Yazar Arşivi: Kursistemin Prensesi

Hazret-i Peygamberin Hükümdarları İslâm Dinine Davet Etmesi

151- Hazret-i Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, bütün milletlere peygamber gönderilmiş olduğundan İslâm dinine davet için Hicretin yedinci yılı muharrem ayında birer davet mektubu yazdırıp onları mühürledikten sonra, birer elçi ile çevredeki hükümdarlara göndermişti. Bu mektublar, Necaşi denilen Habeş Hükümdarı “Ashane”ye, Mısır Hükümdarı “Mukavkıs”e, Doğu Roma İmparatoru “Hirakl”e, Şam meliki olup Hirakl’in bir valisi hükmünde olan “Haris”e, Yemame Meliki ...

Devamını Oku »

Hudeybiye Andlaşması ve Hayber Savaşı

143- Hicretin altmcı yılı idi. Peygamber Efendimiz Beytullah’ı ziyaret için Zilkade ayının başında bin beş yüz kadar ashabla Medine’den çıktı, Mekke’ye yöneldi. Maksadları savaş olmadığı için, müslümanlar yanlarına mükemmel savaş aletleri almayıp yalnız birer kılıç kuşanmışlardı. Mekke müşrikleri, Hazret-i Peygamberin Medine’den Mekke’ye doğru yola çıktığını haber alınca, bir ordu halinde Mekke’den çıkmış ve “Hudeybiye” denilen yeri tutmuşlardı. Peygamberimizin Mekke’ye girmesine ...

Devamını Oku »

Beni Nadir, Hendek ve Beni Kurayza Savaşları

139- Beni Nadir Yahudileri, Medine’ye iki saat uzakta olan “Zühre” köyünde otururlardı. Müslümanların aleyhinde çalışmamak üzere verdikleri sözü bozmaya başladılar. Uhud savaşından sonra da, fikirlerini büsbütün bozdular. Yayılan uy­ armaları dinlemediler. Hicretin dördüncü yılı Rebiülevvel ayında, Hazret-i Pey­ gamber tarafından kaleleri on beş gün kuşatıldı. Aldıkları izin üzerine, bir kısmı Hayber’e bir kısmı da Şam ve Filistine gittiler. 140- Hendek ...

Devamını Oku »

Beni Kaynuka ve Uhud Savaşları

133- Peygamber Efendimiz, Medine’nin “Aliye” denilen bölgesinde otur­ makta olan Beni Kaynuka Yahudileri ile sözleşme yapmıştı. Soma bir müslümanı haksız yere öldürerek verdikleri sözü bozdular. İslâmiyetin ilerlemesinden telâşa düşmüşlerdi. Müslümanlar arasında gizlice bozgunculuk yapıyorlardı. Peygamber Efendimiz onların reislerini çağırarak ona şöyle dedi: “Ey Kaynuka Oğulları! Benim gerçek bir peygamber olduğumu biliyorsunuz. Bana iman ediniz ki, Kureyş’in (Bedir’de) uğradığı felâkete uğramayasımz.” ...

Devamını Oku »

Birinci ve İkinci Bedir Savaşları

127- Kureyş kabilesinden bir seriyye (çete), Medine civarına kadar sokulup müslümanların hayvanlarını vurmuşlardı. Peygamber Efendimiz bunu öğrenince, Hazret-i Ali’yi sancaktar tayin ederek muhacirlerden bir birlik ile bu çeteyi izlemeye çıktı. Bedir denilen yere kadar gittiler. Fakat çete savuşup gittiğinden, geri döndüler. İşte buna Birinci Bedir savaşı denmiştir. 128- İkinci Bedir savaşma gelince, bu da hicretin yine ikinci yılı Ramazan ayında ...

Devamını Oku »

Müslümanların İlk Sancaktarı ve İlk Seriyyesi

125- Mekke’de bulunan gayrimüslimler, müslümanları bu mübarek yurd- larından çıkarmışlar, mallarını ellerinden almışlar, canlanna da düşman ke­ silmişlerdi. Yüce Allah buna karşılık izin vererek bunları mallarını, canlarım ve yurdlarını müslümanlara helâl kılmıştır. Bunun için hicretin ikinci yılında, Mekkelilerin ticaret için Şam’a gön­ derdikleri bir ticaret kervanına taaruz edilmesine karar verildi, öyle yapılmakla, düşmanların müslümanlar aleyhindeki tecavüz hareketleri son bulacak, kuvvet ...

Devamını Oku »

Peygamberimizin Cihada Mezuniyeti ve Başlıca Düşmanları

121- Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz, bütün âlemlere rahmettir. O, in­ sanlık âlemini bir kardeşlik düzeni üzere yaşatmak ve yükseltmek isterdi. Cehalet karanlıkları içinde kalmış insanları hidayet nurları ile aydınlatmaya çalışırdı. Bunun için kavmine çok güzel öğütler verdi. On üç seneden çok yumuşaklık ve tatlılık gösterdi. Ne yazık ki, onlardan birçokları bu mutlu hayatın kıymetini bilemediler. Müslümaların canlarına saldırmaktan geri durmadılar. ...

Devamını Oku »

Peygamberimizin Medineye Hicretleri ve Oradaki Bazı Çalışmaları

114- Peygamberliğin on dördüncü yılı idi. Mekke’deki müslümanlar Medine’ye hicret etmişlerdi. Mekke şehrinde yalnız Hazret-i Peygamber ile aile halkı ve hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ali kalmışlardı. Müslümanların böyle Medine’ye gidip orada bir kuvvet meydana getirmeleri, Mekke’deki gayrimüslimleri düşündürüyordu. Darü’n-Nedve denilen bir binada toplandılar. Müslümanların en büyük düşmanı olan Ebu Cehil adındaki şahsın sözüne uydular. Hazret-i Peygamberi öldürmeye karar verdiler. ...

Devamını Oku »

İslâmiyetin Medine’de Yayılması ve Müslümanların Oraya Hicreti

112- Medine’nin eski adı “Yesrib” idi. Oraya Yemen’in Ezd kabilesinden bir toplum gelip yerleşmişlerdi. Bu toplumun başkanı olan Haris ölünce, Evs ve Hazreç adlarındaki iki oğlunu bırakmıştı. O toplum da ikiye ayrıldı. Bir kısmı Evs’e, diğer bir kısmı da Hazreç’e bağlandı. Böylece Medine’de Evs ve Hazreç adında iki kabile türemiş oldu. Daha sonra bunların araşma şiddetli düşmanlık girdi. Daima bir- ...

Devamını Oku »

Ayın Bölünmesi ve Miraç Mucizesi

110- Ayın iki parçaya ayrılması, peygamberliğin sekizinci yılında olmuştur. Şöyle ki: Müşriklerden bir kısım kimseler, mehtaplı bir gecede, aym ikiye ayrılıp sonra birleşmesini Peygamber Efendimizden istediler. Böyle bir mucize gös­ terilmedikçe, iman etmeyeceklerini söylediler. Hazret-i Peygamberde Yüce Allah’a dua etti. Ay da, Yüce Allah’ın kudreti ile iki parçaya ayrıldı. Bir parçası nur (Hira) dağmın bir tarafında, diğer parçası da öbür ...

Devamını Oku »

Peygamberimizin Kabileleri Dine Daveti ve Akabe Bey’atı

104- Mekke’deki müşrikler, Ebu Talib’in öğütlerini dinlemediler. Onun öl­ ümünden sonra Hazret-i Peygambere daha ziyade düşmanlık ettiler. Eziyet etmeye kalkıştılar. Peygamber Efendimiz de azadlısı olan Zeyd’le beraber Mekke’den çıkıp Taife gitti. Önce civarda bulunan “Bekr İbni Vail” kabilesi ile “Kahtan” kab­ ilelerinden birini dine davet etti; fakat bunlar daveti kabul etmediler. Sonra Taife vardılar. Orada “Beni Sakıf” kabilesini dine çağırdı; ...

Devamını Oku »

Ebû Talib ile Hazret-i Hatice’nin Vefatları

101- Amcası Ebu Talib, Peyamberimizi çok sever, pek ziyade korurdu. Efendimizin pek muhterem ve pek doğru sözlü bir zat olduğunu bilirdi. Fakat kavminin dedikodusundan çekinerek görünüşte iman etmiş değildi. Kalben iman etmiş olduğu kendisine isnad edilen bazı şiirlerinden anlaşıjmaktıdır. Gerçeği ancak Yüce Allah bilir. Seksen yaşmda olduğu halde , Risaletin onuncu yılında vefat etmiştir. 102- Ebu Talib ölümüne yakın bir ...

Devamını Oku »

İlk Müslümanların Çektikleri Eziyetler, Habeşistana Hicretleri ve Çember İçinde Kalmaları

97- Peygamber Efendimizi doğrulayıp İslâm dinini kabul eden ashab-ı ki­ ramdan birçokları, bu uğurda pek çok eziyetler çekmiş, birçok maddi mah­ rumiyetlere katlanmış, dinleri uğrunda malları ve canlarını vermişlerdir. Peygamber Efendimiz dahi birçok eziyetlere uğrarçuş, hiç bir peygamberin görmediği eza ve cefaya uğrayarak bunlara sabretmiş ve metanet göstermiştir. Yüksek Peygamberlik görevini en üstün bir şekilde çalışarak yerine getirmiştir. 98- Kölelerden ...

Devamını Oku »

İslâmiyeti İlk Kabul Edenler

93- Resül-i Ekrem Efendimiz kendisine peygamberlik gelince, ilk önce çevresinde bulunan bazı kişileri özel şekilde İslâm dinine çağırdı. Bu daveti ilk önce Hazret-i Hatice validemiz kabul edip İslâmiyet şerefine kavuştu. Sonra Kureyş’in büyüklerinden olan Ebu Bekir ile Peygamberimizin azadlısı Zeyd İbni Harise ve peygamerimizin amcası Ebu Talib’in oğlu olan 9-10 yaşlarındaki Hazret-i Ali İslâm’ı kabul etmişlerdi. Az sonra da Hazret-i ...

Devamını Oku »

İslâm’ın Çıkışında Arabistan’ın Dini ve İçtimaî Durumu

91 – Peygamber Efendimizin doğdu ve daha sonra peygamberliğe kavuşmakla İslâm dinini her tarafa yaymaya başladığı zaman, bütün dünya gibi, Arabistan’da büyük bir cehalet ve sapıklık içinde bulunuyordu. Arablar o zaman değişik batıl din ve mezheblere bağlı idiler. Birçoğu yıldızlara, ağaçlara, taşlara ve heykellere tapmaktaydı. Hepsi de cahil idi. Aralarında okur-yazar kimseler çok azdı. Med­ eniyetten yoksundular. Dağınık bir halde ...

Devamını Oku »

Peygamber Efendimizin Allah’ın Vahyine ve Elçiliğine Kavuşması

87- Hazret-i Muhamemd (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, ço­ cukluğundan beri üstün bir fazilet ve çok güzel bir ahlâk içinde yaşamıştı. Kavminin cahilce yaptıkları işlerden ve âdetlerden tamamen uzaktı. Kimseden bir şey oku­ mamış, bir şey yazmamıştı. Kimse ile dini konulara ait bir şey konuşmamıştı. Onun üzerinde kimsenin hocalık hakkı olamazdı. O, bütün cihadın en büyük hocası ve en yüksek ...

Devamını Oku »

Hazret-i Peygamberin Çocukluğu ve İlk Evlenmeleri

81- Peygamber efendimizin çocukluk çağ,ı pek kutsal bir halde geçti. Daha doğar doğmaz bir takım mucizeler belirmiş, kavim ve kabilesi arasında bir bolluk ve bereket meydana gelmişti. Kâbe-i Muaazama içinde bulunan müşriklere ait putlar, yüzleri üzere yere düşmüş, ateşe tapanların ateşleri sönmüş acaib rüyalar görülmüştü. Peygamber Efendimizin dedeleri arasında evlâddan evlâda geçen bir nur vardı. Bu nur sonunda Peygamber Efendimize ...

Devamını Oku »

Peygamberimizin Mübarek Nesebleri

78- Resûli Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Kureyş ka- bilesindendir. Haşim ailesinden gelmiştir. Muhterem babasının adı Abdullah, de­ desinin adı Abdülmuttalib ve annesinin adı “Amine”dir. Peygamber Efendimizin baba tarafından mübarek nesebleri şöyledir: Hazret-i Muhammet (sallallahu aleyhi ve sellem) ibni Abdullah, İbni Ab­ dülmuttalib, Haşim, Abdi Menaf, Kusey, Hakim, Mürre, Ka’b, Lüey, Galib, Fihr, Malik, Nadir, Kinane, Hüzeyme, Müdrike, İlyas, ...

Devamını Oku »

Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahu alehi ve sellem)

76- Yüce Allah’ın bütün insanlara son Peygamberi olan Hazret-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Arabistan’da Mekke-i Mükerreme şehrinde milâdın beş yüz yetmiş birinci yılında dünyayı şereflendirmişlerdir. İslâm’ın ilk yayıldığı yer Arabistan’dır. Buraya Ceziretü’l Ara (Arab ya­ rımadası) da denir. Burası Asya Kıt’asının güney batısında büyük bir yarımadadır. Hicaz, Yemen, Umman, hadremut, Necd bölgelerine ayrılır. İşte Mekke-i Mü­ kerreme ile ...

Devamını Oku »

İas Aleyhisselâm

67- İsa aleyhisselâm, Hazret-i Meryem’in oğludur. Oğlunun doğuşu büyük bir mucize olmuştur. Yahudiler bunu anlayamadılar. Kötü zanna düşerek Hazret- i Meryem’i cezalandırmak istediler. Fakat Hazret-i İsa daha beşikte yatan bir çocuk iken, Yüce Allah’ın kudreti ile konuşmaya başladı: “Ben, Allah’ın kuluyum, bana kitab verdi, bana peygamberlik verdi. Beni, her nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı,” dedi. Bu mucizeyi gören Yahudiler, Hazret-i ...

Devamını Oku »