wiki

SARAY BURNU EN ESKİ HALİ

sarayburnu

Buzhane, Arpa Ambarı ve Mutfak Emini Kileri de buradadır. Şimdiki Karhane-i Âmire* Sirkeci İskelesi civarında, padişah tarafından Mimar Mehmed Vedat Bey’e yaptırılan Mes’adet** Hanı’nın karşı taraflarında Büyük Demirkapı caddesine çıkan dar sokakta ve Rali Han’ın yan sokağının köşesindedir. Karhane-i Âmire’nin altında ve köşesinde, meşhur Hattat Râkım Efendi’nin nefis hattı ile yazılmış bir kitabesi olan çeşme vardı. Eski şehremini Cerrah Cemil Paşa’nın zamanında yerinden kaldırılmıştı. İyi niyetli bir ihtar üzerine oradan kaldırılan bu çeşme, İbrahim Sârim Efendi vakfındandır. Çeşmenin Sal- kımsöğüt’te Aydınoğlu Dergâhı karşısında yeniden yapılması kararlaştırılmıştır. Gerçekten de, çeşmenin eski yeri çok pis bir bölgeydi. Tulumbacılar ocağı, saray bahçesinde çıkan yangının söndürülmesi ile görevlidirler. Bunlar bostancı grubundan oluşan fertlerin bir kısmıyla teşkil edilerek bu bölgeye yerleştirilmişti. Bu ocak sonraları müstakil bir ocak olmuştur ve mahallesi yoktur. Ocağın yeşil kiremitli mescidi de bostancılar ocağı (Eski Tıbbiye binası) yakınlarındadır. Bu mescit de yukarıda olup civarında olan ocakların ileri gelenleri için, Kanunî Sultan Süleyman Han tarafından yaptırılmıştır. Minberini, saray bahçesinin bostancıbaşısı olan ağalardan Sivaslı Mehmed Ağa yaptırmıştı. Camii çini kiremit ile örtmüş olduğundan, bu isim ile şöhret bulmuştu. Mahfil, Sultan Üçüncü Osman devrinde yapılmıştır. Mehmed Ağa azledilerek Sivas’a sürgün edilmiş ve orada vefat etmiştir. Hayırsever olan bu zat, De- mirkapı yakınlarında da bir Hadis Mektebi ve bir çeşme yaptırmıştı. Mescidin altındaki ocakların biri sıvacılar, biri de mermerciler ocağı idi. Ayrıca çevresinde bıçakçılar, okçular ve yaycılar ocakları vardı. Tarihî vesikalara göre, Bostancıbaşı Ağalar bayram namazlarını bu camide (Eski Tıbbiye binasının ortasındaki camide) kılarak, ocakları ve askerleri ile gösterişli bir şekilde geçit yaparlardı ki, geleneksel tö- renlerindendir. Bunların da mahallesi yoktur. Mösyö Grelot İstanbul’a dair yazdığı bir seyahatnamede,4*4 İstanbul’un bu tarafındaki bazı binalar hakkında dikkat çekici bilgiler veriyor. Diyor ki:
“… Sarayburnu ve gemilerin genelde yanaşıp su aldıkları küçük çeşme geçildikten sonra,4*5 deniz kenarında iki köşke daha rastlanır. Bunları Kanunî Sultan Süleyman Han yaptırmıştı. Hakan, o zaman hem sayıca çok, hem de azametli ve heybetli olan donanmasının Haliç’e giriş ve çıkışını dostlarına bu köşklerden seyrettiriyordu. Bu köşklerden biri Harem-i Hümayun*** ileri gelenlerine mahsus olup diğerinden daha yüksek idi. Bu köşke, -dışarıdan kimseyle konuşmadan ve kimseye görünmeden saraydan geçilirdi. Kemerler üzerine bina edilmiş, üç büyük odadan oluşmaktaydı. Bu odaların tavanı küçük kubbeli ve taştandı. Döşemesi eski zaman usulü minderlerden, kıymetli halı ve kilimlerden, sırmalı, işlemeli ve nakışlı kumaşlardandı. Köşklerin pencereleri kafesliydi. Fakat Sarayiçi’ne mahsus olan köşk gayet süslü, özellikle içerisindeki sofa yahut divanhanenin düzeni ve döşemesi hakikaten göze ve gönle hoş görünürdü.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir