VA’DİNİ BOZMAK

VA’DİNİ BOZMAK
Va’dinde durmamak da, gadaba sebeb olur. Bir tarafdan verilen söze (Va’d), iki tarafdan yapılan sözleşmeğe (Ahd)
denildiği yukarıda bildirilmişdi. Zarar, azâb yapacağını söz
vermeğe (Va’îd) denir. Va’îdinde durmamak (kerem) olur,
ihsân olur. Yalan olarak va’d etmek harâmdır. Böyle va’di
bozmak da ayrıca günâh olur. Yerine getirmek ise, yalancılık
günâhını yok eder. Fâsid bey’ de böyledir. Bu bey’i fesh etmeleri, bu satışdan vazgeçmeleri, vâcib olur. Fesh edip, tevbe
yapınca, günâhları kalmaz. Bu satışı fesh etmezlerse, günâh iki
kat olur. Va’di incâz etmek, ya’nî va’dine vefâ etmek, yerine
getirmek lâzımdır.
Hadîs-i şerîfde, (Münâfıklık alâmeti üçdür: Yalan söylemek, va’dini îfâ etmemek, emânete hiyânet etmek) buyuruldu.
Va’dinde durmağa gücü yetmezse, münâfıklık alâmeti olmaz.
Kendisine mâl veya söz yâhud sır emânet olunan kimsenin
bunlara hiyânet etmesi, münâfıklık olur.
Buhârîde yazılı, Amr ibni Âsin “radıyallahü teâlâ anh” oğlunun
bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Dört şey münâfıklık alâmetidir: Emânet
olunana hiyânet etmek, yalan söylemek, va’dini bozmak ve
ahdine gadr etmek ve mahkemede doğruyu söylememek) buyuruldu. Ibni Hacer buyurdu ki, nifâk ya’nî münâfıklık, zâhirin
bâtına uymaması demekdir. Sözü, özüne uymaz. î’tikad edilecek şeylerde münâfıklık yapmak, küfrdür. İşlerinde ve sözlerinde münâfıklık yapmak, harâm olur. î’tikadda, îmânda
münâfıklık, diğer küfrlerden dahâ fenâdır. îfâ etmek yerine
getirmek niyyeti ile va’d yapmak câizdir, hattâ sevâbdır. Böyle
va’di ifâ etmek vâcib değildir, müstehâbdır. îfâ etmemek tenzî-
— m —
hen mekrûh olur. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, yapmak niyyeti ile
verdiği sözü tutamazsa günâh olmaz) buyuruldu. Hanefî ve
Şâfi’î mezheblerinde, ahdi bozmak da, özrsüz mekrûh, özrlü
câizdir. Fekat bozacağını önceden haber vermek vâcibdir.
Hanbelî mezhebinde va’de vefâ vâcibdir. Yerine getirmemek
harâm olur. Yapması dört mezhebde de sahîh olan bir şeyi
yapmak takvâ olur.
Her müslimânın, dört mezhebde olanların hepsini sevmesi, hepsine hayr düâ etmesi, mezhebde ta’assub etmemesi
vâcibdir. Dört mezhebi (Telfîk) etmesi, söz birliği ile câiz değildir. Teltik, bir işi, bir ibâdeti yaparken, dört mezhebin ruhsatlarını, kolaylıklarını seçip toplamak demekdir. Yapılan bu iş,
dört mezhebin hiç birinde sahîh olmamakdadır. Bir mezhebin
ruhsatlarını toplıyarak amel etmek, câizdir.
[Bir ibâdeti, bir işi yapmak için, dört mezhebden birini
taklîd etmeğe niyyet etmek, o mezhebe uyarak yapmak lâzımdır. Dört mezhebin her birinde, bir işin yapılması için, bir
kolay yol, bir de güç yol vardır. Birinci yola (Ruhsat), İkincisine
(Azîmet) yolu denir. Kuvvetli, hâli elverişli olanın, Azîmet ile
amel etmesi efdaldir. Güç olan işi yapmak, nefse dahâ ağır
gelir. Nefsi dahâ çok ezer, zaîfletir. İbâdetler, nefsi zaîfletmek
için, kırmak için emr olundu. Çünki nefs, insanın da, Allahın
da düşmanıdır. Onu zaîfleterek azmasını önlemek lâzımdır.
Fekat, büsbütün öldürülmez. Çünki, bedenin hizmetçisidir.
Ahmak ve câhil hizmetçidir. Zaîf, hasta, sıkışık hâlde olan
kimsenin, ibâdetlerini, işlerini terk etmemesi, ruhsat yolu ile
yapması lâzımdır. Kendi mezhebinin ruhsat yolu ile yapması
da güç olursa, diğer üç mezhebden birini taklîd ederek yapması
câiz olur.] G i d e r i z h e r a n , c e h i l v e g a f l e t l e ,
ö l ü m d e n i z i d i b i n e h a s r e t l e .
D ü r l ü m i h n e t l e v e b i n m e ş a k k a t l e ,
m a h v u p e r i ş a n e d e r d ü n y â b i z i .
B i z i s e s e y r e y l e y i p , b u b ü n y â d ı ,
a r a r ı z h a l k ı i ç i n , n e d i r b â d ı .
H â l ı k ı , h a l k ı v e s ı r r – ı î c â d ı ,
b i l m e k i s t e r i z H a k k ı n h i k m e t i n i .

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*