MÜZİK ÜZERİNE LÂFLAR
Öyle büyük sözleri, “hikmet”leri sevmem… Benim inancımda
olan bir dostum, bu konuda örnek diye Goethe’nin son kelimelerini
alır; “Neymiş, der. Yok, ‘Daha çok ışık.’mış… Adam ölü
yor, çevresi kararmakta… Elbette ışık isteyecek, şarap isteyecek
değil ya -.” Akla yakın geliyor. Ama gelin siz bunu, Goethe uzmanlarına,
“Faustolog”lara anlatın. Üç kelimeye ciltler dolduracak
yorumlar hazır… <
Müzik üzerine bazı lâflar geçti elime… Birkaçını size de aktarayım,
bakın neler söylemiş eloğlu ? Örneğin, Amerikalı düşü
nür ve şair R. W. Emerson: “Müzik fakir insanın cennetidir.”
demiş, çıkmış işin içinden. Adamın kamı açlıktan gırıldar, üzerindeki
elbiseler dökülürken, oturt konser salonuna, acaba cenneti <
duyar, görür mü? İngiliz şairi Browning’in de fikri şu: “Müzik i
dinleyen insan, yalnızlıktan uzaklaştığını hisseder.” Çok kimse ı
bilirim, müziği yalnız dinlemeye dirençleri yoktur. Yeni bir opera I
veya bir senfoni plâğı almışsa, mutlaka yine meraklı bir dostunu |
edinip, beraber dinlemeyi isteyecektir. Müzikte yalnızlığını unutan
kişi, ne diye arkadaşla dinlesin, değil mi? Ünlü “Don Kişot”
yazan Cervantes’e ne buyurulur? “Müziğin olduğu yerde, diyor t,.
Cervantes, kötülük barınmaz.” Keşke öyle olsaydı… Konser ve •
opera salonlarının kulisleri dünyanın en sakin yerleri olur, herkes ‘
başını dinlerdi. Oysa . müzikçiler arasında yanşma ve didişme \
çoğunlukla okullarda başlar, büyüdükçe gelişerek sürer gider. ı
Transız yazan Alphonse Daudet ise, daha yüz yıl önce insanlığı, .
diğer gezegenlere götürüvermiş; “Müzik bir başka gezegendir.” ‘
demiş, çıkmış. Demek, pikabımıza plâğı koyduğumuz, radyomuzun/
düğmesini çevirdiğimiz andan itibaren, kendimizi milyarlarca kilo-metre ötedeki bir gezegene konmuş olarak kabul edebiliriz. Daudet’nin
dediklerine inanırsak, uzay araştırmaları için sarfedilen
paralara, yetiştirilen adamlara acımamak elde değil. Peki, çapkın
Shakespeare’e ne diyelim? “Eğer müzik aşkın gıdasıysa, durmadan
çalınız!” diye bir lâf ettirir Onikinci Gece adlı oyununda. ■■
Müzjk dinlemediği halde, aşkın gıdasını bol bol almış olanlar yok
mu aramızda? Gazeteler bu gibi kişilerin hikâyelerini sık sık veriyor,
resimlerini basıyor. O korkunç yüzlere bakınca, öyle durmadan
müzik çaldıracak türden olmadıklarını anlamak için, aşk
defterini kapamış bulunmak pek gerekli değil… İngiliz yazan T.
Cariyle da; “Doğrusunu söylemek gerekirse müzik meleklerin dilidir.”
gibi bir söz etmiş. Müziği yazan insan, çalgısını yapan
insan, söyleyen ve çalan insan. Araya melekler neden katılmış,
neden onların dili olmuş? Alman düşünürü Nitzche’ye bakılırsa:
“Müziksiz hayat bir hata olur”muş… Yeryüzü, müzik dinlemeye
tek dakika bile ayıramıyan siyaset ve iş adamlarıyla dolu-.. İç
lerinden biri dahi çıkıp, hatalı bir ömür sürdüğünü söyleyip savunmuyor.
. • *
Bırakalım şakayı, bırakalım edebiyatı, bırakalım cafcaflı sözleri;
inanın en güzelini, en gerçeğe uygun olanını, yoluna baş koyduğum
Atatürk demiş: “Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide
değişikliği alabilmesi, kavnyabilmesidir.” İnanmıyor musunuz?
Durmayın, hemen açın radyolarınızı, sıkın dişinizi ve şöyle
yarım saat dinlemeyi deneyin. Olmadı mı, öyleyse girin bir çalgılı
gazinoya, yahut atlayın bir taksiye, koydurun pikabına bir
plâk. Kulaklarınızda yankılanan seslerle çevrenize bir göz atın
ve görün bakın yeni değişiklik diye birşey kalmış mı, kalmamış
mı ?
FARUK YENER