1924]), en büyük tarihçilerinden ikisi (i. von Müller [1752-1809] ve 3. Bur- ckhardt [1818-1897]) Almanca yazdılar. XX. yy.ın başından itibaren sayısız romancı ve hikâyeci ortaya çıktı: S. Schaffner (1875- 1944), F. Möschlin (doğ. 1882), R. Faesi (doğ. 1883), A. Steffen (doğ. 1884), Re- gina Ullmann (doğ. 1884); bu yazarlar, kır hayatı ve çağdaş törelerle (Zeitroman) ilgilî romanlar yazdılar, tarihî roman, kısa hikâye ve «hayat öğrenimi» (Bildungs-roman) adı verilen roman türlerini işlediler. C. von Arx (doğ. 1895), i. Welti (doğ. 1894), mimar Max Frisch (doğ. 1911) ve F. Dür- renmatt (doğ. 1921) sayesinde tiyatro da çok gelişti. Şairler arasında H. Hiltbrun- ner (doğ. 1893) sayılabilir. Bazı yazarlar zenginliği ve farklılığı inkâr edilmez lehçeler kullanmaktadırlar. Lehçe e- debiyatı özellikle XIX. yy dan itibaren gelişti. Dilin herhangi bir lehçesiyle yazan çağdaş yazarlar arasında R. von Tavel (1866- 1934) ve S. Gfeller (1868-1943) [bu yazarların ikisi de Bem’lidir], Soleure’lü Joseph Re- inhart (1875-1957), Schwyz’li M. Lienert (1865-1933), Alfred Huggenberger (1867), Thurgovien sayılabilir. Lehçeler, yalnız hikâyede değil şiirde de kullanıldı. Son on yıllık İsviçre edebiyatında Erwin Ja- eckle (doğ. 1909), Paul Brenner (doğ. 1901), Fridolin Tschudi (doğ. 1912), Rainer Bram- bach (doğ. 1917), Erika Burkart (doğ. 1922), Walter Gort Bischof (doğ. 1923), Walter Gross (doğ. 1924) gibi şairlere rastlanır. Romancılar arasındaysa Traugott Vogel (doğ. 1894), Otto Steiger (doğ. 1909). Erwin Hei- mann (doğ. 1909), Ruth Blum (doğ. 1913), Raffael Ganz (doğ. 1923), Otto Walter (doğ. 1928) dikkati çeker; tiyatroda Franz Fass- bind (doğ. 1919), Walter Matthias Diggel- mann (doğ. 1927), Herbert Meier (doğ. 1928), Brigitte Meng’nin (doğ. 1932) eserleri göze çarpar. Deneme türüne gelince, bu tür Max Rychner (doğ. 1897), Jean von Salis (doğ. 1901), Gottlieb Heinrich Heer (doğ. 1903), Emil Staiger (doğ. 1908), Max Wehrli (doğ. 1909), Walter Robert Corti (doğ. 1910), Hans Leopold Davi (doğ. 1928), Adrian Wolfgang Martin (doğ. 1929) tarafından işlendi.
Fransızca edebiyat
Almanca konuşan İsviçre’nin tersine Ortaçağda roman dili konuşan İsviçre, Othon de Granson’un (1336-1397) şiirleri dışında sözü edilebilecek hiç bir eser yaratmadı. Düşünce hayatını Reform canlandırdı, önce Reform öncülerini veya kronikçilerini saymak gerekir: tarih sırası bakımından Fransızca konuşan İsviçre’nin ilk yazarı olan François de Bonivard (1493-1570), Jeanne de Jussie (öl. 1611’e doğr.), A. Froment (1509-1581), M. Roset (1534-1613) ve Pierrefleur ismi verilen fakat kimliği bilinmeyen yazar (öl. 1579). Reformcular (Calvin, Farel, de Bfc- ze) arasında yalnız Vaudois P. Viret (1511 -1571) roman dili konuşan topraklarda yetişmiştir; bu yazarın gerçek bir orijinalliği vardır. Calvin, o tarihte Cenevre’yi, Fransızca konuşan protestan bölgelerin ve XVI. yy. fransız düşünce hayatının Paris’ten sonra gelen başlıca merkezi haline getirdi. Reformun karışık ve şiddetli döneminden sonra XVI. yy. (Almanca konuşan İsviçre’de de olduğu gibi) çok sönük kalır. Almanca konuşan İsviçre’de görüldüğü gibi XVIII. yy.da bir uyanma vardır. Nantes fermanının yürürlükten kaldırılmasıyle Fransa’dan kovulan protestanlar roman dili konuşulan ülkelerde düşünce hayatına yeni bir atılım kazandırdı: Biblioth$que İtalique ve daha sonra Journal Helvitlque (1732-1782) adını alan Mercure Suisse ve diğer dergiler bu Yenilenmenin tanıtıdır. O devirde yazarlar, J.-P. de Crousaz (1663-1750). A. Ruchat (1678-1750) gibi bilim adamları veya çok bilgili kişilerdi. Bu dönem, aynı zamanda büyük hukukçuların, doğu hukuku nazari- yecilerinin neslidir: ). de Barbeyrac (1674- 1744) İ.-t. Burlamaqui (1694-1748). Fransızca yazan İsviçre’nin XVIII. yy.da yetiştirdiği en büyük yazar Cenevre’li ).-İ. Rousseau’- dur; bu yazarda ülke düşüncesi güçlü bir şekilde kişileşti ve evrenselleşti. Bu dönemin bütün edebiyat üretimi Rousseau çevresinde toplandı; bu devirde yaşamış başlıca
yazarlar: Lettres sur les Anglais, les Fran- çais et les Voyages’ın (ingilizler, Fransız- lar ve Seyahatler Üstüne Mektuplar) [1725] yazarı B6at Louis de Muralt (1665-1749), Cenevre’li filozof ve tabiat tarihçisi Ch. Bon- net (1720-1793), Alplerde yaşayanların hayatını gözlemleyen natüralist H. B. de Saus- sure (1740-1799), Bridel (1757-1845). Roman dili konuşan İsviçre’nin ük parlak yazarı Hollanda asıllı Mme de Charriere’dir. (1740- 1805). Fransız devrimi ve sonuçları (Cenevre’de ihtilâl, 1798’de İsviçre’nin istilâsı, İsviçre cumhuriyetinin kurulması, Napolyon hükümeti) siyasî ve felsefî bir edebiyatın doğmasına yolaçtı. E. Reybaz (1737 – 1804), J. -L. Delolme (1740-1806), Mallet du Pan (1749 -1801), F.-C. de La Harpe (1754-1838), Char- ler Pictet de Rochemont (1755-1824), Bibliot- htçue Britannique,’\n kurucularından biri o- lan F. de Rov6r6az (1763-1829) bu edebiyatın başlıca temsilcileridir. Bu arada, roman dilinin konuşulduğu İsviçre ile büyük aile bağı bulunan Mme de Stael ve Benjamin Constant’ı da (1767-1830) saymak gerekir. Almanca olarak da yazan çok orijinal bir yazar iki yüzyıl arasındaki geçişi sağlar: Ch. Victor de Bonstetten (1745-1832). XIX. yy.da edebiyat, hem yurtsever, hem de kozmopolit olan, tarih, siyaset, pedagojiyle ilgilenen ve daha o dönemde gerçekçilikle ılımlılaşmış bir romantizmin etkisi altında kalan bir nesil tarafından temsil edildi: Sismondi (1773-1842), P. Gr6goire Girard (1765-1850). Sonra A. Vinet’nin (1797-1847) idaresinde bir «protestan uyanış» görülür; A. Vinet’yi ahlâkçılar ve filozoflar okulu izledi: Ch. Secr6tan (1815-1895), F. M. Na- ville (1784-1846), H.F. Amiel (1821-1881). Aynı zamanda bölgesel edebiyatlar ve kanton edebiyatları da oluştu: Cenevre’de, R. To- epffer (1799-1846), daha sonra Ph. Monnieı (1864 – 1911), Vaud ülkesinde t. Olivieı (1807-1876), E. Rambert (183Û-1886), Neuc- hâtel’de Ph. Godet (1850-1922), Bern Jura- sı’nda V. Rossel (1858-1933) Roman dili konusunda İsviçre’nin yetiştirdiği tek ve tam romantik yazar E. Eggis’i (1830-1867) ayrı bir sınıfa sokmak gerekir. V. Cher- buliez’e (1829-1889) gelince, bu yazar kozmopolitlik geleneğini yeniden ele almıştır. Ama yüzyılın sonunda Edouard Rod (1851 – 1910) bölgesel eğilimli edebiyata karşı çıktı ve natüralizme yöneldi. XX. yy. başında Voile Latine, sonra Cahiers Vaudois dergi
« Bağcı» Jost Ammman’ın ağaç üzerine gravürü, (1574) Francfort müzesi
Foto. X , İsviçre Turizm bürosu, Gebrüder, Zum bühl, B ulloz (LA R O V SSB )
A. de Candolle
leriyle tam bir yenilenme meydana geldi: H. Spiess (1876-1940), C. – F. Ramuz (1878- 1947), A. Cingria (1879-1945) ve kardeşi Charles Albert (1883-1954), G. de Reynold (doğ. 1880), F. Fosça (doğ. 1881), R. de Traz (1884-1951), R. Morax (1873-1963) ve 1903’te kurulan tiyatrosuyle Jorat roman dilindeki edebiyata orjinal ifadesini verir; bu edebiyat ülke meselelerini ihmal etmeden bütün AVrupa ve dünya meseleleriyle ilgilenir. Günümüzde çağdaş tarihi ve edebî olayları derinliğine inceleyen yazarlar vardır: Marcel Raymond (doğ. 1897), Rene Berger (doğ. 1915), Pierre Olivier Wal- zer (doğ. 1915), Georges Haldas (doğ. 1917), Georges Piroue (doğ. 1920), Jean Starobinski (doğ. 1920). Her ne kadar Clarisse Francillon (doğ. 1899), Maurice Zermatten (doğ. 1910), Jacques Mercanton (doğ. 1910) ve Georges Borgeaud (doğ. 1914) ile hikâye ve masal geleneksel konulara bağlı kalıyorsa da, Robert Pinget (doğ. 1919) Paris’te yeni romanın ustalarından biri olarak kendini kabul ettirmiştir. Tiyatro, aynı zamanda yazar olan Yves Velan’ın (doğ. 1925) orijinal yeteneğini ortaya koyar; şiir, Gilbert Trolliet (doğ. 1907), Edmond Jeanneret (doğ. 1914) ve aynı zamanda kusursuz bir mütercim olan Philippe Jaccottet (doğ. 1925) ile yeni bir lirizm kazanmıştır.
İtalyanca edebiyat
İtalyan dilindeki İsviçre edebiyatı Tessin ve Graubünden’deki iki veya üç vâdidedir. Oysa bu ülke yüzyıllar boyunca Roma’- dan Petersburg’a kadar birçok binayı yapan veya süsleyen mimar ve ressamlar yetiştirdi. Tessin, İtalyan edebiyatına F. Chis- sa’yı (doğ. 1871) kazandırdı; bu yazarın ünü hemen bütün İtalya yarımadasına yayıldı. F. Chiesa, diğer birçok isviçreli yazar gibi doğduğu yeri anlatmaktan, övmekten hoşlanır. Dağ ve dağlıların iki şairi Libro deli Alpe’nin (Alplerin Kitabı) yazarı G. Zoopi (1896-1952) ve doğduğu kantonun italianita’sım (italyanlığını) en faal olarak savunanlardan biri olan G. Calgari de (doğ. 1905) doğduğu yeri övdü. İtalyanca konuşan İsviçre’nin genç yazarları arasında en orijinal ve güçlü olanı Signore dei Poveri Morti (Zavallı ölülerin Karıları) [1943] ve Ragno di Sera’nın (Gece örümceği) [1950] yazarı Felice Filippini’dir (doğ. 1917). Bugün İsviçre’de Giorgio Orelli (doğ. 1921) ve Plinio Martini (doğ. 1923) gibi duygulu şairler, Adolfo Jenni (doğ. 1911), Tar- cisio Poma (doğ. 1916), Giovanni Bona- lumi (doğ. 1920) gibi bilgin denemecilere rastlanır.
Reto-roman dilindeki edebiyat
Reto – roman dilinin en önemli iki lehçesiyle (Ren vâdisinde «Romanş» ve Engadi- ne’de «Ladin») nesir ve nazım yönünden oldukça eksiksiz bir edebiyat yaratılmıştır; bu edebiyatın başlıca iki dönemi vardır: önce Reform ve XVII. yy. (bu dönemde dinî
F. Martin A. Honegger
ilhamlı birçok eser yazıldı), sonra XIX. ve XX. yy.; yeniden doğan bu modern Reto-roman dili edebiyatı, Gian Fadri Caderas (1830-1891), Muoth. G. A. Huoıı- der ve özellikle Peider Lansel (1863-1943) sayesinde ün kazandı. Bu edebiyat, Reto Caratsch (doğ. 1901). Flurin Darms (doğ. 1918), Gion Dep- lazes’ın (doğ. 1928) deneme ve anlatıları, Curo Mani (doğ. 1918), Luisa Famos’- nun (doğ. 1930) şiirleri, Jon Semadeni (doğ. 1910), Toni Halter (doğ. 1914), Tista Murk’- nun (doğ. 1915) tiyatro eserleriyle bugün özellikle verimli bir dönem yaşamaktadır. (Bk. EK CÎLTV GÜZEL SANATLAR
Üç büyük komşunun etkisinde kalan İsviçre’de gerçek anlamda millî bir sanat gelişmedi. Bununla birlikte sanat alanında bölgesel okullar etkin oldu. Uzun süre fakir kalan bu ülke, bilim ve sanatı koruyan kralların ve zengin tüccarların yardımından da uzak kaldı. Bu yüzden sanatçılar çoğu komşu ülkelere göç ettiler.İsviçre’nin, ilk sanat eserleri Romalıların Bıraktıkları çok sayıda mozaiklerdir. Ortaçağ sanatından kalanlar, Grison’larda ve Ticino’daki küçük kiliseler, yontulmuş döşeme taşları, tehzip işleri, Münster (Luzern) Piskoposluk kilisesinin duvar resimleri, Zil- lis’teki Saint-Martin kilisesinin ahşap tavanıdır. Roman sanatı ise Schaffhausen’daki Allerheiligen manastırı, Payerne ve Roma- inmötier başpapazlıkları, Zürich piskoposluğu, Basel ve Coire katedralleri gibi büyük yapılar ve duvar resimleri ile temsil edilir. Gotik devirden kalan örnekler arasında Bourgogne gotiği etkisinde yapılan Lozan katedralini, Alman İsviçresi’ndeki dilenci tarikatlarına bağlı kiliseleri saymak gerekir. Lozan, Basel ve Bern katedrallerinin ana kapılarında güzel heykeller, ayrıca Bern katedralinde ve Kappel kilisesinde önemli vitraylar vardır. XV. yy.da, «Karanfil’li», «Fribourg’lu», «Bern’li», «Zürich’li» gibi kimliği belli olmayan ressamlardan başka Basel’de çalışan Konrad Witz (XV. yy.ın ilk yarısı), Bern’li N. M. Deutsch (1484-1530), Solothurn’lu Urs Graf (1485’e doğr. – 1527’ye doğr.) adlarını saymak gerekir. XVI. yy.ın isviçreli ressamları arasında da Basel’de bir süre yaşayan Hans Holbein (1497-1543) ve Tobias Stim- mer (1539-1584) önemlidir. Ayrıca, İsviçre resminin bu altın çağında birçok değerli sanatçı daha yetişti: Zürich’li Genç Hans Leu (1490’a doğr. – 1531), Fribourg’lu, Hans Fries (1465’e doğr. – 1518), portre ressamlarından Hans Asper (1499-1571), Hans Klau- ber (1536-1578), Yaşlı Hans Bock (1550’ye doğr. – 1624’e doğr.) ve gravürcü Jost Amman (1539-1591). Bu devirde, evleri süsleyen küçük vitraylar sanatı gelişti. Hans Funck (1470’e doğr. – 1539’a doğr.) en ünlü cam ressamı idi. Ticino’da, roman kiliselerinde (San Nicolao de Giornico) ve Bemardino Luino’nun süslediği Lugano’daki Santa Maria degli An- geli gotik kilisesinde İtalyan etkileri çok güçlüdür. Rönesans etkileri alman İsviç- resi’nde Riva San Vitale’deki (Ticino) Santa Croce kilisesinde ve Luzern ve Zürich’teki sivil yapılarda görülür. XVII. yy.da İsviçre sanatı Ticino bölgesi dışında bir varlık gösteremedi. Ticino bölgesinde bütün Avrupa’yı etkileyen ressamlar (Giovanni Serodine [1594’e doğr. – 1631’e doğr.] ve Pier Francesco Mola [1612-1666]), mimarlar, heykeltıraşlar ve yalancı mermerciler (stükatörler) yetişti. Carlon Maderno (1556- 1629), Carlo Fontana (1634-1714), Francesco Borromini (1599-1667) Roma’da barok eserler verirken, Baldassare Longhena (1598-1682) Venedik’te çalışıyordu. Cenevre’de fildişi üzerine portre yapan ressamların ünü bütün Avrupa’ya yayıldı. Bu okulun en ünlü temsilcisi Jean Petitot’tur (1607- 1691). Minyatürcü Joseph Werner (1637- 1710) Fransa kralı Louis XIV’ün sarayında çalıştı. XVIII. yy.da Fransız İsviçresi’n- de özellikle Neuchâtel’de ve Alman isviç- resi’nde, fransız sanatının etkileri hâkim oldu. Güney Almanya rokoko mimarîsi, Ein- siedeln ve Sankt-Gallen manastır kiliselerini etkiledi. XVIII. yy.ın iki önemli ressamı, Cenevre’li Jean Etienne Liotard (1702- 1789) ve İngiltere’de çalışmış olan Zürich’li Johann Heinrich Füssli’dir (1741-1825). Bu
İSVİÇRE
«Naför Mor»» Fllift Völlotton’uh eseri Cezayir müzesi
yüzyılda yaşamış olan diğer başarılı portreciler de şunlardır: Winterthur’lu Anton Graf (1736-1813), Basel’li Johannes Rudolf Huber (1668-1748), Cenevre’li Jean Huber (1721-1786) ve İtalya ve Avrupa’da çalışmış olan Coire’lı Angelika Kauffmann (1741-1807). Salomon Gessner (1730-1788), François François Sablet (1745-1819) ve Je- an-Piere Saint-Ours (1152-1809) gibi yetenekli ustaların da adını anmak gerekir. XVIII. yy.ın sonlarına doğru İsviçre’ye yâ- pılan gezilerin artmasıyle turizm doğdu. Vedütist adı verilen ustalar turistler için kent ve dağ manzaralarını canlandıran renkli estamplar yaptılar. XIX. yy.ın ortalarında bu ressamların yerini Alp manzaralarını işleyen François Didey (1802-1877) ve Alexandre Calame (1810-1864) aldı. İsviçre dağlarını ingüiz Turner, İtalyan Sega ntini ve isviçreli Auguste Baud-Bovy (1848 -1899) canlandırdı. Cenevre’de XIX. yy.ın ortalarında küçük bir resim okulu doğdu. Bu okulun başlıca temsilcileri günlük hayat konularını işleyen Wolfgang Adam To- epffer (1765-1847) ve hayvan ressamı Jac- ques Laurent Agasse’tır (1767-1849). Adam Toepffer’in oğlu Rodolphe Toepffer iğneleyici olmayan karikatürleriyle dikkati çeker. Aynı dönemde Leopoldo Roberto (1794- 1835) güney İtalya köylülerinin hayatını canlandıran resimler yapıyordu. Daha sonra, Arnold Böcklin (1827-1901) mitolojik ve sembolik resimde başarı kazandı. Frank Buscher (1828-1890) güçlü bir ışık anlayı- şıyle Amerika, Fas ve İtalya’dan manzaralar çiziyordu. Vaud’lu Charles Gleyre (1806- 1874) Paris’te akademizmin ustalarından biri olarak ün kazanırken, Barthelemy Menn (1815-1893) Cenevre’deki öğreniminden fırsat buldukça Corot’yu hatırlatan manzara resimleri yapıyordu. Arkadaşı Vaud’lu François Bocion (1828-1890) eserlerinde Cenevre gölü ve kıyılarını canlandırdı. XIX. yy. Bel-Air kulesi İsviçre heykelini, Paris’te çalışan Cenevre’li Lozan James Pradier (1792-1852) ve öğrencisi Jean Etienne Chaponniere (1801-1835) temsil etti. Güçlü etkileri yirmi beş yıl süren Ferdinand Hodler (1853-1918) büyük duvarlara uygulanan anıtsal kahramanlık resimlerinin yaratıcısı oldu. Daha sonraki neslin sanatçıları, Fransız İsviçresi’nde Ren6 Aubejo- nois (1872-1957), Alexandre Blanchet (doğ. Cenevre
Foto. İsviçre Turizm bürosu, Giraudon, Lipnitzki, Presse diffusion (LAROVS8E)
udon (Vava kantonu) sokaklarında isviçreli yahudilerin gösterileri mayıs 1967)
Lucens nükleer enerji erkezi (Vaud kantonu)
Willy Spühler
Yves Velan
1882), Maurice Barraud (doğ. 1899), Alman İsviçresi’nde Paul Basilius Barth (doğ. 1881), Wilhelm Gimmi (doğ. 1886) fransız okulunu benimsediler. Fransa’da çalışan Felix Vallotton (1865-1925), Rodo da denen Verlaine, Hodler’in arkadaşı heykeltıraş Auguste von Niederhausem de (1863- 1913) söylentiye göre isviçrelidir. Heykeltıraş Hermann Halledin (\ 880-1950) Ma- illol’ün etkisinde kaldı (Bk. EK CİLT).
MÜZİK
Ortaçağdan sonra Sankt-Gallen manastırları, Einsiedeln, Engelberg, Muri (Aargau) ve Zürich dinî müziğin, gregorius şarkılarının, dinî tiyatroların, XV. yy.dan sonra da org müziğinin kaynaştığı yerlerdi. XIV. yy.dan sonra bütün kantonlarda halk koroları, fifre ve trompet toplulukları kuruldu, bu topluluklar saz şairlerinin ilgisini çekti. Dinî reformun İlâhiden başka şarkı söylemeyi yasaklaması gerilemeye yolaçtı; bu dönemde adını yabancı ülkelere duyuran tek besteci L. Senfl’dir (1490’a doğr. – 1543’e doğr.). Bir süre sonra alman ve İtalyan etkisi kendini yeniden göstermeğe başladı, orkestra çalışmaları gelişti, İsviçre Müzik derneği XIX. yy. başlarından sonra 600- 700 kişilik topluluklarla konserler verdi ve a capella erkek koroları gittikçe çoğaldı. Ne var ki, H.G. Nâgeli (1773-1836) ve Hu- go von Senger’in (1835-1892) etkisiyle İsviçre’nin fransızca konuşulan bölgelerinde bile alman müziği etkisinde kalınıyor ve büyük koroların katıldığı Festpiele’leı düzenleniyordu (yirmi beş yılda bir, Vevey’- deki, Bağcılar bayramı). Bununla birlikte alman özellikleri taşıyan bu müzikte, İsviçre müziğine has bazı nitelikler de görülüyordu. Bu özellikleri ölçülü lirizm ve dine bağlılık olaraik belirlenebilir. XIX. yy.ın sonlarından başlayarak, İsviçre’de birçok değerli besteci yetişti, Alman İsviçresi’nde H. Huber (1852-1921), H. Suter (1870- 1926), Othmar Schoeck (doğ. 1886), W. Burkhard (1900-1955), Kari Heinrich Da- vid (doğ. 1884), H. Haug (doğ. 1886), W. Beck (doğ. 1901) v.b. Bu besteciler, Wag- ner, Brahms, Hindemith, Schönberg’in etkisinde kaldılar. Fransız İsviçresi’nde, Emile Jaques-Dalcroze (1865-1950), G. Doret (1866- 1943), H. Gagnebin (doğ. 1886), A. For- nerod (doğ. 1890), J. Binet (1893-1960), And- r€ Marescotti (doğ. 1902), Pierre Wissmer (doğ. 1915), Debussy, Faur6, Ravel, V. d’lndy’den etkilendi. E. Blanchet (18771943), E. Bloch (1880-1959), R. Vuataz (doğ. 1898), Constantin Regamey (doğ. 1907), Ju- lien François Zbinden (doğ. 1917) bu usta bestecilerin etkisinden uzaklaşmağa çalıştı. A. Honegger (1892-1955) bu iki akımı bir bakıma kaynaştırmış sayılır: ömrü boyunca Fransa’da yaşayan bu besteci, senfoni, oratoryo, opera, oda müziği eserlerinde, alman lirizmini fransız inceliğiyle bağdaştırdı. Yaşayanı isviçreli bestecilerin en ünlüsü sayılan Frank Matin de (doğ. 1890) Hollanda’da oturmasına rağmen aynı tutumu sürdürmektedir. Orkestralar ve ünlü yöneticiler, İsviçre müziğini geliştirmek için çalışmaktadır: Zürich’te Hans Münch (doğ. 1893), P. Sac- her (doğ. 1906), Bern’de Fritz Brun (doğ. 1878), Lozan’da ünlü orkestra yöneticisi E. Ansermet (doğ. 1883), Victor Desargens (doğ. 1908) çağdaş rus ve fransız eserle
rini İsviçre’de tanıttılar. E. Appia (1894- 1961) özellikle fransız eserleriyle, klasik ge- leniğin İsviçre’deki savunucusu oldu. Lü- zern, Zürich, Montreux gibi şehirlerde düzenlenen festivaller milletlerarası bir genişlik kazandı. Mezieres’de (Vaud), Jorat tiyatrosunda lirik eserler (G. Doret’nin La Servante d’EvoUne’ı [Evolfcne’in Hizmetçisi], Honegger’in Le Roi D av id’ i [Kral Da- vid] ve Judith’i) sahneye kondu. Sayısız korolar, müzikli revüler (Schweiz, Mpsikzeitung, Fueilles Musicales), Basel, Bern, Zürich, Fribourg ve Cenevre üniversitelerindeki müzikoloji kürsüleri İsviçre’de müziğin gelişmesine yardımcı oldu. Bugün İsviçre’de Federal Şarkı derneğine bağlı 200 dernek ve 15 000 üye (erkek korosu) vardır. öte yandan, 1. Stravinski ile libretto yazarı Ramuz’ün ortak çalışmaları sonucu, His- toire du Soldat (Askerin öyküsü), Les No- ces (Düğün), Renard (Tilki) gibi değerli eserler bestelendi.
\ EĞİTİM
Eski konfederasyonun mirası olan federalizm, öğretim alanında da kendini gösterir. Kamu eğitiminde, kantonların gelenekleri, çeşitli bölgesel zihniyetler, inanç ayrılıkları ve üç millî dil göz önünde tutulur, örnek olarak, iki resmî dil konuşulan Fri- bourg’daki üniversitede iki dilde öğretim yapılır; katolik olan bu kanton halkı katolik bir üniversiteye sahiptir. İlköğretim teşkilâtını kantonlar düzenler; zorunlu olan ilköğretim, devlet okullarında laik anlayışa göre ve parasız olarak yapılır. Ayrıca özel okullar da vardır. Anayasanın 27. ve 47. maddeleri gereğince, konfederasyon İktisadî bakımdan fakir kantonlara ilkokullar için para yardımı yapabilir ve kamu eğitiminin anayasa ilkelerine uygunluğunu denetleme hakkına sahiptir. Federal hükümet, zanaat, sanayi ve tarım eğitimini de denetler. Ortaöğretim, ortaokullar ve liselerle temsil edilir, öğrencileri bakalorya veya olgunluk belgesi’ne hazırlayan bu liselere «gym- nasium» denir. Bu kurumların yönetimi ve bakımı kantonlara ve bazı komünlere, bazen de özel kuruluşlara aittir. Tıp ile ilgili mesleklere ilişkin özel kanunlar uyarınca, hâkim, dişçi, veteriner ve eczacı diploması almak için gerekli şartları merkezî iktidar belirler: bu diplomalar yalnız federal olgunluk belgesini (kanton bakaloryasına eşit) kazanmış olanlara verilir. Böylelikle merkezî iktidar, federal bir komisyon organı aracılığıyle, üniversiteye giriş sınavlarını gözetir. Yükseköğretim alanında, yedi kantonun her biri bir üniversiteye sahiptir (Basel, Bern, Fribourg, Cenevre, Lozan, Neuchâtel, Zürich). Bu üniversitelerden beşinde tıp fakültesi vardır. Yüksek öğrenim kuruluşları arasında çok sayıda yüksek ticaret okullarını ve Sankt-Gallen Ticaret üniversitesini de saymak gerekir. Federal hükümet, Anayasanın 27. maddesiyle kendisine tanınan federal üniversite açma yetkisini bugüne kadar kullanmadı; 1855’te, konfederasyona bağlı tek yüksek okul olan ve sonradan çok gelişen Zürich Politeknik okulunu açmakla yetindi, öğretim bağımsızlığı kanunlarca korunduğundan, gerek bağımsız, gerek dinî karakterli (katolik veya protestan) kolejler yan yanadır. Bu arada, fizik ve karakter gelişimine, beden eğitimine önem veren ve öğrenciyi olgunluk sınavlarına kadar yetiştiren birkaç yeni okulu da (alm. Landerziehungsheime) belirtmek gerekir.
B 1 L t M L E R
İsviçre’de bilim, ünlü büyücü-hekim Para- celsius’u (1493’e doğr. – 1541) yetiştirdikten sonra zooloji bilgini Conrad Gesner (1516-1565) ve botanik bilgini Bauhin (1560- 1624) ile tabiat incelemesine yöneldi; bu iki bilgin ilk tabiî sınıflamaları yaptılar. Newton ile Leibniz’in hâkim olduğu sonraki yüzyılda özellikle Leonhard Euler’in (1707-1783), ayrıca sonsuzküçükler hesabını uygulamak için Leibniz’in buluşlarını geliştirmeğe çalışan Jacques I Bernoulli (1654 -1705), Jean I Bernoulli (1667-1748) ve Ni- colas I Bernoulli’nin (1687-1759) adları
■ m
Adolfo Jenni Reto Caratscfı
parladı. Daniel Bernoulli (1700-1782) bu matematik temellere dayanarak rasyonel hidrodinamiği kurdu ve J. G. Sulzer (1720- 1779) ilk dış balistik deneylerini gerçekleştirdi. Aynı yüzyılda, A. von Haller (1708-1777) fizyolojiyi deneysel yolda geliştirdi ve Ch. Bonnet (1720-1793) partenogenez’i buldu. Fizyolojist N. Th. de Saussure (1767-1845), meteorolojiyle ilgilenen fizikçi M. A. Pic- tet (1752-1825), elektrikli telgraf projesinde G. L. Lesage (1724-1803) aynı deneyci anlayışa bağlıydılar. Saatçi F. Berthoud (1727 -1807), Alplerde araştırmalar yapan fizikçi H. B. de Saussure (1740-1799) ve Condolle botanikçiler ailesinden Augustin (1778-1841), Alphonse (1806-1893) ve Casimir (1836- 1918) adlarını ayrıca anmak gerekir. XIX. yy.da, J. Steiner (1796-1863) ve sonradan Paris’e yerleşen Ch. Sturm’un (1803- 1855) geometriye yenilikler getiren ortak çalışmaları, J. Amsler’in (1823-1912) pla- nimetre ve integral aracı buluşları göze çarpar. Yüzyılın sonunda, İsviçre bilimi Kölliker ile (1817-1905) fizyolojide, A. He- im ile (1849-1937) jeolojide, oksijenin ve azotun sıvılaştırtmasını bulan R. P. Pic- tet ile (1846-1929) kısıtlı bağıllık teorisini doğrulayan Ch. E. Guye ile (1866-1942) ve kozmik ışınları ilk bulanlardan A. Goc- kel ile (1860-1927) fizikte, invar (nikelli çelik) ve elinvar’ı bulan Ch. E. Guillaume ile (1861-1938) kimyada yeni atılımlar gösterdi. Günümüzde, P. Karrer (doğ. 1889), T. Reichstein (doğ. 1897) ve vitaminler, hormonlar ve böcek zehirleri (D.D.T.) üstüne yaptığı çalışmalarıyle ün kazanan Müller (doğ. 1899) sayesinde isviçreli biyokimya- cılar bilimin zirvesine yükseldiler. Sanayi araştırmaları, bilim öğretimindeki seçkin üstünlük (özellikle Zürich Teknik okulunda) ve sanayi alanındaki ilerilik sayesinde özellikle eloktrometalürji ve eczacılık dallarında başanyle yürütüldü. Buna karşılık, temel bilimsel araştırmada aynı gelişme sağlanamadı. Her yıl çok sayıda araştırmacı ve mühendis yurt dışında yerleşmektedir (1962-1963’te 144 kişi). İsviçre’den A.B.D.’ye göç, özellikle bilim adamı göçü, en yüksek orana ulaştı (yüzde 5,6). İsviçre yurttaşlığından vaz geçmeyen bilginlerin en ünlüsü gerek teorik, gerek teknik astronomiye yepyeni fikirleriyle katkıda bulunmuş olan astronom Zwicky’dir (cisimlerin uzayda ilerlemesi). Bununla birlikte, 1952 yılında İsviçre Millî Bilimsel Araştırma fonunun kurulmasıy- le bir kalkınma çabası gösterildi; böylelikle dış ülkelerle işbirliği gittikçe geliştirildi ve yarınki İktisadî yapıyı belirleyecek olan bilimsel çalışmaların gerekliliği gittikçe daha iyi anlaşılmağa başladı. İsviçre Cern’in merkezi haline geldi ve 1965 yılında atom enerji ve araştırmasına, yaklaşık olarak 79 milyon frank ayırdı.
HABERLEŞME
• Basın. Federasyonun kuruluşundan beri İsviçre basını tam bir hürriyet içindedir. Ülkede, çok sayıda gazete ve dergi yayımlanır; bunların tirajları yüksek değildir. İsviçre’deki en eski iki gazete, 1738’de kurulan La Feuille d’Av is de Neuchâtel ile 1762’de kurulan La Feuille d’Av is de Lau- sanne fransızca yayımlanmaktadır. Bunların dışında, otuz kadar fransızca gazete yayımlanır. En önemlileri: 1789’da kurulan La Gazette de Lausanne; 1826’da kurulan Le Journal de Gentve ve 1879’da kurulan akşam gazetesi La Tribüne de Ge- nive. Alman dilinde çıkan gazeteler ara
Foto. Parim age, B ernische K raftıcerke, Camera-Pre$s (L A R 0 U 8 S E )
w
Erwin Jaeckle Traugott Vogel
sında sadece, 1893’te Zürich’te kurulan Ta- gesanzeiger’in tirajı 100 000’i aşar. 1780’de kurulan Neue Zürcher Zeitung ile 1842’de Basel’de kurulan National Zeitung almanca olarak yayımlanan yüz kadar gazetenin en önemlileridir. İtalyanca gazete sayısı ise altıyı bulur. • Haber ajansı. 1894’te kurulan İsviçre telgraf ajansı 1899’dan sonra tek rakibi olan Berna ajansıyle birleşti. Bir anonim şirket olan ajans malî bakımdan İsviçre basınına dayanır; edindiği bilgileri ülkenin üç resmî dilinde yayar. • Radyo. Radyo yayımları imtiyazı, hükümet tarafından, bir kamu kuruluşuna devredildi. İsviçre Radyo ve Televizyon Yayın kurumu diye adlandırılan bu kuruluş üç kanaldan üç ayrı dilde yayın yapar. • Televizyon. Radyo ve Televizyon kurumu- nar bağlı olan televizyon istasyonları 625 kanaldan ticarî olmayan yayınlar yapar. Bunların giderleri resmî kredilerle ve alıcı istasyonların sağladığı gelirlerle karşılanır. (l) İSVİÇRE yaylası, İsviçre’deki Tepeler bölgesine yanlış olarak bazen verilen ad.