Kostantiniad, Yalıköşkü’ne yakın, Akropol (Sarayburnu tepesi) tarafında, deniz kenarında bulunan, yüksekçe, üzeri kurşun kaplı, küçük kubbeli, taştan yapılmış bir köşkün bulunduğunu ve bunu Sultan Üçüncü Murad’ın vezirlerinden Yemen fatihi Arnavud Sinan Paşa’nın kendi kesesinden harcayarak yaptırdığını yazıyor. Kara Çelebizade Abdülaziz Efendi’nin Ravzatü’l-Ebrâr410 adlı eserinde şöyle deniyor: “Tophane’nin karşısındaki sahilde Sultan Bayezid Köşkü olarak bilinen köşkün temeli, eskiden Sinan Paşa tarafından atılmıştı. Ancak tamamlanamadan Sinan Paşa’nın sadareti son bulmuştur. Bu makama geçen Ferhad Paşa ve Siyavuş Paşa bitirilmesi için uğraşmışlar, ancak köşkün tamamlanması yine Sinan Paşa’ya nasip olmuştur. Şaban 1001.” Ravzatü’l-Ebrâr’ın ‘Tophane’ye karşı’ tabirinden maksat Üsküdar değil ise, Kostantiniad’ın Sinan Paşa Köşkü’nün Yalıköşkü civarında olduğuna dair ifadesi doğrulanmış olur. Özellikle Kostantiniad’ın bu köşk hakkındaki ifadesi şahitliğine dayanır. Şimdiki Sepetçiler Köşkü, Sinan Paşa Köşkü’dür. Ahırkapı semtinde bulunan Sinan Paşa Köşkü’nden, Birinci Bölge411 bahsinde söz edilmişti. Marmara sahilindeki kapılar tarif edilirken buna dair ayrıntılar verilecektir.
Resmini aşağıya aldığımız Cebeciler Köşkü’ne eski bazı resimlerde, Alay Köşkü de deniliyor. Çünkü İstanbul’a dair neşredilen resimli Frenkçe eserlerde Sarayburnu ile Sirkeci İskelesi arasında Cebeciler Köşkü diye adlandırılan bir köşkün resmini görüyoruz ki Grelot’un seyahatnamesinde bu köşk, Alay Köşkü olarak belirtilmiştir.
Kostantiniad, Yalıköşkü’ne yakın, Akropol (Sarayburnu tepesi) tarafında, deniz kenarında bulunan, yüksekçe, üzeri kurşun kaplı, küçük kubbeli, taştan yapılmış bir köşkün bulunduğunu ve bunu Sultan Üçüncü Murad’ın vezirlerinden Yemen fatihi Arnavud Sinan Paşa’nın kendi kesesinden harcayarak yaptırdığını yazıyor. Kara Çelebizade Abdülaziz Efendi’nin Ravzatü’l-Ebrâr410 adlı eserinde şöyle deniyor: “Tophane’nin karşısındaki sahilde Sultan Bayezid Köşkü olarak bilinen köşkün temeli, eskiden Sinan Paşa tarafından atılmıştı. Ancak tamamlanamadan Sinan Paşa’nın sadareti son bulmuştur. Bu makama geçen Ferhad Paşa ve Siyavuş Paşa bitirilmesi için uğraşmışlar, ancak köşkün tamamlanması yine Sinan Paşa’ya nasip olmuştur. Şaban 1001.” Ravzatü’l-Ebrâr’ın ‘Tophane’ye karşı’ tabirinden maksat Üsküdar değil ise, Kostantiniad’ın Sinan Paşa Köşkü’nün Yalıköşkü civarında olduğuna dair ifadesi doğrulanmış olur. Özellikle Kostantiniad’ın bu köşk hakkındaki ifadesi şahitliğine dayanır. Şimdiki Sepetçiler Köşkü, Sinan Paşa Köşkü’dür. Ahırkapı semtinde bulunan Sinan Paşa Köşkü’nden, Birinci Bölge411 bahsinde söz edilmişti. Marmara sahilindeki kapılar tarif edilirken buna dair ayrıntılar verilecektir.
Resmini aşağıya aldığımız Cebeciler Köşkü’ne eski bazı resimlerde, Alay Köşkü de deniliyor. Çünkü İstanbul’a dair neşredilen resimli Frenkçe eserlerde Sarayburnu ile Sirkeci İskelesi arasında Cebeciler Köşkü diye adlandırılan bir köşkün resmini görüyoruz ki Grelot’un seyahatnamesinde bu köşk, Alay Köşkü olarak belirtilmiştir.
Sultan Üçüncü Murad zamanında Mısır’dan gelen hâzineyi taşıyan saray donanması, bu köşkün önünden geçerken toplar atarak padişahı selâmlamış. Padişah bu olay üzerine “Bu, hayra alâmet değildir; ömrümüzün sonuna işaret etse gerek…” diyerek üzüntülerini bildirdiği rivayet edilir. Gerçekten de, adı geçen sultan bu köşkte hastalanmıştı.
Hammer,4*2 Sinan Paşa Köşkü hakkında şu ayrıntıyı veriyor:
“Sultan Murad, Özbek elçisini kabulünden bir ay sonra öldü (16 Ocak 1594). Bir önsezi ile vefatını haber vermiş ve bu his evhamlı düşüncelerini artırmıştır. Sırdaşı ve mirahoru* olan, saraydan çıkışında Diyarbakır valiliğine tayin edilen ve bir müddet sonra saraydaki hizmetine geri dönmüş olan Saatçi Hasan bir rüya gördü. Bu rüyanın şahısları, kendisi, Sultan Süleyman, Şeyh İştibî ve Sultan Murad idi. Saatçi rüyasını yazıp efendisine verdi; efendisi de üç gün sonra midesinde ağrı hissederek bunu öleceğine işaret saydı. Murad, Sultan Süleyman’ın Hasan’a söylediği dördü siyah, sekizi benekli, kırkı beyaz olmak üzere elli iki koyun kurban etmesini ahır müdürüne emretti. Padişah, hayretler içerisinde Sinan Paşa tarafından deniz kenarında yapılmış olan köşke gitti ki buradan Boğaziçi’nde dolu yelken giden gemileri seyredebilirdi. Hünkârın alışkanlığı, çalgıcıları istedikleri havayı çalmaya bırakmaktı. Bu defa, alışılmışın dışında, daha ilk nağmelerde hüzün verecek bir şarkı istedi. O sırada iki Mısır kadırgası gelip limanı selâmladılar. Köşkün camları gürültüden kırılarak düştü. ‘Önceleri bütün donanmanın topları camları kı- ramaz iken şimdi bu kadırganın top sesiyle kırılıyor. Görüyorum ki benim köşk hayatım harap olmuştur.’ dedi. Gözyaşları yanaklarından ve sakalından akıp gitti.4*3 Bünye itibarıyla zayıf ve vehimli olmakla beraber, gaddar ve zalim olmayan bu padişah, ertesi gece hâyâta veda etti.” Kaptan paşaların Cebeciler Köşkü’nde padişah huzuruna kabul edildikleri, devlet kayıklarının buradan geçerken top atarak padişahı selâmladıkları bilinmektedir. Eski resimlerde de görülen ve Mısır’dan hâzineyi getiren donanmanın padişahı Sinan Paşa Köşkü önünde selâmladığı bilinirdi. Bu sebeple Cebeciler Köşkü’nün Alay Köşkü olması ihtimalden uzak değildir. Geçmiş zamanda, her biri birçok olayın merkezi olan ve Saray-ı Hümayun terbiyesinin geliştiği ocaklar arasında tulumbacılar ocağı da vardı. Tulumbacılar ocağı mescidin yukarısında ve Sirkeci İskele- si’nde bulunurdu.